16 Mayıs 2024 Perşembe

Felç Edilmiş Ümmet

 Felç Edilmiş Ümmet/ Millet

Veysi ERKEN Dr.

Merhum Şeyh Ahmet Yasin “İslâm ümmetinin hâli benim şu felçli hâlim gibidir. Dilinden başka hiçbir yerini hareket ettiremiyor” diyordu.

Ümmetin felç edilişi yeni değildir.

İçimizdeki Siyonist haçlı zihniyetli olan Jöntürk ve İttihatçı taifenin Osmanlıyı zihnî ve fiili işgal etmesiyle FELÇ edilme hızlandı ve ümmeti dağıttı.

Evet.

Ümmet hem fiziken, bedenen hem de ruhen felç edilmiş vaziyettedir.

57 İslam ülkesi varmış ve bir kısmı Filistin halkının coğrafi komşusudur.

Ama bunlar ne komşuluk, ne insanlık, ne de İslam kardeşliğini dikkate alıyorlar. Dilleri bile LÂL olmuş, felç edilmiştir.

Hz. Muhammed Mustafa’nın sav “Haksızlık karşısında susan dil şeytandır”  hadisini, Hz. Ali’nin r.a. “Haksızlık karşısında susanlar hem haklını hem de şerefini kaybeder”  sözünü hiç duymamış gibi LÂL olmuş, felç edilmiş bir vaziyettedir ümmet denilen topluluk.

Merhum Mehmet Akif’in tasviriyle ümmet azmini, hissiyatını kaybetmiş, Ahmet Yasin'in ifadesiyle felç olmuş cesetleşmiş bir topluluk.

Merhum Mehmet Akif;

“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,
Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!”

Evet, dostlar bu ümmetin öncelikle kendini tedavi etmelidir ki, GAZZE’ye ve diğer bütün mazlum milletlere yardım edebilsin.

Felç edilmiş bir topluluktan hayır gelmiyor.

Rabbulalemin her türlü imkânı bahşettiği halde bir şey yapmıyor.

Aptal aptal olanları, katliamı, soykırımı, vahşeti, işgali seyrediyor, Siyonist haçlı zihniyetinin mallarıyla zıkkımlanıyor, zalimlere yanaşıyor.

Hâlbuki Allah “Baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenlere, haksızlık edenlere yakınlık, eğilim göstermeyin, onların fiillerine iştirak etmeyin, yardımcı olmayın, desteklemeyin ki, size ateş dokunmasın. Sizin Allah'ın dışında kulları durumundakilerden koruyucunuz, emirlerine itaat edeceğiniz otorite yoktur. Değilse Allah'ın yardımına nâil olamazsınız. Hud-113 Ahmet Tekin meali” buyurur.

Hâsılı kelam Türkiye ümmete öncülük etmeli, felçli halini tedavi etmeli ve Küresel Siyonist haçlının kışlası İsrail’i dağıtmalıdır ki, vahşet, katliam ve soykırım bitsin.

Unutulmasın ki iman varsa imkân vardır.

Selam ve Sabırla… 16.05.2024

15 Mayıs 2024 Çarşamba

“Dünyayı Kimler Yönetiyor?” (Gizli Dünya Devleti)*

 “Dünyayı Kimler Yönetiyor?” (Gizli Dünya Devleti)*

Veysi ERKEN Dr.

“Dünyayı Kimler Yönetiyor?” sorusuna “Gizli Dünya Devleti”* isimli kitap cevap veriyor.

Beş bölümden oluşan hacimli ve kapsamlı bir çalışma.

Prof. Dr. Bayram Altan Bey tarafından uzun bir süreç içinde hazırlanmış. Elimdeki kitap 5. Baskısı yapılmış olanıdır.

Kitabı okuyunca şunu bir kere daha anladım.

Hani derler ya.

Cani ve katil malum olduğu halde faili meçhul denilir.

Aynı şekilde dünyayı kimlerin yönettiği ve sömürdüğü bilindiği halde “Gizli” ve “Meçhul” zannediliyor.

“Faili meşhur olduğu halde meçhul” zannedilen cinayetler gibi.

Evet.

Dünyada meşhur “Gizli Devlet” düzeni hâkimdir maalesef.

“One Minute” ve “Dünya Beşten Büyüktür” çıkışlarından beri bu lanetli yapının gizlilik perdesi az da olsa açılmış ve dünyada direnmeler artmıştır.

“Gizli Dünya Devleti”ni kuranlar Siyonist haçlı anlayışına sahip ve dünyayı sömüren güçlerdir.

Asırlardır bu böyle devam ediyor maalesef. Tapınak Şövalyeleri ve Haşhaşilerin ortak düzenidir GİZLİ DÜNYA DEVLETİ.

Yeryüzünde görünür ve isimleri bilindiği halde faaliyetleri tam bilinmeyen yapılarla şeytani düzenlerini sürdürüyorlar.

Belirgin ve görünür yapıları “BİRleşMİŞ iLLETLER”, “NATO”, “İMF”, “DTÖ”,”DSÖ” gibi örgütlerlerdir. Faaliyetleri açık bir şekilde bilinmeyen ama ismi bilinen örgütleri oluşturan ve onları kullananlar ise, CFR, Bilderberg, AIPAC, Trılateral gibi yapılanmalardır.

GAZZE, Doğu Türkistan, Arakan, Afrika bu yapının mazlumu ve turnusol kâğıdı gibidir.

“GİZLİ DÜNYA DEVLETİ”nin amaçları dünyada barışı ve huzuru sağlama değildir. Amaçları dünyayı sömürme, kin ve nefret tohumlarını yeşertme, vahşet, soykırım ve vahşet, kan içme ve sağlık ve silah sanayi ile dünyayı imha etmedir.

Bu amaçları kitapta sarih ifadelerle anlatılır.

Esasında Başta GAZZE olmak üzere dünyada devam eden katliamlar, soykırımlar, vahşetler, işgaller ve zulümler bunun göstergeleridir.

Kısaca “İnsansız toprak, topraksız insan” anlayışını tahakkuk etme amacındadırlar. Tabii ki, az sayıdaki insanı da sadece köle olarak görmektedirler.

Bu inanışlarını ve faaliyetlerini doğru okuyamayan kişiler ve toplumlar bu lanetli yapıyı anlayıp çözemez.

“Gizli Dünya Devleti” isimli kitab bu yapılanmanın bilinmesine katkı sağlayacak niteliktedir.

Yüzlerce belge ve bilgiye istinat ettirilerek hazırlanmış, emek sarf edilmiş bir çalışmadır.

İsrail’in bu yapının sadece bir “kışla”sı olduğunu, dünyada İsrail gibi başka kışlaların da olduğunu ve insanları imha etmeye çalıştıklarını anlama babında bu eserin, GİZLİ DÜNYA DEVLETİ* isimli kitabın okunmasında fayda vardır. Büyük bir emek mahsulüdür bu çalışma.

Tabii ki bilmek yeterli değildir. Tedbir almak ve vahşeti durdurmak her vicdanlı yönetimin görevidir.

Aksi takdirde GAZZE’de ve bütün dünyada vahşet ve soykırımlar engellenemez, sadece seyirci kalınır.

Selam ve Sabırla… 15.05.2024

 

*Dünyayı Kimler Yönetiyor? (GİZLİ DÜNYA DEVLETİ), Prof. Dr. Bayram Altan, İSAK Yayınları, 5. Baskı, Ankara, Ağustos 2023

 

 

14 Mayıs 2024 Salı

Vicdanlı Olmayan, utanmayan Zalimlerdendir

 Vicdanlı Olmayan, utanmayan Zalimlerdendir

Veysi ERKEN Dr.

GAZZE yıkımın, kıyımın, soykırımın, işgalin, katliamın, vahşetin ve topyekûn imhanın devam ettiği, ettirildiği yer.

Zalimlerin, katillerin topyekûn imha etmeye çalıştığı yerdir GAZZE.

Yeryüzünün küçücük bir yeridir GAZZE.

İnsanlığın ve insanların imtihan yeridir GAZZE.

“Vicdanlı olmayanların zalim olduğu” gerçeğini suratımıza haykıran yerdir GAZZE.

Hamas’a terör örgütüdür diyecek kadar alçalan, alçaklaşan, şeytanlaşan, Siyonist ruhlu olduğunu, köpekliğini ortaya koyanları deşifre eden yerin adıdır GAZZE.

GAZZE.

Küresel Siyonist haçlı çetesi tarafından “Enkaz- beşer”e dönüştürülen yerdir.

Ve insanım diyenlerin utanmazlığını, ahlaksızlığını, vicdansızlığını ve şeytanlığını ortaya çıkaran yerdir.

Utanın diyordu Küçük kız.

Utanın, utanın, utanın diye haykırıyordu 17 yıl önce.

“Baba! Diyorlar ki sen suçlusun. Baba! Sen suçlu değilsin... Baba! Neden tutukladılar seni? Baba! Seni benden neden esirgediler? Beni bir defa bile öpmeden, Annemin gözyaşlarını silmeden.

Anne! Her sabah yanaklarında gözyaşı görüyorum. Filistin her şeye lâyık değil mi? Her gün güneşe sesleniyorum...

Anne! Babamı bir kez daha görebilecek miyim? Yoksa kıyamete kadar bir daha göremeyecek miyim? Yoksa annemin gözyaşları kıyamete kadar akacak mı?

 Baba, neredesin! Neredesin! Baba, neredesin! Neredesin! Topraklarımız işgal ediliyor. Filistin çiçekleri koparılıyor. Babamı hiç öpmedim, Güneş doğduğundan beri.

Bayramlar bayramı, şenlikler şenliği kovalıyor. Şehid üstüne şehid düşüyor...

Babam demir parmaklıklar arkasında! Kölelerin tutulduğu duvarların ötesinde.

O gün ne zaman? Parmakların kırılacağı gün ne zaman? Her sabah çocuklarını öpen babalar! Çok şey mi istiyorum? Çok şey mi istiyorum?

Ey ezilmiş çocukluğum Ben Filistin'in çiçeğiyim Ve babam demir parmaklıklar arkasında.

Babamı istiyorum... Babamı istiyorum... Babamı istiyorum...diyordu.

https://www.youtube.com/watch?v=_FgC8ORB5_Q

Vicdanlı ne kadar az imiş yeryüzünde. Utanın haykırmalarına karşı kulaklar sağır, diller lâl, gözler ve gönüller kör, yürekler korkak olmuş.

Lider denilenler katliamın, soykırım çetesinin, küresel haydutların ve her türlü pisliğin kalkanı olmuş ki soykırım ve imha devam ediyor GAZZE’de.

2009’da vicdanını kaybetmiş insanlık 7 Ekim 2023’ten sonra bir nebze de olsa “vicdan”ı bulur zannettik ama heyhat.

Küresel haydutlar çetesinin İsrail denilen kışlasındaki katilleri sürüler halinde GAZZE’de soykırıma, kıyıma, katliama, vahşete, işgale ve topyekûn imhaya başladılar ve devam ediyorlar.

Ve GAZZE’li “bizim gıyabi cenaze namazımızı kılmayın, çünkü biz diriyiz, sizler ölüsünüz” diyerek direnmeye ve cihada devam ediyor.

Soykırıma rağmen Filistinli kız çocuğu: “Savaştan önce böyle değildim ki daha tatlıydım, daha güzeldim” diyerek direnebiliyor. Belki şimdi RİM bebek gibi ölü olmayanlar arasındadır. https://www.youtube.com/watch?v=QJKKNQTva60

Evet.

GAZZE’nin GAZZE’lilerin yanında olmayan “vicdan”lı değil, “zalimlerin” uşağıdır, zalimlerdendir.

Vicdanlı olan bütün liderlere diyorum ki ordularınızı ve vicdanlı halkınızı harekete geçiriniz, çok geç kaldınız.

Geçirilen her saniye katil sürüsünün katliamına zaman kazandırmadır.

Utanın, utanın, utanın ve harekete geçiniz.

Selam ve Sabırla… 14.05.2024

 

 

13 Mayıs 2024 Pazartesi

Dost muyuz, Arkadaş mıyız?

 Dost muyuz, Arkadaş mıyız?

Veysi ERKEN Dr.

Dost muyuz?

Refik miyiz? (Arkadaş mıyız?)

Halil miyiz?

Muhib miyiz?

Birbiriyle müteradif olan kelimeler?

Umarım ki kelimeleri tefekkür eder benzer ve farklılıklarını ortaya koyabiliriz?

Neyse dost ve arkadaş kelimelerinin arasındaki farkı bir hikâye ile izah edelim.

Mevlana’nın anlattığı varsayılan bir hikâye vardır:

“Baba ve oğul konuşuyorlarmış.

Babası oğluna sormuş,

 “Senin kaç tane dostun var?”

Oğlan cevap vermiş: “Ohooo, yüzlerce...”

Babası, oğluna açıklamış.

“Bak oğlum” demiş, insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak bir ya da iki tane dostu olabilir.

Oğlan “Saçma” demiş. “Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.”

“Öyle mi” demiş babası? “O zaman gel seninle bir tecrübe yapalım.”

Adam bir koyun kesmiş bir çuvala doldurmuş. Çuvaldan kanlar akıyormuş. “Şimdi git” demiş, “Bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardım iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.”

Oğlan çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış. Başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını, görüşmemelerini rica etmişler. Çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış.

Oğlan, yüzü allak bullak olmuş bir halde babasına dönmüş ve olanları anlatmış. Babası “İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadardır. Şimdi al bu çuvalı benim dostuma götür.” demiş.

Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı, düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. “Sen Ahmed’in oğlusun değil mi?” demiş? “Evet” demiş oğlan. “Ver elindekini” diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Oğlana su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye soğan ekmiş oraya.

Oğlan ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle “soğan Tarlası”na gözüm gibi bakarım demiş. Oğlan gitmiş babasına durumu anlatmış, “Gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım…” demiş.

“Yooo bitmedi” demiş babası; “Şimdi tekrar git, dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır.” Oğlan “Olur mu hiç öyle şey!” demiş. Babası “Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu.” diye cevap vermiş.

Oğlan çaresiz, utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da “Babamın size iletmek istediği bir şey var” demiş. “Nedir o?” demeye kalmadan oğlan okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da, nasıl vurdum diye.

Babasının dostu demiş ki, “Benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana biz bir tokada satmayız, koskoca soğan tarlasını!”

İşte böyle. Oğlan o zaman anlamış dostluğun değerini ve babasının “Yüzlerce arkadaşın olacağına bir dostun olsun yeter” derken ne demek istediğini...”

Dost ile arkadaşlık kavramlarının arasındaki farkı fark edebildik mi acaba?

Sahi dostlarımız, halillerimiz var mı?

Yoksa arkadaşlarımız ve refiklerimiz mi var?

Hiç olmazsa muhiblerimiz olsun.

Selam ve Sabırla…13.05.2024

İsrail, Siyonist Haçlının Sadece Bir Kışlasıdır

 İsrail, Siyonist Haçlının Sadece Bir Kışlasıdır

Veysi ERKEN Dr.

“İsrail Zindanlarından Aksa Tufanına Gazze’den Çıkan Dersler” başlığı altında “Ebu Ali Mustafa”yı dinledik.

Hayatının on yılı İsrail zindanlarında/ cehenneminde geçmiş.

Zindan merhum Necip Fazılın ifadesiyle “Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!” kavuşma ümidi var mı? “Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!” diyor.

Evet.

GAZZE topyekûn zindan’a çevrilmiş, zindanlar cehenneme İsrail denilen kışlada.

Evet. İsrail Siyonist haçlı ve Evanjelik/Hıristiyan siyonizminin bir kışlasıdır. Asla devlet değildir.

Terör örgütünün bir kışlasıdır.

Ebu Ali Mustafa Siyonist kışlasındaki cehennemi/zindanı cennete çevirmeye çalışanlardan sadece biridir. Allah’a teslimiyetin numune-i timsaldir.

Ebu Ali Mustafa’nın Annesi, Hanımı ve üç çocuğu şehid edilmiş. Bu haliyle cihattan asla geri durmayan bir teslimiyet timsali.

“Zindan” vatan’a ait bilgilerin en zor muhafaza edildiği yer olmasına rağmen bilgiler hafızada ve duygularda muhafaza ve müdafaa edilmiş ve dışarıdakilere yardım edilmeye çalışılmış.

Bu iman ve azim her Filistinli, Hamaslı mücahidin gönlünde, aklında, yüreğinde nakş olunmuş işkencelere rağmen.

İşkencenin anlatılması kolay mı?

Bir dakikalık işkencenin sonucunda yeniden dirilmiş gibi bir hissiyatla uyanmak kolay mı?

Siyonist haçlı zihniyetinin vahşetinin işkencesi.

Her dakikanın sonunda yeni bir hayat başlayacak hissiyle dayanmak, sabretmek ve Allah’ın rahmetiyle kişiliği inşa etmek kolay mı?

İşte bu kolaylıklar Allah tarafından her mücahidin gönlüne nakşedilmiş ve Siyonist haçlı zihniyetinin kışlasında kişilik inşasında kullanılmış.

Hamas İsrail denilen kışlayı dağıtmıştır, yenilmezlik zırhını parçalamıştır, Filistin’in, Mescid’i Aksa’nın sınırlarını genişletmiştir.

Hamas artık dünyanın her yerindedir.

Hamas dünyanın namusunu da kurtarma vesilesi olacaktır inşallah.

Hamas ve Ebu Ali Mustafa gibiler “La tahzen” ayetinin gereğini öğretmiştir vicdanlı insanlara.

“Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
     Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
     Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”
Vicdanlı insanların başları hep dik kalacaktır inşallah.
Çınarlar ayakta ölür ama eğilmezler, hakkı savunur daima. 
Siyonistler vicdanlıların ve müminlerin cihadını engelleyemeyecekler ceset olunsa bile.

Ebu Ali Mustafa’lar İsrail kışlasındakilerin korkaklığını da, cihadı engelleyemeyeceklerini ortaya koymuştur. Kışladaki piyonlar cesetlerden bile korkacak kadar korkak.

Evet.

Aksa tufanının şehidleri ölümü sevdirdi kalanlara, misk kokan kanlarıyla mübarek kıldı İslam ümmetinin topraklarını, cennet denilen ödülü müjdeledi.

Evet.

Ebu Ali Mustafa İsrail’in sadece bir kışla olduğunun gerçeğini anlattı bizlere.

Siyonist haçlı zihniyetinin, batı/batılın kışlası. Her türlü silahın depolandığı, kullanıldığı kışla.

Her türlü vahşeti, soykırımı işleyenlerin toplandığı kışla.

Filistinlileri ve Gazzelileri dilenciliğe alıştırmak isteyen kışla.

Her türlü hürriyetin ve ticaretin engellendiği kışla.

Her siyonistin hayatı boyunca Siyonist haçlı kuklası olduğunun, kışlada bir piyon olduğunun altını çizmiştir Ebu Ali Mustafa.

Aksa Tufanı bir patlamadır. Yıllardır sürdürülen ambargoya karşı bir patlamadır.

Ümmeti esaretten kurtarma patlamasıdır Aksa Tufanı.

Tıpkı “Çirmen savaşı” gibi zaferle bitecek inşallah.

Gazzeliler vahşi Siyonistleri temizleyecek, yiyecek inşallah.

“Seni yemeden önce sen onu ye” sözünün gereğini yapacak hamas biiznillah.

Hamas ve zindanlar İsrail denilen kışlanın “örümcek ağı”nda ibaret olduğunu gösterdi, “güçlü ordu” zannedileni çökertti.

Vicdanlıları harekete geçirdi dünyanın her yerinde.

Ve.

Vicdanlı olanlar hariç herkesin zalim olduğu gerçeğini öğretti.

Ya Rab.

Şehitler yolunda oldu ve diridirler, kalanlara da rahmet eyle, vicdanlılara nusret eyle, muzaffer ve muvaffak eyle.

Ebu Ali Mustafa’lara ve bizlere sabırla dayanma gücünü ihsan et.

Hatime niyetiyle Atsız’ın ifadesiyle Selam sizlere;

“İçim yine sevinçle dolup yanıyor;
Sanki deniz olmuş, dalgalanıyor.

Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden;
Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden;

Zafer, ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir.

Gönülleri birleşenler ölse de bir gün,
Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.

Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!

Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
Selam sana ey yılları heba olan genç!

İstikbalim gitti diye yaslanma sakın!
İstikbalin değil, ruhun Tanrı’ya yakın!

O yalancı istikbale bir perde indir!
“Gerçek yarın” unutma ki bir gün senindir!”

Selam ve Sabırla… 13.05.2024

 

 

 

12 Mayıs 2024 Pazar

“Türkiye’de Siyasal Akımların İslam Algısı”

 “Türkiye’de Siyasal Akımların İslam Algısı”

Veysi ERKEN Dr.

“Anadolu İlahiyat Akademisi”nde “Türkiye’de Siyasal Akımların İslam Algısı”* başlıklı bir açık oturum düzenlendi.

“Milli Görüş’ün İslam Algısı”

“Milliyetçi Çevrelerin İslam Algısı Türk-İslam Sentezi”

“Seküler ve Sosyal Demokrat Çevrelerin İslam Algısı” başlıklarıyla konu izah edilmeye çalışıldı. https://www.youtube.com/watch?v=bxnGxCcUmSo

Konuşmalardan ve soru cevap faslından çıkardığım sonuç şudur.

Bilhassa otuzlu ve kırklı yıllarda “İslam” insanımızın hayatından tamamen kazınmaya çalışılmış ve nesiller neredeyse imha edilmiştir. “İslam” algısı o zemin üzerinden veya o zeminden koparak gelişmeye çalışılmış.

Ellili yıllarda İslam ile ilgili yaklaşımda az da olsa bir yumuşama gerçekleşmiş ve siyasi alanda Müslümanlar kendilerine yer aramaya başlamışlar, kendilerini konumlandırmaya başlamışlar.

Altmışlı yıllarda arayışlar ve belirginleşmeler artmıştır.

Ellili yıllarda beraber hareket edenlerin okumaları farklılaşınca gruplaşmalar çoğalmış, milli görüş, milliyetçi görüşler ve sol görüşler biçiminde anlayışlar ve zihniyetler belirginleşmiştir.

Özellikle merhum Erbakan’ın siyasi sahnede 26 Ocak 1970 yılında “Milli Nizam Partisi”ni kurması, önce ahlak ve maneviyat ilkesiyle hareket etmesi İslami öze dönüşü hızlandırmış denilebilir. Kuruluş beyannamesi şu şekilde başlar: Allah'ın, Hakkı tutma, iyiyi sağlama ve kötüyü men etme yolunda bulunmak üzere seçtiği mümtaz ve aziz milletimiz!

Asırlardan beri özleyip beklediğin, kendi ruhunun derinliklerinden gelen ve senin bizatihi kendi öz varlığının mânâ ve madde sahasında yeniden doğuşundan başka birşey olmayan Millî Nizâm Partisi, kuruluşu münasebetiyle sana ilk hitabını yaparken, önce Cenab-ı Hak'kın sayısız nimetlerine şükreder.

Millî Nizâm Partisi, Milletimizin fıtratında mevcut ahlâk ve fazileti kuvveden fiile çıkarmak v e bu sayede cemiyetimize nizâm, huzur, içtimai adalet ve vatandaşlarımıza da saadet ve selâmet getirmek gayesiyle kurulduğunu belirtir; bugün içinde bulunduğu durum ne olursa olsun, Hak'kın yardımıyla çok yakın bir gelecekte, milletimizin yeniden bütün dünyaya örnek büyük bir medeniyet kuracağını

müjdeler; bütün vatandaşlarımızı bu ulvi gayenin tahakkuku için el birliği ile çalışmağa çağırır.”

https://acikerisim.tbmm.gov.tr/server/api/core/bitstreams/eb9ac9c0-16d7-4e30-aa89-458bfc86a213/content

Milliyetçi çevrelerde İslam algısı 8-9 Şubat 1969 yılında CKMP’nin Adana’da yapılan kongrede net bir şekilde uğramıştır.  Merhum Alpaslan Türkeş’in “Ben Türk Milletini, Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, Rüşvet ve hile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, Ahlâktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum. Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlâk ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, ALLAH YOLU’na çağırıyorum.” İfadesiyle İslam Algısı berraklaşmış ve doğru zeminde siyaset yürütülmeye çalışılmıştır. “Kongre sonrası “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın”, “Çağrımız İslam’da Dirilişedir” ilkeler haline getirilmeye başlanmıştır.

https://www.youtube.com/watch?v=kauNDWWT_gU

 

Milliyetçi Çevreler ile Milli Görüş hareketi zamanlama açısından da bir yakınlık görülmektedir.

Seküler ve Sosyal Demokrat diye tabir edilen çevrelerde İslam Algısı yok hükmündedir. Genel olarak bu çevrelerde Jön Türk ve İttihatçı anlayış hâkimiyetini devam etmekte ve İslam’a mesafeli durmaktadırlar.

Anladığıma göre bu çevreler Moiz Cohen’in “Türkün Yeni Amentüsü”ne inanmaya devam ediyorlardır.

Özetle açık oturumda dinlediklerimden çıkardığım sonuç bu şekildedir.

Ve Türkiye’de İslam Algısı iki akım şeklinde daha da belirginleşmektedir. Bir mecrada “İlayı Kelimetullah için Nizam-ı Âlem “ ülküsü, diğer mecrada İslam düşmanlığı.  Daha önce bu iki zihniyeti şu şekilde ifade etmiştim.

Zihniyet sorununa bu bağlamda baktığımızda ülkemizde cari iki farklı zihniyetin varlığı ile karşılaşırız.

Biri “öze dönüş” diğeri “özden kopuş” zihniyeti.

Öze dönüş zihniyeti eksiyi fazlası, hatası sevabıyla bize ait değerleri ihya ve yaşatmaya çalışır, diğeri özden kopuş zihniyeti, varsa/ kalmışsa bize ait değerlerin kırıntılarını bile ortadan kaldırmaya çalışır.

Özden kopuşun ataları olan “İttihatçı” zihniyet oluşumundan beri bize ait değerleri, İslamî ilke ve kuralları ortadan kaldırmakla memur edilmiştir.

Bilindiği üzere bir zihniyetin oluşumunda etkili olanları onun başlatıcıları ve vazettikleri ilke ve kurallardır.

Yahya Kemal "İttihat ve Terakki kadar bin türlü zihniyeti, bin türlü yaratılışı, bin türlü emeli bir araya toplamış ve dağılmamış, bilâkis, zaman geçtikçe daha ziyade top­lanmış ve kuvvetlenmiş siyasî bir cemiyeti Avrupa'­nın ve Asya'nın tarihinde göstermek imkânsızdır.

İttihatçı ittifakının içinde en dinsiz masonlar yanında en şedîd İslâm İttihatçıları; en geniş insaniyetçi ve medeniyetçiler yanında en dar kafalı milliyetçiler bu­lunduğu gibi, en seciyeli tanınmış adamlarla seciye­sizlikleri herkesçe malûm adamlar, maddî menfaatlerden uzak, temiz vatanperverlerle vurguncular ve harb zenginleri yan yana ve biribirini çok sever olarak görülüyordu. Böyleyken İttihat ve Terakki dağılmadı. Bu terkibi Talat vücuda getirmiştir." Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım, 3. baskı, 1986, s. 171-176. biçiminde tavsif etmiştir.

Ülkemizin neredeyse her şeyini kaybettiren bu zihniyet maalesef bugün de varlığını en çok CHP ve iltisaklılarında devam ettiriyor ve her olumlu icraata karşı çıkıyor.

Tarihin derinliklerine uzanmaya gerek yok. Yetmişli yıllardan itibaren bu zihniyetin karşı çıkmadığı bir proje göremezsiniz.

Maalesef bu yapı ve zihniyet en çok CHP ve türevlerinde devam ediyor. Bu zihniyet tarih boyunca “tahripkâr” olmuştur.  Olmaya devam ediyor.

Bunun içindir ki, bu zihniyette olanlarda komplo, kumpas, şantaj, yalan, hile ve hurda eksik olmaz.

Zira bu yöntemler “efendileri dışarıda olan zihniyet”in temel usulleridir.

Buna mukabil “öze dönüş” zihniyeti söz konusudur. Bu zihniyetin eksiyi, hatası yok mu?

Elbette vardır.

Özellikle içlerine sızdırılmış “ittihatçı zihniyetin elemanları” vasıtasıyla epey hata, yanlış ve kusurları oluyor.

 “Öze dönüş” kendini şu şekilde tanımlıyor ve belirlediği istikamet ve hedefler doğrultusunda ilerlemeye çalışıyor.

“Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslar arası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır. Bu kararlılık ve işbirliği ile ittifakımız Türkiye’yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra,

İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam âleminin ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım inşa edecektir.”

https://www.milliyet.com.tr/siyaset/cumhur-ittifaki-protokolu-nun-tam-metni-2662293

Evet, Türkiye’deki cumhur ve millet ittifakı denilen iki zihniyeti bu gözle okumaya çalışınız.

Cumhur zihniyeti ne kadar öze dönmeye, ülke hayrına iş yapmaya çalışıyorsa siyasilerin ifadesiyle zillet zihniyeti o kadar yıkmaya ve dağıtmaya çalışıyor. http://veysierken.blogspot.com/2021/04/turkiyede-cari-olan-iki-zihniyet.html

Hâsılı kelam, siyasal akımların İslam Algısı”nı doğru anlamak ve ona göre tedbir almak gerekir.

Selam ve Sabırla… 12.05.2024

 

 

Gazze'den Sonra Refah da Yok Ediliyor ve Zalimlere meylimiz devam ediyor

Gazze'den Sonra Refah da Yok Ediliyor ve Zalimlere meylimiz devam ediyor

Veysi ERKEN Dr.

“Sakın zâlimlere meyletmeyin; yoksa onları saracak ateş size de dokunur. Aslında sizin Allah’tan başka hiçbir dostunuz, yardımcınız ve sizi sahiplenecek hiçbir güç yoktur. Öyleyse O’ndan başka bir dost aramayın; aksi halde O’nun yardımından da mahrum kalırsınız. Hûd-113” ayetinin hükmü gayet açık olduğu halde bilhassa yöneticiler ve dolayısıyla halk zalimlere karşı sessiz duruyor, dünya insanlarının gözü önünde GAZZE’den sonra REFAH da soykırıma uğratılıyor, insanlar, her türlü canlılar yok ediliyor şehirler, çadırlar imha ediliyor.

Evet, sapık Siyonizm ve evanjelik inanışın gereği yapılıyor ve dünya soykırımı seyrediyor.

İsrail ve evanjelik terör örgütleri durdurulmalıdır. “Ya barışla ya zorla” durdurulmalıdır. Bilhassa toprak bakımından komşu olan ülkelerin yöneticileri bundan birinci derecede sorumludur.

Bu ateş çaba sarf etmeyenleri de saracak ve cehenneme vasıl olacaklar.

Evet, Siyonizm ve evanjelik inanış mensupları dünyayı yok etmek için gayet ediyor, soykırım ve vahşeti uyguluyor.

“Tanrıyı Kıyamete Zorlamak, Armagedon, Hıristiyan Kıyametçiliği ve İsrail” isimli Kitap Armagedon teolojisini anlatır.

Bu teolojiye göre Kıyametin kopması için tanrı zorlanmalıdır. Bu inanışa en çok Evajelistler inanmakta ve İsrail’e onun için sınırsız destek vermekteler. Andrew T. Killgore “Tanrı’nın Elini Zorlamak’ta, Hristiyan fanatikler-Semaya yükselişlerini ve Armagedon sürecini harekete geçirmek için- Kudüs’ün en yüce İslam mabedinin hemen yıkılmasını talep etmektedirler. Hallsell, Kudüs’te Üçüncü Tapınak inşa edilmeli, hayvan kurbanları yeniden başlamalı ve Hz. İsa Tevrat’ın emirlerini uygulamak için Yahudi tahtına geçmeli diyen Hristiyanların bu en akıl almaz öğretisini gözler önüne sermektedir”  şeklinde takdim eder. S.6.

Yine Allan C. Brownfeld “ Hallsell, TV evanjelistleriyle İsrail aşırı sağı arasındaki tuhaf ittifakın esaslı bir incelemesini sunmaktadır. Her ikisi de barış sürecinin sona ermesini istemektedir. Her ikisi de İncil’in emri olarak nitelendirdikleri bir armagedon istemektedir. Bu kitap, Orta Doğu’da adalet ve barış arayanlar ile, Hristiyan, Müslüman veya Yahudi olsun dini inançlarının en üst ideallerini yaşamak isteyenler için bir uyanın-ikazı niteliği taşımaktadır” ( arka kapak) diye takdim eder ve insanlığı uyarır.

Akıl almaz bir öğreti olsa da Evanjelik denilen Hrıstiyan siyonizmi Siyonistlere sınırsız destek vermekte ve kırmızı düvelerin kurban edilme vaktinin geldiğine inanmaktadır. “Yahudiler Mescid-i Aksa’yı yıkıp Süleyman Mabedi’ni inşa etmek için harekete geçmek üzere. Kızıl tüylü kırmızı düve İsrail’de dünyaya geldi” haberi bile bunu anlamak için yeterlidir.https://twitter.com/trhaber_com/status/1773409914372632908

Akıl almaz bir inanış da olsa maalesef Siyonistler bunun gereğini yapmaya çalışıyor ve dünya katliamı, soykırımı, vahşeti, toprakların insansızlaştırılmasını, insanların topraksızlaştırılmasını seyretmekte ve Amerika’nın topraklarımızı istila ve işgal etme planlarını görmezlikten gelmektedir.

İbrahim Karagül Siyonist haçlıların bu inanışlarını ve Gazze’de sürdürdükleri katliamı şu şekilde maddeleştirmiştir.

“1-Fanatik Yahudiler Eylül ayında; 2000 yıl sonra “Kırmızı Düve”nin doğduğunu Eylül ayında duyurdu.

2- 7 Ekim’de Filistinliler Aksa Tufanı saldırısı başlattı. İsrail'in Mescid-i Aksa'yı yıkacağını, nelere hazırlandığını biliyorlardı.

3- Sonrasında İsrail ve ABD, Gazze’de, insanlık tarihinin en korkunç soykırımlarından birini başlattı.

4- Özellikle bebekleri, çocukları kadınları hedef aldı. Bunu bir dini ibadet şekline büründürdü.

5-“Kırmızı Düve” Yahudilere göre, Kıyamet Savaşının (Armageddon) habercisidir.

6- Kurban edilecek, Mescid-i Aksa yıkılıp Süleyman Mabedi yapılacak.

 7- Sonrası da Kıyamet Savaşı, yani 3. Dünya Savaşı başlatılacak.

 8- Gazze’deki soykırıma, ABD’nin tam destek vermesinin, Avrupa yönetici elitlerinin ve küresel Yahudi çevrelerinin sorgusuz sualsiz destek vermesinin nedeni işte bu inanç.

9- İsrail’in Gazze dışında Batı Şeria, Suriye, Lübnan, Yemen (ABD ile birlikte) saldırması, Mısır’ın Sina Yarımadası’na saldırı hazırlıkları da bunun işareti.

 10- Dünya, insanlık korkunç bir tuzakla karşı karşıya. Bunu sadece Filistinli meselesi olarak görmeyin. “İnsan genetiği bozulmuş varlıklar” dünyayı yakıp yıkmaya kararlı.

11- Buna nükleer savaş ve nükleer kıyamet dâhil.

 12- Yani; Azgıon Yahudiler’in “Kırmızı Düve”si insanlığın sonunu, dünyanın yok oluşunu mu getirecek?

13- İsrail bu yüzden durdurulmalı. Ne pahasına olursa olsun.” https://twitter.com/ibrahimkaragul/status/1773645498026434897

Siyonist haçlı zihniyetinin teo- politiği budur ve değişmemektedir. Bunun için sapık inanç mensubu Siyonist haçlı zihniyetli mahlûklar durdurulmalı. Yok edilen Gazze’ye REFAH ilave olmamalıdır.

Vicdan sahibi olan herkesin, liderlerin, kendini insan görev ve insan kalabilen herkesin elbirliği ile soykırım ve yıkım durdurulmalıdır.

Dini, dili, meşrebi, mezhebi, cinsiyeti, cibilliyeti ne olursa olsun İNSAN olan bu sapkın inanış sahiplerini ve GAZZE’deki, Refah’taki soykırımı durdurmak için çaba sarf etmekle mükelleftir.

Herkes gücünü ortaya koymak mecburiyetindedir.

Ülkeleri yönetenler bir araya geliniz, seyirci kalmayınız ve bu vahşeti durdurunuz, yoksa bu vahşet ve ateş hepinizi de, ülkelerinizi de yakacak.

Selam ve Sabırla… 12.05.2024

 

*Grace Hallsell, “Tanrıyı Kıyamete Zorlamak Armagadon, Hrıstiyan Kıyametçiliği ve İsrail”, Çevirenler, Mustafa Acar- Hüsnü Özmen, Kim Yayınları, Ankara, Şubat 2002

 

 

 

11 Mayıs 2024 Cumartesi

Allah, Ahdini Bozanları Cezalandırır

 Allah, Ahdini Bozanları Cezalandırır

Veysi ERKEN Dr.

Yahudi topluluğu ahidlerini bozdukları için cezalandırılmışlardır. Esasında bu ilke bütün kavimler için geçerlidir.

Özellikle Yahudilik ve Hıristiyanlık anlayışı siyonizme evirilince ahidleri bozanların sayısı artmış ve dünyayı cehenneme dönüştürmeye başlamışlardır.

Buradan hareketle Siyonistlerin tekrar güçlü bir şekilde cezalandırılacaklarına inanıyorum. İlgili ayetlerde: “Bu iki fesattan ilkinin zamanı gelince üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşıp köşe bucak her tarafı aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaad idi. Bir zaman sonra onlara karşı size tekrar üstünlük verdik, servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; adamlarınızın sayısını daha da çoğalttık.  Eğer iyilik ederseniz kendiniz için iyilik etmiş olursunuz; kötülük ederseniz yine kendinize edersiniz. Nihayet ikinci cezalandırma vakti gelince, düşmanlarınız onurunuzu çiğnesinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yakıp yıksınlar istedik. İsrâ 5-7”

Peki, bugün GAZZE’DE, DOĞU Türkistan’da ve dünyanın muhtelif bölgelerinde devam eden Siyonist haçlı zulmü nasıl cezalandırılacak ve sonlandırılacak. Ayetlerde bunun bizim elimizle, inanan insanların eliyle olacağı ifade edilir.

Yeter ki, bizler kavi bir imana sahip bir biçimde Siyonistlerle savaşalım, onları boykot edelim. Ayetler; “Şayet antlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozarlar ve dininizi karalamaya kalkışırlarsa, siz de küfrün elebaşılarıyla vuruşun; çünkü onların yeminleri yok sayılır. (Böyle yaparsanız) belki vazgeçerler. Yeminlerini bozan, peygamberi sürüp çıkarmaya karar veren ve size karşı saldırıyı ilk başlatan topluluğa karşı savaşmaktan geri mi duracaksınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa asıl çekinmeniz gereken Allah’tır; eğer yürekten inanıyorsanız. Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, onları rezil rüsvâ etsin, sizi onlara karşı başarılı kılsın, inananların yüreklerine su serpsin, kalplerindeki öfkeyi yatıştırsın. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah bilmekte, hikmetle yönetmektedir. Yoksa Allah sizden cihad edenleri ve Allah’tan, peygamberinden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yapıp ettiklerinizden haberdardır. Tevbe 12-16”

Evet.

Rabbulalemin bizlerden kâmil bir iman ve mücadele istiyor.

Bu niteliklere sahip olduğumuz gün “nasrun minellah ve fethun karib” ayeti tecelli edecek ve zulüm bitecek inşallah.

Selam ve Sabırla… 11.05.2024