15 Temmuz’dan 7 Ağustos’a Sosyal
Bilimlerin İflası
Veysi ERKEN
15 Temmuz 2016 tarihi Siyonist haçlı
zihniyeti ve onun uşağı ve piyonu olan bütün örgütlere karşı bir şahlanış,
direniş ve diriliş günüdür.
Cenabı Allah’a hamd’u senalar olsun.
15 Temmuz yıllardır hayatımızın
ilkelerini inşa etmeye çalıştıkları Batılı değerlere dayalı “sosyal bilimler”in iflas günüdür.
Artık sosyal hayatımızın dinamikleri
devrede olmak mecburiyetindedir.
Eğitimcilerimiz,
Sosyologlarımız,
Felsefecilerimiz,
Psikologlarımız,
Ekonomistlerimiz,
Kısaca “sosyal bilimler” denilen bütün sahalarda uzman olduğunu iddia eden
herkes kendini ve alanını gözden geçirmek durumundadır.
Bilinmelidir ki, Türkiye’de bir asırdan
fazladır uygulanmakta olan “sosyal
mühendislik” çökmüştür.
Çökmeye mahkûmdu zira.
Kısa şortlu bayanın üzerinde “La İlahe İllallah. Muhammed’un Resulullah”
yazılı bayrağı sallayarak darbecilere karşı direnişini mevcut sosyal
bilimcilerin iflasını göstermiştir. Bu sosyal şuuru ve inancı sosyal bilimlerde
uygulanan yöntemlerle, kullanılan kavramlarla ve sosyal bilimciler(!) tarafından
izah edilememektedir.
İzah edemezler. Çünkü “zihinleri tutsak” ve “akademik bağımlılık” içindedirler.
Okudukları kitaplar, yönettikleri
tezler işe yaramamaktadır.
Bütün okudukları ve okuttukları kavramlar,
değerler, ilkeler ve kurallar batının iflas etmiş kavramlarıdır, değerleridir.
Yönettikleri tezlerde takip
ettirdikleri yöntemler hep iflas eden yöntemlerdir.
Evet,
Sosyal bilimcilerimiz iflas
etmiştir.
Tabii ki, iyi niyetli olanları için
söylüyorum.
Görevli maşalar ve piyonlar için
değil.
Onlar zaten görevlerini ifa etmekle meşguller.
Efendilerinin emirlerini pompalamaya
çalışıyorlar.
Bunların ihanetlerini ekranlarda bol
bol müşahede ediyoruz.
Gazeteci kılıklı, uzman sıfatlı veya
itirafçı kimlikli şaklaban ve şarlatanlar bolca arz-ı endam ediyorlar.
Bunların görevi sosyal hayatımızı
perişan etmek 15 Temmuz direnişini, dirilişini, şahlanışını ve 7 Ağustos
İHTİŞAMINI itibarsızlaştırmaktır.
Sosyal bilimcilerimizin iflası ile
ilgili kitaplar yazılacaktır inşallah.
Şimdilik yönetimi uyarma görevini yapmaya
çalışıyoruz fi sebilillah.
Dikkate alınır mı?
Bilemem.
Rahatlıkla şunu söyleyebilirim.
Düzenli yazmaya başladığım 1993
yılından itibaren bunu yapmaya çalıştım.
Para ile yazmadığımız için sadece
cenabı Allah’a bağlı olmaya, Resulullah’ın (s.a.v.) izini süremeye ve
yöntemlerini kullanmaya çalıştım.
Kusur ve hatam olmuş olabilir.
Ama hayatı “satılmış gazeteciler”, “zihni tutsak” ve “akademik bağımlılık”
içinde olanlar gibi anlamlandırmadım, anlamlandırmamaya çalıştım.
Hududullah dışında hudut içinde
düşünmemeye gayret ettim.
Uyarılarım bu ölçüde olmuştur.
İflas etmemeye ve ettirmemeye çalıştım.
Bürokratik çarkın insanımızı iflas
ettirdiğini gördüm.
Kuralların eğitimde, iktisatta,
hukukta, sosyolojide, psikolojide, kısaca sosyal hayatın her alanında bizim
inanç değerlerimizle sade bir şekilde ikame edilmesi gereğini ifade ettim.
Özellikle eğitim alanında “sınavsız ve sınırsız okul “ tezini
savundum. Bu tezimin kaynağı “hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayeti olduğunu ifade ettim.
Eğitim alanında “arz”ın “taleb”i
karşılaması gerektiğini ifade ettim.
Arz talepten fazla olursa sosyal
hayatımızı perişan eden dershane, etüt merkezi, özel kurs gibi alanların
kendiliğinden biteceğini haykırdım.
Bunları çoğaltmak mümkündür.
Bütün yetkililere ve sosyal
bilimcilere sesleniyorum.
Geliniz 15 Temmuz direnişini, dirilişini ve şahlanışını
doğru okuyalım.
7 Ağustos ihtişamını “tutsak zihin”ler ve “akademik bağımlılık”la değil kendi
değerlerimizle anlayalım.
Böyle bir anlayış bizim liderliğimizi ve ihtişamımızı
perçinleyecek biiznillah.
Bilinmelidir ki, ancak böyle bir
çaba “dünya beşten büyüktür”
anlayışını hayata geçirir ve zalimlere “one
minute” dedirtir.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?