20 Ocak 2020 Pazartesi

Üniversiteden Yüksek Anaokullarına


Üniversiteden Yüksek Anaokullarına

 Veysi Erken

            Maarifin amacı “Salih insan yetiştirmektir” dedi Sayın Cumhurbaşkanı.
            Bu tespite katılmamak mümkün mü?
            Elbette hayır.
            Ama bakıyorum.
            Ne eğitim bakanlığının ne de akademinin böyle bir derdi yok.
            Hatta eğitim bakanlığı mevcut durumu daha da kötüleştirecek adımları attığını söyleyebiliriz.
            Maalesef Ziya Selçuk ve kadrosundan olumlu bir şey beklemiyorum.
            Hatta aldığım duyumlara göre neredeyse bakanlık devre dışı bırakılıyor, müfredattan tutun kitaplara kadar dışarıdan temin edilmeye çalışılıyor.
            Tabii ki, bu bir iddia, bir duyum.
            Umarım ki, yanlıştır.
            Ancak şunu söyleyebilirim.
            Eğitim bakanlığının “Salih insan yetiştirme” gibi ne bir derdi, ne bir amacı ne de bir programı vardır.
            Biz yine teklifimizi yapalım.
            Daha önce “Camilerde Anaokulları Açılsın” diye bir yazı yazmıştım.
            Eğitim bakanlığının “Salih insan yetiştirme” projesi olacaksa “okulöncesi din eğitimi” gibi bir programı hayata geçirmesi ve diyanetle işbirliğine gitmesi gerekir.
            Tabii ki bu program dijital ortamlara ve sosyal medyaya da taşınmalıdır.
            “Salih İnsan Yetiştirme” bir zihniyeti ve zihniyetin devamlılığını gerektirir. Salih insanın yetişebilmesi için böyle bir amacın yükseköğretimde de olması gerekir.
            Olur mu?
            Zannetmiyorum.
            Yıllardır değişen bir şey yok. İşte yıllar öncesinin üniversitelerimiz.
            “Üniversitelerimiz tapınakçı şövalyelerin uzantıları marifetiyle “yüksek anaokulları”na dönüştürülmüş bulunmaktadır. Bu gelişmenin(!) ülkemize ve ülkemizin insanına hayırlı olmasını temenni ediyorum.
            Belki dostlar bu tespitimi yadırgayacaklar.
            Dostları anlayışla karşılıyorum.
            Her şeye rağmen bu tespitin ilan edilmesi gerektiğine inanıyorum.
            Umarım ki, yüksek anaokullarında(Üniversitelerde) görev yapmakta olan dostlar alınmaz ve kendileri de bu gelişmeyi önemserler.
            Malumunuzdur ki, üniversitelerde ilmî çalışmalar yapılır. Bu mekânlarda aslolan “hakikat”e ulaşmaktır. Üniversitelerde ilmî çalışmalar “özgür” bir zeminde gerçekleştirilir ve hiçbir etki altında kalmadan gerçekler haykırılır.
            Ya anaokullarında ne yapılır.
            Anaokullarının temel görevi, çocukları oyun ve eğlence içinde ilköğretime hazırlamaktır. Burada çocuklar eğlenir ve oyunlarla gelişir.
            Bayrak taşımalar, yürümeler, oyunlar, törenler, resimler, boyamalar vb faaliyetler gelişim ve ilköğretime hazırlık için yapılır. Anaokullarında okuma becerisi bile kazandırılması hedeflenmez. Bu okullarda aslolan oyun ve eğlencelerdir.
            Bugün üniversitelerimizde yapılanların anaokullarında gerçekleştirilenlerden farklı olduğunu kim söyleyebilir? Üniversitelerdeki öğretimde ilk sarf edilen lakırdı “sen sus”tur. Konuşulan, yazılan ve araştırılan her şey bunu gerçekleştiren aleyhine delil olarak kullanılır.
Üniversiteliden istenen tek şey susmak, törenlere katılmak, afiş ve pankart taşımak ve çocuklar gibi balolarda eğlenmektir. Baksanıza koca koca “âdem”ler “oligarşinin Hukuku”nu korumak için ellerinde afişler çocuklar gibi şenlenmeye çalışıyorlar.
            Koca koca “âdem”ler basılan düğme ile “istemezük” naralarıyla sokağa dökülmüş vaziyetteler.
            Soruyoruz bu koca(!) âdemlere neyi istemiyorsunuz. Sizin hangi ilmî çalışmalarınız engellendi. Hangi bilimsel yapıtınız(!)a (bu âdemlerin zaten eserleri yok) karşı çıkıldı.
            Âdemlerin bu sorular karşısında ses ve sedaları kesilmekte.
            Varsa yoksa işleri “istemezük” diye haykırmaları ve tepinmeye devam etmeleri.
            Evet.
            Bu âdemler bir şeyi istemiyorlar. Bu âdemler “üniversite”yi istemiyorlar, Türkiye ve Türk insanına hizmeti istemiyorlar. Bu âdemler üniversitelerin ilim ve irfan mekânları olmasını istemiyorlar. Bu “âdem”ler edebi, terbiyeyi, hayâyı, özgürlüğü, hukuku ve ahlakı istemiyorlar.
Onlar aldıkları emir gereğince ilmi çalışmaları üniversitelerden kaldırmışlardır. İşleri güçleri tören, balo, yürüyüş ve şaklabanlık.
            İşte aziz dostlar.
            Bu manzara üniversitelerin “yüksek anaokulları”na terfi ettirildiklerinin göstergesidir. Tapınakçıların sayesinde üniversite ile ilgili geldiğimiz bu nokta kutlu(!) olsun. Artık törenlerimizle, şakşakçılığımızla ve dahi sabatayist çeteye köleliliğimizle Everest tepesinin yüksekliğini aşacağımızı rahatlıkla söyleyebilirim.
            Tapınakçıların tehditleri karşısında “geri adım” atarak üniversitelerin yüksek anaokulları seviyesinde ebediyen eğitim(!) ve öğretim(!) faaliyetlerini sürdürmesine katkı sağlayan seçilmiş zevata da ayrıca teşekkür ediyorum.
            Seçilmişlere ayrıca bir çift sözüm var:
            Oligarşik bürokrasiye teslimiyetiniz mazlumların bedduasını arttıracak ve geçmişin “erkek(!)”leri gibi sonunuzu hazırlayacaktır.
            Yaşasın(!) yeni “yüksek anaokulları”mız ve onları yöneten rektör ve dekanlarımız.
            Selam ve Sabırla...03.11.2003

Not: Rektör ve Dekan kelimelerinin sözlük ve terim anlamlarını lütfen bir yabancı sözlükten öğreniniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?