10 Kasım 2009 Salı

Despotik Zihniyet

Despotik Zihniyet

Veysi ERKEN

“Oligarşik yönetimin temeli, babadan oğula geçmesi değil, ölenler tarafından yaşayanlara aktarılan bir dünya görüşünün ve yaşama biçiminin sürdürülmesidir. Yönetici grup, yerine geçecekleri saptayabildiği sürece, yönetici kalır. Parti, soyunu değil, kendisini ölümsüzleştirmeyi amaçlar. Hiyerarşik yapı aynı kaldığı sürece, gücün şunun ya da bunun elinde olması önemli değildir.”

George Orwell, 1984, s.171.


Siyaset sahnesinde arz-ı endam edenlerin “milliyetçi”, “demokratik”, “solcu”, “halkçı” veya bir başka sıfatla nitelendirilmeleri onların gerçekte milliyetçi, demokratik, solcu, halkçı olduğunu göstermez. Çünkü bireylerin veya grupların tutum,tavır ve davranışlarını belirleyen temel unsur “nitelendirilme” biçimleri değil,

“zihniyet” lerinin kalıplarıdır.

Zihniyet itibarıyla “insan”ı esas almayan bütün siyasi hareketlerin birbirine benzedikleri bir gerçek olarak karşımıza çıkar. Farklı olduğu iddia edilen bugünün siyasi hareketlerin birlikte ve aynı kulvarda davranabilmeleri bunun bir göstergesidir. Yönetme gücünü eline geçirmiş mevcut siyasi hareketlerin farklılıkları görüntüden ibaret olduğu ve hepsinin aynı “zihniyet”e mensup olduğu ortaya çıkmıştır.

İnsanı dışlayan ve mevzuatı kutsayanların icraatları zihniyetlerinin dışa yansımasıdır. İnsanın “benliğini,kişiliğini ve bireyselliği”ni hiçe sayan, hatta yok eden mevzuatın kutsallaştırılması ve mevzuatın insan tabiatına uygun hale getirileceğine, insanın mevzuata uydurulmaya çalışılması despotik ve oligarşik zihniyetin gereğidir.

Nitelendirmelerdeki farklılıkları esas alıp da “milliyetçi” olduğunu söyleyenlerin neden hala kendilerini “eli kanlı katiller” diye itham edenlerle beraber hareket ettiklerini anlayamamaları gayet tabiidir.

Birlikteliği anlayamayan ve yorumlayamayanlar “sıfatlar” yerine “zihniyet”lerden hareket etmiş olsalar eminim ki birlikte hareket etmeyi kolaylıkla anlamış olacaklardı.

Milliyetçilği tekelinde göstermeye çalışan siyasi grupla, “toprak işleyenin, su kullananın” ifadesini kendisine şiar edinen tatlı su solcusu grubunun temel zihniyetleri ve kabulleri aynıdır. Aralarında herhangi bir farklılık söz konusu değildir.

İki grup da varlıklarını insanı hiçe saymaya dayandırmıştır. İlkeler, kuralların değişmezliği ile parti ve başkanın yanılmazlığı, itaat,töre gibi temel kabuller insandan daha önemlidir. Farklı olduğu zannedilen iki siyasi harekete göre “ilkeler insanlar için değil, insanlar ilkeler içindir”. Yanılmazlığı kabul etmeyenler hemen “yasak”larla susturulur. Son genelgeler bu gerçeği göstermeye yeterlidir.

İki grup da insanı hiçe sayan bir zihniyete sahip oluşları sebebiyle, icraatları “halka rağmen halk için” zirvasında birleşebilmektedir.

Yapılan zamların, çoğaltılan yasakların, gerçekleştirilen sürgünlerin, halkı canından bezdiren uygulamaların ve inandığı gibi yaşamaya çalışanların ezilmesinin sıfatları farklı olan gruplarca gerçekleştirilmesi “zihniyet” birlikteliğini gösterir. Yıllardır dillendirdiğimiz bu gerçeği fark edemeyen safdiller gidip analarını “oy” “oy” ağlatsın diye oylarını “despotik zihniyet”in milliyetçi sıfatlısına yakıştırıp yapıştırdılar.

Netice itibarıyla milliyetçi olduğunu iddia eden partiye “oy” verip de anası ağlatılanların sayısının artmasına vesile olanların yaşadıkları hayal kırıklığı ve kırıntı da olsa hala partilerini savunmaya çalışanların yanılgıları “zihniyet” kalıpları üzerinde durmamalarından kaynaklandığı gün ışığına çıkmıştır.

Bakalım bundan sonra safdiller halkı perişan eden hangi icra-ı sanatı kutsamaya ve savunmaya devam eyleyecekler.

Umulur ki, bugüne kadar sıfatları farklı zihniyetleri aynı olan siyasi hareketler tarafından aldatılan halkın ayıkması ve keneleri silkelemesidir. Bunu başaramayan halkın aldatılması ve sömürülmesinin devamı mukadderdir. Bundan şüphemiz yoktur.

Temennimiz yıllardır olgarşinin piyanları olan “zibidi zaptiye” ve “mutlu yarasa” eliyle sürdürülen zulme ortak olan “erkekler(!)”in tabanının uyanması ve gerçeği görerek oligarşinin oyununu bozma sürecine katkı sağlamasıdır.

Unutulmamalıdır ki, Farabi’nin dediği gibi “sevginin kurduğu devleti adalet devam ettirir” despotizm değil.

Selam ve Sabırla.......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?