22 Haziran 2012 Cuma

Genel Kurmay Başkanı Ağlar mı?

Genel Kurmay Başkanı Ağlar mı?

Veysi ERKEN

Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel şehit cenazelerinin kaldırılmasında gözyaşına hâkim olamayıp ağlamış.

Genel Kurmay Başkanları ağlar mı?

Başbakan veya Cumhurbaşkanı ağlar mı?

Parti başkanı saf tutar mı?

Başbakan, Cumhurbaşkanı veya Genel Kurmay Başkanı tabuta omuz verir mi?

Cenaze taşır mı?

Tabii ki, insan olan bu soruya “evet” diye cevap verir.

Evet, Genel Kurmay Başkanı ağlar.

Hatta ağlamalı.

Duygusu olan, insan olan ağlar.

Bir canın, bir fidanın yok edilmesine üzülür ve ağlar.

Kimler ağlamaz diye sormak gerekir.

Benim okuduğum kadarıyla veya gözlemlediğim kadarıyla Firavunlar veya günümüzün firavunlaşmışları ağlamıyor.

Ağlayanları tahfif ediyor.

Gözyaşını hafife alanları inceleyin Firavunların uşakları ve şeytanların kardeşleri olduklarını görürsünüz.

Bu toplum duygularını kaybetmişlerden, taşlaşmış kalplilerden çok çekmiştir. Şeytanın yol arkadaşlarından bıkmıştır.

Medyanın iblislerinden usanmıştır.

İnsanî davrananlardan kazancımız çok olur.

Toplum bütün yanlışlarına rağmen mevcut yönetime destek oluyorsa insanî duygularla hareket etmelerindendir.

Başbakan çocukları kucaklıyor, onlara oyuncak dağıtıyor, gençlerle cumhurbaşkanı top oynuyor.

Cumhurbaşkanı, başbakan musalla taşının yanında namaza duruyor. Cenazeyi teşyi için tabutun altına giriyor.

Kısaca insanî hasletlerini gösteriyor. Yerine göre gözyaşı döküyor.

Bu toplum da destekliyor.

Bu durum Genel Kurmay Başkanları için de geçerlidir?

Genel Kurmay başkanları ne kadar ağlayabilirse, tabuta omuz verirse o derece sevilir.

Toplum onları kendinden bilir, görür, sever ve destekler.

Firavun nefisliler anlamasa da bu gerçektir.

Her şeye rağmen “Değerleri”ne yabancılaşanlara veya yabancılaştırılanlara da üzülüyoruz.

Ümidimiz bunların da gerçekleri görmeleri, hakka yönelmeleri ve ağlayabilmeleridir.

Şeytanlaşanlar ıslah olur mu?

Biz cenabı Allah’tan ümidimizi kesmiyoruz?

Gözyaşı döken Genel Kurmay Başkanını şeytanın uşaklığını yapanlar çatlasalar da takdir ediyoruz.

Selam ve Sabırla…

17 Haziran 2012 Pazar

Arabalı Memurlar, Bir Araya Gelmek İstemeyenler ve Memura Kıyanlar

Arabalı Memurlar, Bir Araya Gelmek İstemeyenler ve Memura Kıyanlar

Veysi ERKEN

Memura Kim Kıydı

Aziz dostlar içinde yaşadığımız zaman dilimi ve zemin, gündemi hızlı bir şekilde değiştiriyor. Gündem adeta saatte değişiyor veya değiştiriliyor.

Bunun için saat başı yazı yazmak ve meramımızı siz dostlarla paylaşmak gerekir. Ama buna benim zamanım yok.

Buna rağmen bazı konular gündemden düşmüyor.

Geçenlerde memur sendikalarından bazılarına uğradım. Tabanın kendileri hakkında ne düşündüklerini sorduklarında duyduklarımı aktardım. Taban kendilerini sattıklarını söylüyor dedim. Bu ifade bana ait olmadığı halde elemanları hoşnut olmadılar.

Aziz dostlar bilirsiniz ki, kraldan fazla kralcılar olur her devirde.

Evet, herkes biliyor ki, sendika ağaları memura kıydılar. Esasına bakarsanız memur memura kıydı. Çünkü hakem kurulu memurlardan oluşturuldu. Başbakanın söylediği arabalı memurlar.

Memurlar mağdur ve en mağdur memur eğitimciler.

Peki, memur eğitimcilere kıyan kim?

Eğitimciler.

Biliyoruz ki, Kamu sen ve Memur sen’in genel başkanları eğitimci.

Hakem kuruluna seçilen öğretim üyeleri eğitimci.

O zaman eğitimcilerin tepkisi gerekmez mi?

Bence bütün eğitimciler sendikalardan istifa etmeli ve kendilerine kıyanlara kıymalıdır ki, ağalık bitsin?

Bir Araya Gelmek İstemeyenler

Kemal Kılıçdaroğlu ne kadar samimi bilemem. Davranışlarından gözlemlediğim kadarıyla iktidar olmak istiyor ve biliyor ki, halkla bütünleşemeyen veya halkı ikna edemeyen partiler iktidar olamıyor.

AKP’nin her kesime açılmak istediğini görüyor. Bunun için dindar veya Kürt bilinen kesimlere açılmak istiyor.Kanaatime göre doğru yapıyor. Bütün partiler bunu yapmalı diye düşünüyorum.

Bunun için bütün partilere çağrıda bulunuyor ve gelin Kürt sorununu birlikte çözelim diyor. İktidar partisinden beklediği cevabı almış.

MHP ve BDP’den umduğunu bulamamış.

Özellikle MHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile çay bile içmeyeceklerini ifade ediyor. Bana kalırsa yanlış bir tutum.

MHP’nin iktidarını isteyenler mutlaka halka açılmalıdır. Dindar veya Kürt ifade edilenleri de mensupları haline getirmeliler. Kılıçdaroğlunun talebini yanlış buluyorlarsa kendi çözüm önerilerini diğer partilerle paylaşmalılar.

Aynı şekilde BDP’liler de harekete geçmeliler. BDP’liler de Türk’lere ve dindarlara kapılarını açmalılar.

Huzura katkı sağlamanın başka yolu yok.

Bir araya gelmeden ve şiddet reddedilmeden bir sorun çözülemez.

Bu ülkenin bütün sevdalılarına duyurulur.

Arabalı Memurlar

Sayın Başbakan buyurmuş bazı memurların arabaları hatta ikinci arabaları varmış. Doğru söylüyor. Bazı memurların kollarında yüz bin liralarla ifade edilen saatleri veya kol düğmeleri de varmış.

Elhâk doğru.

Hatta bazı memurların eşit maaşı olsun(!) diye birden fazla görevleri de varmış. Mesela bir memur bir yerde müsteşar, başka yerde yönetim kurulu üyesi, ötekinde denetim kurulu üyesi olabiliyormuş.

Eşit işe eşit ücret başka nasıl sağlanır.

Memurların sadece arabaları değil başka şeyleri de var denilse yeridir. Hepsini tek tek saymayayım. Sadece memurların mı elbette değil.

İktidar mensuplarının yakınlarının da evleri, arabaları, yatları, katları veya gemicikleri vardır.

Bu ülke hanı yağmadır?

İktidara gelenler sıra bizde mantığıyla hareket ediyorlar ki, arabaları, yatları, katları seven memurları istihdam ediyorlar.

Ne diyelim.

Sadece Başbakan doğru söylüyor diyelim.

Sonuç olarak ilahi adalet hepimizi bulacak.

Birden fazla konu olunca ancak bu kadar olur.

Selam ve Sabırla…

12 Haziran 2012 Salı

Değer Kazandırma Yolu: İstiklal Yolu

Değer Kazandırma Yolu: İstiklal Yolu

Veysi ERKEN

İnsana değer katmanın ve kazandırmanın en etkin ve kestirme yolu değerleri yaşamaktır. “En iyi nasihat yaşamaktır” sözü bunun en iyi tanımlamasıdır.

Mayıs ayının sonunda değerler şehrimizde değerler eğitimi projesi başlatıldı. Akabinde Haziran ayının 6-9 tarihleri arasında altıncı defa İnebolu- Kastamonu arasında “İstiklâl yolu” yürüyüşü gerçekleştirildi

Yürüyüş faaliyetleri güzeldir. İnsanları zinde tutar. Gördüğüm manzara ötesinde yapılabilecek şeyler vardır.

“İstiklal yolu” değerlerimizi yaşama ve yaşatma vasıtası haline getirilebilir. Değerler eğitimi projesi kapsamında İstiklal yolu bütün yönleri ile ele alınabilir ve genç nesillere benimsetilebilir.

İlk etapta İstiklal yolu denilen güzergâhın başlangıç ve bitiş vilayetleri arasında bir koordinasyon sağlanarak bu yolda gerçekleşen faaliyetler ve bu yolda kahramanlıklar sergileyenlerin hayatları gençliğimize mal edilebilir.

Esasında bu yolda gerçekleşen her faaliyet fedakârlık, sevgi, merhamet, isar, özgürlük, v.s. gibi değerlerin yaşanmasıdır.

Bu yolda nice Şerife bacılar mallarıyla ve canlarıyla fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Bu değerler sayesindedir ki, işgal kuvvetleri durdurulabilmiş ve geniş Anadolu coğrafyasının işgalden kurtarılması mümkün olmuştur.

Artık herkesin bildiği bir gerçek vardır. Japonlar kendi değer ve yaşanmışlıklarını çocuklarına Hiroşima ve Nagazaki facialarıyla benimsetmekte olduklarıdır.

Tarihimiz Japon tarihi ile mukayese edilemeyecek kadar fedakârlık, azim, merhamet, isar ve özgürlük değerlerinin yaşanmışlıklarıyla doludur.

İstiklal yürüyüşü konusunu bu bağlamda ele aldığımızda bu faaliyet insanımıza ve Kastamonu’muza değer kazandıracak.

Önemli olan faaliyetin içini doldurmadır.

Sadece İnebolu-Kastamonu arasında yürüyüş düzenlemek değerlerimize değer katmaz. Faaliyet üç gün ile sınırlandırılmamalı ve bu yolda gerçeklen her fedakârlık, sevgi, merhamet ve özgürlük mücadelesi adım adım gönüllere nakşedilmelidir.

İstiklal yolu değerleri mahalli olmaktan çıkarılmalı ve yurt sathına yaygınlaştırılmalıdır.

Hatta imkân bulunursa evrenselleştirilmelidir.

İstiklal yolu hayra, vefaya, sevgiye, değere vesile olmalıdır. Unutulmuşlar ve unutturmalar bitirilmelidir.

Bilgi güçtür.

Değer yaşanırsa daha büyük güçtür.

Değerler yaşanmazsa millet değersizleşir.

İşte değerler eğitimi için bir fırsat.

“İstiklal yolu” istiklalimize matuf değerlerimizin yaşaması ve yaşatılması vesilesi olsun.

Selam ve Sabırla.

7 Haziran 2012 Perşembe

HAK YOL İSLAM YAZACAĞIZ - ABDURRAHİM KARAKOÇ

HAK YOL İSLAM YAZACAĞIZ - ABDURRAHİM KARAKOÇ

Veysi ERKEN

Bizim inancımıza göre ölüm yokluk değildir. Ölüm Mevlana’nın diliyle “şeb-i arus”tur. Vuslattır, kavuşmadır.

Ölüm karşısında biz ancak “İnna lillah ve inne ileyhi raciun” deriz.

“Hak Yol İslam Yazacağız” diye haykıran Abburrahim ağabey rahim olan Rabbimizin rahmetine vasıl oldu.

Tanıdık bir insanın arkasından yazı yazmak kolay değil. Biz inanıyoruz ki, Regaib ve Miraç gecelerinin arasına denk gelen mübarek üç ayların Receb’inde rahim ve rahman olan Allah’a (c.c.) kavuşmak herkese nasip olmaz.

Ancak sevilen kullara nasip olur diye düşünüyorum.

Rabbim merhametiyle muamele etsin ağabeyimiz, büyüğümüz ve “Hak Yol İslam Yazacağız” şiirinin şairi Abburrahim Karakoç’a.

Onu herkes Mihriban’ın şairi diye bilse de bizim gönlümüzde o “Hak Yol İslam Yazacağız” şiirinin şairidir. Yazdığı gibi yaşamaya çalışmıştır.

Fatihalarınızı ve Yasinlerinizi esirgemeyiniz “Hak Yol İslam Yazacağız” şiirinin şairinden.

Ve daim olarak şirini terennüm ediniz.

İşte o şiir:

“Hak Yol İslam Yazacağız”

Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslam yazacağız
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslam yazacağız

Yola ağaca pınara
Esen yele yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Hak yol İslam yazacağız

Koç burcuna yay burcuna
Bebeklerin avucuna
Minarelerin ucuna
Hak yol İslam yazacağız

Bucak bucak köşe köşe
Yıldıza aya güneşe
Kara taşa kor ateşe
Hak yol İslam yazacağız

Askerlerin miğferine
Kağnıların tekerine
Tağutların heykeline
Hak yol İslam yazacağız

Herkes duyacak bilecek
Saklanmaz gayrı bu gerçek
Yaprak yaprak çiçek çiçek
Hak yol İslam yazacağız

Mekânın cennet olsun Rahim’in kulu Abburrahim ağabey.

Selam ve Sabırla.