Opus Dei, Otpor
ve Sivil Organizasyonlarımız ve Medya Ne kadar Sivil?
Veysi ERKEN
Son
günlerde özellikle medya dünyasında numaralı ajanların varlığından sıkça
bahsedilir oldu. Belki sayıları yüz binlerle ifade edilebilecek
boyuttadır.
Esasında
numaralı ve dahi ücretli ajanlar sadece medyada değil sivil zannedilen
teşkilatların, derneklerin, vakıfların, sendikaların, partilerin eğitim öğretim
kurumlarının, sanayi ve ticaret sahalarının çoğunluğunda da söz konusudur.
Daha
önce yazılarımın birinde “ahtapot”un
hareket tarzını aktarmıştım. Ahtapot ve benzerleri yeryüzünde olup icra-ı
faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Ahtapot Opus
Dei ve Otpor kollarını sivil zannedilen medyadan derneklere, vakıflardan
partilere kadar her yere salmış durumdadır. Fetö, Kesnizani, Topal Molla
bilinen yapılanmalarıdır.
Sivil
organizasyonların ve medyada, sanat dünyası denilen alanda şişirilmişlerine ve
konuşma hakkı bahşedilmişlerine bakıldığında numaralı ajanların varlığı hemen
fark edilir.
Adı
sivil olan organizasyonların faaliyetleri ve duruş tarzları bu görüşümüzü
muhkemleştirmektedir.
Hele
hele medyada cilalanıp parlatılan, sanatçı denilen müptezelleri gördükçe bu
anlayışımızın değeri kat kat artmaktadır.
Ülkenin ağaçlandırılması faaliyetine
tahsis edilmiş sözde sivil organizasyondan tutun, yolsuzlukla mücadele(!)
azmiyle yola çıktığı varsayılan sivillere, denizin temizliği ile ilgilenecek
teşkilatlardan bekçiliğe heveslenenlere, mensuplarının haklarını savunduğu
varsayılan oda, birlik, sendikalara kadar hepsinde durum aynıdır.
Hepsi
İHALARA, SİHALARA, Tanklara, Uçaklara,
Mavi Vatana, Dijital Vatana kısaca Türkiye’nin güçlenip büyümesine karşı
olmakla aynı teraneyi okuyorlar.
Sanki
ülkenin bütün faaliyet alanları parsellenmiş ve parsellenmiş alanlar belirli
sivil(!) organizasyonlara tahsis edilmiştir. Toplumdaki bu intiba gittikçe
kuvvet bulmaktadır.
Bu
düşüncenin kuvvet bulmasının birkaç delili vardır.
Bu
delillerden birisi içinde numaralı ajanların bulunmadığı ve gerçekten sivil
olan organizasyonların ve medyanın faaliyetlerinin kısıtlanması ve hizmetlerinin
yok edilmek istenmesidir.
Faaliyet
alanları aynı olan sivil organizasyonların bir kısmının faaliyetlerinin
kısıtlanması diğerlerinin müsamaha ile karşılanması ancak numaralı ajanlarla
izah edilebilir. İstanbul Sözleşmesi gibi toplumu yıkan bir kanunun
savunucularına müsamaha ile yaklaşılırken toplumun değerlerinin korunması için
çalışanların engellenmesi bunun bariz bir misalidir.
Dün
ellerindeki “gök bayrak”larlarla
zalimleri telin edenleri, şehit cenazelerini
tekbirlerle, dualarla teşyi eden kalabalıkları içinde bulundukları
organizasyonlardan bugün eser bulunmaması Opus Dei ve Otpor tarzlı numaralı
ajanların varlığını gösterir.
Numaralılar
sivil zannedilen organizasyonları efendilerinin emirleri doğrultusunda hareket
ettirmekle görevlidirler.
Görev
tahsisli sivil(!) organizasyonların ve medyanın varlığı vazifelerine ihtiyaç
söz konusu olduğu müddetçe devam eder.
Aksi
durumda “yedek kulubesi”ne
postalanır.
Dün
yazdıklarını bugün yalayan ve yalanlayan numaralıların varlığı sivil hayatın
bütün alanlarını tehdit etmektedir.
Bilhassa
hürriyetlerin pespayeye dönüşmesi ve toplumun halet-i ruhiyesinin bozulması
bunun en kötü neticeleridir.
Numaralılar genel olarak ahtapotun “sivil muvazzaf” kollarını
oluştururlar. Kabuklarından başka “sivil”
yanları olmayan bu sivillerin bir tek vazifeleri vardır. O da Otpor ve Opus Dei
denilen Ahtapotun beynine hizmet etmek.
Numaralı
kol vazifesini yerine getirmediği veya getiremediği durumda hemen oyun
sahasının dışına çıkarılır. Özellikle kol vazifesinin kötülüğünü anlayıp gerçekten
sivilleşmeye çalışırsa hemen yok edilmeye çalışılır.
Bu
durum toplumların hayatında ila nihaîye devam eder mi?
Bu
sorunun menfi ve müspet iki cevabı vardır.
Evet,
numaralıların faaliyeti ve yönlendirmeleri toplum onları kutsayıp desteklediği müddetçe
devam eder.
Şuursuzca
satın alınan her müsvedde, sivil diye sivil olmayanlar desteklendikçe ve maddi imkânlar
onlara aktarıldıkça bu durumun yok olması düşünülemez.
Bize
göre bu durumun devam etmemesinin yolu, şuurlaşmaktan ve bilinçli kullanım ile
bilinçli tüketimden geçer.
Bilinçli
kullanım ve tüketim fikirlerden yazılı ve görüntülü medyaya kadar hayatın bütün
ihtiyaçlarını kapsar. Bireylerin fikir dünyasının “fikir Pazarı”nda serbestçe gelişmesinin sağlanması sivilleşmenin
ve numaralılardan kurtulmanın başlangıcıdır.
Önüne
konulanı hiçbir tahlile tabi tutmadan höpürdetip gümleten bir insan kalabalığı
devam ettiği müddetçe sivilleşme konusunda sonuç alınamaz.
Kısaca
toplum hayatının düzenli işleyebilmesi ve sivil organizasyonların ve medyanın
gerçekten sivilleşmesi “zihinlerin sivilleşmesi”nden geçer.
Zihinlerin sivilleşmesi ise sivil
teşkilatlardaki kolların işlevsizleştirilmesi ve teşkilatların fonksiyonel hale
getirilmesi ile mümkündür.
Selam ve Sabırla...