Hayır, Diyebilen İslam Dünyası
Veysi ERKEN
Medya insanları esir
etmiştir. Adeta dünya bir avuç insanın şekillendirmesiyle dönüyor.
Ekranların arkasındaki güçleri
deşifre etmedikçe zihinlerin iğfali bitmez.
Bugün İslam coğrafyası kan revan
içindedir. Bölünmüşlük ve parçalanmışlık had safhadadır.
Özellikle medyadaki şeytanlar
efendilerinin emirleri doğrultusunda bu parçalanmışlığı arttırmanın
hesabındalar.
Ülkemizde medyada kalem oynatan veya
yorum yapanların tamamına yakını bu ihanetin içindedir.
Benim gözümde İslami kimlikliler
daha şerirdir. Zira diğerlerinin kahpelikleri ortadadır ve bilinmektedir.
İslami kimlikler yazı ve
yorumlarıyla Siyonist haçlı çetesine katkı sağlamaktadır. Bir kısmı
aptallıklarında olsa da çoğunun efendilerine ram olduklarını bilmek gerekir.
İslam coğrafyasını kana bulayan Siyonist
haçlı çetesine bu coğrafyada ne işiniz var denileceğine çetenin haydutluklarını
yumuşatma çabasındalar.
Bugün Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı
bu zihniyet yalnız bırakmaktadır.
İslam coğrafyasını yönetenler ve
medyada yazı yazıp yorum yapanlar Siyonist haçlı zihniyetine bu coğrafyada
yeriniz yok diyebildikleri zaman “felah” başlar.
Türkiye Sayın Recep Tayyip Erdoğan
döneminde “hayır”, “burada işiniz yok” demeye başladığı için haydutlar çetesi
bu kadar kudurmuştur.
Filipinler Devlet Başkanından,
Morales'ten, Cavez'den yükselen ses de aynıdır.
Türkiye “hayır demeye başlamıştır.
Bu ses dünyada ve özellikle İslam coğrafyasında yankı bulacaktır inşallah.
Bütün dünya mazlumlarına
sesleniyorum.
Geliniz hep birlikte bu Siyonist çeteye
dur diyelim. Birlikten kuvvet doğduğunu unutmayalım.
Daha önce ülkemizin hayır demesi ile
ilgili kaleme aldığım yazımı sizlerle tekrar paylaşayım ki, meramım doğru
anlaşılsın.
“Hadiselere
günlük bakmamak gerekir. Günlük bakılırsa olay ve olgular doğru anlaşılmaz.
Türkiye’ye karşı kahpelikler,
hainlikler, şerefsizlikler ve saldırılar artmıştır. Saldıranları bu ifadelerle
nitelemek kolaycılıktır.
Elbette ki, bu saldırılar
kahpecedir, haincedir, kalleşçedir ve şerefsizcedir. Önemli olan bu
şerefsizliklerin sebeplerini ve müsebbiplerini bilmek ve bunları yaptıranların
ellerini kırmak ve beyinlerini dağıtmaktır.
Aksi takdirde bu hainliklerin önü
alınamaz.
Alınamaz diyorum çünkü bu
hainlikleri yaptıran güçler maşa ve piyon kullanmaktadır.
Bu hainliklerin tek sebebi vardır “Hayır Diyebilen Türkiye*”in önünü
kesmektir. Bilinmelidir ki, Tapınakçıların ve Siyonistlerin tek hedefi ve
gayesi vardır.
Bunların hedef ve gayeleri “Türkiye”ye diz çöktürmektir. “Hayır Diyebilen Türkiye”yi
engellemektir.
Osmanlı öncesinden de bu böyledir.
Osmanlı zamanında da bu böyle
olmuştur.
Bugün de niyet aynıdır. Tapınakçılar
şiddeti arttırmıştır.
Yıllar önce diplomat ve bakan olarak
görev almış Kâmran İnan bu gerçeği kitaplaştırmıştı.
“Hayır
Diyebilen Türkiye”.
Sadece şu ifadeler meramımızı
anlatmaya yeterdir.
“İnsanımız,
Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı…. Dış güçler bu cesareti,
Ankara’nın teslimiyetinden, EVET EFENDİMciliğinden almaktadır. Milli menfaat
sınırı aşıldığı, hatta Devlet onuruna dokunulduğu hallerde dahi, hükümetler
tepkisiz kalmaktadır. HAYIR diyebilenleri az olmuştur.
Dış
güçlerin bazıları, Osmanlı İmparatorluğu son dönemindeki uygulama ve
alışkanlıkları devam ettirmekte, baskı politikası takip etmektedir s.5” Şerefsizliklerin ve kahpeliklerin haddi
yoktur. Hendekler bunun için kazdırılmakta, tuzaklar bunun için kurulmakta ve
saldırılar bunun için yapılmaktadır.
Hayır diyebilen bir Türkiye’nin
önünü kesmek için her daim taşeronlar ve piyonlar kullanılmıştır ve
kullanılmaktadır.
Türkiye’de ve İslam coğrafyasının
genelindeki örgütlerin adı, sıfatı ve sanı ne olursa olsun tamamı taşerondur ve
piyondur. Örgütler piyon olmasalardı halka veya Müslüman’a saldırmazdı.
Halka saldıran, Müslüman’ı
fakirleştiren ve milleti zaafa uğratan her örgüt piyondur, taşerondur ve
maşadır.
Piyonluk, taşeronluk ve maşalık mebzuldür
coğrafyamızda. Gazeteci kılıklı, akademisyen kimlikli, bürokrat yaftalı,
sanayici, tüccar veya başka sıfatla sıfatlandırılmış olabilir. Eylemlerine,
söylemlerine, yazdıklarına veya yaydıklarına bakınız bunları anlarsınız.
Cemadatın, kuşların ve türevleri medya bunun göstergesidir.
Piyonların, taşeronları ve maşaların
tek dertleri efendilerine hizmet etmek ve “Hayır
Diyebilen Türkiye”nin oluşumunu engellemektir.
Saldırılar, kahpelikler ve
hainlikler karşısında sus pus olanlar efendileri olanların sesi olmaya devam
ediyor.
Taşeronlar ve piyonlar marifetiyle yedi
düvel değil bir”LEŞ”miş (M)illetler Türkiye’ye savaş açmıştır.
Tapınakçı zihniyet piyonlarına “saldır
co” derken oyalama taktiğini de ihmal etmemektedir.
Bombaları masumların üzerine boşaltılırken,
kol bacak havada uçuşurken, topraklar insansızlaştırılırken, insanlar
topraksızlaştırılırken tapınakçılar “kına”makla
vakit geçiriyorlar.
Bilinmelidir ki, tapınakçılar
masumların, mazlumları ve mağdurların kanları ve canları üzerinde tepinmekte ve
“kına”lanmakla vakit geçirmektedir.
Piyonları ve taşeronları marifetiyle
ayağa kalkmaya, ayakları üzerinde durmaya ve mazlum milletlere önderlik etmeğe
çalışan “Hayır Diyebilen Türkiye”in
önünü kesmeye çalışmaktadırlar.
Türkiye cenabı Allah’ın izni, keremi,
lütfü ve merhameti ile bu oyunu bozacaktır.
“Türkiye
ayağa kalkmalıdır. Kalktığı zaman, karşısındakilerin daha uzun boylu olmadığını
görecektir; şimdiye kadar, arka arkaya sıraladığı EVETlerden üzülecektir;
başını dik tuttuğunda HAYIR demenin zor olmadığını görecektir; ufku
genişleyecek, büyük Türk dünyasını görebilecektir, tarihi ile barışacak,
içindeki küllenmiş heyecan dışarıya vuracak, üzerindeki ürkekliği atacak, güven
kazanacaktır.
Türkiye’nin,
kendini bulması için şok tedavisine ihtiyaç var. 60 (bugün 80) milyon olarak,
hep beraber, çığlık attığımızda, pek çok çığ başlatacağımızdan eminim. S.93”
Evet,
Türkiye ayağa kalkacaktır ve
tapınakçıların maşası olan bir”LEŞ”miş
(M)illetlere boyun eğdirecektir. Taşeronlarına ve piyonlarına kan kusturacaktır
inşallah.
Yeter ki, “mefkûremiz göklerde dalgalanan bir sancak Allah’ın huzurunda eğiliriz
biz ancak” diyelim.
Biliyorum Türkiye’nin işi kolay
değildir. Bilinmelidir ki, biz zaferle değil seferle memuruz.
Zafer
HAYIR demeyi gerektirir.
“Hayır
diyebilmek şahsiyet ve cesaret ister; hoş gelmeyen, işiteni rahatsız eden bir
kelimedir. Menfi bir tutumu ortaya koyar. Güçlülerin duymaya pek alışkın
olmadığı bu kelime, güçsüzlerin adeta günlük gıdasıdır; ilişkileri zorlaştırır,
sahibinin görüntüsünü zedeler. Menfaatin, bazı hallerde onurun koruyucusudur.
HAYIR diyebilmek bir olaydır. Makbul olmasa, menfi bir ruh halini sergilese
dahi, içinde bir cevher, güç vardır. Bilhassa güçlüye karşı HAYIR diyebilmek
herkesin harcı değildir. S.8”
Hayır diyebilmek herkesin harcı
olmayabilir.
Bilinmelidir ki, HAYIR diyebilmek
Türkiye’nin harcıdır.
“ÖZGÜRLÜK”
bedel ister.
ŞEREF
ve HAYSİYET bedel ister.
HAYIR
diyerek tapınakçılara karşı özgürlüğümüzü, haysiyetimizi, şerefimizi ve tüm
mazlumların hakkını koruyacağız inşallah.
BEDELİ
ne olursa olsun.
Selam ve Sabırla…
*Kâmran İnan, HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE, Timaş
Yayınları, İstanbul 1996.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?