31 Ekim 2023 Salı

Şimdi ve Her Zaman “Sadakat” Zamanı”dır

 Şimdi ve Her Zaman “Sadakat” Zamanı”dır

Veysi ERKEN Dr.

Malum söz “arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”.

Bu söz, çok şey anlatır arif olanlar için.

Anlamayanlara zaten bir şey anlatamazsınız.

Çünkü onlar “mermer kafa”ya dönüşmüşlerdir. Belki görevleri ve görevlendirilmeleri icabı mermer kafa idiler veya mermer kafaya dönüşmüşlerdir.

 Allah bu tipleri “Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir. Araf-179” biçiminde tavsif etmektedir.

Bunu bir gerçeği ifade etmek için naklediyorum.

Yıllarca beraber yol ve ülkü arkadaşlığı yaptığımız bazı insanların savrukluğunu görünce  gerçekleri ifşa etmenin gerektiğine inanıyorum.

Bunları yapınca da ünlü Türk büyükleri(!) rahatsız oluyorlar. Çünkü gerçeği göremeyecek kadar savrulmuşlardır. İlke ve ülkülerinin tam zıttını savunur hale dönüşmüşlerdir. Zübükleşmişlerdir.

Geçmiş ile ilgili konuşurken ben de şöyle idim diye başlıyorlar söze. Doğru bizde sizi öyle zannediyorduk ve sizinle yol ve ülkü arkadaşıydık.

Bugün ise siz sadece “sabık”lardansınız. Siz öyle bir savruldunuz ki, bölücülerle, lgbt’lilerle, ezandan ve kur’an'dan rahatsız olanlarla kol kola girdiniz, Siyonist haçlı zihniyetinin uşaklarıyla ortak paydada buluştunuz. Ayetlerde ifadesini bulan “Sadık”lardan değilsiniz.

Evet, sizler “sabık”sınız, “sadık “değilsiniz.

Hâlbuki Allah bizleri “sadık”larla olmaya davet ediyor. İşte o davet: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının (takva: doğru eylemde bulunun) ve doğrularla (sadıklar) beraber olun. Tevbe 119”

Bütün bu ikazlara rağmen, domuz severlerin, lgbt’lilerin, soru çalanların, halkın malını gasp edenlerin, yalancıların, inkârcıların, milletin tepesine bomba yağdıranların safına savruldunuz. “Sabık” oldunuz, sadakatinizi kaybettiniz.

Geçmişte beraber olmuşuzdur. Ama artık değiliz. Çünkü sizler “sabık”sınız, “sadık” değil.

Bizler hala aynı yol ve ülkünün yolcusuyuzdur.

Çağrımız İslam’da Dirilişedir” nidaları eksik olmayacak dilimizden inşallah. Bizler “sabık”larla değil, “sadıklar”larla devam edeceğiz kısmetse. Herkesi “Allah yolu”na davet edeceğiz, tebliğimiz ve cehdimiz daim olur inşallah.

Gün ola hayır ola.

Belki bir gün tevbe edersiniz.

Hata ve yanlışlarınızın farkına varırsınız.

“Sadıklar” içinde yer alırsınız.

“İstiğfar” ve “tevbe” kapısı her zaman açıktır.

Biz buna inanıyoruz.

Geliniz dönüşü olmayan yolun yolcusu olmaktan vazgeçiniz.

Mağduriyet edebiyatı ile sizi kandırmaya çalışan pensilvanya şeytanlarını yoldaş edinmeyiniz.

Hem kendinize hem de ülkenize zarar vermeyiniz.

Gazze’yi işgal etmeye çalışan “küresel haydutlar”a alkış tutup, o haydutlardan Türkiye’nin de  işgalini bekleyen pensilvanya şeytanlarına kanmayınız.

Bu bir tebliğdir.

Aksi takdirde sizler sadece birer “sabık” ve Salman bey dostumun ifadesiyle “zübük”  ve “güdük” olarak anılırsınız.

Şimdi ve her zaman Kur’an-ı Kerimin ifadesiyle “sadık” olmak güzeldir.

 “SADIK” olunuz.

Sabık ve köhnemiş olmak değil.

Selam ve Sabırla…31.10.2023

30 Ekim 2023 Pazartesi

Gazze, Kudüs Salahaddin’i Bekliyor

 Gazze, Kudüs Salahaddin’i Bekliyor

Veysi ERKEN Dr.

Gazze’de vahşet, katliam ve soykırım devam ediyor.

Kudüs ve Gazze Salahaddin’ini bekliyor.

Bir an önce yeni Salahaddin’ler emanete sahip çıkmalıdır. İnsanların, mazlumların soykırıma uğratılmasına sessiz kalınmamalıdır.

Kudüs, Gazze, Filistin Müslümanların vatanı, Türklerin sevdası ve toprağı, Hz. Ömer ve Salahaddin Eyyubinin emanetidir.

Bu emaneti sahiplenmek her Müslüman’ın görevidir, kaçınmak zafiyetidir, ölümdür.

Bugün Kudüs, Gazze, Filistin yanıyor, Doğu Türkistan’ın, Arakan’ın, Afrika’nın yandığı gibi.

Felah için cehd etmek her mümin Müslüman’ın görevidir.

İnsanı, insanlığı, hayatı güzelleştirmek, yaşanılır kılmak, anlam katmak için fikir, söz ve eserler üreten sanatkâr, düşünür, yazar, çizer, akademisyenlerin insanı insanlığından utandıran bu vahşetlere karşı gözünü kapatıp dilini ve kalemini oynatmaması, topluca ve bireysel olarak tepki vermemesi, çözümler önermemesi ölümcül bir yaradır.

Herkes, her Müslüman evladı Salahaddin gibi olmalı ve hareket etmelidir.

Gazze’de, Kudüs'te yaşanan, yaşatılan bunca zulüm, vahşet, aşağılık muameleler insanlık için züldür, tahammülü çok ağır bir yüktür.

Salahaddinlerin omzunda bir yüktür.

Bu yükten, bu zilletten, bu ihanetten, bu vahşetten kurtulmadan insanlık kurtulamaz, dünya yaşanılır bir yer olamaz, insanlık kendini sürdüremez.

Dünya biliyor ki İsrail zalimdir ve bütün zalimlerin sonu hüsrandır yeter ki, Salahaddinler harekete geçsin.

İsrail ve bütün zalimler yenilmeye mahkûmdur.

Gazze, Türkistan, Afrika, Filistin halkı da bilmelidir ki Allah'ın vaadi haktır ve gerçekleşecektir.

Yeter ki, Salahaddinler harekete geçsin.

Kudüs ve Gazze bekliyor bunca katliama rağmen.

Unutmayalım.

Nasrun min’el-lah ve fethun karib.

Selam ve Sabırla… 30.10.2023



 

 

Alperen Erol Dok

 Alperen Erol Dok

Veysi Erken Dr.

30 Ekim 2021.

İki sene önce dar-ı bekaya irtihal etti Erol Dok. Arkasından el sallanmayan sessiz gemiyle veda etti.

Biz inanıyoruz ki, her nefs ölümü tadacak.

Ve ölüm yokluk değil, son değil.

Evet, her nefs ölümü tadacak da nerede, ne zaman ve hangi mekânda olacağını bilemez.

Hatta insan istese bile ölümü tadma onun elinde değildir. Biz buna iman ediyoruz.

Önemli olan amellerimizle, hayır hasenatımızla hoş seda bırakmak ve dualarla, rahmetle, hayırla anılmaktır

Alperen Erol Dok benim dostlarımdan.

Her nefsin ölümü tadacağı gibi ölümü tadmıştır.

Rabbulalemine kavuşmuştur.

Yol, gönül ve dava arkadaşım dostum Erol Dok.

Merhum Erol Dok tanıdığım kadarıyla samimi, ihlâslı ve şuurlu bir alperen, bir dava adamıydı.

İlayı Kelimetullah uğrunda nizam-ı âlem için ömrünü tüketmiş tavizsiz bir ülkücüydü.

İnanmışlık ve adanmışlık vazgeçilmezi idi diye şahitlik ederim.

Davasının çilesini çekmiş, bedel ödemiş, mahpushaneleri “Yusufiye” bilmiş bir dost idi.

Elbette hepimiz beşeriz, hatalarımız, kusurlarımız ve günahlarımız olabilir ve bu halimizle ölümü tadacağız.

Merhum dostum da ölümü tadmıştır.

Hem de kitaplar arasında.

O zaten kitaplıydı.

Mücadelesi kitapsızlarla, münafıklarla, müfsitlerle idi daim olarak.

Kur’an-ı Kerim değişmez ve değiştirilemez kitabımız diyenlerdendi.

Kur’an-ı Kerimin ahkâmını yaşamaya ve yaşatmaya çalışanlardandı.

Evet.

Kitaplı merhum Erol Dok ve rahmet-i rahmana kavuşmuş dava adamları unutulmamalı, unutturulmamalı ve gençlere örnek şahsiyet olarak öğretilmelidir.

Bize göre kitaplar kitap (Kur’an) anlaşılsın ve yaşansın diye yazılır diyorduk Erol’la.

Bunu defalarca odasında hasbıhal konusu etmiştik.

Hasbi bir dosttu. Samimiydi.

Hesabî olmayanlardandı.

O da “açıklık en doğru yoldur” diyenlerdendi.

Evet.

Erol Dok ve diğer dostların mücadelesi, cihadı gençliğe anlatılmalıdır ve yaşatılmalıdır..

Celaleddin Harzemşah, Kılıçaslanlar, Selahattin Eyyubi gibi yaşamaya çalışanlar, Hz. Peygamberi s.a.v “usve” edinenlerin hayatı, mücadelesi ve kavgası gençlere anlatılmalıdır ki, nesiller “kuşak”lara dönüşmesin.

Maalesef “kuşak”ların ekserisinin vatan, millet, İslam vs gibi bir davaları ve dertleri yok.

Böyle devam ederse millet yok olur.

Bilinmelidir ki, bu boşluk ancak örnek şahsiyetlerin “rol model” olarak öğretilmesiyle giderilir, telafi edilir.

İnanıyorum ki, Hz. Muhammed Mustafa’nın s.a.v. izinde olan, davasının davacısı olmaya çalışan Erol Dok ve benzerlerinin hayatları ve mücadeleleri gençliğimize çok şey katacaktır.

Mekânın cennet-i muallâdır inşallah.

Rabbulalemin dava, yol ve gönül arkadaşım merhum Erol Dok dostumla birlikte Hz. Peygamber’in s.a.v. ravzasında haşretsin inşallah.

Selam ve Sabırla…30.10.2023

Hanzala Gibi Boykot Etmeliyiz

 Hanzala Gibi Boykot Etmeliyiz

Veysi ERKEN Dr.

Naci el-Ali’nin “Hanzala” karikatürlerini bilirsiniz.

Bilmeyenler bir zahmet öğrensin.

“Hanzala” Filistin özgürleşinceye kadar büyümeyen, düşmana ve soykırımcılara sırtını dönen ve çeviren bir karakter.

Evet.

Hanzala gibi Siyonist haçlı zihniyetine daim olarak sırtımızı dönme durumunda olmalıyız ve onları her şeyleriyle boykot etmeliyiz.

Evet.

Boykot Bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma - Bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme, Mukataa” diye tarif edilmektedir.

Gerçekten bizde boykot şuuru olsa Gazze’deki, Türkistan’daki, Afrika’daki zulme, işkenceye karşı bu kadar duygusuz olabilir miydik?

Hiç olmazsa onlarla her türlü ilişkiyi kesmez miydik?

Elbette bunu yönetimlerden talep ederiz ama bireysel olarak da sorumluluğunuz vardır ve yerine getirmeliyiz. İlişkilerimizi kesmek durumundayız.

Bilinmelidir ki, Müslümanlarda ve dünya mazlumlarında böyle bir boykot şuuru olsa siyonist haçlı zihniyetinin ekonomisi ve düzenleri bir günde çöker.

Boykot şuuru her konuda zalimin yanında durmamayı gerektirir ve zorunludur. Merhum Mehmet Akif;

“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil
altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!”
diyerek boykot şuuruna sahip olmamızı gereğini ortaya koymaktadır.

Evet.

 BOYKOT şuuruna sahip olanlar, Allah’ın vahyini şuurlu bir şekilde yaşayanlar gevşemeden zalimlerle, müfsitlere, münafıklara karşı durmak ve her türlü ilişkilerini kesmekle mükelleftir.

Ayette; “(Ey inananlar zalimlere, yeryüzünde fesat çıkaranlara karşı) gevşemeyin, (yaptıklarından dolayı da) üzülmeyin! Eğer (gerçekten) mü'minseniz mutlaka onlara galip geleceksiniz (ve inandığınız sürece de galip gelmeye/üstün olmaya devam edeceksiniz). Âl-i İmrân-139”

Hâsılı kelâm şimdi gevşememe ve direnme zamanıdır. “Hanzala” gibi davranmak zamanıdır.

Özetle; zalimleri, katilleri ve soykırımcıları boykotla, her türlü münasebeti kesmekle ademiyete ve yokluğa terk etme zamanıdır.

Selam ve Sabırla… 30.10.2023

24. Ve 41. Maddelerinde yapılmak İstenen Değişiklik Unutturulmamalıdır

 Anayasanın 24. Ve 41. Maddelerinde yapılmak İstenen Değişiklik Unutturulmamalıdır

Veysi ERKEN Dr.

Bilindiği üzere Anayasanın 24. Ve 41. Maddelerinde değişiklik teklifi yaklaşık bir yıl meclise sunuldu genel kurula kadar geldi ve maalesef kadük oldu.

Seçim oldu, yeni vekillerle meclis çalışmalarına başladı.

Ve diyorum ki, samimiyet ve ihlas varsa bu iki madde ile ilgili değişik teklifi hemen  gündeme alınmalı ve unutturulmamalıdır.

Uzun uzun yazmaya gerek yoktur.

Külli bir anayasa değişikliğini beklemeye de gerek yoktur.

Bu  iki maddedeki değişiklik teklifi bütün partilerin desteği ile kanunlaşmalıdır.

Konu parti konusu değil özgürlük ve aileden yana olup olmama konusudur.

Hiçbir vekil bunu bir parti konusu olarak görmemelidir.

Evet.

Dini inanca ve aileye karşı olmayanlar hemen harekete geçiniz.

Türkiye’nin rahatlatılması ve özgürlüklere sahip çıkma konusudur.

Hemen şimdi her vekil harekete geçmeli ve konunun çözümüne katkı sağlamalıdır.

Son söz inanç ve aile konusundaki düzenlemeleri reddedenler ve desteklemeyenler din düşmanlarının safında yer almış olacaklardır.

Tarihe böyle not düşülecektir.

Hemen şimdi.

Selam ve Sabırla…30.10.2023

Küresel Vicdanın ÖZGÜRLÜK FİLOLARI seferber olmalıdır

 Küresel Vicdanın ÖZGÜRLÜK FİLOLARI seferber olmalıdır

Veysi ERKEN Dr.

“Küresel Vicdan Sahipleri”Küresel haydutlar”ın piyonları ve uşakları tarafından daim olarak susturulmaya çalışıldığını biliyoruz.

Yıllar önce 30 Mayısı 31 Mayısa bağlayan gün. 31 Mayıs 2010 sabahı.

“Küresel Vicdan sahibi” olanları Gazze’ye götüren filonun (6 gemi) en büyük gemisi “Mavi Marmara” gemisi uluslar arası kabul edilen alanda “küresel haydutlar” tarafından saldırıya uğruyor.

Filo “insani yardımla birlikte 750 aktivisti de taşıyordu. Almanya, Kuveyt, İsrail, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Fas, Yemen, Mısır ve Cezayir gibi 36 ülkeden gelen aktivistler arasında 15’den fazla milletvekili, 60’ın üzerinde uluslararası basın mensubu, sanatçılar ve Nobel Barış Ödüllü aktivistler de yer alıyordu.

Gazze’ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan ve sadece yardım gönüllüleri ile insani yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara, Sfendoni, Challenger I, Eleftheri Mesogios, Gazze I ve Defne Y gemilerinden oluşan Gazze Özgürlük Filosu, 31.05.2010 günü İsrail askerlerinin hukuk dışı saldırı ve müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Bu saldırı esnasında ve devam eden süreçte 10 insani yardım gönüllüsü hayatını kaybetti, 56’sı ağır yaralandı.”

Evet,

Şehit ve gaziler verildi. Haydutlar can aldı.

Millet ve küresel vicdan sahipleri olarak acıya ve kedere gark oldu ve oluyor.

Ama küresel vicdanen sahiplerini durduramadılar, dünyanın her tarafına ulaşmaya çalıştılar ve çalışıyorlar.

Merhamet yüklü sefineleri bugün de harekete geçirmeye çalışıyorlar Gazze’ye ve dünyanın mazlum coğrafyalarına.

Küresel vicdan sahibi olanlar küresel haydutlara karşı daim olarak duracaktır biiznillah.

Evet, günümüzde de,7 Ekim ve devamı yıkım ve soykırım olarak tarihe not olarak düşülmüştür. Ama “Küresel vicdan”ın sesi daha gür çıkmaya ve haydutlara daha direnmeye başlamıştır diye düşünüyorum.

Siyonist haçlı zihniyetinin sesi artık kısılmaya başlamıştır.

Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Afrika’da ve dünyanın bütün coğrafyalardaki “Küresel Haydutlar”a karşı “Küresel Vicdan”ın sesi daha gür ve yüksek çıkmalıdır.

 “Özgürlük Filo”ları yola daha kesif çıkmalıdır.

Gazze’de ve dünyanın her yerinde vahşet ve soykırım durdurulmalı, zaman dilimi gönüllerin fethi günlerine dönüştürülmelidir.  

Gönüller fethedilmeli, insanlar özgürleştirilmeli ve ruhlar ihya olmalı, soykırımlar durdurulmalıdır.

Var mısınız?

Küresel vicdan sahibi misiz, yoksa vicdansız mısınız?

Safınız belli olsun.

Çorbada tuzumuz olsun.

Selam ve Sabırla… 30.10.2023

Yeryüzünde Küresel Şefkati İkame Edilebilir mi?

 Yeryüzünde Küresel Şefkati İkame Edilebilir mi?

Veysi ERKEN Dr.

İnsanın fıtratında “Habil”lik ve “Kabil”lik olduğu için birey, hem kendi iç dünyasında hem de toplumsal hayatında “vahşet”e veya “şefkat”e yönelebilir.

Kabul ettiği ve inandığı ahlakî ve din insanı şekillendirir. Ona göre bir “medeniyet” tasavvuruna sahip olur. Ve medeniyet inşa etmeye çalışır.

Hasretini hissettiğimiz elbette ki, şefkat medeniyetinin oluşması ve bunun küreselleşmesidir.

Bu bir temennidir.

Mümkün mü?

Maalesef gerçekte ise zihinlerimiz iğfal edilmiş ve biz Müslümanlar hayatı batılıların anlayışıyla okuyoruz.

Onun için biraz zor.

Bilindiği üzere batı/batıl anlayışı sadece “vahşet”i üretmektedir. Çünkü “ahlak” anlayışları ve “İnançları” Allah’tan kopuk bir şekilde “madde” üzerinde inşa edilmiştir.

Her şey “madde” üzerine inşa edilince “bütün yollar mubah” olarak görülür. Katliam ve vahşet meşrulaştırılır.

İslam coğrafyasında olan biten budur.

Batı okumaları ve anlayışıyla “vahşet” had safhaya ulaşmıştır.

Tabii ki, batı anlayışının ikamesi bir gün, bir yıl gibi zaman diliminde inşa edilmiş değildir.

Bu batıl anlayış asırları kapsayan bir süreç içinde ikame edilmiş ve “gönüllü köleler” yetiştirilmiştir.

İslam coğrafyasının kan gölüne çevrilmesinin bu kadar kolay olmasının nedenlerinden birisi de “gönüllü köleler”dir.

Batının anlayışında rahmet, merhamet, adalet, infak, yardımlaşma vs. olmadığından “küreselleşme”si değersizdir.

“Ahlak”ı olmadığı için “vahşet”i üretmektedir.

Hâlbuki bizim küreselleşme anlayışımızda rahmet, merhamet, adalet, infak, yardımlaşma, hak ve hukuk vardır.

Nizam-ı âlem bu ahlak anlayışı ve vahiy üzerinde inşa edilmeye çalışılmış ve bir dönem becerilmiştir.

Dolayısıyla bizim küreselleşmemiz “şefkat İklimi”ni oluşturmuş, yürek fethini beraberinde getirmiştir.

Dünden bugüne değişen bir şey yok.

Dün Afrika’yı işgal eden batılıların vahşetini yerliler “beyazlar geldiler elimize incili verip toprağımızı aldılar” sözleriyle açıklarken, şefkat medeniyetinin çocukları karşılıksız olarak sömürülen insanlara yardım elini uzatmaktalar.

Batı/batıl anlayışının rahatsızlığı bundandır.

O vahşetini devam ettirmek isterken karşısına şefkatle yaklaşan, adalet ve merhametle muamele eden bir anlayışı istememektedir.

Mücadelenin temeli aynıdır.

Bu bir zihniyet mücadelesidir.

Habillik mi?

Kabillik mi?

İçimizdeki kabilleri çözebilirsek batılı kabilleri hayatımızdan, İslam ve mazlum coğrafyalardan çıkarmak kolay olacak ve böylece şefkat medeniyetimizi yeryüzünde daha kolay bir şekilde inşa edebileceğiz.

Şefkat medeniyetinin inşaında temel ilkeler durumunda olan birkaç ayeti (meal Ahmet Tekin) misal vererek yazıyı bitiriyorum.

Allah adaletli, mûtedil davranmayı, adâleti gerçekleştiren, hak sahibine hakkını sağlayan, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî bir düzen kurmayı, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan Müslüman önderler, idareciler, askerî erkân ve Müslümanlar olmayı, akrabaya yardım etmeyi emreder. Meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği şeyleri, haksızlığı, saldırıyı, baskı ve zulmü, bozgunculuğu, şeriata karşı çıkmayı, kural tanımamayı, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yapmayı yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliği sağlar. Size, düşünüp ibret almanıza vesile olur diye öğüt veriyor, sorumluluklarınızı hatırlatıyor, uyarıyor. Nahl-90

“Göklerdeki varlıkların ve imkânların ve yerdeki varlıkların ve imkânların mülkiyeti ve tasarrufu kendisine ait olan Allah’ın yolunu gösteriyorsun. Unutmayın, bütün planların icra edilerek sonuçlandırıldığı, bütün icraatların, amellerin hesabının sorulduğu tek merci Allah’tır. Şura- 53

Sevdiğiniz değerli şeylerden Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcamadıkça, gerçek iyiliğe, hakiki Müslümanlığa, kâmil, yiğit insan olma (fütüvvet) derecesine eremezsiniz. Yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcadığınız her şeyi Allah bilir, karşılıksız bırakmaz. Âli İmran-92

“Ey iman edenler, bedel ödeyerek kendinizi kurtaracak pazarlığın olmayacağı, dostluğun ve şefaatin fayda sağlamayacağı bir günün gelmesinden önce, Allah’ın size verdiği rızık ve servetin bir kısmını Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Nankörlük ederek fukara hakkını esirgeyenler, işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir. Bakara-254

“Mallarını Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayanların durumu, bir taneden yedi başak bitiren, her başakta yüz tane ürün veren, bire yedi yüz verimli bir taneye benzer. Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfü, rahmeti geniştir, her şeyi bilir. Bakara-261

'Hak yoldan uzaklaşarak, başına buyruk yaşayanların, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin dışında kim Rabbinin rahmetinden ümit kesebilir?' dedi. Hicr-56”

Küresel şefkat medeniyetinin inşası için seferde olanlara selam olsun.

Selam ve Sabırla…30.10.2023

 

 

Küresel Terörünün Piyonları

 Küresel Terörünün Piyonları

Veysi ERKEN Dr.

Başta Gazze olmak üzere dünyanın muhtelif bölgelerinde şiddet, soykırım ve zulüm devam ediyor.

Şiddet ve soykırım küreselleşiyor deniliyor.

Yeni değil ki.

Siyonist haçlının temel inancı ve anlayışı daim olarak küresel terör olmuştur.

Dolayısıyla terörün küreselleştiği ve küreselliği kabul edilirse çözüm için çalışılabilir.

Aklı başında zannedilen herkes aynı şeyi tekrar ediyor.

Evet,

Terör de, katliam da, yokluk da, sefalet de küreselleştiriliyor.

Peki, kim küreselleştiriyor.

Nerede küreselleştiriyor

Niçin küreselleştiriliyor

Nasıl küreleştiriyor

Bu sorulara cevap aranacağı ve buna göre tedbir alınacağı yerde bilinen laflarla millet oyalanıyor.

Terörün, katliamın, yokluğun ve sefaletin küreselleştirilmesini dünyada huzur istemeyenler asırlardır sağlıyor. Buna isterseniz diplomatik ifadeyle “üst akıl” deyin, isterseniz Hıristiyan Siyonizm’i deyin fark etmez.

Bunu okuyan ve düşünen herkes bilir ve anlar.

Tabii ki, bilmek ve anlamak yeterli değildir.

Tedbirinizi ona göre almak durumundasınız.

Aksi takdirde “üst akıl” her zaman piyonlar, maşalar ve taraftar bulmaya çalışır. Zaten piyonlar, maşalar ve taraftar bulunmazsa “terör, katliam, yokluk ve sefalet” küreselleştirilemez.

Olay ve olgulara bu mantıkla baktığımızda örgütler arasında bir fark olmadığı gerçeğini anlarız. Adı ve sanı farklı olsa da örgütlerin amacı efendilerine hizmettir. Katliamı, terörü, yokluğu ve sefaleti bunun için yaygınlaştırırlar.

Bilinmelidir ki, terörü İslam coğrafyasında yaygınlaştırmaya çalışan bütün örgütler maşadır.

Üst akıl” önce cazip bir “paradigma” inşa eder, sonra birisini “karizmatik”leştirir ve onu ve metinlerini “enigma”tik hale getirir.

Tabii ki, bunlar yetmez.

Doğrudan veya dolaylı bir şekilde her türlü ekonomik ve diğer desteklerini gerçekleştirir. Özellikle örgütleri, eylemlerini ve liderlerini şirin göstermek için medyayı, “akademik” elemanları, hukukçuları, aydın kabul edilenler, doktorları, parti başkanlarını kısaca her tür vasıta ve meslek grubunu kullanır.

Maşalar ve piyonlar sahada katliam yaparken aydınlar(!) onları cicileştirir.

Gazze’de, coğrafyamızda ve gönül coğrafyamızdaki dramın özeti budur.

Tarihe uzanmaya gerek yok.

Bir haftalık Türkiye’dekive dünyadaki  medyayı inceleyiniz, yapılan açıklamaları okuyunuz serdedilen alçaklığı görürsünüz.

Bu kanlı oyunun devamı için “üst akıl” piyonlarını sürekli değiştirir. Adına ne denilirse denilsin “darbe”ci tavır sergileyen yapılar ve bunların sahadaki unsurları aynıdır. İttihatçı yapının devamıdırlar.

Bunların tamamı “Hıristiyan Siyonizm”in mensuplarının piyonları ve maşalarıdır.

Küresel terörü durdurmak mümkün müdür?

Evet mümkündür.

Küresel terörün durdurulması “küresel vicdan”la mümkündür. Küresel vicdanı inşa edecek ve harekete geçirecek akla ihtiyaç vardır.

Küresel merhametle donanmış üst akıl. Bu akıl gerçek anlamda küresel terörün beynine “bir dakika”  ve “dünya beşten büyüktür” diyebildiğive uygulayabildiği  takdirde küresel terör azalır, gücünü kaybeder,.

Küresel vicdan aklını bulursa surumuzda yeni gedikler açılmaz. Surlarımızda açılan gedikler kapatılır. Küresel haydutların surları yok olur.

Ey küresel vicdan!

Aklını ne zaman bulacaksın?

Ey küresel merhameti kalplerimize ilkah edece Allah’ım.

Küresel merhametinle aklımıza ne zaman kavuşacağız.

Bütün vicdanlı ve akıllı insanlara sesleniyorum.

Artık Gazze’de, Urum’çi’de, Afrika’da ve dünyanın her yerindeki vahşete ve soykırıma  dur diyelim.

Her vicdan sahibi kendi gücü nispetinde buna katılmaya mecburdur. Küresel haydutları boykot ederek ademiyete terk etmekle mükelleftir.

Selam ve Sabırla... 30.10.2023

29 Ekim 2023 Pazar

Merhum Muhsin Başkandan Bir demet kelam-ı Kibar

 Merhum Muhsin Başkandan Bir demet kelam-ı Kibar

Veysi ERKEN Dr.

Ömürleri boyunca insanımızı “Allah yolu”na davet eden “çağrımız İslam’da dirilişedir” diyen neslin önde gidenlerinden biri olan merhum Muhsin Başkan’ın tazeliğini ve anlamlılığını devam ettiren sözlerinden bir demet.

Umulur ki, gönlümüze ve zihnimize nakşolur.

"Ninnilerle uyutulması gereken bebeklerin, silahlarla susturulduğu bir dünyada susmak alçaklıktır!"

“Firavun’a karşı çıkmak yetmez, Musa’nın yanında olmak gerekir!”

“Bir elinde Bilgisayar, Bir elinde KUR’AN olsun”.

“Açıklık en doğru yoldur”

“İnanmadığım yolda milyonlarla yürüyeceğime, inandığım yolda tek başıma yürürüm.”

“Bir Kar tanesi olsam Mekke’ye düşmek isterdim”

 

“Ölüm inançsız insanlar için korkunç bir sondur ama inananlar için ne kadar zevkli bir başlangıçtır!”

“Zor yola kolay insanlarla çıkarsanız… Seni de satar, yolu da satar yolcuyu da satar!”

“Kan dökmeyi seven bir millet değiliz ancak söz konusu vatan ise; dünyanın şah damarını keseriz.”

“Önümüzde iki seçenek var: Ya ibret almayanlar gibi tarihin tekerrürüne seyirci kalacağız ya da bu ezberi bozacağız. Bizler ikinci yolu seçiyoruz.”

“Bu ülkede dürüst olmak başa beladır ama o bela başımızın tacıdır.”

“İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok.”

“Zindanmış bu karanlık oda ne gam! Bana imanımın ışığı yeter!”

“Bu bayrak öyle bir bayraktır ki; içinde VATAN vardır, dökülen KAN vardır, iki CİHAN vardır, DİN vardır, İMAN vardır.”

“Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam.”

“Biz, Fatih Sultan Mehmed Han kadar Türk, Said Nursi Hz. kadar Kürdüz! Ve hepimiz aynı kilimin desenleriyiz.”

“Ölüm inançsız insanlar için korkunç bir sondur ama inananlar için ne kadar zevkli bir başlangıçtır!”

“Er meydanı kancıklık kabul etmez!”

“Hayat böyledir dostum geçer beklemekle. Ümitlerin bittiği yerde abdest al ve sabahı bekle.”

“Haksız bir davada zirve olmaktansa, haklı bir davada zerre olmayı tercih ederim.”

“Vatan aşkı maya gibidir. Sütü bozuklarda tutmaz.”

“Ben Avrupa Birliği kapısında zorlanan, aşağılanan Türkiye istemiyorum. Ben kendi medeniyetimle olurum. Ben yeniden Tük-İslam medeniyetinin inşaatını istiyorum.”

Selam ve Sabırla… 29.10.2023

Küresel Terör Gazze’de ve Başka Yerlerde Vahşetini Sürdürüyor

 Küresel Terör Gazze’de ve Başka Yerlerde Vahşetini Sürdürüyor

Veysi ERKEN Dr.

Siyonist haçlı zihniyeti bütün dünyada haydutluklarına, hırsızlıklarına ve vahşetine devam ettiriyor.

Küresel haydutlar doğrudan veya dolaylı örgütlerler ile sömürülerine, katliamlarına ve vahşetlerine devam ediyorlar.

Bir(leş)miş milletler, NATO, İMF, Dünya Bankası, DSÖ ve diğer örgütler ilk akla gelenlerdir.

Sömürü ve vahşetin devamı için bir de silahlı terör örgütleri vardır.  Gazze’de, Türkistan’da, Arakan’da, Afrika’da silahlı terör örgütleri efendilerinin emriyle vahşetlerini sürdürüyorlar.

Maalesef günümüzün en kanlı vahşeti, soykırımı, sömürüsü Gazze'de işlenmekte ve Küresel haydutlar sessiz kalmakta, katliamın ve vahşetin durdurulmasını engellemekte ve devamını sağlamaktadır.

Türkiye bu vahşetin, işgalin, sömürünün durdurulması için canhıraş çaba sarf etmekte. Bilinen bir gerçektir.

Küresel haydutların asıl hedefleri Türkiye’dir. Türkiye’yi yıkma istekleri ve hedefleri yeni değildir. İlk haçlı seferinden beri devam eden bir durumdur.

Türkiye içteki ihanet şebekelerine ve Siyonist haçlı uşaklarına rağmen bu durumu biliyor ve tedbir almaya çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması bunun açığa vurumudur.

“- İsrailli yöneticilerin en üst seviyede dile getirdiği kavramların altını kazıyın, hepsinin içinden ülkemiz topraklarını da kapsayan ihanet haritası çıkar.

- 1947'de Gazze, Filistin neydi, bugün ne? İsrail sen buralara nasıl geldin? Nasıl girdin? Sen bir işgalcisin, sen bir örgütsün.

- Dün Ukrayna-Rusya savaşında katledilen siviller için timsah gözyaşları dökenler, bugün binlerce masum çocuğun ölümünü sessizce seyrediyor.

- Herkes biliyor ki İsrail bölgede sadece, günü geldiğinde feda edilecek bir piyondur.

- Ey Batı size sesleniyorum. Yeniden bir hilal-haçlı mücadelesi mi estirmek istiyorsunuz? Eğer böyle bir gayretin içerisindeyseniz biliniz ki bu millet ölmedi.

- Batı dünyası Gazze'deki çocuk, kadın, masum katliamını meşrulaştırmak için siyasetçisinden medyasına seferber oldu, İsrail açıkça savaş suçu işliyor.

- Gazze'deki katliamın en büyük sorumlusu işte bu Batı'dır. Gazze'de yaşanan katliam topyekûn Batı'nın eseridir.

- Bunlar öldürmeyi iyi bilenler. Yahudileri gaz odalarında topluca yok ediyor, atom bombasıyla içindeki insanlarla şehirleri haritadan siliyorlardı.

- İsrail biz de seni savaş suçlusu olarak dünyaya ilan edeceğiz, bunun hazırlığı içerisindeyiz ve savaş suçlusu olarak İsrail'i dünyaya tanıtacağız.

- Bölgede oynanan oyunun asıl sahipleri İsrail yönetiminin şımarıklıklarına kol kanat gerenlerdir. Çünkü İsrail onlara rağmen adım atamaz.

- Ne kadar çocuk, kadın, yaşlı ölmesi lazım ki siz ateşkesi ilan edin. Batı'nın günah defteri bir kez daha oyunu fersah fersah aşmıştır.

- Ey dünya! Bütün bu gerçekleri görüyorsunuz, BM Genel Sekreteri haykırıyor, ama duymuyorsunuz, sağır oldunuz, kör oldunuz.

- Gazze'de savunma değil açık, alçak bir katliam yürütülmektedir. Gazze halkını açlıkla, susuzlukla sağlık hizmetlerini çökerterek topluca yok etme peşindeler.

- İnşallah zalimlerin Filistin halkının hayatından defolup gidecekleri günleri de göreceğiz. Zalimin zulmünün sonsuza kadar sürdüğü baki değildir.

https://www.ekonomim.com/gundem/erdogan-israili-savas-suclusu-ilan-edecegiz-haberi-713408

Evet.

Siyonist haçlı zihniyetinin küresel haydutları bir kere daha açık açık faş edilmiştir.

 Bu vahşet ülkemizi de sarmadan acil bir şekilde durdurulmalı, Gazze’ye müdahale edilmeli ve başta İsrail olmak üzere haydutların piyonları olan bütün örgütler dağıtılmalıdır.

Allah’ın izni, keremi ve lutfüyle Türkiye bunu gerçekleştirecek kudrettedir. Müslüman ve mazlum coğrafyaların insanı Türkiye’nin yanında duracaktır ve zulüm çarkı durdurulacaktır inşallah.

Allah’ın ayetlerdeki vaadini unutmayalım

“Hoşunuza gidecek bir şey daha var: Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi, müminleri müjdele. Saff-13”,

“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. Âl-i İmrân-139”

Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın: Hani (Hendek savaşında sizi yok etmek için kâfirlere ait) ordular size gelmişti de, biz onların üzerine bir rüzgâr ve görmediğiniz (meleklerden ibaret) ordular salıvermiştik. Allah ne yapmakta olduğunuzu görüyordu. Ahzab-9

Selam ve Sabırla… 29.10.2023