28 Temmuz 2011 Perşembe

Milli Mutabakat Çağrısı Günü

3 Ağustos 1992 “Milli Mutabakat Çağrısı”

Veysi ERKEN

Dünyaya nizam verme gayesi ile yola çıkanlar tarihi süreç içinde hep var olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir.

3 Ağustos 1992 Tarihinde Abdurrahim Karakoç’un terennümü olan:

“Birleşin ey! Yolları Kur’an'da birleşenler

Birleşin, itikatta, imanda birleşenler

Ayrılık yakışmıyor, bölünmek günah size

Birleşin ey, Secde-i Rahman’da birleşenler.” çağrısına uyarak birleştiler ve âleme nizam verme adına bir davette bulundular.

Bu çağrıyı yapanların liderliğini merhum Muhsin Yazıcıoğlu üstlenmişti. 3 Ağustos 1992 Mutabakatı yeni bir başlangıçtı.

Yeni açılımlara zemin hazırlamıştı.

Zamanla Mutabakat çağrısı unutturuldu.

Yazıcıoğlu’nun rahmet-i rahmana kavuşmasından sonra dostlarından bir kısmı bu Mutabakat metnini tekrar tartışmaya açtı.

Geçen sene Nihat Eren beyefendinin gayreti ile MYGB Platformu adına 3 Ağustos Milli Mutabakat Çağrısı günü ilan edildi.

Mutabakat çağrısı tartışmaya açıldı.

Her sene tekrarlanmak istendi. Bu sene MYGBP nasıl bir program düzenler bilmiyorum.

Bana kalırsa Mutabakat metninde geçen ifadelerin, ilkelerin ve görüşlerin uygulanabilirliliğini sempozyumlarla tartışmak gerekir.

Bu minval üzere metinde geçen “GÖRÜŞÜMÜZ Allah`ın birliği ve yüce Peygamberimizin risaleti dışında hiçbir mutlak hakikat tanımıyoruz. Aşağıda serdettiğimiz görüşler bizim aklımızın, idrakimizin, hayatı ve dünyayı kavrayışımızın ürünüdür. Bütün samimiyetimizle bu doğruların yanında başka doğruların da yer alabileceğine, zamanın değişebileceğine ve tenkit edilebileceğine inanıyoruz. 1. Hz. Âdem atamıza ve Hz. Havva anamıza nisbetle bütün insanlar kardeştir. Bu inanç ve kabul, insanlık anlayışı bakımından sağlam bir ahlaki temel teşkil etmektedir.” ifadesinin ülkemizin birlik ve beraberliğinin harcı olduğunu düşünüyorum.

Yönetimde bulunanlar bunu dikkate almalı ve yeni açılımları bu ahlaki temel üzerinde yürütmelidirler.

3 Ağustos 1992 Çağrısı ve buna bağlı olarak oluşturulan sivil inisiyatif programı unutturulmamalıdır.

İlayı kelimetullah doğrultusunda âleme nizam verme iddiası ve “Büyük Birlik Tasavvuru”na haiz olanların bunu vazife bilmeleri gerekir.

Zira merhum Muhsin Yazıcıoğlu Mutabakat çağrısını yapanların nihai hedeflerini “Bizim nihai gayemiz, ilâyı Kelimetullah için Nizâm-ı Âlem davasıdır. Allah'u Teâlâ'nın ismini yüceltme, yayma ve O'nun nizamını bütün hayata geçirme ülküsünü gerçekleştir­mek, mücadelemizin hedefi de Allah'ın rızasını kazanmaktır. Öyleyse bizim birliğini istediğimiz insanlar, bu gayeye inanan ve hedefe koşan insanlardır. Bu arzuyu taşımasına rağmen söyleyemeyen, söylemesine rağmen fiiliyata koymayan, aldı­ğı eğitimin oluşturduğu saplantıları kıramayan parti, cemaat ekol vb. kalıpları aşamayan herkes (bu gaye ve hedefi gön­lünde istiyorsa) bizim birlik çemberimizin içindedir. Çünkü hepsinin hamurunda aynı maya vardı. Hepsinin cephesi "Lâ ilâhe İllallah Muhammeden Rasûlullah" güneşine dönüktür ve onun aydınlığında yollarını bulmaya çalışıyorlardır. Taham­mül ve hoşgörü ile baktığımız ve birbirimize destek oldu­ğumuz sürece bir yol kavşağında kol kola gireceğimizi gün mutlaka gelecektir. Bugün içinde bulunduğumuz şartların ve tarihi birikimlerin zorlamasıyla içtimaî yapımız üzerindeki oyunlar neticesinde Müslümanların ayrı ayrı cemaatler şeklin­de kümelendikleri bir gerçektir. Bu ayrı cemaat, fırka, mez­hep ve meşreplerde yer alan inanmış insanların iyi bir tahlilleri yapıldığında huy, karakter ve mizaçlarına göre nüanslara ayrıldıkları görülecektir. Bu ayrı ayrı olmuş kuvvetlerin bir yel­paze şeklinde bir ucundan toplandığında küller altına kalmış olan hangi korlu ateşi alevlendireceğini düşündükçe, bu ayrı­lıklarda zararı değil, hayırların vesilesini kolayca görebiliriz. En azından bu ayrılıklarda çatışmaya gitmek yerine, uzlaşma ve hedef birliğinden gelen yakınlaşma için arayışlarla işe başlanılmalıdır.” biçiminde ortaya koymuştu.

92’den beri gelişen hadiselere baktığımızda Milli Birlik ve Kardeşlik projesi ancak bu zeminde hayat bulacağı kolaylıkla görülür.

Bu vesile ile Hz. Peygamberin izinde olan merhum Muhsin Yazıcıoğlu ve tüm şehitlere cenabı Allahtan rahmet diliyorum.

Selam ve Sabırla.



23 Temmuz 2011 Cumartesi

Hemen Şimdi Yapılması Gerekenler

Hemen Şimdi Yapılması Gerekenler

Veysi ERKEN

Kriz lobisinin ile faiz lobisi el ele tutuşup ülkemizi kargaşaya sürüklemek için gayret sarf ettiği bu dönemde iktidar tarafından hızlı bir şekilde yapılması gereken icraatlar bulunmaktadır.

İktidarın meclisten aldığı yetki ile hiç vakit geçirmeden yapması icap eden işlerin başında ahlaki, ekonomik ve siyasi terörü asgariye çekecek düzenlemelerdir.

Bu düzenlemeleri kısaca şu şekilde sıralayabiliriz.

Öncelikle iç güvenlikten sorumlu birliklerin tek çatı altında toplanması gerekir. Emniyet iç güvenlikten sorumlu olmalı ve teröristlere karşı donanımı yüksek bir şekilde mobilize edilmelidir.

İç güvenlikten emniyet sorumlu hale getirilirse ordu ile ilgili düzenlemeler rahatlıkla yapılabilir. Ordu dış güvenliğimizi sağlayacak kapasitede, sayıda ve donanımda olmalıdır. Dış operasyonlar için hazırlıklı hale getirilmelidir.

Buna dayalı olarak asker sayısı azaltılarak profesyonel askerlik çalışmaları hızlandırılmalı, entegre sınır güvenliği yönetimi ve birlikleri devreye sokulmalı ve bunun finansmanı için “bedelli askerlik” hemen devreye sokulmalıdır.

Hükümetin acil olarak harekete geçmesi gereken bir diğer konu ahlaki terörü ve şiddeti engelleyici hukuki düzenlemeleri yürürlüğe koymaktır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus ahlaki terörün ve şiddetin engellenmesidir. Şiddet ve terör kocadan olabildiği gibi, babadan, anadan, kardeşten, kadından da olabilir.

Düzenleme, şiddet ve ahlaki terör kimden gelirse gelsin önleyebilecek tarzda olmalıdır.

Acil yapılması gereken bir diğer iş Anayasa taslağının kamu görüşüne sunulmasıdır. Bilinmelidir ki, metinler tartışılır ve geliştirilir. Göründüğü kadarıyla muhalefet partilerinden katkı gelmez. Sorumluluk iktidar partisine aittir.

En önemli konulardan birisi de derin çetenin basın ayağına ve finansörlerine el atılmasıdır. Siyasi terör bu şekilde daha rahat engellenebilir. Faiz lobisinin bu işin içinde olduğu öngörülebilir bir durumdur.. Derin çete ülkemizi mali krize sokmaya çalışmakta ve kendi elemanlarını kurtarmaya gayret sarf etmektedir.

Bu oyun mutlak anlamda bozulmalıdır.

Hemen yapılması gerekenlerden Anayasa düzenlemesi hariç diğer konular KHK ile halledilebilir. Meclis hükümete KHK çıkarma yetkisi verdiğine göre hiç vakit kaybedilmemelidir.

Mobil birlikler, bedelli, asker sayısının azaltılması, şiddetin ve ahlaki terörün engellenmesi konuları hemen çözüme kavuşturulması gerekir. KHK’larla hemen düzenlemeler yapılmalıdır.

Geç kalmak ülke insanına zaman kaybettirmektir.

İktidarın buna hakkı yoktur.

Zira millet sorunları çözmek için iktidar partisine yüzde elli destek vermiştir.

Selam ve Sabırla….. 23.07.11

15 Temmuz 2011 Cuma

Berat’ı Yazmak Varken

Berat’ı Yazmak Varken

Veysi ERKEN

Bu gece rahmetin, mağfiretin bolca tecelli ettiği zaman dilimi. “Ebu Hüreyre Radıyallahu Anh’dan rivayet edildiğine göre: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuştur:
—“Şaban ayının on beşinci gecesinin ilk vaktinde Cebrail (a.s) bana geldi; şöyle dedi:
—“Ya Muhammed, başını semaya kaldır. Sordum.
—“Bu gece nasıl bir gecedir? Şöyle anlattı:
—“Bu gece, Allah-u Teâlâ, rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar. Kendisine şirk koşmayanların hemen herkesi bağışlar. Meğerki, bağışlayacağı kimseler büyücü, kâhin, devamlı şarap içen, faizciliğe ve zinaya devam eden kimselerden olsun. Bu kimseler tövbe edinceye kadar, Allah-u Teâlâ onları bağışlamaz.

Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cebrail yine geldi ve şöyle dedi: "Ya Muhammed başını kaldır. Bir de baktım ki, cennet kapıları açılmış. Cennetin birinci kapısında dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyor: "Ne mutlu bu gece rükû edenlere.
İkinci kapıdan dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: "Bu gece secde edenlere ne mutlu". Üçüncü kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece dua edenlere ne mutlu." Dördüncü kapıda duran melek dahi şöyle sesleniyordu: -"Bu gece, Allah'ı zikredenlere ne mutlu". Beşinci kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece Allah korkusundan ağlayan kimselere ne mutlu."
Altıncı kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece Müslümanlara ne mutlu." Yedinci kapıda da bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: "Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın. Bunları gördükten sonra, Cebrail'e sordum: "Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak?
Şöyle dedi: "Ya Muhammed, Allah-u Teâlâ, bu gece, Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azat eder. http://www.gonlumungulu.com/Berat_Kandili"

Evet, mübarek berattan bahsetmek, niyaz etmek gerekirken vahşet bir kere daha devreye girdi. İçimizi yaktı. Gönlümüzü dağladı.

Üç ayların faziletinden, mübarek gecelerin ehemmiyetinden nasiplenmeyen şeytanların ayak izlerinden giden şeytanlaşmışlar yine sahnede.

Huzurumuza kast edenlerin maşaları ve veletleri kan kusmakta.

Hedefleri tek.

Ülke huzur bulmasın, ülke gelişmesin.

Ülkenin insanı değerlerini yaşamazsın.

Olanı biteni doğru okumak, yorumlamak gerekir. Olanı biteni doğru göremezsek uygun tedbir alınamaz.

Olanlara baktığımızda diyoruz ki, bilinmelidir ki, bu piyonları kullanan Siyonistlerdir. Çözüm ve ülkenin huzuru için bu maşaları piyasaya süren Siyonist beyni dağıtmak gerekir.

Beratımız ve necatımız ancak bu şekilde sağlanır.

Her şeye rağmen bu gecenin tüm insanların beraatına vesile olmasını cenabı Allahtan niyaz ediyorum.

Her şey ondan ve her şey ona dönücü.

Selam ve Sabırla…

8 Temmuz 2011 Cuma

Bakan yardımcılığına Talip Olur muyum?

Bakan yardımcılığına Talip Olur muyum?

Veysi ERKEN

Muhabbet olsun diye bazı konular kendiliğinden açılır ve tartışılır. Hasbıhal esnasında herkes kendince çözüm önerir. Dün dostlarla sohbet ederken üç konu üzerinde yoğunlaştık.

“Bakan Yardımcılığı”, “Derin Ağabeyler” ve “Anayasanın 90. Maddesi.”

Yönetim mevzuatımıza giren Bakan yardımcılığı üzerinde sohbet ederken herkes bu makamlara layık birilerinden söz etmeye başladı.

Varılan sonuca göre benim insan hak ve özgürlükleri alanında gelişmeleri ve STK’larla işbirliğim gereğince bakan yardımcılığını hak ettiğim yönünde oldu.

Yürütebilir miyim?

Hiç kuşkunuz olmasın.

Laf olsun torba dolsun diye söylemiyorum.

Yürütebilirim. Hem de çok iyi bir şekilde.

Talip olur muyum?

Olmam.

Neden mi?

Ben ne derin ağabeyleri ne de devlet adamlarını öncelerim de ondan.

Kısaca;

Dostlar beklemeyin beni bakan yardımcısı yapmazlar.

Heveslenmeyin.

Hevesiniz kursağınızda kalır.

Derin Ağabeyler

Sohbet esnasında bir önceki yazım olan “devlet adamı” kavramını neden sevmediğimi uzun uzun izah etme durumunda kaldım. Sıkılmadan ve sıkmadan anlattım. Dostlar hak verdiler.

Bakış açımın kendilerine yeni bir ufuk açtığını ifade ettiler. Sağ olsunlar. Tabii ki, buna bağlı “derin ağabeyler” konusu açıldı.

Kanaatime göre bir teşkilatın önündeki en önemli takozlardan birisi “derin ağabeyler”dir.

Yakın geçmişimizde sıfır noktasına sürüklenen teşkilatları ve derin ağabeyleri göz önüne getirelim. Malum köklü bir partide kongre sonucunda derin ağabeyler devreye girmiş, başka partilerin derin ağabeylerinden fetvalar almış ve seçilen başkanın partiyi terk etmesine vesile olmuşlardı.

Sadece bu olay bile “derin ağabeyler” boyutunun derinlemesine incelenmesinin zorunluluğunu ortaya çıkarır.

Dost bildiklerimiz bundan ibret alırlar mı?

Kendi pozisyonlarını ve “derin ağabeyler”ini sorgularlar mı?

Ben ümitli değilim.

Zira “küçük olsun benim olsun” felsefesine iman etmiş olan dostlar ve “derin ağabeyler”i hal ve gidişten pek memnun görünmekteler.

Ne diyelim Cenabı Allah encamımızı hayreylesin ve bizi “devlet adam”ları ile “derin ağabeyler”den muhafaza eylesin.

CHP Anayasanın 90. Maddesini Tam Hatırlayıp Savunsa

Kriz çıkarma marifetini genlerinde taşıyan CHP yine marazalıkta başı çekmekte. Bu konu da sohbetimizin bir parçasıydı.

CHP ve başına getirilen Kemal Kılıçdaroğlu Anayasanın 90. Maddesine atıf yapmaya başladılar.

Neymiş efendim Anayasanın 90. Maddesine göre usulüne uygun kabul edilmiş uluslar arası sözleşmeler kanun hükmündeymiş ve Anayasaya aykırılığı ileri sürülemezmiş.

Elhak doğru.

Bunun için Ergenekon sanıklarının uzun tutukluluk halinin sonlandırılması ve mecliste yerlerini almaları gerekirmiş.

Ben CHP’nin alayına ve özellikle Kemal Kılıçdaroğluna günaydın diyorum.

90. maddeyi yeni fark ettiniz.

90. Maddeye göre kabul edilmiş kaç sözleşme var?

Hiç incelediniz mi?

Kadınlara yönelik ayrımcılığa ve eğitimdeki haksızlıklara ne zaman karşı çıkacaksınız?

Siz hiç bu alandaki sözleşmeleri okudunuz mu?

Başörtülülerin haklarını ve hukuklarını her yerde savunacak mısınız?

Eğitim sözleşmesinden doğan hakları savunacak mısınız?

Eğer bütün hak ve özgürlükleri ayrım yapmadan herkese ve her kesime yönelik olmak üzere savunacaksanız.

Buyurun bir destek de benden.

Lütfen samimi olun.

Özgürlük sadece sizin adaylarınıza değil herkes için gereklidir.

Hukuk ve adalet herkes için vazgeçilmezdir ve olmalıdır.

Bunu diyebiliyorsanız düştüğünüz kuyudan çıkabilirsiniz.

Selam ve Sabırla…