28 Şubat 2011 Pazartesi

Erbakan Hoca

Erbakan Hoca

Veysi ERKEN

Bugün 28 Şubat.

İhanetin, şiddetin, zulmün doruğa ulaştığı tarihtir.

Tarihte bir kara leke.

İşte o günün başbakanı.

Necmettin Erbakan.

Şahsi hiçbir tanışıklığımız yok. Tanışıklığımız gönül verdiğimiz bir hareketin başkanı olan merhum Muhsin Yazıcıoğlunun Refah-yol hükümetini desteklemesinden ibaret.

“Müslümanların iktidarını engellediler” dedirtmemek için kayıtsız şartsız bir destek.

Erbakan bir hoca, üniversite hocası olduğundan fazla bir hoca.

Zarif ve nazik bir insan olarak bilinir. Yakinen bilenler böyle tavsif eder.

Bugün 28 Şubat.

Keşke merhum Erbakan hoca bu milletin değerlerine “topyekûn savaş” açan zihniyete ve “namlusunu halkına çevirmiş”lere nazik davranmasaydı.

Nezaketi ve zarifliği azgınların daha fazla azmalarına vesile oldu.

Mağduriyetlerin, mazlumiyetlerin ve mahrumiyetlerin çoğalmasına vesile oldu.

Şahsının samimi olması yetmedi.

Ebucehillere karşı dik durmalıydı.

“Savunan adam” pozisyonuna düşmemeliydi ve milleti düşürmemeliydi.

14 yıl oldu ve tahribat giderilemedi.

Bir anlık zafiyet yıllarca mağduriyete sebep olabiliyor.

Dünkü zalimler kıs kıs gülmektedir.

Zarif ve nazik adam öldü diye.

Ben şahsen her şeye rağmen cenabı Allah’tan rahmet diliyorum.

Kırk bir yıllık siyasi bir mücadelesi oldu.

İnişli çıkışlı günleri oldu.

Her şeye rağmen siyaseten bir ekol oluşturdu.

Ekolüne biraz cesaret lazım.

Biraz kararlılık ve atiklik gerekir.

Aksi takdirde dünün zalimlerinin uzantıları bu ülkeye ve bu ülkenin insanına rahat yüzü göstermezler.

Ebucehillere karşı nezaket hiçbir zaman milletin hayrına olmamıştır ve olmayacaktır.

Dün mesleki dayanışmayı görmezlikten gelenlerin yetiştirmeleri bugün aynı hatayı işlemektedir. Temennimiz 28 Şubat’ın yıl dönümünde Erbakan ekolünden gelenler zalimlere karşı nezaketten vazgeçerler. Dik dururlar.

Rahmet diliyorum Erbakan hocaya.

Selam ve Sabırla…

27 Şubat 2011 Pazar

Sayın Başbakana Çağrı: Acil Bedelli

Sayın Başbakana Çağrı: Acil Bedelli

Veysi ERKEN

Geçen hafta TBMM’de Sözleşmeli er ve erbaş çalıştırılması ile ilgili kanunun görüşmeleri yapılacaktı. Bu kanun tasarısının içine YAŞ zede ifade edilenlerle ilgili düzenleme de eklenmiş durumda.

Ertelendi.

Yeni ilaveler yapılacakmış. Basına yansıdığı kadarıyla tasarı hala eksikliklerle dolu ve ihtiyacı karşılar nitelikte değil. Yaş zedelerin taleplerini karşılamadığı gibi toplumun diğer kesimlerinin ihtiyaçlarını da karşılamıyor.

Polislerle ilgili düzenleme yapılırken de ifade etmiştik. Ayrımcılık kokan bütün düzenlemelerden kaçınılmalı.

Askerlik sebebi ile işini kaybeden Mühendisler, Avukatlar, Hâkimler, Bankacılar veya başka meslek erbabı gençler var.

Düzenlemeleri bir bütün olarak yapınız.

Artık askeri sahada erler berber, simitçi, çaycı gibi hizmetin gerektirmediği alanlarda çalıştırılmayacağına, sınır güvenliği için ayrı bir teşkilat kurulacağına göre “Bedelli”nin de hemen gündeme gelmesi gerekir.

Sayın Başbakana çağrımız şu. Bu konuyu seçim sonrasına ertelemeyiniz. Hemen gündeme getiriniz.

Bu konu sosyal bir yaraya dönüşmüştür.

Tabi ki, bedelli bekleyen mağdurların sesini sadece başbakana duyurmaya çalışmıyoruz.

Bütün parti başkanlarına sesleniyoruz.

Huuuuu. Duyuyor musunuz?

Esasında bu konu gündeme geldiğine göre sınır güvenliği, bedelli, asker sayısının azaltılması, iç güvenlik konusunun çözüme kavuşturulması ve jandarma teşkilatının emniyet genel müdürlüğüne bağlanması ve YAŞ mağdurlarının konusu bir bütün olarak ele alınmalı.

Böylece az sayıdan oluşan daha dinamik bir orduya geçilmiş olur.

Konunun aciliyeti babında yaş zedeler taleplerini şu şekilde dile getiriyorlar. Yaşzedelerden Yedi Talep, 23.02.11, Yeni Asya

http://www.yeniasya.com.tr/haber_detay2.asp?id=5237

1. Mağduriyetin yasama organınca çözülmesi gerekir.

2. Başvuruların kabul veya reddine MSB komisyonu karar vermemeli.

3. Kararlar için AYİM yerine özel bir idare mahkemesi yetkilendirilmeli.

4. Mağdurların engellenen özlük haklarının verilmesi gerekir.

5. Mağdurlara emekli edildiği rütbe ve kıdemine uygun kimlik kartı düzenlenmeli.

6. Daha önce yapılmış ödemeler verilecek ikramiyeden mahsup edilmeli,

7. İlişik kesilme tarihinden kanunun çıktığı tarihe kadar olan maaş ve tazminatların toplamı ödenmeli.”

Biz de toplumun sesine kulak vererek diyoruz ki, sınır güvenliği, bedelli, er sayısı az dinamik bir ordu, iç güvenliğin tek elden yürütülmesi ve sözleşmeli er ve erbaş istihdamı konusunu seçimden önce birlikte çözün.

Böylece seçimden önce vazifenizi yapmış olursunuz.

Selam ve Sabırla…

19 Şubat 2011 Cumartesi

Samimiyet Yetmez

Samimiyet Yetmez

Veysi ERKEN

Sayın Bülent Arınç’ın samimiyetinden hiç şüphe etmedim. Konuşmalarında ve uygulamalarında dobra dobra olduğunu biliyorum.

Kendisiyle hiçbir şahsi tanışıklığım ve görüşmüşlüğüm de yoktur.

Meclisteki iki konuşmasını dinledim.

Haklı ve samimi olarak feveran ediyor.

Birincisi torba kanun olarak ifade edilen kanunda öğrencilerin üniversitelere dönmesini sağlayan maddenin adaletli olmadığını ifade etmesidir. İkincisi de RTÜK üyelerinin pahalı kiralarla lojmanlarda oturması konusundaki görüşüdür.

Sayın Arınç samimidir. Ama bizim beklediğimiz sadece samimiyet değildir.

İcraattır.

Evet, biliyoruz ki, oligarşik yapı imtiyazlarından asla vazgeçmek istemez.

Sayın Arınç’ın samimi olarak imtiyazlara karşı çıktığını düşünüyorum.

Ama icraat istiyorum.

Lojmanların, makam araçlarının, sosyal tesis adı altındaki yerlerin ve bürokratik dokunulmazlıkların bitirilmesi için icraat bekliyorum.

Bir kişi için yüz binlerce insanın öğrenim haklarından faydalanmasını engelleyen düzenlemeye karşı icraat bekliyorum.

Yakınmaktan vazgeçelim.

Bu konuda yüzlerce yazı yazdım. En iyisi sözlü sayın M. Şevket Eygi beye bırakalım.

Sayın M. Şevket Eygi, “Mutlu ve putlu azınlık, rantlardan ve nimetlerden asla vazgeçmez”, http://www.milligazete.com.tr/makale/mutlu-ve-putlu-azinlik-rantlardan-ve-nimetlerden-asla-vazgecmez-191002.htm başlığı ile kaleme aldığı yazısında:

Şu hususa dikkat buyurmanızı istirham ediyorum: Ülkemizdeki Sabataycılar, çeşitli Kriptolar, Kemalizm dininin Brehmen kastı kesinlikle imtiyazlarından, üstünlüklerinden, rejimin kendilerine sağladığı rantlardan ve nimetlerden vazgeçmeyeceklerdir. Bu hususta kimse boş hayallere kapılmasın.

Hindistan'da Mecusîlerin kast sistemi var da, bizdeki vesayet rejiminin kast sistemi yok mudur? Yok diyenler yalan söylemiş olurlar.

Çocukluğumda bayramlarda sokaklara, meydanlara, üzerlerinde "İmtiyazsız Sınıfsız bir Halkız" yazılı büyük bez ilanlar asarlardı. Yalandı. Halk tahta sıralı üçüncü mevkî vagonlarda seyahat ederken Millî Şef, meşhur "Beyaz treni" ile geziyordu.

Dünyanın hiçbir yerinde nimetler ve rantlar eşit şekilde paylaşılmaz. Bu sahada mutlak eşitlik yoktur. Olması gereken eşitlik değil, adalettir. Bizde bu adalet de yoktur.

Türkiye'nin millî geliri, vatandaşları arasında adil şekilde paylaştırılamıyor. Bugünkü düzen veya sistem buna müsait değildir.

İslam'ın, sosyal adaleti sağlamak için zekât ve sadaka (yardım, hayır hasenat) kurumu vardır. Biz Müslümanlar bunu işletemiyoruz. Zekât ve sadakaların öncelikle Ümmet-i Muhammedin fakirlerine, miskinlerine verilmesi gerekir, biz veremiyoruz.

Gelelim Türkiye'deki Beyaz mı dersiniz, Pembe mi, mutlu ve putlu azınlığa, onlar millî gelirin hak ettiğinden çok fazlasını ganimet olarak almaktadır.

Milyonlarca vatandaş, milyonlarca aile 500, 750 lira gibi mütevazı gelirlerle yaşamaya çalışırken, mutlu ve putlu azınlık akıl almaz bütçelere sahiptir. Boğaz'da bir porsiyon balığı 500 liraya satan, süper veya hiper lüks lokantalar varmış... Yüksek zamparalar, kibar bir fahişeye bir gecede 10 bin dolar ödüyorlarmış... Zenginler, milyonlarca liralık lüks otomobillere biniyorlarmış... 750 metrekarelik tripleks villalar milyonlara satılıyormuş... Onlar bu nimetlerden, bu rantlardan asla vazgeçmezler, asla feragat etmezler.

Onların edebiyatına bakınız: Halk cahil... Halk beyinsiz... Halk karnını kaşıyor... Bu halk ülkeyi İslamî faşizme götürür...

Statükocu mutlu ve putlu azınlık ne istiyor?

Bugünkü gayr-i adil, çarpık, bozuk, sapık düzen ve sistem devam etsin.

İslam ve Müslümanlar saf harici bırakılsın, resmî ideoloji din gibi benimsensin.

Gerçek demokrasi olmasın, vesayet demokrasisi olsun.

Tam ve gerçek din ve inanç hürriyeti olmasın, uygun görüldüğü kadar olsun.

Müslümanların, bağımsız bir dinî cemaat sistemi olmasın.

Müslümanlar, başlarına İslamî bir Reis, bir İmam-ı Kebir, bir Emirülmüminin seçip ona biat ve itaat edemesinler.

Hukukun, insan haklarının, demokrasinin, millî iradenin üstünde resmî ideoloji olsun.

Devletin, ülkenin, halkın hakkı olan nimetlerin çok büyük bir kısmı putlu ve mutlu azınlığa verilsin.

Çoğunluğu oluşturan Müslümanların, kendi eğitim teşkilatı ve üniversiteleri olmasın.

Onlar, bozuk sistem ve düzenlerini ayakta tutmak için her şeyi yapabilirler.

Kemalist vesayet sistemini ayakta tutmak için darbe yapmak mubahtır.

Halkın temel ve evrensel hak ve hürriyetlerini kısıtlamak ve çiğnemek mubahtır...

Mutlu ve putlu azınlık gözü karadır,

Onlar son derece cesurdur,

Son derece acımasız ve amansızdır,

Onların yapmayacağı yoktur.

Bu yazımı okurlar mı bilmiyorum, yatakta uyuyanlara, ayakta uyuyanlara, yürürken uyuyanlara, merdiven iner veya çıkarken uyuyanlara, velhasıl günde yirmi dört saat uykuda ve uyanıklıkta uyuyanlara seslenmek istiyorum:

Uyanmazsanız, uyanık olmazsanız, haliniz dumandır. Vesayetçilerin, Beyaz azınlığın Brehmenlerinin ellerine hele bir fırsat geçsin Müslüman halkın canına okuyacaklardır” demektedir.

Sayın Arınç biliyoruz adı sıfatı ne olursa olsun imtiyazlılar imtiyazlardan vazgeçmek istemiyorlar.

Ama lütfen etrafınızdakilerini, kabine arkadaşlarınızı ve vekilleri ikna edin. Halk sizlerden sadece samimiyet değil icraat bekliyor. Adaleti sağlayın ve imtiyazları bitirin.

CHP’li Yöneticiler Ne dediğini bilmiyor

CHP ile ilgili yüzlerce yazı yazdım. Bunlar hakikaten bu toplumu bilmiyor. Bu toplumu bilmek istemiyor.

Demeçleriyle halkı tahkir ediyor. Kimi kucağa oturmaktan bahsediyor, kimi Ergenekon sanıklarını sahipleniyor.

Yetmez ama diye söze bir başkası katılıyor ve CHP’nin başarısız olmasını isteyenleri vatan hainliği ile itham ediyor. İşte o ifade: Gürsel Tekin, CHPden başarısız olmasını isteyenler, 13 Haziran’ı bekleyenler bu ülkenin vatan hainleridir. http://www.milliyet.com.tr/gursel-tekin-veda-zamanini-soyledi/siyaset/sondakikaarsiv/17.02.2011/1353478/default.htm?ver=55

Açıkça söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak CHP’nin başarısız olmasını istiyorum. Benim gibi milyonlarca kişi de CHP’nin başarısız olmasını istiyor. Çünkü bizim değerlerimizi temsil etmiyor.

Gürsel Tekin bu ifadesiyle herhalde kendi partisinin içindekileri kast etmiştir. Basından takip edebildiğimiz kadarıyla parti içinde olup da partinin başarısız olmasını isteyenler var. Gürsel Tekin kendi partidaşlarını kast ediyorsa bizi ilgilendirmez. Kendi iç meseleleridir deyip geçeriz. Şayet Gürsel Tekin partidaşlarını kast etmiyorsa sözünü kendisine iade ediyorum.

Her şeye rağmen Gürsel Tekin ve diğer CHP yöneticilerine bir vatandaş olarak tavsiyem var.

Artık bu halkla barışın.

Bu halkın sahip olduğu değerleri yaşayın.

Özgürlükleri savunun.

Başörtüsü sorununu biz çözeceğiz, hakikatler komisyonu kuracağız gibi ifadelerinizde samimi olun ve çark etmeyin. Milleti kucağa oturtmak zırvalarından vazgeçiniz.

Selam ve Sabırla…

10 Şubat 2011 Perşembe

“Celaleddin Harzemşah Bağlamında Muhsin Yazıcıoğlu Rol Modeli” Konulu Yarışma

“Celaleddin Harzemşah Bağlamında Muhsin Yazıcıoğlu Rol Modeli” Konulu Yarışma

Veysi ERKEN

Her insanın hayatının şekillenmesinde etkili şahsiyetler vardır. Kur’an-ı Kerim’de geçen ifadelerlerle “usve” ve “kudve” olanlar insana örneklik teşkil ederler. Kudve, halkın uyup tâbi oldukları kimse anlamında olup daha çok siyaseten tabi olunan anlamında kullanılmaktadır. Bugün çokça kullanılan ifadeyle “rol model” olurlar. Rol model “iyi” olabildiği gibi “kötü” de olabilir.

Gençlerimizin okuduklarına, dinlediklerine veya odalarına resimlerini astıklarına baktığımızda kimleri “rol model” edindiklerini anlarız.

Bir Müslüman “iyi”yi model almakla mükelleftir. Kur’anı Kerim’de Hz. Peygamber bize hem “usve” hem de “kudve” olarak gösterilir. Ahzab 21’de “Andolsun sizin sıkıntılarınızın en güzel çözümü, çaresi, kurtuluşunuzun en şifalı reçetesi, Allah'ın Resulun'de, onun yiğitliklerle, fedakârlıklarla, sabırla, mücadeleyle dolu örnek hayatındadır. Allah'ın rızasını, ahiret hayatındaki mutluluğu umanlar, Allah'ı çokça zikir edenler, devamlı Allah'ın dinin tebliği ile uğraşanlar için onda örnekler vardır. ” denilmektedir.

Mevdudi; Bu ayetin geçtiği konunun bütünlüğü içinde bakıldığında, Hz. Peygamber'in (s.a) davranışlarının ve hayat tarzının bir örnek model olarak sunulmasının amacının, Hendek Savaşı sırasında kişisel çıkarlarını ve güvenliklerini düşünerek hareket eden kimselere bir ders vermek olduğu görülür der ve onlara şöyle denildiğini ifade eder.

"Siz mümin ve Müslüman olduğunuzu ve Allah Rasûlü'ne (s.a.) tabi olduğunuzu iddia ettiniz. Tabi olduğunuzu iddia ettiğiniz Rasûlün bu olayda nasıl davrandığını görmüş olmalısınız. Eğer bir grubun lideri kişisel güvenliği peşinde koşan, tembel, kişisel çıkarlarını her şeye tercih eden, tehlike anında her an kaçmaya hazır olan bir kimse ise, ona tabi olanların da böyle zayıflıklar göstermeleri beklenebilir. Hz. Peygamber (s.a) ise başkalarına emrettiği her iş ve yüke başkalarıyla birlikte katlandı. Hatta onlardan daha fazlasını yaptı. Başkalarının yaşayıp da onun hariçte kaldığı hiçbir güçlük yoktu. O, diğer müminlerle birlikte hendeği kazan, açlık ve diğer zorluklara göğüs gerenlerin yanında ve içindeydi. O, kuşatma sırasında savaş alanından bir an olsun ayrılmadı ve bir adım bile geri çekilmedi. Beni Kurayza'nın ihanetinden sonra, diğer Müslümanların aileleri gibi onun ailesi de tehlike ile karşı karşıya kalmıştı. O, kendisi ve ailesi için özel koruma tedbiri almamıştı. O, başkalarından istediği fedakârlıkların en büyüğünü ortaya koyabilmek için savaş alanında daima en ön saflarda yer alıyordu. O halde, ona tabi olduğunu söyleyen herkes, bu önderin ortaya koyduğu örnek davranışa da tabi olmalıydı."

Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere insanın hayatında “rol model”lerin varlığı tartışılmazdır. Bu bağlamda 25.03. 2009 tarihinde Cenabı Allah’ın rahmetine kavuşan Muhsin Yazıcıoğlu siyasi anlamda Hz. Muhammed (s.a.v.)in izini süren, ömrü cihad meydanlarında geçen ve bu alanda şehit edilen Celaleddin Harzemşahın hayatını okuduğunu ve mücadele tarzından etkilendiğini, bir nevi “rol model” edindiğini ifade eder.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlunun gönül dostları onun “rol model”liğini ortaya çıkarmak için hatırasına binaen bir yarışma düzenledi. “Celaleddin Harzemşah Bağlamında Muhsin Yazıcıoğlu Rol Modeli” konulu Makale Yarışmasının gençlerimize siyasi “rol model”lik açısından katkı sağlayacağını umuyorum.

Değerli okuyucularımdan ve gönüldaşlarımdan beklentim bu yarışmaya katılmaları ve etraflarındakilerini katılım için teşvik etmeleridir.

Yarışma ile ilgili katılım şartları “ http://www.mygbp.org/%E2%80%9Ccelaleddin-harzemsah-baglaminda-muhsin-yazicioglu-rol-modeli%E2%80%9D-konulu-makale-yarismasi/ ” adresinde mevcuttur.

Haydi, dostlar siyasette şahsiyetli insanlar yetiştirecek mücadeleye katkı sağlayacak faaliyetlere ve yarışmalara ilgi gösterelim ve etrafımızı teşvik edelim.

İşte size bir fırsat.

Selam ve sabırla…