31 Aralık 2014 Çarşamba

Seyyit Ahmet Arvasi



 Seyyit Ahmet Arvasi

Veysi ERKEN

            "Âlimin ölümü âlemin ölümü"dür nazarımızda. Takvimler 1988 yılının 31 Aralık gününü gösterdiğinde çağımızın Alperenlerinden âlim, mütefekkir ve mürebbi S.Ahmet Arvasi hocamız vuslata erdi. O hep "Hakk" ile olmuştu. Her kulun"Hakk" ile olması derdinde idi. Onun için Şanlı peygamberi"usve" edinmiş ve bu yönü ile "usve" olmaya çalışmıştır.
            O her şeyi ile gençliğe bir "usve" günümüzün ifadesiyle "rol model" olmuş bir Alperen'di. O, bir siyasetçi, eğitimci, muallim ve mürebbilik sıfatlarıyla münevver mücadele adamıdır.
O örnek şahsiyettir.
 Örnek şahsiyetlerini kaybeden toplumların çöküntüleri kolaylaşır.
 Merhum hocamızın eserleri ortadadır.
Eserleriyle topluma ve insanlığa "rol model"liği devam etmektedir.
S. Ahmet Arvasi’nin  izinin her sahada izlenmesi gerekir.
S. Ahmet Arvasi’nin fikirlerini, düşüncesini, yaşayışını ve ızdırabını anlamak isteyenlerin eserlerini okuması gerekir.
Özellikle genç nesillere tavsiye sesleniyorum.
Hz. Peygamberi (s.a.v.) ve onun ayak izini takip edenleri “usve” edininiz.
Hz. Peygamberin (s.a.v.) usveliği “kurtuluşun” reçetesidir.
Biliyoruz, gençlik daha kolay örnek şahsiyetler edinir. Merhum hocamız gibileri “usve” edinemeyen gençlik “idol”une tapar hale gelebilir.
Uyanış için seyit Ahmet Arvasiler bilinmeli, okunmalı, fikirleri ve eylemleri yaşanmalı ve yaşatılmalıdır.
Cenabı Allah’ın rahmeti Resulullahın izinden giden S. Ahmet Arvasi hocamızın üzerinde olsun.
Âmin.
Haydi, gençler duaya.
            Selam ve Sabırla.

30 Aralık 2014 Salı

AHÎ EVRAN



AHÎ EVRAN*

Veysi ERKEN

            Ahî Evran tarihe damgasını vuran bir şahsiyet. Horasan’dan Anadolu’ya hicret. Tebliğ edici. İlmiyle amil bir numunedir AH'İ EVRAN.
            Bir peygamber sevdalısıdır.
            Davanın davacısı.
            Nizamı âlem ülküsünün neferidir.
            O hem âlim, hem de amil.
            İnandığını yaşayan bir zahid ve abid.
            Elinin emeği ile geçinen bir zanaat erbabı.
            İslam düşmanlarının karşısında direnen bir mücahid.
            Beylere yol gösteren bir veli.
            Hayatı, yaşayışı ve mücadelesiyle geleceğe damgasını vuran, peygamber’imizin (s.a.v.) ayak izini takip eden bir rehber.
            Ahî EVRAN
            Evren’e “emri_i bil-maruf ve nehy-i anil munker” ayeti doğrultusunda yol gösteren bir mürebbi.
            AHÎ EVRAN.
            Hayatı romanlaştırılan bir şahsiyet.
            Okunması gereken tarihi bir roman.
            AHÎ EVRAN
            Gökhan Maraş kaleme almış.
            Olay ve olguları tahkiye yöntemiyle nakletmiş.
            Vahşete doymayanların saldırıları ve yiğit ahilerin direnişini okuyacaksınız bu kitapta.
            Anadolu’nun hercümerç olduğu, Gül şehrinin Kır şehrine dönüşünün hikâyesidir AHÎ EVRAN.
            Kimler yok ki, bu mücadelede.
            Ahî Evran’ın etrafında Hacı Bektaşları, Süleyman Türkmanîleri, Şeyh Edebalıları, Taptuk Emreleri, Derviş Yunusları ve bilumum peygamber sevdalıları.
            İşte böyle bir hayatın romanıdır AHÎ EVRAN.
            Onları davası şöyle anlatılır romanda.
            “Allah’ın adaletini yeryüzünde hâkim kılmak, zulüm ve gözyaşını durdurmak, zulüm yapan zorbalara baş eğdirmek, Türkmen’in ülküsüdür. Allah’ın milletimize verdiği bir görevdir. Güneşin doğduğu yerden batıya ve güneye, bu millet nizam-ı âlem ülküsü için koşuyor. Bu millet, Ebu Müslim’in Abbasi hanedanını halifeliğe taşımasından beri İslam’ın bayraktarıdır.”
            İşte dava. İşte ülkü.
            Ve bu ülküden uzaklaşmanın neticesi şöyle anlatılır romanda.
“ Ya Rabbim! Biz ihlâslı Müslümanlar olsaydık, bunlar başımıza gelmezdi. Allah’ın emirlerine uymadık. Dinin emirlerini göz ardı ettik. Müslümanların yaşadığı devletlerin sultanları, adaleti ve Allah için savaşmayı bir kenara bırakarak işrete daldılar. Devlet yönetimine ehil insanları getirmek yerine, kendilerine itiraz etmeyen bilgisiz ve basiretsiz yöneticileri iş başına getirdiler. Şimdi zalim Moğol ordusu, bu şehirlerin kapısına kadar geldi. Bize acı Allah’ı! İçimizde bulunan hain ve zorba kişilerin suçlarından dolayı, bizleri ve masum halkı cezalandırma Ya Rabbi!”
Nizam-ı âlem ülküsü biter mi?
Asla.
Ahî Evranlar bitmez.
Azim bitmez.
Ülkü bitmez.
Roman şöyle bitiyor.
“Pirimiz Ahî Evran hazretleri, bu dünyadaki mücadelesini tamamladı. Bizler ve siz Kadıncık Anam, pirimin bıraktığı yerden mücadeleye devam edeceğiz. Ömrümüz bitinceye kadar, düşmanla, haksızlıkla, zulümle, adaletsizlikle, yoksullukla ve karanlıkla savaşmaya devam edeceğiz. Biz ömrümüzü tamamlayınca geriden gelenler, bu savaşı devam ettirecektir. Bu mücadele kıyamete kadar devam edecektir. Allah azmimizi arttırsın. Ökçesi üzerinde dönenlerden eylememesin.
-Âmin”
Âmin diyebilmek için okumak, anlamak ve yaşamak gerekiyor.
AHÎ EVRAN romanını okuyunuz. Bilgileniniz ve bilgilendiriniz.
Selam ve Sabırla.

*AHÎ EVRAN, Gökhan Maraş, Ötüken Yayınları, İstanbul Eylül 2014.
           
           

27 Aralık 2014 Cumartesi

Eylemin Kaynağı Farklı Olunca



Eylemin Kaynağı Farklı Olunca

Veysi ERKEN

            Her insanın tutum, tavır, anlayış, davranış ve kavrayışının temelinde benimsediği, kabul ettiği ve yaşamaya çalıştığı ilkeler vardır.
            Bir Müslüman’ın tutum, tavır, anlayış, davranış ve kavrayışının temelinde Kur’an ve Sünnetten neşet eden ilkeler vardır. Yoksa farklılaşma başlar.
Meşhur sözdür. “İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanmaya başlarsın”
Üzülerek ifade ediyorum ki, ülkemizde yerleşik hale gelen “yaşadığın gibi inanma” dır.
Son olayları bu şekilde okumak mümkündür.
İktidar sahiplerinde görünen çürümenin ana sebebi “yaşadıkları gibi inanmaya başlamaları”dır. Teşriilerinden zaten bu anlaşılıyor.
Tabii ki,  kendilerini gerçek muktedir zannedenlerin de durumu aynıdır. Onların da eylemlerine baktığımızda eylemlerinin kaynağında Kur’an ve Sünneti bulamıyoruz. Cemadatlaşmaları bu yüzdendir.
Efendilerinin emrine amade olmuş cemadat hareketi yaşadığı gibi inanmayı marifet bildiğinden yaptıkları her haksızlığı, yolsuzluğu ve hırsızlığı tevile gitmeye başladı.
Sonuç ortada, Cemadat hareketi çırpındıkça batmaya başladı. Battıkça –insanları kandırmak için- dini argüman kullanmaya başladı.
Müttefik bulamayınca la İslami dostlarına yöneldi.
Umarım ki, kendini İslam dairesi içinde gören her fert Kur’an ve Sünnetten neşet eden ilkelerle kendini, mensubu olduğu grubu tahlil eder ve adaleti kaim eder.
Lafı uzatmaya gerek yok.
Adil olmamızı emreden Cenabı Allah’ın emirlerini yaşamak ve bu vesile ile kurtuluşa ermek ümidiyle ADALETİ emreden ayetlerle kaim olunuz aziz okurla.
“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)
"Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır." (Araf Suresi, 181)
"... Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever." (Maide Suresi, 42)
"Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 8)
"Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar." (Yunus Suresi, 47)
"Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik." (Hadid Suresi, 25)
De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti… (Araf Suresi, 29)
O halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: "Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda 'deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek)' yoktur. Allah bizi biraraya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır." (Şura Suresi, 15)
"Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır." (Araf Suresi, 181)
Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 62)
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et…" (Nahl Suresi, 125)
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir. (Mümtehine Suresi, 8-9)
Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele. (Al-i İmran Suresi, 21)”
Selam ve Sabırla…

23 Aralık 2014 Salı

Delilik Ülkesinden Notlar



Delilik Ülkesinden Notlar*

Veysi ERKEN

            Ayşe Şasa bir dil-figâr. Gönlü yaralı bir insan.
            Savrulmuşluğun numunesi.
            Delilik ülkesinden yolu geçen muvahhide.
            Evet.
Merhume Ayşe Şasa toplumumuza yaşatılan savruluşun numunesi. Hayatta iken birkaç yazısını okuduğum ve televizyondaki birkaç programını seyrettiğim senarist.
Daha önce “Bir Ruh Macerası” isimli kitabını okumuş ve gençlere tavsiye etmiştim.
Umarım ki, okumuşlardır.
Mütemmimi sayılabilecek bir kitabını daha okudum.
“Bir Ruh Macerası”ndan girişi daha ağdalı olan “Delilik Ülkesinden Notlar.”
Ayşe Şasa “Delilik Ülkesi”nde yaşadığı hezeyanları not etmiş ve bunları ibret olsun diye anlatmış.
Bu hezeyanları her gencimiz yaşayabilir.
Zira insanımızı eğitme ve yetiştirme tarzımız bu.
Konformist ve Kariyerist bir felsefe ile yetiştirilen gençlikten her türlü hezeyan beklenebilir.
Mânâdan ve Allah’tan kopuk bir hayat.
İşte merhume Ayşe Şasa’nın düşürüldüğü hayat ve arayışı.
“Yahudi dadıların merhametine muhtaç halde geçen bir çocukluk, köklerinden koparılmış bir eğitim süreciyle eşgüdümlü umarsız bir yabancılaştırılmışlık, gerçek muhatabını bulamayan bir ilk gençlik dönemi, ardından yanlış bir evlilik ve tüm bunlarla atbaşı giden sınırsız sıkıntılı bir zihin hayatı… Ardından, delilik ülkesini ziyaret… Dışarıdan bakışta, sizi delilik ülkesine götüren güzergâh bu minvalde seyrediyor. Sahiden bu yol üzerinden mi gidiliyor delilik ülkesine? Ne tür bir dünya var bu diyarın ardında?” diye özetliyor yetiştiriliş tarzını ve arayışını.
Günümüzün Türkiye’sinde Ayşe Şasa gibi binlerce, milyonlarca dil-figâr vardır.  Kültürlerinden ve Allah’tan koptukça alkışlanan dil-figârlar. Ayşe Şasa’nın anlatımıyla Kemal Tahir “ şunu bilmiş ol ki, bu ülkede maskaralık yaptığın sürece herkes sana alkış tutar. Ciddi bir şey yapmaya kalkışırsan da kimse ilgilenmez. Yüzüne bakmaz. Bunu baştan böyle bil.” gerçeğini aktarmış kendisine.
Ayşe Şasa bir dönem alkışlanmış. Alkışlanan Şasa “Delilik Ülkesine” uğramış ve okuduğu bir kitapla yolunu bulmuş. Hidayete ermiş.
Ayşe Şasa “beni şizofreniye iten, modern Batının sığ, hastalıklı, perişan döküntüleri…
Hayatımı programlayanlar, beni baştan bir eksene endekslemişler... Hayatımı programlayanlar… Ebeveynim, benim neslimin eğitimcileri, eğitim siyasetinin mimarları…” dır beni delilik ülkesine yolcu edenlerdir diyor.
Evet,
Ayşe Şasa delilik ülkesine yolcu edilmiş ama kader oyunu bozmuştur.
Ayşe Şasa “ ancak kader, oyunu bozacak… Mağaranın tabanında yaralı bir hayvan gibi yatan umarsız varlığın dikkat alanına, birden o güne dek hiç tanımadığı bir âlemin işareti düşecekti…
Modern Batının dekadan, kokuşmuş değerleri, birden, göz kamaştırıcı bir ışık denizinde boğulup yitecekti… Öylesine bir sonsuzluk denizi ki bu, âlemdeki tüm yozluğu, tüm kiri içine boşaltsalar, o denizin bir köpüğü bile etmezdi…
Çok sonraları, düşüp kaldığım yerden beni apansız tutup kendine çeken, sonra kademe kademe hayata çeviren o paha biçilmez panzehiri hep bir tek adla, bir kitap adıyla ifade edeceğim…
‘Fusus’ ”
 “Fusus” onun hidayet vesilesi.
Pahalıya mal olmuş bir tecrübe.
Temennimiz insanımızın bu tecrübeleri yaşamamasıdır.
Bu tecrübeleri yaşayanların “Delilik Ülkesi”nden kurtulmaları, yaşamayanların ise bu tecrübeleri yaşamamaları için merhume Ayşe Şasa’nın kitaplarını okumalarında fayda vardır.
Umarım ki, insanımız “Delilik Ülkesi”nden kurtulur. Zira ülkemizdekiler cinnet halinde.
“Delilik Ülkesi”nden notlar yazamamak için haydi “Delilik Ülkesinden Notlar”ı okumaya ve müellifesinin ruhuna Fatiha kıraat etmeye.
Selam ve Sabırla…

*Delilik Ülkesinden Notlar, Ayşe Şasa, Timaş Yayınları, İstanbul 2014.