4 Nisan 2010 Pazar

Sevmek Yaşamaktır

Fiiller gerek güzel olsun, gerek çirkin, insan

bunları çok tekrar eder. Farklı zamanlarda,uzun
müddet bunları belirli fasılalarla icra edecek olursa
bunların ifasına âit azm-i kuvvet bulur. Çünkü bir
şeyi bu şekilde devamlı olarak yapan kimse, ona
alışmış olur. Bir şeye alışan, onu tekrar eden insan,
o şeyle ahlaklaşır. Mesela yazı sanatını benimseyen

bir kimse, alıştırma yapıp tekrar ede, bu sanatta maharet kazanır.
Isfahani, Mutluluğun Kazanılması,
s.178-179.

Bizleri haberdar edenlerin araştırılmasını ve haberlerin doğruluğunun teyit edilmesinin gerekliliğini Yüce Rabbimiz bize emretmektedir.
Haberlere araştırılmadan inanılır ve kullanılır ise toplum hüsrana uğrar ve çöker.
Tıpkı günümüzde yaşadığımız hüsranlar ve çöküşler gibi.
Fasıklar ve medya şeytanları zihinlerimizi bilgilendirme adı altında işlemez hale getirmekte ve bizleri kullanmaktadır. Elli yıl önce gerçekleştirilen eylemlerin nasıl muhteşem(!) bir tertip olduğunu ifşa edenlerin yine sahnedeki rollerini gerçekleştirmekte olduğunu esefle seyretmekteyiz.
Onun için diyoruz ki, sevmek yaşamaktır.
Yaşayışı ile bize yabancı olanların haberlerine ve iletişim araçlarına kanmayalım. Bilinmelidir ki, gündemi kendi çıkarlarına göre düzenlemekte olan tapınakçılar medyadaki iletişim papazlarını ve derin devletin tetikçilerini kullanmakta mahirdirler.
Her türlü şerefsizliği rahatlıkla gerçekleştiren tapınakçı takım sahnede görünmez. Maşa olarak iletişim papazlarını ve tetikçileri kullanır.
Bunun için “vatan”, “millet”, “din” gibi kavramları kullanmaktan ve onları istismardan asla vazgeçmez.
Vatansızların vatan, milliyetsizlerin millet, dinsizlerin din kavramından istifade etmeleri ve bunları istismar amacıyla kullanmaları beklenen bir husustur. Bunların tuzağına düşüp ekmeklerine yağ sürmek en hafif tabiriyle ahmaklıktır.
Evet....
Bu ülkenin tüm sevdalılarını uyanık olmaya çağırıyorum.
Tapınakçı aşiretin oyununa düşmeyin. Tapınakçı aşireti simalarından, icraatlarından, faaliyetlerinden ve yayınlarından tanımaya ve onları teşhir etmeye çalışınız.
Baldırı çıplak f........’in resimleriyle beyninizi ve aile hayatınızı perişan eden tapınakçı iletişim araçlarına kanmayın.
Bugün “kalkın ey ehli vatan” diyen tetikçilerin düzenbaz olduklarını biliniz. Unutmayın ki, kalktığınızda yerinize tetikçiler ve ağababaları oturacaklardır.
Din elden gidiyor diye feryat ederek sizi kandırmaya çalışan pavyon fedailerine kanmayınız.
Unutulmamalıdır ki, yaşamayan yaşatamaz. Yaşamayan sevemez.
Sevgisizlere kanmayın.
Helal haram bilmeyen şeytanların bezirganlarına kanmayız.
Kısaca bizi her gün ısıran veya ısırmaya çalışan köpekleri beslemeyin. Onların müsveddelerini satın almayın. İletişim kanalizasyonlarını seyretmeyin.
Onları top yekun boykot edin ki, oyunları bozulsun.
Artık bu oyun bitmeli ve malzemelerimizi muhafaza etmeyi başarmalıyız. Çünkü malzemesi çalınmış ve eksiltilmiş insanları kandırmak ve kışkırtmak kolaydır.
Evet, gerçekten iletişim papazlarının yaptığı şey insan malzemesini çalmak ve onu mankurtlaştırarak kullanmaktır.
Hayamız ve huyumuz çalınıyor tapınakçı güruh tarafından. Malzememiz o kadar eksildi ki, düşünmeden çalanları, çırpanları ve her şeyimizi hortumlayanları kutsamaya ve onların tuzaklarına düşmeye devam ettik.
Bir cinnet hali yaşıyoruz cennet vatanımızda. Tahttaki şeytanlar utanmaz, bari baht utansın.
Kalitesiz malzemeden asla kaliteli insan meydana gelmez. “Kem âlât ile kemâlât olmaz” demiş atalarımız. Bizi “kem âlât” haline getirmeye çalışanların oyunu mutlaka bozulmalıdır.
İnsan malzemesinden çalınmadığı yerlerde fazıl ve hamiyetli insanlar yetişir. Fazıl ve hamiyetli olanlar iletişim papazlarının ve tetikçilerin tuzağına düşmez.
Hamiyetli ve faziletli insanların en güzel misallerinden birisi İmam Azamdır. Çoğunuz duymuş veya okumuşsunuzdur ama tekrarda fayda vardır diye düşünüyorum.
Rivayete göre İmam Azamın babası, evinin önünden geçen Fırat nehrine düşen bir elmayı alır ve yemek üzere ısırır. Ancak, elmanın kendisine ait olmadığını düşünerek yemekten vazgeçer ve elmanın sahibini bulup helalleşmek ister. Suyun akış istikametinin tersine giderek elmanın sahibini bulur ve kendisiyle elmanın parasını ödeyerek helalleşmek istediğini söyler. Elma sahibi kör, sağır, dilsiz ve topal bir kızının olduğunu, ancak bununla evlenmesi mukabilinde hakkını helal edeceğini belirtir.
Elmayı ısıran genç çaresiz teklifi kabul eder. Nikah kıyıldıktan sonra genç kızın gerçekte kör, sağır, dilsiz ve topal olmadığını görür ve durumu kızın babasına sorar.
Kızın babası evladı için kör, sağır, dilsiz ve topal demesinin sebebini şöyle açıklar. Kızım kördür çünkü harama gözü kapalıdır, sağırdır kulağı kötü söze ve dedikoduya kapalıdır, dilsizdir kötü söz söylemez ve nihayette topaldır, zira kötü yere gitmez. İşte böyle bir kıza ancak senin gibi mayası ve ahlakı temiz olan layıktır. Seni imtihan ettim ve sen imtihanı kazandın der.
İşte malzemesi sağlam insanlardan doğan sağlam insan: İmam Azam.
Kadılığı reddedecek kadar dürüst ve oyuna düşmeyen insan.
Bugüne geldiğimizde böyle bir malzeme ile karşılaşıyor muyuz dersiniz, aziz gönüldaşlar? Ben bu malzemeyi pek göremiyorum. Toplumu kışkırtan sütü ve ahlakı bozukların senaryosunun ahmak oyuncularını gördükçe malzemeden epey çalındığını ve sevmek yaşamaktır düsturunun zayıfladığını görüyorum.
Sonuç.......
Bu ülkenin tüm sevdalılarına çağrım şudur.
Sevmek yaşamaktır düsturundan hareketle, “İslam’la Müslümanlaşmayanlar”ın oyununa düşmeyiniz. Şeytanın adımlarını takip ederek sizi parçalara ayırmaya çalışanların haberlerine, medyalarına ve bir umum yapılarına kanmayın. Top yekun bir boykotla onları hileleri, desiseleri ve iblislikleriyle baş başa bırakınız.
Selam ve Sabırla...............................

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?