31 Ocak 2018 Çarşamba

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcı Doçentlik Konusunda Yanıltılıyorsunuz



Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcı Doçentlik Konusunda Yanıltılıyorsunuz

Veysi ERKEN

            NOT: Bütün akademisyenler, özellikle Yardımcı Doçentler bu konunun doğruluğunu vekillere iletiniz. Bütün vekiller “işin doğrusu”nu öğrenmeli ve yardımcı doçentlere taşeron işçiler kadar değer vermeli.

            İyi niyetle gündeme getirdiğinizi düşündüğüm “Yardımcı Doçent”lik konusunda maalesef partinizin yetkilileri sizi yanıltıyor.Hatta bazı bürokrat ve vekillerin tavırları pensilvanya şeytanlarına çanak tutma eğiliminde.
            Sayın Cumhurbaşkanı
            Sizin adil davranacağınızı ümit ediyoruz.
            Kanuni düzenlemeler yapılırken “mevcut”tan daha iyisi öngörülmelidir.
            Hele hele müktesep haklar konusunda daha kötüye gidiş asla tasvip edilemez.
            Hukukun genel mantığına aykırıdır.
            Hatta hukukta “Ma kabline şamil olmaz” diye genel bir prensip vardır.
            İhdasından beri sorun olan “Yardımcı Doçent”lik konusu ülkemizde kangrenleşmiş ve ilmi çalışmaların önünde engele dönüşmüştür.
            Bunu iyi niyetle çözmeye çalıştığınızdan şüphe etmiyorum.
            Ama sunulan tasarıya baktığımızda sorunun çözülmesini sağlamak bir yana, bilakis sorunu kördüğüme çevirecek niteliktedir.
            Tasarı bir nevi hak ve adaletin tamamen ortadan kaldırılması tasarısı durumundadır.
            Bunu bir misalle izah edeyim. Mevcut 2547 Sayılık YÖK Kanununun Tanımlar başlığını taşıyan 3. Maddesinin L bendinde öğretim elemanları tasnif edilmiş ve (m) fıkrasında öğretim üyeleri, öğretim görevlilerinden ayrı olarak tanımlanıp üç kademe olarak sıralanmıştır. Yani bu maddeye göre “Yardımcı Doçent”lik öğretim görevliliği değil, öğretim üyeliğidir.
            Kanunun ilgili bölümü aynen şöyledir:
“Tanımlar:
Madde 3–(Değişik: 17/8/1983 -2880/1 md.)
Bu Kanunda geçen kavram ve terimlerin tanımları aşağıda belirtilmiştir.

L) Öğretim Elemanları: Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, okutmanlar ile öğretim yardımcılarıdır.
m) Öğretim Üyeleri: Yükseköğretim kurumlarında görevli profesör, doçent ve yardımcı doçentlerdir.
(1) Profesör: En yüksek düzeydeki akademik unvana sahip kişidir.
(2) Doçent: Doçentlik sınavını başarmış akademik unvana sahip kişidir.
(3) Yardımcı Doçent: Doktora çalışmalarını başarı ile tamamlamış, tıpta uzmanlık veya belli sanat dallarında yeterlik belge ve yetkisini kazanmış, ilk kademedeki akademik unvana sahip kişidir.”
            Teklif ile “Öğretim Üyeliği” statüsü gasp edilmektedir.
            Tabii ki, teklifteki fecaat bununla da bitmiyor. Teklif baştan sona kadar sakatlıklarla maluldür.
            Sayın Cumhurbaşkanı,
            Hak ve adaletten ayrılmayacağınızı ve vekillerinize talimat vererek bu mağduriyetin giderilmesini sağlayacağınızı umuyorum.
            Bunu okuyarak ve araştırarak talep ediyorum.
            İşte, Partiniz adına teklifi veren Mustafa Elitaş’ınTBMM Başkanlığına sunduğu tasarısında mevcut “Yardımcı Doçent”lerle ilgili ifade:Teklifin 15 maddesi “ Halihazırda ‘yardımcı doçent’ kadrolarında bulunanların bu Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte başka bir işleme gerek kalmaksızın ‘doktor öğretim görevlisi’ kadrolarına atanmış sayılması düzenlenmektedir”
            Sayın Cumhurbaşkanı
            Bu mu iyileştirme, hak ve adaleti sağlama.
            Bilmelisiniz ki, bu teklif16.01.2018 tarih ve 211 sayı ile TBMM Başkanlığına Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş tarafından verilmiş ve tasarı 17.01.2018 tarih ve 2/2074 esas numara ile Esas komisyon olan Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonuna havale edilmiştir.
            Sayın Cumhurbaşkanı
            Yükseköğretim personeli ile ilgili düzenlemeler defalarca yapılmıştır.
            Yapılan düzenlemelerin tamamında daha iyisi gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
            Mesela, 1967’de kurulan Devlet Mühendislik ve Mimarlık akademilerine atanan öğretmenlere Prof. Unvanı verilmiştir. Hem de Doktora, Uzmanlık veya Sanatta yeterlik şartı aranmaksızın.
            Yine seksenli ve doksanlı yıllarda benzer uygulamalar yapılmış ve unvan alanların ekseriyeti halen görevdedir.
            Lütfen bu uygulamaları danışmanlarınız araştırsın ve önünüze doğru bilgiler koysun.
            Mevcut teklif bir fecaattir.
            Umarım ki, tasarı alt komisyonlarda özellikle Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda tamamen değiştirilir ve başta ülkemizin tamamına katkı sağlayacak ve akademik camiaya huzur getirecek şekilde düzenlenir.
            Mesela mevcut Yardımcı Doçentlere yayınlarına, hizmet sürelerine bakılarak Doçent ve Profesör unvanı verilir.
            Veya öğretim sürecinin son raddesi olan “Doktor/Uzmanlık/Sanatta Yeterlik” esas alınarak diğer bütün unvanlar da kaldırılır (ordinaryüslük kaldırıldığı gibi).
            Sayın Cumhurbaşkanı,
            Adaletin terazisinden ayrılmayacağınızı, bu konuda gerek danışmanlarınıza gerekse vekillerinize gereken talimatı vermenizi akademik camia adına bekliyoruz.
            Aksi takdirde kangrenleşmiş olan bu konu ile ilgili ülkemin ızdırabı artacaktır.
            Selam ve Sabırla…

Ve Başta Bahçeli Olmak Üzere Bütün Vekillere Çağrı

            Sayın Bahçeli Yardımcı Doçentlerin mağduriyetlerini en iyi bilenlerden birisi olduğunuzu biliyorum.
            Umarım ki, parti olarak bu mağduriyetin hak ve adalet ölçüsünde düzeltilmesi için çaba harcarsınız.
            Tabii ki, çağrı sadece size değil, mecliste yer alan ve vekil kabul ettiğimiz herkesedir.
            Vekillere söyleyeceğimiz şudur.
            Bu konuya vakıf olmayabilirsiniz. Lütfen okuyun ve durumun vehametini fark edin.
            Partiniz, mensubiyetiniz ve aidiyetiniz ne olursa olsun bu konuda sizden adil olmanızı bekliyoruz.

27 Ocak 2018 Cumartesi

Mallarını Yok Et, Gönüllerine Sıkıntı Ver



Mallarını Yok Et, Gönüllerine Sıkıntı Ver

Veysi ERKEN

            Diriliş Ertuğrul dizisinin bir sahnesinde “İçerideki bir hain dışarıdaki bin zalim düşmandan daha zararlıdır” mealinde bir söz sarf edildi.
            Bu ifade sadece dünü değil, bugünü de resmektedir.
            Ülkemizin ve bütün İslam coğrafyasının, hatta bütün mazlum ve mağdur diyarların zalim düşmanları olan tapınakçıların işbirlikçileri yine sahneye ve piyasaya sürüldü.
            Bugün Afrindeki harekâta karşı çıkanların maskeleri o kadar düşmüş vaziyetteki söyleyebilecekleri bir şeyleri yok, inandırıcılıkları bitti.
            Tabii ki, gönlümüzde Türkiye sadece Afrinde değil bütün İslam ve diğer mazlum coğrafyalarda varlığını hissettirmesidir.
            Türkiye İlayı Kelimetullahı yüceltmek, Allah’ın vazettiği adalet ilkeleri ile dünyaya nizam verdiği ölçüde Siyonist haçlı zihniyetinin efendilerinin ve hempalarının düzenleri bozulacak, zulümleri bitecek ve dünya huzur bulacaktır.
            Bunun için içerideki hainler temizlenmelidir ki, dışarıdaki zalim düşman kahredilebilsin.
            İçerdeki hainleri artık tespit etmek o kadar zor değil, yazılarından, medyasından, televizyonlardaki konuşmalarından ve toplum içine etmeye çalıştıkları fitneden anlamak kolaylaştı.
            Cenabı Allah’tan içimize fitne fesadı yaymakla görevli bütün örgütleri topyekûn yok etmelerini niyaz ediyorum.
            Adı sanı ne olursa olsun Siyonist haçlı zihniyetinin uşaklığını, hempalığını ve tetikçiliğini yapan herkesin ve her örgütün yok olması huzurun başlangıcı olacaktır inşallah.
            Bazıları soruyor.
            Bu örgütler hangileridir.
            İsimlendirmek kolaydır.
            Ama öncelikle eylemlerine bakmak gerekir.
            Müslüman’a silah kullanan bütün örgütler, yapılar ve kişiler Siyonist haçlı zihniyetinin tetikçisidir, İşbirlikçisidir.
            Bugün uluslar örgüt durumunda olan bütün yapılar Siyonist haçlı zihniyetinin tetikçisidir. Natosundan birleşmiş milletlere, deaşından pyd’sine, fetosundan cami bombalamayı planlayan örgüte kadar bütün yapılar Türkiye’nin şahsında İslam ve mazlum coğrafyaların zalim düşmanlarıdır.
            Bu böyle biline.
            Ve bu zalim düşman ve içerideki hainler için Hz. Musa’nın dili ile yakarıyoruz.
Musa, şöyle dedi:
“Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine, dünya hayatında nice ziynet ve mallar verdin.
 Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi?
 Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezler.” yunus 88”
Ya Rab!
Hz. Musa’nın dili ile yakarıyoruz.
Günümüzün Firavunlarının ve hempalarının mallarını bütünüyle yerle yeksan eyle, kalplerindeki sıkıntıyı onları çatlatacak hale getir ki, tarumar olsunlar.
Ki, bütün zalimler ve hainler cehennemde haşrolsun, dünya da onlar için cehennem Müslüman ve mazlumlar için cennet olsun.
Selam ve Sabırla…
           
           

21 Ocak 2018 Pazar

Galip Et Ya Râb, Türkiye Her Yerde Olsun



Galip Et Ya Râb, Türkiye Her Yerde Olsun

Veysi ERKEN

Ordumuz Afrin’e girdi.
Hayırlara vesile olsun.
Türkiye her yerde olmalıdır ki, dünya huzur bulsun.
Bilinmelidir ki, Türkiye’nin büyümesinden, güçlenmesinden, teknolojisini üretmesinden ve dünyaya nizam vermesinden rahatsız olanlar bilerek veya bilmeyerek Siyonist haçlı zihniyetinin piyonları, uşakları ve köleleri durumundadır.
Zira inanıyorum ki, Karahanlı döneminden beri bu milletten İslam’ın bayraktarlığını yapmış ve dünyaya “adalet”le nizam vermeye çalışmıştır.
Yönetim sürecinde zafiyetler, ihanetler, başarısızlıklar elbette olmuştur.
Tarihi metin okuyanlar zaten bunları bilir.
Bunları biliriz, bunun yanında gayenin değişmediğini de biliriz.
Bu milletin tek bir gayesi vardır. “İlayı Kelimetullah için nizam-ı alem.”
Hak ve adaletle aleme nizam verme.
Evet Türkiye her yerde olmalıdır ki, küresel haydutlukta sınır tanımayan Siyonist haçlı zihniyetinin efendileri hempalarıyla yerle yeksan olsun.
Yukarıda ifade ettiğim gibi, Türkiye her yerde olmalıdır. Dünyanın bütün mazlum ve mağdurlarını yanına alabilmelidir. Sadece İslam coğrafyasından bahsetmiyorum.
Biz inanıyoruz ki, “mazlum ve mağdur”un dini, milliyeti, kimliği ve cinsiyeti sorulmaz.
Türkiye dünyanın her yerinde mazlum ve mağdurların sesi, önderi ve lideri olmalıdır.
Çünkü, merhum Yahya Kemal Beyatlı’nın ifadesiyle:

“Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın
Galib et; çünkü bu son ordusudur İslâm’ın”

Evet, Türkiye İslam’ın son ordusudur. Siyonist haçlı zihniyetinin ağababaları onun için kuduruyorlar. Onun içindir ki, bütün hempalarını üzerimize salıyorlar. 
Onun içindir ki, Türkiye’nin Afrin’de, Kudüs’te, Berlin’de, Madrid’de, Washington’da olmasını istemiyorlar.
Biliyoruz ve inanıyoruz ki, Cenabı Allah bizleri muzaffer edecektir, yeter ki, inanalım ve gereğini yapalım.
Selam ve Sabırla…

20 Ocak 2018 Cumartesi

Dua*



Dua*

Veysi ERKEN

            Değerli dostlar. İnsanlar, cehalet kötüdür. Bazıları bilmez, bilmediğini de bilmez. İşte bunlar iflah olmazlar. Bir kısmı ise bilmez, bilmediğini bilir. Nunlar öğrenip hatalarını, kusurlarını giderebilir.
            Cehalet mekteple izale olmuyor maalesef.
            Geçenlerde üniversite mezunu olup “çalışma” kavramı ile “dua”yı tefrik edemeyecek bir cahille mukalemede bulunduk.
            Belki okur, duanın mahiyetini ve gerekliliğini öğrenir diye dua ile ilgili ayetlerin meallerini alıntılayarak paylaşıyorum.
            Cenabı Allah bizi duasız bırakmasın.
*Duâ’ (a.i.c:ed’iye); 1-Allâh’a yalvarma, niyâz. 2- Birini çağırma, bir yere gönderme.
“Duâ’; gök kapısının anahtarı, helâl lokma ise bu anahtarın dişleridir.” (Rûhu’l Beyân)

http://www.islamidavet.com/kuran/dua-dua-ayetleri/

2/ el-Bakara -186- Kullarım Beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana duâ’ edenin duâsına icâbet ederim. Öyleyse onlar da davetime icâbet etsinler ve Bana hakkıyla inanıp tasdîk etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler.
7/ el-A’râf -55- Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice duâ’ edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.
56- Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. ALLÂH’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak duâ’ edin. Şüphesiz, ALLÂH’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.
180- En güzel isimler ALLÂH’ındır. O’na o güzel isimleriyle duâ’ edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.
205- Sabah akşam demeden, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an ve gâfillerden olma.
11/ Hûd -61- Semûd’a da kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Onlara şöyle dedi:”Ey kavmim! ALLÂH’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. O sizi topraktan yarattı. Orada size yaşama imkânı ve gücü verdi. O’ndan bağışlanma dileyin. Sonra O’na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır duâ’yı kabul edendir.
17/ el-İsrâ -110- De ki: “(Rabbinizi) ister ALLÂH diye çağırın, ister Rahmân diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut.
18/ el-Kehf -28- Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini Bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.
21/ el-Enbiyâ -90- Biz de duâsını kabul ile icâbet ettik de kendisine Yahyâ’yı ihsân ettik. Ve eşini (doğum yapmaya) elverişli hâle getirdik. Doğrusu onlar iyiliklerde yarışıyorlar, umarak ve korkarak Bize yalvarıyorlardı. Bize karşı derin saygı duyuyorlardı.
25/ el-Furkân -77- De ki: “Duâ’nız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin ki?”
26/ eş-Şu’arâ -213- O halde sakın ALLÂH ile beraber başka ilâha kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
28/ el-Kasas -88- ALLÂH ile birlikte başka bir ilâha duâ’ etme! O’dan başka ilâh yoktur. O’nun dışında her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur. Sonunda döndürülüp O’na götürüleceksiniz.
32/ es-Secde -16- Onların yanları yataklardan uzaklaşır, korku ve ümit içinde Rablerine duâ’ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayra sarf ederler.
40/ el-Mü’min -60- Rabbiniz buyurdu ki: “Bana duâ’ edin ki size karşılık vereyim. Zira Bana ibâdet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, zelîl ve rezîl olarak cehenneme gireceklerdir.”
72/ el-Cin -18- Muhakkak mescidler hep ALLÂH içindir. O halde ALLÂH yanında başka birine duâ’ etmeyin.
20- De ki; Ben ancak Rabbime duâ’ ederim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmam.
*DUÂ’ ÂYETLERİ
1/ el-Fâtiha -5- (ALLÂH’ım!) Yalnız Sana ibâdet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz.
6-7- Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
2/ el-Bakara -126- Ve o vakit İbrâhîm “Ey Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkından ALLÂH’a ve âhiret gününe îmân edenleri çeşitli ürünlerle rızıklandır” diye yalvardı.
127- Ve ne vakit ki İbrâhîm, Beyt’in temellerini yükseltmeye başladı, İsmâîl ile birlikte şöyle duâ’ ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten Sen’sin, bilen Sen’sin.
128- Ey bizim Rabbimiz, hem bizim ikimizi yalnız Senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız Senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibâdetimizin yollarını göster, tevbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz Tevvâb Sen’sin, Rahîm Sen’sin.
129- Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir Peygamber gönder ki, onlara Senin âyetlerini tilâvet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz Sen’sin, hikmet sahibi Sen’sin.
201- Yine onlardan: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve âhirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!” diyenler vardır.
250- Câlût ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”
285- Peygamber, Rabbi’nden kendisine ne indirildiyse ona îmân etti. Mü’minlerin de hepsi ALLÂH’a, meleklerine, kitaplarına ve Peygamberlerine îmân ettiler. “Biz ALLÂH’ın Peygamberleri arasında ayırım yapmayız, işittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak Sana’dır!” dediler.
286- ALLÂH hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bizi bağışla, bizi mağfiret et, bize rahmet et ! Sen’sin bizim Mevlâmız, kâfirlere karşı bize yardım et.
*Kütüb-ü Sitte’de Abdullah b. Mes’ûd’dan rivayet olunan bir hadîs-i şerifte buyrulmuştur ki: “Her kim geceleyin Bakara Sûresi’nden bu iki âyeti okursa ona yeter”.
Hâkim ve Beyhakî’nin Ebû Zer’den naklen tahrîc ettikleri bir diğer hadîs-i şerifte de Fahr-i Risâlet Efendimiz -sallâllâhüaleyhivesellem- buyurmuştur ki: “Allâh Teâlâ, Bakara Sûresi’ni iki âyetle sona erdirdi ki, bunları bana arşın altındaki bir hazîneden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, oğullarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar hem salâttır, hem duâ’dır, hem Kur’ân’dır”.
Hazreti Ömer ile Hazreti Ali -radıyallâhuanhüme-den rivayet edilmiştir ki, her biri: “Aklı başında bir adam görmezdim ki, Bakara Sûresi’nin sonundaki bu âyetleri okumadan uyusun!” demişlerdir.
Cenâb-ı Allâh, biz kullarını da dâima bu duâların mânâlarını duyan, anlayan ve gereğini yerine getirerek, vaad ettiği icâbetinin feyzinden büyük büyük nasiplerle pay alan kullarından eylesin. Âmin. (Elmalılı Tefsiri)
3/ Âl-i İmrân -8- “Ey bizim kerîm Rabbimiz, bize hidâyet verdikten sonra kalblerimizi saptırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz bağışı bol olan Vehhâb Sen’sin Sen!”
9- Sen, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir günde bütün insanları bir araya toplayacaksın. ALLÂH sözünden asla dönmez.”
16- Şol müttakîler: “Ey bizim yüce Rabbimiz, biz îmân ettik, günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru!” diye yalvarırlar.
17- Sabredenleri, doğrulukla gelenleri (huzurunda) divana duranları, infak edenleri, seherde tevbe ve istiğfar edenleri.
26- De ki: “Ey mülkün sahibi ALLÂH’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini azîz edersin, dilediğini zelîl edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kadîr’sin.
27- Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın. Ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.
35- İmrân’ın karısı: “Rabbim, karnımdakini tam hür olarak Sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz Sen işitensin, bilensin” demişti.
36- “Onu ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden Sana ısmarlıyorum”
38- Orada Zekeriyyâ, Rabbine duâ’ etti: “Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver. Şüphesiz Sen, duâyı hakkıyla işitensin” dedi.
52- Îsâ onların inkârlarını hissedince: “ALLÂH yolunda yardımcılarım kim ?” dedi. Havâriler: “ALLÂH yolunda yardımcılar biziz. ALLÂH’a îmân ettik. Şâhid ol ki, biz muhakkak müslümanlarız” dediler.
53- Ey Rabbimiz, Senin inzal ettiğine îmân ettik, o Peygambere de tâbi’ olduk. Artık bizi şâhidlerle beraber yaz.
84- De ki: “ALLÂH’a, bize indirilene (Kur’ân’a) İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya’kûb’a ve Ya’kûboğulları indirilene, Mûsâ’ya, Îsâ’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na teslim olanlarız.”
147- Onların sözleri ancak: “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (cihad meydanında / yolunda) ayaklarımızı diri tut, kâfirler gürûhuna karşı da bize yardım et!” demekten ibâretti.
191- Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken ALLÂH’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru” derler.
192- “Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezîl etmişsindir. Zalimlerin hiç bir yardımcıları yoktur”.
193- “Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize îmân edin’ diye îmâna çağıran bir davetçiyi işittik, hemen îmân ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri Sana ermiş kullarınla beraber yanına al”.
194- “Rabbimiz! Bize Peygamberlerine vaad ettiğini ver, kıyamet günü bizi rezîl etme. Muhakkak Sen verdiğin sözden dönmezsin”.
4/ en-Nisâ -75- “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan bu memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idâre edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder”.
5/ el-Mâide -25- Mûsâ: “Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır” dedi.
83- Onlar: “Ey Rabbimiz îmân ettik, bizi de şâhidlerden yaz” derler.
114- Meryemoğlu Îsâ da: “ALLÂH’ım, Rabbimiz, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve Senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın!” dedi.
6/ el-En’âm -161- De ki:“Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’ka yönelen İbrâhîm’in dinine iletti. O, ALLÂH’a ortak koşanlardan değildi.”
162- Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibâdetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi ALLÂH içindir.”
163- “O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim.”
7/ el-A’râf -23- (Hazreti Âdem ve Havvâ’) Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muâmele etmezsen muhakkak ziyâna uğrayacaklardan oluruz!”
47- Gözleri cehennemlikler tarafına çevrilince de :”Rabbimiz! Bizi zalim toplulukla beraber eyleme!” derler.
89- Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adâletle hükmet. Çünkü Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.
125- Onlar da: “Şüphesiz o takdirde biz Rabbimize döneceğiz” dediler.
126- “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve canımızı îmân selâmetiyle al” derler.
151- Mûsâ dedi ki: “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.”
155- Bir de Mûsâ, mîkatımız için (ta’yîn ettiğimiz vakitte tevbe için) kavminden yetmiş erkek seçti. Ne zaman ki, bunları o sarsıntı yakaladı, işte o zaman Mûsâ: “Rabbim! dedi, dileseydin bunları da, beni de daha önce helâk ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helâk mi edeceksin? O iş de Senin imtihanından başka bir şey değildi. Sen bu imtihanla dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidâyete erdirirsin. Bizim velîmiz Sen’sin. Artık bizi bağışla, merhamet et, Sen bağışlayanların en hayırlısısın.”
156- “Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de âhirette. Biz gerçekten de tevbe edip Senin hidâyetine döndük.” Buyurdu ki, azabım var, onu dilediğime isâbet ettiririm, rahmetim de vardır, o ise her şeyi kaplamış ve kuşatmıştır. Onu da özellikle korunanlara, zekâtını verenlere ve âyetlerimize inananlara mahsûs kılacağım.
189- Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan ALLÂH’dır. O, eşini kucaklayıp sarılınca (ona yaklaşınca), eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden Rableri olan ALLÂH’a şöyle duâ’ ettiler: “Eğer bize sâlih bir evlat verirsen, biz muhakkak şükredenlerden olacağız.”
9/ et-Tevbe -51- De ki hiç bir zaman bize ALLÂH’ın bizim için yazdığından başka bir şey isâbet etmez o bizim mevlâmızdır ve mü’minler onun için yalnız ALLÂH’a mütevekkil olsunlar.
10/ Yûnus -84- Mûsâ dedi ki: “Ey kavmim! Siz gerçekten ALLÂH’a îmân ettinizse, O’na samîmiyyetle teslim olan müslümanlardan oldunuzsa artık O’na güvenin!”
85- Onlar da: “Biz ALLÂH’a güvendik. Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavmin fitnesine uğratma (baskı ve şiddetine ma’rûz bırakma)!” dediler.
86- Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar.
11/ Hûd -41-Onun (geminin) gitmesi ve durması ALLÂH’ın ismiyledir. Şüphesiz ALLÂH Gafûr’dur, Rahîm’dir.
47- Nûh: “Ey Rabbim! Ben bilmediğim bir şeyi istemiş olmaktan dolayı Sana sığınırım. Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen ben hüsrâna uğrayanlardan olurum.”
12/ Yûsuf -101- “Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana rüyâların tâbirini öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve âhirette Sen benim velîmsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”
13/ el-Ra’d -30- (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki, onlar Rahmân’ı inkâr ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. De ki: “O, benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O’na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O’nadır.”
14/ İbrâhîm -35- Hatırla ki; Şol vakit İbrâhîm şöyle demişti: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!
36- “Rabbim! Çünkü onlar (putlar) insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular. Şimdi kim bana uyarsa, o bendendir; kim bana karşı gelirse, artık Sen gerçekten çok bağışlayan ve çok merhamet edensin.
37- “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, Senin mukaddes evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları çeşitli ürünlerle rızıklandır, umulur ki şükrederler.”
38- “Ey Rabbimiz! Sen bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da şüphesiz bilirsin. Çünkü yerde ve gökte, hiçbir şey ALLÂH’dan gizli kalmaz.
39- “İhtiyarlık halimde bana İsmâîl’i ve İshâk’ı lûtfeden ALLÂH’a hamd olsun. Şüphesiz ki Rabbim duâmı çok iyi işitir.
40- “Ya Rabbî! Beni de, soyumdan gelecekleri de namazı devamlı olarak ve gereğince kılan kullarından eyle! Duâmı, lütfen kabul buyur Ya Rabbi!”
41- “Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana babamı ve mü’minleri bağışla!”
17/ el-İsrâ -24- İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: “Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, Sen de kendilerine merhamet et.”
80- Deki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.”
18/ el-Kehf -10- Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ver ve işimizden doğruyu bize kolaylaştır” demişlerdi.
24- Ancak ALLÂH dilerse (yapacağım de). Ve unuttuğun vakit ALLÂH’ı an ve “Umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir” de.
73- Mûsâ dedi ki: “Unuttuğum şeyden dolayı beni suçlama ve bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma.”
19/ Meryem -4- Şöyle demişti: “Ey Rabbim! Şüphesiz (artık öyle bir durumdayım ki) benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım(ın saçı) bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana duâ’ etmekle de ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım.”
5- “Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek vârislerden endîşedeyim. Karım da kısır bulunuyor. Onun için katından bana bir çocuk ihsân et.”
6- “Ki bana da mîrasçı olsun, Ya’kûb ailesine de mîrascı olsun. Rabbim, onu Sen rızana kavuştur.”
20/ Tâ hâ -25- Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver,
26- İşimi bana kolaylaştır,
27-28- Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar,
29- Bana ailemden birini yardımcı ver,
30- Kardeşim Hârûn’u,
31- Onunla gücümü (sırtımı kuvvetlendir) artır,
32- Onu işime ortak et,
33- Seni çok tesbîh edelim diye,
34- Seni çok zikredelim diye,
35- Çünkü Sen bizi hakkıyla görmektesin.”
114- “Rabbim! Benim ilmimi artır” de.
21/ el-Enbiyâ -83- Eyyûb’da“Başıma bir belâ geldi, Sana sığındım. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye nidâ etti.
87- “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum”(lâ ilâhe ilâ ente sübhâneke innî küntü minezzalimîn) diye duâ’ etti.
89- Zekeriyyâ’yı da hatırla. Hani o, Rabbine, “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen vârislerin en hayırlısısın” diye duâ’ etmişti.
112- (Hazreti Peygamber şöyle) dedi: “Ey Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet ve Rabbimiz O Rahmân’dır ki, isnâd ettiğiniz (yalan) vasıflarınıza karşı yardımına sığınılacak olan ancak O’dur. ”
23/ el-Mü’minûn -26- Nûh: “Rabbim! dedi, beni yalana çıkarmalarına karşı bana yardım et!”
28- Sen, yanındakilerle beraber gemiye yerleştiğinde: “Bizi zalimler topluluğundan kurtaran ALLÂH’a hamdolsun” de.
29- Ve de ki: “Rabbim! Beni mübârek bir yere indir. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın.”
39- O Peygamber: “Rabbim, dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardımcı ol!”
93-94- De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehdîd olundukları şeyi bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim kavim içinde bulundurma.”
97- Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından Sana sığınırım!
98- Onların yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım.
118- Resûlüm! De ki: “Rabbim, bağışla ve merhamet et! Sen merhametlilerin en iyisisin.”
25/ el-Furkân -65- Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir!”
66-“Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.”
74- Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi ALLÂH’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir.
26/ eş-Şu’arâ -77- “Ancak âlemlerin Rabbi olan ALLÂH, dostumdur.
78- Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur,
79- Bana yediren ve içiren O’dur.
80- Hastalandığımda da bana O şifâ’ verir.
81- Benim canımı alacak ve sonra diriltecek olan O’dur.
82- Hesap gününde, hatâlarımı bağışlamasını umduğum O’dur.
83- Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni sâlih kimseler arasına kat.
84- Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.
85- Beni Naîm cennetinin vârislerinden eyle.
86- Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi
87- (Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!
88- O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!
89- ALLÂH’a kalb-i selîm (arınmış bir kalb) ile gelen başka.”
117- Nûh: “Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla ithâm etti.”
118- “Artık benimle onların arasında Sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki mü’minleri kurtar.”
169- “Yâ Rabbi! Beni ve ailemi onların yapa geldiklerin(in vebalin)den kurtar.”
27/ en-Neml -15- Andolsun! Biz Dâvûd’a ve Süleymân’a ilim verdik. Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan ALLÂH’a mahsûstur” dediler.
19- (Süleymân) onun sözüne gülümseyerek dedi ki: “Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat.”
28/ el-Kasas -16- Mûsâ, “Rabbim! Doğrusu kendime yazık ettim. Sen mağfiretinle benim suçumu ört” dedi.
21- Mûsâ korka korka, (etrâfı) gözetleyerek oradan çıktı. “Rabbim! Beni zalimler gürûhundan kurtar” dedi.
22- Medyen’e doğru yöneldiğinde: “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi.
24- Sonra gölgeye çekildi ve “Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım” dedi.
29/ el-Ankebût -26- Bunun üzerine Lût, ona (İbrâhîm’e) îmân etti. İbrâhîm, “Ben, Rabbime hicret edeceğim. Şüphesiz O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.
30- (Lût:) “Ey Rabbim! Şu fesatçılar gürûhuna karşı bana yardım eyle” dedi.
37/ es-Sâffât -99- Bir de dedi ki: “Ben Rabbime gidiyorum, O bana yolunu gösterir.”
100- “Rabbim, bana sâlihlerden olacak bir evlat ihsân et!”
38/ Sâd -35- Süleymân: “Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana benden sonra hiç kimseye nasîb olmayacak bir hükümrânlık ihsân et. Şüphesiz, bütün muradları ihsân eden Sen’sin” dedi.
39/ ez-Zümer -38- De ki: “ALLÂH bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.”
46- Sen şöyle duâ’ et: “ALLÂH’ım! Ey gökleri ve yeri yaratan! Ey görünen görünmeyen ne varsa bilen. Hakkında ihtilâf ettikleri her mes’elede kulların arasında Sen elbette hükmedeceksin. Ben bu güven içinde bekliyor ve sabrediyorum.”
40/ el-Mü’min -44- Ben işimi ALLÂH’a havâle ediyorum. Şüphesiz ALLÂH kullarını hakkıyla görendir.”
43/ ez-Zuhruf -12- ALLÂH bütün çiftleri yaratmıştır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir ki, böylece onların sırtına binip üzerlerine yerleşince, Rabbinizin nimetini zikrederek; Bunu bizim hizmetimize vereni tesbîh ve takdîs ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz.
46/ el-Ahkâf -15- Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp, kırk yaşına geldiğinde der ki: “Ey Rabbim! Bana ve ana babama ihsân ettiğin nimetlerine şükretmemi ve Senin hoşnut olacağın sâlih amel işlememi ilhâm et. Benim neslimden gelenleri de sâlih kimseler kıl. Doğrusu ben tevbe edip Sana yöneldim. Ve ben gerçekten müslümanlardanım.”
54/ el-Kamer -10- O da Rabbine, “Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et” diye duâ’ etti.
59/ el-Haşr -10- Onlardan sonra gelenler derler ki: “Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalblerimizde inananlara karşı bir kîn bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!”
60/ el-Mümtehine -4- Rabbimiz! Yalnız Sana dayandık, Sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak Sana’dır.
5- “Rabbimiz! Bizi inkâr edenler için bir fitne mevzû’u kılma, (onlara mağlub etme!) bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegâne gâlib ve hikmet sahibi ancak Sen’sin.”
66/ et-Tahrîm -8- “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü Sen her şeye kadîr’sin” derler.
11- ALLÂH, inananlara da Firavun’un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: “Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!”
        71/ Nûh -28- “Rabbim! Beni, ana babamı, îmân etmiş olarak evime girenleri, îmân eden erkekleri ve îmân eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”
       113/ el-Felâk -1-2-3-4-5- De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, hased ettiği zaman hasedçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”
-Avz; iaze, sığınmak, ilticada bulunmak.
-Felâk; sabah vakti, mutlaka yaratmak, yarıp vücûda getirmek.
-Gasik; zulmetle karışık gece.
-Vekab; zulmeti her şeyi kaplayan şey.
-Neffasat; üfürmekte bulunan nefisler veya kadınlar.
-Ukad; ukdeler, düğümler. (Ö.N.Bilmen)
     114/ en-Nâs -1- De ki: İnsanların Rabbine,
         2- İnsanların yegâne Hükümdârına,
        3- İnsanların İlâhına sığınırım.
        4- O sinsi şeytanın şerrinden
-Vesvas; esâsen vesvese, yani gizli şey mânâsına olup, insanın içersine kötü düşünce bırakan şeytandan ve o gibi vesvese veren kimselerden ibârettir.
-Hannas; geri çekilen sinsi sinsi çalışan, fırsat gözeten vakit vakit fazlaca vesvese veren iğfale çalışan. (Ö.N.Bilmen)
          5- O ki insanların kalblerine vesvese verir,
         6- O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da.
*DUÂ’YI UMÛMÎLEŞTİRMEK
47/ Sûre-i Muhammed -19- O halde şu gerçeği hiç unutma ki: ALLÂH’dan başka ilâh yoktur. Sen hem kendi günahından, hem mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahlarından ötürü ALLÂH’dan af dile. ALLÂH, (dünyada) dönüp dolaştığınız yeri de, (âhirette) varıp duracağınız yeri de pekiyi bilir.
*ALLÂH DUÂ’YA İCÂBET EDER
11/ Hûd -61- Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi ki, “Ey kavmim! ALLÂH’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka bir ilâhınız daha yoktur. Sizi topraktan O meydana getirdi. Sizi orada ömür sürmeye O me’mûr etti. Bu sebepten O’nun mağfiretini isteyin, sonra O’na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim kullarına yakındır, duâlarınızı kabul eder.”
27/ en-Neml -62- (Onlar mı hayırlı) yoksa, kendine yalvardığı zaman bunalmışa karşılık veren ve başındaki sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri yapan mı? ALLÂH’ın yanında başka bir ilâh mı var? Siz çok az düşünüyorsunuz!
*DUÂ’NIN SONUNDA
10/ Yûnus -10- Orada (cennette) duâları,”Sübhâneke Allâhümme (Sen her türlü noksan sıfatlardan uzaksın, ALLÂH’ım)”. Selâmlaşmaları da “Selâm” şeklindedir. Duâlarının sonu da “Âlemlerin Rabbi olan ALLÂH’a hamdolsun” demektir.