Veysi ERKEN
Türkiye’nin yönetimine hakim olan ceberut azınlık yüzünden insanımız zulümlere maruz kalmaktadır. Bu zulümlerin başında ise kılık kıyafet ve özellikle “Başörtüsü” dolayısıyla yaşatılmaktadır.
İnsanımız inandığı gibi yaşama, öğrenim görme, kamu hizmetlerinde bulunma ve diğer haklara mutlak anlamda sahip olması gerekirken, ceberut anlayışa sahip mutlu azınlık hayat zindana dönüşmüş durumdadır.
Bu ceberut azınlığa karşı şanlı bir direniş söz konusu olmakta ve konu uluslar arası kuruluşlara mal olmuş durumdadır. Ceberrut zihniyete karşı mazlumların yanında yer alan kuruluşlardan birisi de CEDAW’dır.
Türkiye’deki uygulamalar ile ilgili yeni bir rapor yayınlamış ve ayrımcılık oluşturan uygulamalara son verilmesini talep etmiştir.
Hazır Anayasa değişiklik paketi gündeme gelmişken kadınlarımızı, kızlarımızı yamyamların zulmüne maruz bırakan uygulamaların nihayetlendirileceğine dair icraat bekliyoruz.
Zaten değişiklik metninde de bu vardır.
Kanun önünde eşitlik maddesinde öngörülen değişiklik bu fırsatı fazlasıyla vermektedir.
Bütün partililere sesleniyorum.
İster CHP’li, ister MHP’li, ister AKP’li olun fark etmez. Bu zulmün ortadan kaldırılacağını deklere edin. Türkiye’nin huzuruna ve mutluluğuna katkı sağlayın. Huzura katkı sağlamayan her kim olursa olsun vebal altındadır.
BBP’liler dün olduğu gibi bugün de zulmü ortadan kaldıracak her uygulamaya şartsız destek olacaktır. Engel çıkaran ve ceberutlaşanları teşhir edecektir. Bu böyle biline
Konunun daha iyi anlaşılması için CEDAW’ın aldığı kararı ve Anayasa’nın 10. Maddesinde yapılmak istenen değişiklikleri bilginize sunuyorum.
Bilmeliyiz ve inanmalıyız ki, zafer zulme karşı direnenlerindir.
Selam ve Sabırla…
*”Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
*CEDAW Kararı
“Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi (CEDAW), 12-30 Temmuz 2010 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Türkiye oturumunun sonuçlarını açıkladı. Açıklamada, Türkiye’nin bir önceki dönem alınan genel tavsiye kararlarına uymadığı, halen başörtüsü yasağı dolayısıyla kaç kadının yükseköğretime erişim hakkından yoksun kaldığını ortaya koyan istatistikî çalışma yapmadığı hatırlatıldı.
KAÇ KİŞİ YASAK MAĞDURU, BİLDİRİN?
Başörtüsü yasağının, eğitim, çalışma, sağlık, politik ve kamu hayatına katılımı üzerindeki olumsuz etkilerin değerlendirildiği detaylı çalışmalar talep edildi. Bir sonraki rapor dönemi olan 2014 yılına kadar bu çalışma sonuçları ile başörtüsü yasağının ayrımcı sonuçlarının tamamen yok edilmesine ilişkin alınan tedbirlerin açıklanması istendi. Bakanlık bürokratı Türkiye’de başörtüsü yasağının olmadığını savunmuştu. BM: Başörtüsü ayırımına son verin Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi (CEDAW), Türkiye’den başörtüsü yasağının ayrımcı sonuçlarının tamamen yok edilmesine ilişkin alınan önlemlerin açıklanmasını talep etti.
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi (CEDAW), 12-30 Temmuz 2010 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Türkiye oturumunun sonuçlarını açıkladı. CEDAW Komitesi, Nihaî Yükümlülüklerinde (Concluding Observation) başörtüsü yasağının ayrımcı sonuçlarına da yer verdi. Türkiye’nin bir önceki dönem alınan genel tavsiye kararlarına uymadığı, halen başörtüsü yasağı nedeniyle kaç kadının yükseköğretime erişim hakkında yoksun kaldığını ortan koyan istatistiki çalışma yapmadığı hatırlatıldı. Başörtüsü yasağının, eğitim, çalışma, sağlık, politik ve kamu yaşamına katılımı üzerindeki olumsuz etkilerin değerlendirildiği detaylı çalışmalar talep edildi. Bir sonraki rapor dönemi olan 2014 yılına kadar bu çalışma sonuçları ile başörtüsü yasağının ayrımcı sonuçlarının tamamen yok edilmesine ilişkin alınan tedbirlerin açıklanması talep edildi.
TÜRKİYE İSTENİLENİ YERİNE GETİRMEMİŞTİ
Süreçte CEDAW Komitesi 2005 yılında, başörtüsü sebebiyle yükseköğretimden yoksun kalan öğrencilerle ilgili istatistiki çalışma yapılmasını talep etmişti. Türkiye ise istatistiki veriler toplamadığı gibi, yasağın olumsuz etkilerini ortadan kaldırmamıştı. Bunun üzerine CEDAW’a, 71 kuruluşu temsil eden “Sivil Toplum Kuruluşları Kısmi Değerlendirme Raporu Koalisyonu” adına, başörtüsü yasağının hayatın tüm alanlarındaki olumsuz etkileri açıklayan gölge rapor sunulmuştu. Türkiye’nin BM önünde değerlendirildiği 21 Temmuz 2010 tarihli oturumda ise, 19 üyeden 7’si, başörtüsü yasağının, eğitim, çalışma, politik yaşama katılım ve kırsal kesim kadınlar üzerindeki etkileri ile ilgili devlet delegasyonundan bilgi istemişlerdi.
BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI AYRIMCI UYGULAMA
CEDAW rapor ve tüm görüşleri değerlendirdiği sonuç bildirgesinde, kadına karşı ayrımcılığın yasalarda tanımlanması, olumsuz sytroteyip ve kültürel uygulamaların kalkması, kadına karşı şiddetle mücadele, eğitim çalışma ve politik yaşama katılımın artması, sağlık ve kırsal kesim kadınları ile dezavantajlı grupların sorunlarının çözümüne ilişkin somut taleplerin yanı sıra, ayrımcı uygulamalar bölümünde başörtüsü yasağına yer verdi. Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşmesi’ne 1985 yılından beri taraf. Sözleşme gereği kadınlara karşı sadece hukuki değil fiili ayrımcılığın sona erdirilmesi yükümlülüğü altında. Aynı zamanda 4 senede bir ülke raporunun değerlendirilmesi sonucu alınan nihai yükümlüklüleri yerine getirmek zorunda.
ULUSLARARASI ANLAMDA YENİ DÖNEM
71 sivil toplum kuruluşunun yer aldığı Kısmî Değerlendirme Raporu Koalisyonu adına Av. Fatma Benli yaptığı açıklamada, bu noktada uluslararası anlamda artık yeni bir dönemin başladığını belirterek, şunları söyledi:“Kadınları başörtülü olup olmamasına göre farklı muameleye tabi tutan hukuka, ahlaka ve vicdana aykırı yasağın uluslar arası sözleşmelere de aykırılığı bir kere daha tekrarlanmıştır. Türkiye artık sadece iç hukukunun bir gereği olarak değil, uluslararası yükümlülükleri sonucu başörtülü kadınların eğitim, çalışma, sağlık, politik ve kamu hayatına katılımı engelleyen tüm ‘ayrımcılık uygulamaları’ sona erdirmelidir. Farklı muamele gerçekleştirenler hakkında yasal işlemler başlatarak, çözümü sürekli bir sonraki bahara erteleyen tavrından vazgeçmelidir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?