Tapınakçı Yetiştirme ve Yerleştirme
Veysi ERKEN
Hangi ülkede olursa olsun fark
etmez. Bir ülkede yönetme gücünü eline geçiren “tapınak Şövalyeleri”nin bir tek amaçları vardır. O da her ne
pahasına olursa olsun, hatta ülkeyi batırma pahasına olsa bile “yönetme gücü”nü kaybetmemek.
Yönetme
gücünün muhafazası için şövalye yetiştirme ve yetiştirilen şövalyeleri uygun
yerlere yerleştirmek elzemdir. İşte tapınak merkezlerinde, özellikle en büyük
tapınakta alınan kararların ve bahsi geçen merkezlerden dağıtılan ulufelerin
temel nedeni.
Halk;
yönetme gücünü eline geçiren bir avuç tapınakçının mevcudiyetini ve çalışma
tarzlarını kavramazsa bunların şerrinden asla kurtulamaz. Hatta tapınakçıları
ve onların maşalığını yapanları alkışlar bile. Tarih boyunca tapınakçıların
kontrolüne giren ülkelerde cereyan eden işler hep aynı olmuştur.
Demokratik
veya demokratikleşmek isteyen ülkelerde yönetme gücünü kaybetmek istemeyen tapınakçılar
sivil örgütlere özellikle partilere sızarlar. Kendi mensuplarını
yerleştirirler.
Seçim
zamanlarında partililerin arzu ve istekleri dışında seçilebilecek yerlere
yerleştirilenlerin ekseriyeti tapınakçılardan oluşur. Bu durum bütün partilerde
karşımıza çıkar. Partililer bu aday yıllardır yoktu nereden çıktı ve ilk sırayı
kaptı diye sual edecek olurlarsa hemen devreye bazıları girer ve esasında o
bizdendir, yıllardır biz onu biliyorduk ama bu günlere kadar mevcudiyetini fark
ettirmedik derler.
Böylece
yıllarca emeğini, parasını, pulunu ve zamanını heba edenler mahcup edilir ve
susturulur. Bu oyun yıllardır hep aynı şekilde sahnelenmektedir. Oyuncular
değişir senaryo değişmez.
Tapınakçıların
oyunları sadece siyasi partilerle sınırlı değildir. Siyasetin dışında sanayide,
ticarette ve bürokraside de aynı oyun defalarca vizyona sokulur.
Gerçek
vatanseverler ve hak sahipleri devre dışına itilir.
Bu
senaryo vizyondan kaldırılabilir mi?
Bizce
evet senaryo vizyondan kaldırılabilir ve kaldırılmalıdır.
Toplumun
kurtuluşunun başlangıcı ve senaryonun vizyondan kaldırılışı yönetme gücünü
eline geçirmiş bir avuç oligarşim tapınakçının piyon yetiştirme ve yerleştirme
tarzını kavramasına ve bunu deşifre etmesine bağlıdır.
Sahnedeki
oyunun farkına varılamazsa “dağdakiler bağdakileri kovar” misali tapınakçılar
her zaman gerçek vatan evlatlarını saha kenarına iteceklerdir. Zira sayıları az
olmakla birlikte kurdukları ağlarla güçlü bir yapı oluşturan tapınakçılar
ülkeyi kendi çiftlikleri gibi görme ve kullanma eğilimindedirler.
Tapınakçıların
paslaşma tarzı sadece günümüzün sorunu değildir. Bu sorun asırlardır
sürmektedir. Bu sorun zayıf ve cahil bünyelere sahip toplumlarda daha fazla
vizyonda kalmaktadır.
Halkın
bilinçlenmesi ve olan bitenin farkında olması tapınakların özellikle merkez
tapınağının çözülmesi ve tapınakçıların hâkimiyetinin sona ermesi anlamına
gelir.
Toplumda
bilinçlenmenin belirtilerinden birisi ve en önemlisi onlara ait kitle iletişim
vasıtalarının boykot edilmesi ve kullanılmamasıdır. Çünkü tapınakçılar
pisliklerini kurdukları medya tapınaklarında çalıştırdıkları “radikal dinsiz şeytanlar”ın
kusmuklarıyla örtmekte ve kitleleri uyuşturmakta.
“Ak”ın kara, “kara”nın ak gösterilebilmesi halkın
tapınakçıların kitle iletişim vasıtalarını beslemesinden ve onları
şişmanlatmasından kaynaklanmaktadır.
Halkın
olan bitenin farkına varabilmesi “enformatik cehalet”e yol açan gazete, dergi,
televizyon denilen pisliklerin bitirilmesi ve doğruları ileten araçların güçlendirilmesiyle
mümkündür. Böyle bir başlangıç insanımızın huzuru, refahı, kalkınması,
zenginleşmesi ve değerleriyle buluşması anlamına gelir.
Unutulmamalıdır
ki, bu vasıtaların bitmesi tapınakların deşifresini, dolayısıyla şövalyelerin
yetiştirilmesi ve millete zulmetme mekanizmaları haline dönüştürülen
kuruluşlara yerleştirilmelerinin sonunu gelmesi demektir.
Gün
uyanma günüdür.
Selam ve Sabırla... 18.09.2001
NOT: Bu yazı 2001 yılında
yayınlandı. Sizce fetö denilen pensilvanya şeytanları da böyle değiller mi?
Takdir sizin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?