29 Kasım 2010 Pazartesi

Başbakan’a Açık Mektup

Başbakan’a Açık Mektup

Veysi ERKEN

Rektörlere seslenirken “yasakları yasaklayınız” ifadenizi okudum. Canı gönülden destekliyorum.

Halk oylamasında “eksik ama evet” diyen biri olarak rektörlere seslenirken “yasakları yasaklayınız” ifadenizi eksik buluyor ama evet diyorum.

Şayet yasakların yasaklanmasından yana iseniz bu ifadenizi kurumların başındaki bütün yöneticilere iletiniz ve yasakları yasaklamayan bürokratları hemen görevden alınız.

Bilesiniz ki, icraat bekliyoruz.

Direnen bürokrat makamı, mevkii, sıfatı, rütbesi ve düşüncesi ne olursa olsun hemen görevden alınmalıdır ki, çete düzeni nihayete ersin.

Bu bağlamda yıllar önce yaptığınız bir konuşma üzerine size yine açık bir mektup yayınlamıştım.

Tekraren yayınlıyorum.

“Sayın Başbakan biliyorum işimiz zor diyeceksiniz. Kültürümüzde yöneticinin işi zorlukları aşmak, sorunları çözmek ve toplumun refah ve huzurunu sağlamaktır.

Bu yazıyı eğitim yılının başlaması dolayısıyla yapmış olduğunuz konuşma üzerine kaleme alıyorum. Özellikle “eğitimde imkân eşitliği”ni sağlamak üzere yapılan icraatları saydınız. Söz verdiniz.*

Bu konudaki gayretinizi ve çabanızı takdir ediyoruz. Ancak unutmamamız gerekir ki, eğitimde imkân eşitliğinden daha önemli “fırsat eşitliği”dir.

İmkân bulduğu halde fırsat bulamayanların ülkesi olduk “katsayı saçmalığı” ve “kılık-kıyafet” zulmü yüzünden. Bir eğitimci olarak talebim “hayatın her alanında” fırsat eşitliğini ve adaletini sağlamanızdır.

Üzülerek belirtmeliyim ki, özellikle eğitim ile ilgili sağlanan imkânlar fırsat eşitsizliğinden dolayı “bireyin kendi değerlerine” daha çok yabancılaşmasına zemin hazırlamaktadır. Zira kendi değerlerini yaşamak ve yaşatmak isteyenler eğitim imkânlarından faydalandırılmamakta ve kapı dışarı edilmektedir.

Ülkeyi kendi babalarının çiftliği olarak gören bir avuç “azgın azınlık” medyaya, ticarete, sanayiye ve özellikle bürokrasiye çöreklenerek fırsat eşitliğinin önünde tıkaç olmaktadır.

Azgın azınlığın yüksek frekanslı bağırtıları ve maşalarıyla insanlar korkutulmuş, pusturulmuş ve küstürülmüştür. Bu yetmemiş kendi değerlerini yaşamak ve yaşatmak isteyenler hayattan kovulmaya çalışılmıştır.

Kendi değerlerine göre yaşamak ve giyinmek isteyenler işinden, aşından, eşinden ve okulundan uzaklaştırılmıştır.

Kısaca “azgın azınlık” insanımıza bir tek yol göstermekte.

Bizim dediğimiz gibi yaşa ve bize köle ol.

Sayın Başbakan.

Hükümet oluşunuzun üzerinden beş seneye yakın biz zaman geçti. Mağdur edilenlerin duaları ve oylarıyla tekrar hükümeti kurdunuz. Artık iktidar olma ve insanımızı ölümcül noktaya sürükleyen bu zulmü kaldırma vaktidir. Zorba “azgın azınlık” korku salmaya devam edecektir. Her şeye ve korku salmaya çalışanlara rağmen Anayasa çalışmaları da bu minval, bir başka deyişle zulmü kaldırmak üzere olmak mecburiyetindedir. Unutulmamalıdır ki, kültürümüzde “insan devlet için değil, devlet insan içindir”. Zaten konuşmanızda da buna “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” sözüyle vurgu yapmaktasınız.

Esasında vakit çok geçmiş ve toplumsal tahribat artmıştır. İnsanımızın insanî değerleri zayıflatılmış, toplumda ahlaksızlık, fuhuş, hırsızlık, talan, sapıklık, cinayet vs. kötülükler artmıştır.

Bütün bunların nedeni eğitim yoluyla insanı değerlerinden koparmadır.

Durmak yok yola devam dediniz seçim meydanlarında.

Hadi durmayın.

Başta eğitim olmak üzere hayatın bütün alanlarında insana “değer” katacak fırsat eşitliğini sağlayınız. Artık insanımız kılından tüyünden, örtüsünden, inancından veya bir başka nedenden ayrımcılığa, şiddete maruz kalmasın. Kurumların tamamı insanın mutluluğuna katkı sağlayan yerler olsun.

Şimdi “Cesur Yürek” filmindeki gibi “yaşasın özgürlük” diyen cesur yüreklere ihtiyacımız vardır.

Cesur yürek olduğunuzu gösteriniz.

Evet…

Her şey insan için diyebilmek için şimdi cesaret ve icraat zamanı.

Zat-ı âliniz ve ekibinizden bunu bekliyoruz efendim.

Selam ve Sabırla…”

* Erdoğan'dan eğitimde eşitlik sözü, http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=268903

24 Kasım 2010 Çarşamba

Vatan Hizmeti, Profesyonellik, Bedelli ve Veya…

Vatan Hizmeti, Profesyonellik, Bedelli ve Veya…

Veysi ERKEN

Bedelli askerlik gündemden düşmüyor.

Bedelli askerlik gündeme geldiğinde Başbakan R. Tayyip Erdoğan hemen kesin bir dil kullanarak kesinlikle olmaz diyor.

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül bu konuda lobilerden bahsediyor.

Esasında hem başbakan hem de bakan toplumun sesini duymak ve ihtiyaçlarını dikkate almak mecburiyetindedirler.

Bugün herkes biliyor ki, askere gidenlerin bir kısmı vatan hizmetini askerliğin gerektirdiği alanların dışında yapmaya tabi tutulmaktadır.

Bazılarının ifadelerine göre 232 bin kişi askerlikle ilgisi olmayan işlerde çalıştırılmaktadır.

Bu yetmezmiş gibi başka ayırımcılıklar da gündeme getirilmektedir.

Polislere muafiyet, öğretmene mesleğinde hizmet etme imkânı gibi.

Soruyorum işini kurmuş mühendisin, avukatın, doktorun, veterinerin veya bir başka meslek erbabı gencin suçu ne?

İzah eder misiniz beyler?

Ayırımcılık sadece bunlarla sınırlı değil elbette.

Alın size bir ayırımcılık daha.

Dövizli askerlik.

Yahu dövizli askerlik sadece ülke dışında yaşanlara mı layık?

TL cinsinden para istenmiyorsa Türkiye’de yaşayanlardan da döviz alınamaz mı?

En önemlisi vatan hizmeti sadece silahlı kuvvetlerde mi ifa edilmesi gerekir.

Hani anayasaya herkes uymalı idi.

Bakınız Anayasanın 72.maddesi “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” denilmektedir.

Bundan haberiniz yok mu?

Var da bilerek mi göz ardı ediyorsunuz?

Muhalefet partilerinin yöneticilerine sesleniyorum. Sizin demi haberiniz yok?

Başörtüsü zulmü karşısındaki sessizliğinizi askerlik konusunda da sürdürmekte kararlı mısınız?

Demek ki, vatan hizmetinin silahlı kuvvetlerin dışında yerine getirilmesi imkânı var.

Bunu neden gündeme getirilmiyorsunuz ey yetkililer ve muhalefettekiler.

Yetkili olduğunuz halde etkiniz mi yok? Muhalefetin görevinin ne olduğunu bilmiyor musunuz yoksa?

Buradan bütün siyasi parti yöneticilerine ve yetkili olanlara sesleniyorum.

Ülkemizde işini kaybetmek istemeyen binlerce yüz binlerce gencimiz var. Bunlar hizmetten kaçmıyorlar. Hizmet etmek istiyorlar.

Bu gençler hizmetlerini “bedelli” veya bir başka şekilde yerine getirmek istiyorlar. Silahlı kuvvetlerin profesyonelleştirilmesini istiyorlar.

Yeter ki düzenleri bozulmasın ve işlerini kaybetmesinler istiyorlar.

İstekleri budur.

Seslerine kulak verin.

Ey iktidar sahipleri Anayasaya uyunuz ve silahlı kuvvetlerin dışında da vatan hizmetinin yapılabilirliliğinin önünü açınız.

Sizin vazifeniz vatandaşın mutluluğunu sağlamak ve işini kolaylaştırmaktır.

Bundan kaçınan ilk seçimde karşılığını bulur.

Anayasanın ilgili maddesini tekrarlıyorum.

Anayasanın 72.maddesi “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.”

Lütfen maddeyi dikkatle okuyun ve gereğini yapın.

Esasında zorunlu askerlik yerine profesyonel askerlik en doğru çözümdür. Buna rağmen değilse bedelliyse bedelli, başka yol ise yol bulun takoz olmayın.

Selam ve Sabırla…

14 Kasım 2010 Pazar

Kılıçdaroğlu’na Sesleniş

Kılıçdaroğlu’na Sesleniş:

Veysi ERKEN

Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e seslenmiş. Aynı cümlelerle kendisi ve şahsında bütün yasakçılara sesleniyorum:

Sayın Kılıçdaroğlu. Sıkılmayınız lütfen. Başta İlkokulda olmak üzere kız çocuklarımızın başörtüsü ya da türban bağlaması hayatın tüm alanlarında serbest olacak mı?

Olmayacak mı?

Böyle bir yasak söz konusu bile olamaz. Çünkü bütün bayanlar toplumun vazgeçilmez unsurudur ve kendi özgür iradeleriyle başlarını bağlarlar deyin. Örtünmek hem inancın hem de özgürlüğün gereğidir deyin. Hem siz rahatlarsınız hem de halk. Bunu diyemiyorsanız, bu konuda daha çok sıkılmaya devam eder ve özgürlük düşmanı olarak bilinirsiniz."

İşte Kılıçdaroğlunun ilham kaynağı olan seslenişi:

"Sayın Cumhurbaşkanım. Sıkılmayınız lütfen. İlkokulda kız çocuklarımızın başörtüsü ya da türban bağlaması serbest olacak mı? Olmayacak mı? Böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Çünkü rüştünü bile ispat etmemiş bu çocuklar, kendi özgür iradeleriyle başlarını bağlamazlar deyin. Hem siz rahatlarsınız hem de halk. Bunu diyemiyorsanız, bu konuda daha çok sıkılmaya devam edersiniz."

13 Kasım 2010 Cumartesi

Başörtüsü Düşmanlığı

Başörtüsü Düşmanlığı

Veysi ERKEN

Not: Bayramın başta İslam alemine olmak üzere tüm insanlara bayram olmasını cenabı Allahtan niyaz ederim.

Başörtüsü veya genel anlamıyla kıyafet sorunu ceberut anlayış ve onun tetikçileri olduğu müddetçe gündemden düşmeyecek.

Kıyafet mağdurları, mazlumları ve özgürlüklerden yana olanlar asla bu konuyu unutturmayacaklar. Zira kıyafet sorunu bir kişinin, grubun ve siyasetçinin değil insanlığın ve insan olmanın sorunudur. Kim ki, insanım diyorsa bu soruna bigane kalamaz.

İnsan olan bilir ki, zulüm asla abad olmaz.

Bir gün yıkılır.

O günün bugün olması için çabalarımız devam edecek. Zalimler istemezse de.

Bu konuyu tekrar yazmamın sebebi Kılıçdaroğlu’nun son konuşması.

Neymiş efendim “Başörtüsü ilköğretimde çok tehlikeliymiş. Başbakan bu konuda net açıklama yapmalıymış”

Özeti şu.

Başbakan da yasaklardan tavır koysun.

Başbakan da yasaklardan yana tavır koysa bir şey değişmez.

Kılıçdaroğluna ve benzerlerine açıkça sesleniyorum ve diyorum ki, kıyafet konusunu ve özellikle başörtüsünü yasaklamaya çalışanlar ya doğrudan İslam düşmanları veya özgürlük düşmanlarıdır.

Bunun başka izahı yoktur. Başörtüsü sorunu tecezzi etmez. Alanlara bölünemez bir bütündür. Her yer, her yaş ve her zaman için kıyafet özgürlüğü olmalıdır ve mutlak olmalıdır.

Eğer sizler yukarıda belirtilen kategorilere girmiyorsanız gelin örtü sorununu kökten çözün. İstismar ettiğini düşündüklerinizden silahlarını alın.

Kesin ve kararlı olun.

Yönetiminize örtülüleri alınız ve yapılacak ilk seçimde örtülü aday gösteriniz.

Böylece yukarıda belirtilen kategoriler içinde yer almadığınızı ve halka rağmen tutumlardan kaçındığınızı göstermiş olursunuz.

Aksi takdirde sizler de bu kategorilerden birisinde veya ikisinde telakki edilmeye devam edileceksiniz.

Halkın şimdilik sizin zihniyetinize ve partinize bakışı budur.

Selam ve sabırla