Yeni Seçim Yine Seçim
Veysi
ERKEN
Yeni
seçimi doğru okuyabilmek için 7 Haziran seçimlerinin öncesini ve sonrasını iyi
tahlil etmek gerekir.
Aksi
takdirde ülkemiz daha fazla zarar görür.
Artık
gizlenemez bir gerçek durum vardır.
Bazıları
anlamasa veya anlamak istemezse de ülkemiz büyük bir saldırı altındadır.
Kültürel olarak işgal ettikleri ülkemizi fiilen de işgal etmek, çökertmek ve
bölmek için şer güçler ittifaklarını kuvvetlendirmişlerdir. Başta İsrail,
İngiltere, Amerika, Almanya, Fransa olmak üzere irili ufaklı şer güçler
ülkemizdeki şerlerini çoğaltmışlardır.
Bundan
asla şüphem yoktur.
Özellikle
“one minute” ve bunu takip eden “mavi Marmara” hadiselerinden sonra
düşmanca faaliyetler arttırılmıştır.
Şer
kuvvetler içerideki uzantıları olan politikacıları, iş adamlarını,
sanayicileri, tüccarları, bürokratları ve STK görünümlüleri devreye
sokmuşlardır.
Gezi
Vandallığı, 17/25 Aralık, Hakan Fidan olayı bunların belirli sonuçlarıdır.
Kısaca,
7 Haziran seçimleri öncesinde bir kargaşa ortamı oluşturmak için habire gayret
sarf edilmiştir.
Özellikle
mecliste yer alan dört partinin seçim öncesi ve sonrası politikalarını bu
bağlamda tahlil edildiğinde sonuca daha kolay ulaşırız.
Seçim
öncesi AK parti sürekli kalkınma ve gelişme üzerinde vurgu yapmış, kendisine
yöneltilen yolsuzluk ve hırsızlık konusuna yeterli cevap verememiştir. İlave
olarak “çözüm süreci” etkilenmesin diye bazı bölgelerimizde oluşturulan korku,
şiddet, tehdit ve şantaj ortamına göz yummuştur. İlave olarak aday tespitindeki
yanlışlıklar mevcut sonucu ortaya çıkarmıştır.
Diğer
üç parti bütün politikalarını Recep Tayyip Erdoğan “karşıt”lığı üzerinde
kurgulamıştır.
Ülkeye
hiçbir vaatleri olmadığı gibi birbirlerini kollar pozisyonda olmuşlardır.
Kanaatimce onları yönlendirenler böyle bir pozisyonu istemişlerdir.
Bunu
birkaç misalle izah etmek zor olmasa gerek.
Mesela
HDP sürekli olarak “seni başkan
yaptırmayacağız” ifadesini kullanmış, şiddet ve silahla arasına mesafe
koyamamıştır.
Bir
başka deyişle “Türkiye” partisi
olmak istememiştir.
CHP’ye
gelince sürekli olarak yolsuzluktan, hırsızlıktan dem vurmuş ve yeni bir şey vaat
etmemiştir. Kendi içindeki ve belediyelerindeki yolsuzluklar yüzünden onların
ifadesiyle saray karşıtlığı onları iktidara taşımamıştır.
MHP
tamamen anlaşılmaz bir tavır içine girmiştir. Tabanını çok iyi tanıdığım bu
yapının politikaların kestirmek cidden anlaşılmaz boyuttadır. “Türkiye yürü bizimle” demekle
Türkiye’nin kendileriyle yürümeyeceklerini bildikleri halde Türkiye’nin
tamamına hitap etme politikasını gütmemişlerdir. Vaatlerinde alternatif
olabilecek hiçbir ifade olmamıştır.
7
Haziran seçimleri öncesi manzara-i umumiye böyle idi.
Ya
sonrası
Sonrası
da fecaattir. Kargaşa ve korku ortamı hortlatılmış. Dış senaryo
oyunlaştırılmaya ve piyonlar devreye sokulmaya devam edilmiştir. Benzemez
zannedilenler “kargaşa” ve karşıtlık”
paydasında bir araya getirilmiştir.
Seçimin
akabinde üç parti başkalarına akıl verme yarışına girmiş adeta.
MHP
seçimin hemen akabinde bölücü olarak nitelendirdiği iki partinin iktidar
olmasını talep ediyor. AK Parti-HDP koalisyon kursun. Yetmedi AK Parti, CHP-HDP
koalisyon kursun. Millet bize muhalefet görevini verdi. Kısaca MHP demek
sorumluluktan kaçınmak demek istiyorlar herhalde.
CHP
ilk etapta %60’lık blok kavramını gündeme getiriyor. Sanki MHP, HDP ve CHP
seçmeni aynı şeyi istiyormuş gibi bir hava estirmeye çalışıyor.
Olmuyor.
%60’lık blok kavramı
tutmayınca kendilerine görev verenlerce iktidar parçası olmanın derdine
düşüyor. Tabii ki bu da tutmuyor.
HDP’ye
gelince keşke Türkiye’nin renkleri olabilselerdi. Keşke şiddete, korkuya,
silaha hayır diyebilselerdi. Keşke özgürlükler ortak paydasında Türkiye’nin
süper güç olması sevdasındayız, sorumluluk yüklenmeye hazırız diye bilselerdi.
Diyemediler. AK Parti-CHP koalisyon kursun ve “Seni başkan yaptırmayacağız” söyleminden başka bir şey
söyleyemediler.
Kısaca
üç parti de seçim sonrasında sağlıklı bir yapının oluşmasına katkı
sağlamadılar.
Kim
bilir belki kendilerine yüklenilen görev bu minvaldedir.
Tabi
ki, bu kargaşanın oluşumunda malum göbeklerinden, fikirlerinden, zihinlerinden
ve eylemlerinden dışa bağımlı olan kuş,
böcek ve cemadat-ı haşhaşiyun medyasının ve elemanlarının rolü
küçümsenemez.
Yeni
seçim çalışmaları bu gerçekler ışığında olmalıdır. Bütün partilere çağrımız
vesayetten kurtulmaları ve Türkiye partilerine dönüşmesidir.
Bütün
partilere çağrımız Türkiye partisi olunuz. “Karşıt”lık
üzerinde politika olmaz. Yapacaklarını vaat ediniz.
Yaptırmayacağız,
ettirmeyeceğiz, cumhurbaşkanı ile görüşmeyeceğiz gibi ifadeler politika
değildir, çözüm değildir.
Hâsılı
kelam “yeni seçim” korkunun,
şiddetin olmadığı bir ortamda gerçekleştirilmelidir ki, halkın iradesi sandığa
yansısın.
Seçime
kadar hükümet olacaklar bunu sağlamakla mükelleftir.
Silahsız,
şiddetsiz, korkusuz bir ortam sağlanabilirse yerli olmayanların oyunu bozulur.
Amerika, İsrail, Almanya, İngiltere ve bunların uzantıları çöker. Partilerimiz
vesayetten kurtulur.
Türkiye
süper güç olur ve kimseye boyun eğmez.
Yeni
seçim ülkemize hayırlara vesile olsun.
Selam
ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?