Dünden İbret Almak: Tasvir- Ahval
Veysi ERKEN
Tasvir- Ahvale Talanya’ya dönüştürülmüş memleketin ahvalinden başlayalım.
Hangisinden başlasak acaba?
Durumdan vazife çıkaranlardan mı?
Maskeli balonun oyuncularından mı?
Yoksa vatandaşın ahvâl-ı perişanlığı karşısında hissiyatsızca balolarda tepinip kadeh kaldıranlardan mı?
Kafam zonkluyor. Hadisat karşısında hissiyatsızlaşmış bir cemiyette yaşamak insanı perişan ediyor. Tabi ki insanî hissiyattan nasibini almışlar için bu geçerlidir.
Dün Fransız askerinin örtüye uzanan elini kıran ruh gitmiş, yerine çağdaşlık adına firavunun tavrı hâkim olmuştur.
Bilindiği üzere firavun gerçeği görüp Allah’a iman ederek inançları doğrultusunda yaşamak isteyenlere “-Ben size izin vermeden, O’na iman ettiniz” tarzında tarizde bulunduktan sonra “Muhakkak surette ellerinizi ve ayaklarınızı kestireceğim, sonra katiyen hepinizi astıracağım” biçiminde tehdit ederek katletmiştir.
Dünyanın bugünkü ahval ve şeraitini tahlil ettiğimizde vaziyetin geçmişten farklı olmadığı görülür. Dün izinsiz iman edenlerin başına gelenlerin benzeri bugün izinsiz başını örtenlerin, namaz kılanların ve İslam’ı İslam olarak yaşamak isteyenlerin başına gelmektedir.
Toplum mühendisliği adına sergilenen bu çağdaş vahşetin fir’avunun yaklaşımından bir farkı olabilir mi?
Hayır...
Bin kere hayır.
Dünün vahşeti ile bugünün zulümleri arasında bir fark yoktur.
İnsanın vazgeçilmez nefsi, nesli, aklı, malı ve dini koruma haklarının ayaklar altına alındığı durumlarda -zaman dilimi farklılığı olsa da- takınılan tutumlar aynıdır. Bu tavırları ister Mısır firavunları, ister günümüzün firavunları sergilesin fark etmez.
Hakikatte, bugünü anlamak ve kavramak için düne bakmak gerekir. Vatandaşa yapılan zulmü alkışlayan ve teşvik eden medya şeytanlarının, millet yoksulluktan kan ağlarken balolarda tepinip kadeh kaldıranların ve Fransız askerinin tavrını taklid edenlerin tanınması için dünün mutlaka hatırlanması icab eder. Alın size bugünümüzü anlatan, dünümüzü hatırlatan bir ibret vesikası:
“Sene 1948. Cumhuriyetin 25. Yıldönümünü tes’id için Halkçılar, Ankara civarındaki kasabalardan, köylerden topladığı binlerce halkı Ankara’ya nakli için kiraladığı tren yolda müthiş bir kazaya uğramış, istiab haddinden bir kaç misli fazla insan doldurulan vagonlardan birinin dingili kırılarak yoldan çıkmış, müteaddit vagonlar yardan aşağı uçmuş, yüzden fazla insan ölmüş ve yaralanmıştı. Bu hadise bütün memlekette derin bir elem ve matem husule getirmişti.
Bu facia karşısında herkesten, her partiden ziyade Halkçılar matem tutmak, kazaya uğrayanların cenazelerine hürmeten baloyu tehir etmek, hiç olmazsa dansları ve cazları kaldırmak, o geceki toplantıyı sadece bir resm-i kabul mahiyetinde yapmak icap ederken, Halkçılar buna lüzum görmemiş, balo bütün ihtişamıyla yapılmış, cazlar çalınmış, danslar edilmiş, şampanyalar, viskiler, türlü türlü içkiler su gibi içilmiş, parti erkânı, halkçı kodamanları sabahlara kadar zevk-u sefa içinde neş’elenmişler, eğlenmişlerdi. Kazaya uğrayan köylüler, hatıra bile gelmemişti. Eşref Edip, Kara Kitap, s.64-65,İstanbul 1967.”
Evet, aziz okuyucular! 1998’de Talanya’ya dönüştürülmüş memleketin ahval-u şeraiti.
Vesselam. 11.06.1998Not: 1+6’lı ganyan taifesinin tutumu aynı değil mi sizce? Acaba şarkıcıya 400 bin lira veren, günlük yol masrafı 12 lira olan, gecelik 100 bin liracık otelde kalan zihniyetin sahipleri kim? Geçmişin zihniyeti kime tevarüs etmiş. Biraz tefekkür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?