Tüketim Eblehleri
Veysi ERKEN Dr.
“Kalem ile ses en azından kılıç ölçüsünde keskindirler, bir başka deyişle, kılıç, yazılı ya da sözlü bir buyruğu yerine getirmek için kuşanılır. İlerleyen teknoloji” güçlü”leri daha da güçlendirmiştir, onları yalnızca daha güçlü, daha yetkin zorlama ve sindirme araçları ile donatmakla kalmamış, ellerine bir de geçmiş hükümdarların buyruğundakilerle karşılaştırılamayacak ölçüde kat kat üstün “inandırma ve kandırma Araçları”nı bularak vermiştir. Basın çarkı ile radyo ekonomik ve siyasal güçlerin bir yerde toplanmasında büyük katkıda bulunmuşlardır”. Aldous HUXLEY
Bir toplumun fertlerini “tüketim eblehi” olarak nitelemek doğru mu?
Böyle bir soru ile başlamak ve cevabını vermek -hoşumuza gitmese bile- gereklidir. Zira bir kısım medyanın kalemşorları ve kargaları (sunucu, yorumcu, programcı, vs.) toplumun kendilerine sunulan her şeyi kabul ettiğini ve hayatına tatbik ettiğini ileri sürerek onu “tüketim eblehi(ahmak)” diye nitelemektedir.
Esasında, bu iddia büyük oranda doğrudur. Kitle iletişiminin mesajı tek boyutlu oluşu sebebiyle araçları (Televizyon, radyo, gazete, dergi) elinde bulunduranların işini kolaylaştırmakta ve toplumu “tüketim eblehleri” haline getirebilmelerine zemin hazırlamaktadır.
Bu gerçeği Avcı: “Kitle iletişim araçlarıyla, önce bir dünya imajı çiziliyor, ardından da, çizilen bu imaj hakkında ne düşünülmesi gerektiği kitlelere empoze ediliyor. Bir başka deyişle, üzerinde düşünülecek dünya da bu dünya hakkında düşünülebilecek şeyler ve düşünme biçimleri de, bu bir avuç insan tarafından tayin ediliyor.
Kendi yakın çevremiz ve yüz yüze iletişimde bulunduğumuz insanlar hakkında sahip olduğumuz bilgiler dışında, dünya hakkında bütün bildiklerimiz veya bildiğimizi sandıklarımız, bize günlük gazeteler, haftalık dergiler, radyolar ve televizyonlar gibi kitle iletişim araçlarından aktarılıyor, benimsetiliyor.
Hangi haberlerin bize ulaştırılması gerektiğine, hangi sırayla ulaştırılacağına, dünya imajımızın hangi kelimelerle çizileceğine, hep bizim dışımızda, yüzlerini bile görmediğimiz bu insanlar karar veriyorlar. Bununla da yetinmiyorlar, bize ulaştırdıkları bu haberleri ayrıca tahlil de ediyorlar: Böylece neyi nasıl düşüneceğimizi de bu insanlardan öğreniyoruz” biçiminde açıklıyor (1).
Evet.
Ülkemizde gücü eline geçirmiş bulunan “Boğazdaki Aşiret”in bürokrat, siyasetçi, tetikçi ve kapitalistleriyle medyaya yönelmesinin ve kartelleşmesinin altında yatan temel gerçek toplumu eblehleştirmek ve saltanatını sürdürmektir. Toplum sadece kendisine sunulanı tüketmekle meşgul edilmiş vaziyettedir.
Aşireti oluşturan bir avuç “oligarşik yapı”;eline geçirdiği medyada kullandığı “şeytan”ları vasıtasıyla cereyan eden hadiseleri çarptırarak bir imaj çiziyor, böylece haklıyı haksız, mazlumu zalim, vatanseveri ayırımcı gösteriyor. Mağdurlar haklılıklarını izah edinceye kadar “Atı alan Üsküdar’ı geçiyor”.
Hülasa-i kelam, bu ülkenin mağdurları, zencileri ve mazlumları olmak istemeyenlerin oyunu fark etmeleri ve ona göre tavır sergilemeleri gerekir.
Toplum kendini “tüketim eblehi” olarak vasıflandıran aşirete karşı boykot şuurunu geliştirmesi ve pasif direniş hakkını kullanması bir zorunluluk haline gelmiştir.
Yani, toplum varlığını sürdürmek istiyorsa, yalanlarla kandırmaya çalışan, haklıyı haksız, zalimi mazlum, haini vatansever göstermeye çalışan ve onu “tüketim eblehi” olarak nitelendiren patronlaşmış medya şeytanlarından kendini korumalıdır.
Çanağa, çömleğe, şehvete ve şöhrete kananlar kendilerini şeytanlardan koruyamazlar. Bu tipler sıfatları, makamları ne olursa olsun “tüketim eblehi” olmaktan kurtulamazlar. Ceplerinde çanak çömlek basınının paçavraları olduğu müddetçe camilerden çıkmasalar da tüketim eblehi olmaya devam edeceklerdir.
Son Söz: Unutulmamalıdır ki, korunmak ve “tüketim eblehi” olmamak ancak medya konusunda seçici davranmakla mümkündür.
Selam ve Sabırla… 30.10.1998
1) Avcı, Nabi. :Kitle Kültürü ENFORMATİK CEHALET, Ankara 1990,s.170-171.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?