Ailesiz Toplum /Güruh
Veysi ERKEN
İçtimai (sosyal) hayatı doğruda
şekillendiren ilke ve kuralları dikte etmek veya kanunlaştırmak o topluluğa bir
“DİN” dayatmasıdır.
İslam açısından baktığımızda
yaşayışımızın temel ilke ve kurallarını cenabı Allah’ın belirlediğine,
belirlenmiş olan bu ilke ve kuralların vahyedildiğine, vahyin Hz. Peygamber
s.a.v. tarafından tebliğ edildiğine inanıyoruz.
Beşer olarak tebliğ edilen üzerinde
tefekkür, taakkul, tezekkür ve tedebbürde bulunarak yaşayışımızı sürdürmeye
çalışırız.
Vahiyden kopuk olarak geliştirilen
her ilke ve kural bir “din” olarak topluma dayatılıyor, sunuluyor ve zamanla
ona alıştırılıyor.
İslam’ın ilke ve kurallarına tamamen
aykırı bir biçimde “kültür” adı altında topluma “din” dayatılıyor, toplum İslamî
ilke ve kurallara yabancılaştırılıyor.
Bu anlamda toplum güruhlaştırılıyor.
Konuya ülkemiz bağlamında
baktığımızda bu olgu, bir başka deyişle “İslamsızlaştırma”
politikası yeni değildir. İslamsızlaştırma politikası ekseriyetle de maalesef
İslamî kabul ettiğimiz kişi ve kurumlar marifetiyle yürütülüyor.
Hadiseyi günümüzde çok tartışılan ve
adına İstanbul sözleşmesi veya Kadını şiddetten koruma kanunu bağlamında ele
aldığımızda daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum.
Mesela bu kanunun çıkarılmasında rol
oynayan Şeref Malkoç meğerse aileyi yıkan kanun çıkarmışız mealinde demeç
veriyor. Veya Sibel Eraslan bu sözleşmeye 2001 yılından beri katkı sağlamaya
çalıştık diye itirafta bulunabiliyor.
Peki, yapılan katkı ve çıkarılan
kanunun sonuçlarından memnunlar mı? Zannetmiyorum.
Memnun olmadıkları halde sessiz
kalıyorlar.
Bu sessizlik onların vebalini hafifletmiyor.
Bilakis arttırıyor.
Sesssizlik, vurdumduymazlık ve
görmeme anlayışının sonucu oluşan duruma baktığımızda “ailesiz toplum/ güruh”a doğru evirildiğimizi, İslamî hayatın
örselendiğini, adeta yok edildiğini, gönüllerden ve günlük hayattan silindiğini
görüyoruz.
Resmi açıklamalar da bunu teyit
ediyor.
Mesela.TBMM Kadın Erkek fırsat
eşitliği komisyonu son iki buçuk yılda 746 bin 336 erkeğin evden atıldığını ve
bu uzaklaştırmaların her yıl arttığını açıklamak durumunda kaldı.
Resmi açıklamalara göre 2019 yılında
417 kadın öldürüldü.
İşte size itiraf ve teyit.
Peki, bunları tetikleyen nedir?
Bunun üzerinde tefekkür ediyor
muyuz?
Şahsım olarak yıllardır bu
düzenlemenin bir din dayatması
olduğunu söylüyorum, yazıyorum ve iktidar sahibi olanları intibaha davet
ediyorum.
İntibah yerine sessizlik hakim
inanmış dediğimiz kitlelerde.
Maalesef bu düzenleme ile
cemiyetimiz “ailesiz toplum”a
sürükleniyor.
Evlenmeden korkan bir nesil oluştu.
İki gün evli kalıp ömür boyu nafaka
ödemek mecburiyetinde olurum endişesini taşıyan yüz binlerce genç görünür oldu.
Kadının iki dudağı arasından çıkan
söz ile evimden uzaklaştırılabilirim korkusuyla evliliğe yanaşmayan gençlerin sayısı işin cabası.
Sırf nafaka alırım diye gençleri
baştan çıkaran fettanların miktarı azımsanmayacak raddeye ulaşmış.
Geyleri, Lezbiyenleri kutsayandan
tutun cinsiyeti, cinsiyete göre gelişen rolleri ortadan kaldırmaya çalışan
ahlaksızları saymaya gerek yok.
Bu misaller anlayan, gören, tefekkür
eden her akl-ı selim sahibi için yeterlidir.
Maalesef İslam’ın yerine “kültür”
adı altında dayatılan “din”in acı
meyveleri çoğaldı.
Toplum bir felakete sürükleniyor.
Teknolojide elde ettiğimiz başarı
biz içtimai yozlaşmadan ve soysuzlaşmadan kurtarmıyor.
Gidişat hayra değil. Şer bataklığına
hızla sürükleniyoruz.
Hz. Lut döneminin ahlaksızlığını
yaşayan topluma dönüşüyoruz, adeta sodom gomorlaşıyoruz.
Felaket kapıda değil, toplumu sardı.
Ahlaksızlık ahlak haline dönüştü. Haram, günah gibi kavramlar gönüllerden
kazındı.
Umarım ki, bize dayatılan dinin
müntesipleri olmayız ve toplum olarak İslam’la İslamlaşırız.
Cenabı Allah “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan
ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine
buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler
vardır. Tahrim -6” diye bize ilke koyuyor.
Biz
bu emir olan ilkeyi ifa edecek miyiz yoksa “ailesiz
toplum”a sürüklenerek “güruh”laşacak
mıyız?
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?