Nasıl Bir Anayasa?
Veysi ERKEN Dr.
22 Temmuz 2007 seçimleri ve 21 Ekim referandumu neticesi yeni bir umut oldu siyasi arenada. Herkes ve her kesim yeni beklentilere girdi. Bütün sabotajlara, kışkırtmalara ve yalanlara dayalı yönlendirmelere rağmen toplumun kahir ekseriyetinde yeni bir anayasa beklentisi hâsıl oldu. Anayasa değişiklikleri yeniden gündeme geldi. Yeniden diyorum; zira mevcut 82 Anayasası yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tartışılmış, yüzlerce sempozyuma, panele ve kurultaya konu olmuş ve 70’den fazla maddesi değişikliğe uğramıştır.
Bugüne kadar seçim dönemlerinde iktidara talip olan her parti topluma yeni bir Anayasa vaat etmiş olmasına rağmen maddelerdeki kısmî değişiklikler dışında darbe Anayasasını değiştirmeye hiçbirinin gücü yetmemiştir.
Mevcut anayasa değişik iktidarlar döneminde defalarca değişikliğe uğramış olmakla birlikte bir darbe Anayasası olma özelliğini hala korumaktadır. Yürürlükteki Anayasa, yapıcılarının isteği doğrultusunda kurum ve kuruluşları öncelemiştir. 82 Anayasasında bireyin hak ve özgürlükleri “ama fakat lakin ancak…” gibi kelimelerle kısıtlanmış ve böylece hayat çekilmez bir hal almıştır.
Mevcut Anayasa toplum sözleşmesi niteliğine sahip değildir. Yürürlükteki Anayasa insanı merkeze alan ve onu önceleyen felsefe ve yapıya aykırıdır. Her maddesi insanı birey olarak hiçe sayan bir mantıkla kurgulanmış ve kaleme alınmıştır. Sadelik ve anlaşırlılık söz konusu değildir. Başlangıcından son maddesine kadar yorumlanabilir ifadelerle kurgulanmıştır. Son dönemde yaşanan 367 krizi bunun en tipik misalidir.
Dolayısıyla mevcut Anayasayı tartışmaya gerek yoktur.
Peki; yeni bir anayasa ihtiyaç mıdır?
Evet, bir ihtiyaçtır.
Türkiye’de yaşayan insanların mutluluğu, bir başka deyişle toplumun huzur, birlik, dirlik, refah ve saadeti isteniyorsa elbette yeni bir anayasa ihtiyaçtır. Hem de yürürlükteki Anayasayı hiç dikkate almadan yeni vizyon ile hazırlanacak, bir Anayasaya acilen ihtiyaç vardır. Çünkü Anayasalar toplum sözleşmeleri olmak, toplumun ortak beklentilerini karşılamak durumundadır. Dolayısıyla ülke hukukunun temeli olacak bir Anayasaya ihtiyaç vardır.
Bilindiği üzere bir anayasanın ülkenin hukukunun temelini oluşturabilmesi “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” felsefesine ve o toplumun değer yargılarına göre hazırlanmış, toplum sözleşmesi niteliğini kazanmış ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olması gerekir.
Bu girizgâhtan sonra “Nasıl Bir Anayasa?” hazırlanmalı, hazırlanışta hangi ilkelere dikkat edilmeli sorusuna cevap arayabiliriz.
Tespitlerimize göre insanı önceleyen ve onu yaşatmaya çalışan felsefeye istinat edecek bir Anayasanın hazırlanmasında “iki husus” göz özünde bulundurulmalıdır.
A- Toplum katmanlarının ve farklı düşünce ve inanç gruplarının katılımının sağlanması.
B- Anayasanın hazırlanması sürecinde ilkelerin belirlenmesi ve belirlenen ilkelerin esas alınması
Anayasanın hazırlanmasında göz önünde bulundurulması gereken birinci husus kapsayıcılıkla ilgilidir. Anayasanın ülkede yaşayan bütün fertlerin hukukunu koruyabilecek, farklılıklarının yaşanmasına zemin hazırlayacak nitelikte olması gerekir. Bilindiği üzere hiçbir toplum mutlak anlamda homojen değildir. Toplumun genelinden az veya çok farklı değerlere, inançlara veya başka niteliklere sahip gruplar da olabilir. Anayasa bu tür grupların da kendi değerlerine göre yaşamalarına zemin hazırlayabilecek nitelikte olmalıdır.
İkinci husus ilkelilikle ilgilidir. Anayasanın hazırlanması sürecinde ilkeler yoksa sağlıklı bir metin ortaya çıkmaz. Mevcut Anayasanın yerine yenisini ikame etmek için yapılan çalışmaların hiçbirisinde esas ilkeler belirlenmemiş ve çeyrek yüzyıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen mevcut anayasanın yerine yeni bir anayasa hazırlama girişimlerinden de umulduğu gibi sonuçlar alınamamıştır.
Yeni bir Anayasa hazırlama girişimlerine başlandığı bu süreçte şu ilkelerin esas alınması gerektiğine inanıyorum.
1-Anayasa kurum ve kuruluşların yönetme gücünü sınırlamalıdır.
Konumu ne olursa olsun hiçbir kurum, kuruluş ve yönetici “la yüs’el” olmamalıdır. Yönetimin hukuksuz ve kanunsuz icraatlarına karşı yönetilenlere karşı durma, sorgulama ve hesap sorma hakkı vermelidir. En alt kademedeki yöneticiden en üst kademedeki yöneticiye kadar hiçbir birim, kurum ve kuruluş yöneticisinin dokunulmazlığı ve sorumsuzluğu olmamalıdır.
Anayasanın bu şekilde tanzim edilmesi yönetim kademelerinde keyfi davranışları ve zulmü ortadan kaldırır. Katılımcı yönetim anlayışı her kademede sağlanmalıdır ki, keyfilikler azalsın.
2-Anayasa kısa, öz ve anlaşılır olmalıdır.
Anayasa kısa yazılmalıdır. Mutlak yasak olması gereken alanlar belirlenmelidir. Böylece özgürlük alanı genişler ve tartışmalar biter. Bireyin hak ve özgürlükleri “ama”sız, “ancak”sız, “fakat”sız, “lakin”siz belirtilmeli ve öncelikli olmalıdır
3-Bireyi kurumlara ve dolayısıyla devlete karşı korumalıdır.
Ülke’de asıl olan “insan” olduğuna göre düzenlemeler bireyi kurum ve kuruluşlara karşı koruyacak şekilde olmalıdır. Kurum ve kuruluşlar gelişmelere ve ihtiyaçlara göre değişen yapı ve esneklikte ve insana hizmet edecek şekilde tanzim edilmelidir.
4-Kurum ve kuruluşların iletişim ve ilişkileri açık olmalıdır.
Ülkenin yönetiminde karşılaşılan temel sıkıntılardan birisi kurum ve kuruluşların ilişkilerinin ve iletişimlerinin açık ve net olmayışıdır. Yönetim, güvenlik, denetim ve hizmet için oluşturulan birim, kurum ve kuruluşların ülke insanının refahına katkı sağlamak için olduğu gerçeği unutulmadan iletişim ve ilişkiler belirlenmelidir.
5-Seçilmişler atanmışlardan güçlü olmalıdır.
Oligarşik mekanizmaların oluşmasının yollarını tıkamanın temel argümanı seçilmişlerin ve atanmışların belirlenmiş sürelerle yönetimde yer almaları ve seçilmişlerin yetki ve sorumluluklar açısından atanmışlardan güçlü olmasıdır.
6- Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi amaçlanmalıdır.
Ülkenin siyasi ve askeri otoritesini ilgilendirmeyen bütün alanlarda yerel yönetimleri güçlendirecek bir anayasa olmalıdır. Sadece yereli ilgilendiren konularda yerel yönetimler seçimle oluşturulmalı ve tam yetkili kılınmalıdır.
7- Gelirler sabit ve doğrudan vergilerle sağlanmalıdır
Ülkenin mali disiplinini zenginler lehine bozan temel unsurlardan birisi “dolaylı vergiler”dir. Anayasa ile bu durumun ortadan kaldırılması öngörülmelidir. Yönetimlerin keyfi isteği veya kaprisi ile vergilendirmenin önüne geçilmelidir.
8- Ekonomi ve eğitimde serbestlik ilkesi kabul edilmelidir.
Anayasa, hayatın bütün alanlarında rekabeti kolaylaştırıcı tarzda olmalıdır. Tekelleşme ve kartelleşmenin önüne set çekilmelidir. Doğrudan veya dolaylı ekonomik faaliyetlerle eğitimde serbestlik ilkesi temel olmalıdır.
9-Ülkenin insanlarının tamamını ilgilendiren konularda referandum öngörülmelidir.
Ülke insanının bütününü doğrudan ilgilendiren ve etkileyen bütün konular ile başka ülkelerle yapılacak savaş ve diplomatik olarak verilecek imtiyazlar konusunda mutlaka doğrudan demokrasinin temel unsuru olan halk oylaması öngörülmelidir.
10- Denetimsiz yönetim olmamalıdır.
Denetimsiz yönetim olmaz gerçeğinden hareketle her kademe ve türdeki yönetim birimleri ve yönetenler şeffaf denetime tabi tutulabilmeli ve yetkilerinin kullanılmasından sorgulanabilmelidir.
Ülke insanın hayatını kolaylaştıracak, mutluluğunu arttıracak ve ülkenin gelişerek milletler camiasında çok daha etkin olmasına zemin hazırlayacak bir Anayasaya acilen ihtiyaç bulunmaktadır. Yeni Anayasa hazırlıkları sürüncemede bırakılmamalıdır.
Tarihi fırsat ve imkânı değerlendiremeyen, katkı sağlamayan bütün siyasi ve sivil gruplar sorumludur.
İlkadım Dergisi, Sayı: 233, Aralık 2007 Not: 17 yıl geçti, değişen bir şey var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?