“Türkiye’de Siyasal Akımların İslam Algısı”
Veysi ERKEN Dr.
“Anadolu İlahiyat Akademisi”nde “Türkiye’de Siyasal Akımların İslam Algısı”*
başlıklı bir açık oturum düzenlendi.
“Milli Görüş’ün İslam Algısı”
“Milliyetçi Çevrelerin İslam Algısı Türk-İslam Sentezi”
“Seküler ve Sosyal Demokrat Çevrelerin İslam Algısı” başlıklarıyla konu
izah edilmeye çalışıldı. https://www.youtube.com/watch?v=bxnGxCcUmSo
Konuşmalardan ve soru
cevap faslından çıkardığım sonuç şudur.
Bilhassa otuzlu ve
kırklı yıllarda “İslam” insanımızın hayatından tamamen kazınmaya çalışılmış ve
nesiller neredeyse imha edilmiştir. “İslam” algısı o zemin üzerinden veya o
zeminden koparak gelişmeye çalışılmış.
Ellili yıllarda İslam
ile ilgili yaklaşımda az da olsa bir yumuşama gerçekleşmiş ve siyasi alanda
Müslümanlar kendilerine yer aramaya başlamışlar, kendilerini konumlandırmaya
başlamışlar.
Altmışlı yıllarda
arayışlar ve belirginleşmeler artmıştır.
Ellili yıllarda
beraber hareket edenlerin okumaları farklılaşınca gruplaşmalar çoğalmış, milli
görüş, milliyetçi görüşler ve sol görüşler biçiminde anlayışlar ve zihniyetler
belirginleşmiştir.
Özellikle merhum
Erbakan’ın siyasi sahnede 26 Ocak 1970 yılında “Milli Nizam Partisi”ni kurması,
önce ahlak ve maneviyat ilkesiyle hareket etmesi İslami öze dönüşü hızlandırmış
denilebilir. Kuruluş beyannamesi şu şekilde başlar: Allah'ın, Hakkı tutma, iyiyi sağlama ve kötüyü men etme
yolunda bulunmak üzere seçtiği mümtaz ve aziz milletimiz!
Asırlardan beri
özleyip beklediğin, kendi ruhunun derinliklerinden gelen ve senin bizatihi
kendi öz varlığının mânâ ve madde sahasında yeniden doğuşundan başka birşey
olmayan Millî Nizâm Partisi, kuruluşu münasebetiyle sana ilk hitabını yaparken,
önce Cenab-ı Hak'kın sayısız nimetlerine şükreder.
Millî Nizâm Partisi,
Milletimizin fıtratında mevcut ahlâk ve fazileti kuvveden fiile çıkarmak v e bu
sayede cemiyetimize nizâm, huzur, içtimai adalet ve vatandaşlarımıza da saadet
ve selâmet getirmek gayesiyle kurulduğunu belirtir; bugün içinde bulunduğu
durum ne olursa olsun, Hak'kın yardımıyla çok yakın bir gelecekte, milletimizin
yeniden bütün dünyaya örnek büyük bir medeniyet kuracağını
müjdeler; bütün vatandaşlarımızı
bu ulvi gayenin tahakkuku için el birliği ile çalışmağa çağırır.”
https://acikerisim.tbmm.gov.tr/server/api/core/bitstreams/eb9ac9c0-16d7-4e30-aa89-458bfc86a213/content
Milliyetçi çevrelerde
İslam algısı 8-9 Şubat 1969 yılında CKMP’nin Adana’da yapılan kongrede net bir
şekilde uğramıştır. Merhum Alpaslan
Türkeş’in “Ben Türk Milletini, Sokaklarda ıspanak
fiyatına satılan demokrasiye, Rüşvet ve hile çiğnenen, çiğnetilen hukuk
düzenlerine, Ahlâktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren
bir iktisadi yapıya çağırmıyorum. Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlâk ve
faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası
hak yolu, ALLAH YOLU’na çağırıyorum.” İfadesiyle İslam Algısı berraklaşmış ve
doğru zeminde siyaset yürütülmeye çalışılmıştır. “Kongre sonrası “Kanımız Aksa
da Zafer İslam’ın”, “Çağrımız İslam’da Dirilişedir” ilkeler haline getirilmeye
başlanmıştır.
https://www.youtube.com/watch?v=kauNDWWT_gU
Milliyetçi Çevreler
ile Milli Görüş hareketi zamanlama açısından da bir yakınlık görülmektedir.
Seküler ve Sosyal
Demokrat diye tabir edilen çevrelerde İslam Algısı yok hükmündedir. Genel olarak
bu çevrelerde Jön Türk ve İttihatçı anlayış hâkimiyetini devam etmekte ve İslam’a
mesafeli durmaktadırlar.
Anladığıma göre bu
çevreler Moiz Cohen’in “Türkün Yeni Amentüsü”ne inanmaya devam ediyorlardır.
Özetle açık oturumda
dinlediklerimden çıkardığım sonuç bu şekildedir.
Ve Türkiye’de İslam
Algısı iki akım şeklinde daha da belirginleşmektedir. Bir mecrada “İlayı
Kelimetullah için Nizam-ı Âlem “ ülküsü, diğer mecrada İslam düşmanlığı. Daha önce bu iki zihniyeti şu şekilde ifade etmiştim.
Zihniyet
sorununa bu bağlamda baktığımızda ülkemizde cari iki farklı zihniyetin varlığı
ile karşılaşırız.
Biri
“öze dönüş” diğeri “özden kopuş” zihniyeti.
Öze
dönüş zihniyeti eksiyi fazlası, hatası sevabıyla bize ait değerleri ihya ve
yaşatmaya çalışır, diğeri özden kopuş zihniyeti, varsa/ kalmışsa bize ait
değerlerin kırıntılarını bile ortadan kaldırmaya çalışır.
Özden
kopuşun ataları olan “İttihatçı” zihniyet oluşumundan beri bize ait değerleri,
İslamî ilke ve kuralları ortadan kaldırmakla memur edilmiştir.
Bilindiği
üzere bir zihniyetin oluşumunda etkili olanları onun başlatıcıları ve vazettikleri
ilke ve kurallardır.
Yahya Kemal "İttihat ve Terakki kadar bin türlü zihniyeti, bin türlü
yaratılışı, bin türlü emeli bir araya toplamış ve dağılmamış, bilâkis, zaman
geçtikçe daha ziyade toplanmış ve kuvvetlenmiş siyasî bir cemiyeti Avrupa'nın
ve Asya'nın tarihinde göstermek imkânsızdır.
İttihatçı
ittifakının içinde en dinsiz masonlar yanında en şedîd İslâm İttihatçıları; en
geniş insaniyetçi ve medeniyetçiler yanında en dar kafalı milliyetçiler bulunduğu
gibi, en seciyeli tanınmış adamlarla seciyesizlikleri herkesçe malûm adamlar,
maddî menfaatlerden uzak, temiz vatanperverlerle vurguncular ve harb zenginleri
yan yana ve biribirini çok sever olarak görülüyordu. Böyleyken İttihat ve
Terakki dağılmadı. Bu terkibi Talat vücuda getirmiştir."
Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım, 3. baskı,
1986, s. 171-176. biçiminde tavsif etmiştir.
Ülkemizin neredeyse her şeyini
kaybettiren bu zihniyet maalesef bugün de varlığını en çok CHP ve
iltisaklılarında devam ettiriyor ve her olumlu icraata karşı çıkıyor.
Tarihin derinliklerine uzanmaya gerek
yok. Yetmişli yıllardan itibaren bu zihniyetin karşı çıkmadığı bir proje
göremezsiniz.
Maalesef bu yapı ve zihniyet en çok CHP
ve türevlerinde devam ediyor. Bu zihniyet tarih boyunca “tahripkâr” olmuştur. Olmaya
devam ediyor.
Bunun içindir ki, bu zihniyette
olanlarda komplo, kumpas, şantaj, yalan, hile ve hurda eksik olmaz.
Zira bu yöntemler “efendileri dışarıda olan zihniyet”in temel usulleridir.
Buna mukabil “öze dönüş” zihniyeti söz konusudur. Bu zihniyetin eksiyi, hatası
yok mu?
Elbette vardır.
Özellikle içlerine sızdırılmış “ittihatçı zihniyetin elemanları”
vasıtasıyla epey hata, yanlış ve kusurları oluyor.
“Öze dönüş” kendini şu şekilde
tanımlıyor ve belirlediği istikamet ve hedefler doğrultusunda ilerlemeye
çalışıyor.
“Cumhur
İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük
siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi
zayıflatarak uluslar arası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü
faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır. Bu kararlılık ve işbirliği ile
ittifakımız Türkiye’yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini
gerçekleştirmenin yanı sıra,
İ’la-yı
Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam âleminin
ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç haline
getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım inşa edecektir.”
https://www.milliyet.com.tr/siyaset/cumhur-ittifaki-protokolu-nun-tam-metni-2662293
Evet, Türkiye’deki cumhur ve millet ittifakı denilen iki
zihniyeti bu gözle okumaya çalışınız.
Cumhur zihniyeti ne kadar öze dönmeye, ülke hayrına iş
yapmaya çalışıyorsa siyasilerin ifadesiyle zillet zihniyeti o kadar yıkmaya ve
dağıtmaya çalışıyor. http://veysierken.blogspot.com/2021/04/turkiyede-cari-olan-iki-zihniyet.html
Hâsılı kelam, siyasal akımların İslam Algısı”nı doğru
anlamak ve ona göre tedbir almak gerekir.
Selam ve Sabırla… 12.05.2024