Devlet Neden Sevilmiyor
Veysi Erken
“Bayrak balkondan şiddet sokaktan çekildi http://www.hurriyet.com.tr/ gundem/ 14730995.asp?top=1, 15.05.2010, Toygun ATİLLA / MUĞLA” başlıklı haberi okuyunca birkaç gün önce bir partinin il başkanının bize anlattıklarını hatırladım.
İl başkanının ifadesine göre dükkânına uğrayan bir görevli “Türk Bayrağı”nı görünce hayretle sormuş.
Yahu sizin ilinizde devlet sevilmiyor ve bayrak çok az bulunduruluyor bunun sebebi nedir? Sen dükkânında bayrağı bulunduruyorsun.
İl başkanı bayrağın kendisi ve kendisi gibi düşünenlerin kutsalı olduğunu bunu dükkânında asmaktan şeref duyduğunu ifade ettikten sonra görevliye can alıcı cevabı şu şekilde vermiş.
Efendim, burada devlet denilince akla öğretmen, doktor hemşire gelmiyor, onlar memur. Devlet denilince akla asker ve polis geliyor. Asker ve polis sevgi yerine şiddeti esas alınca devlet sevilmiyor, Merhum Gaffar Okkan’ın şahsında devlet sevilmeye başlanmıştı ona da kıydılar.
Bayrak meselesine gelince köy yakmalar ve boşaltmalarda bayrak kullanıldığı için bağımsızlığın sembolü olan bayrağa olan bağlılık da azalıyor.
Bu cevap karşısında görevli şaşırmış ve hayretle il başkanını tasdik etmiş.
Evet
“Bayrak balkondan şiddet sokaktan çekildi” haberini okuyunca il başkanının tespitinin ne kadar yerinde olduğunu bir kere daha anladım ve onu takdir ettim.
Bu tespitin doğruluğunu teyit eden binlerce olay vardır dünyada ve ülkemizde.
Afganistan’da, Irak’ta Amerika devleti denilince şiddet ve işgal uygulayan Amerikan askerleri ve hempaları gelir ve bayraklarından nefret edilir.
Keza Çeçenistan’da Dağıstan’da Rus devleti denilince akla katliam yapan asker ve sembolleri gelir.
Tersinden de bakılabilir. Kosova’da, Bosna’da Türkiye denilince asker ve bayrak ön plana çıkar.
İşte bir haberin hatırlattıkları bunlar.
Elbette ki, buradan çıkaracağımız dersler vardır.
Çıkaracağımız ilk ders ülkemizin huzurunu ve mutluluğunu istiyorsak şiddeti çağrıştıracak unsurları sevgi unsurlarına dönüştürmek ve ortak değerleri şiddeti körükleyenlerin ellerinden kurtarmaktır.
Ve son yıllarda nefret ortamlarını büyütmek isteyenlerin hep bu unsurları ön plana çıkardıklarını unutmayalım.
İkinci ders 12 Eylül darbecilerini ve uzantısı olan 28 Şubatçıları 27 Nisancıları anlamaktır. Zira darbecileri incelediğimizde hep aynı manzaralarla karşılaşırız.
Kısaca bunun örneklerini 12 Eylül zindanlarında dipçikle İstiklal marşını okutmak ve rap raplarla bayrağı taşıtmak, okullardan ve iş yerlerinde örtülü öğrencileri, görevlileri ve hastaları dipçiklerle kovalamak, son yıllardaki bayrak mitingleri, şehit cenazelerindeki görüntüler bayrağa veya devlet kavramına olan bağlılığı ve adanmışlığı azalttığını hep birlikte görüyor ve anlıyoruz.
Netice olarak ülkesini ve ülkesinin insanını seven herkes bu oyunu fark etmeli ve istiklalimizin sembolü olan ay yıldızlı bayrağımızın şiddet unsuru olarak kullanılmasına fırsat vermemelidir ki devlet sevilsin ve bayraklar gururla her yerde dalgalandırılsın.
Hâsılı kelam böyle davranabilirsek dış mihrakların maşaları olan çetelerin oyununu bozmuş oluruz.
Selam ve sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?