18 Mart 2012 Pazar

Yok, Diyemeyen Yazıcıoğlu’nun Aziz Hatırasına

Yok, Diyemeyen Yazıcıoğlu’nun Aziz Hatırasına

Veysi ERKEN

Yıllar geçiyor. 25 Mart yaklaşıyor. Muhsin Başkanın şehadetinin sene-i devriyesi. Bakacağız davasını yaşatanlar mı çok savrulanlar mı?

Bunu dememin sebebi dost bildiğim Lütfü beyin “Bizim Muhsin” başlıklı yazısı.

Evet, merhum Yazıcıoğlu herkesin Muhsin’i idi. Ama tersi de vaki idi. O hiç kimsenin muhsini olamadı. Herkes sıkıştıkça meramının çözümü için Muhsin’e koşar. Çünkü o, “Bizim Muhsin” idi. İş bitince “Bizim Muhsin”e oy yok, hatta yanında bile görünmek yok.

Bunu 2002 seçimleri döneminde parti yönetiminde olduğun için çok daha iyi anladım.

Peki, bunda bir yanlışlık yok muydu?

Bence vardı. En büyük yanlışlık “Bizim Muhsin”in etrafını saran ve onu kıpırdayamaz hale getirenlerdir diye düşünüyorum.

Ünlü büyükler.

Hemen hepsi partinin dışındaydı. Ama Başkanın etrafıydı.

Başkan vefalıydı. Kimseyi incitmezdi. Bunu iyi bilen ünlüler ne kendisini bırakıyorlardı ne de kendisiyle oluyorlardı. İşte bizim Muhsin’in "Bizim Muhsin" olamayışının nedenlerinden biri.

Yıllar önce “Lider, Teşkilat, Etraf ve Değişim” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıyı merhum Başkanla konuştuk. Etrafın yapısı üzerinde durduk.

İşte o yazıdan bir kesit”

“İnsanoğlu hayatını fıtratı gereği topluluk içinde sürdürür. Bir arada bulunma mecburiyeti işbölümü ve işbirliği gereği “teşkilatlanma”yı da beraberinde getirir.

Türü ve kuralları ne olursa olsun teşkilatsız beraber yaşamaktan söz edilemez. Zira toplumsal bir yapıda üyelerin birbirine karşı “duruş”unu belirleyen kurallar ve ilişkiler yer alır. Teşkilat böyle bir beraberliği ifade eder.

Teşkilatların başarısı ve devamlılığı çeşitli unsurlara bağlıdır. Bu unsurların başında ortak “amaç” ve “hedefler” gelir. Başarının ikinci unsuru, teşkilatı oluşturan bireylerin konumları itibarıyla birbirleriyle “işbirliği” ve “işbölümü” ilkeleri çerçevesinde dayanışma ve yardımlaşma içinde olmaları oluşturur.

İnsanoğlunun hayatındaki en önemli teşkilat ortak yaşamayı kolaylaştırdığı var sayılan “devlet”tir. Devlet denilen teşkilatı sevk ve idare etme biçimi farklı şekillerde tezahür eder. Monarşik, oligarşik, demokratik veya başka isimlerle anılan sevk ve idare tarzlarında yönetmeye talip olanların sahip oldukları veya olmaları gereken nitelikler farklılaşır.

Yönetimin babadan oğla veya bir zümrenin fertleri arasında el değiştirdiği devletlerde “lider” ve “etraf”ın nitelikleri önemli değildir.

Yönetime talip olanların “halk” tarafından belirlendiği devletlerde ise “ortak hedefler”in gerçekleştirilebilmesi için gereken “işbölümü” ve “işbirliği”nin sağlanmasında “lider” ve “etraf”ın nitelikleri önem arz eder.

Lider

Ufuk açıcı olan liderliğin ehemmiyeti “etraf”ın tespitiyle başlar. Dilimizdeki “şeyh uçmaz müritler uçurur” misali “etraf” liderlikte önemli yer tutar. “Etraf” liderliği başarıya ulaştırabileceği gibi “hedefler”den saptırıcı da olabilir. Dolayısıyla “lider”lik “etraf”taki sızmaların engellenmesiyle belirginleşir. Çünkü lider teşkilatın görüntüsünü yansıtan “etraf”ını iyi belirleyemezse teşkilat “entrikacı”lar tarafından kolayca dönüştürülür. Teşkilat uşaklar marifetiyle amaçlarından ve hedeflerinden uzaklaştırılır. Lider ve teşkilat adeta “kurbağa” gibi haşlanır.

Burada haşlanan kurbağa misalini anlatmakta etmekte fayda vardır. Malumunuzdur ki, kurbağa doğrudan doğruya kaynar suya atılırsa tepki gösterir ve kazandan kendini dışarıya atmağa çalışır. Genel olarak bu durumda kurbağa başarılı olur ve kurtulur.

Eğer kurbağa normal sıcaklıktaki suyun içine atılır ve su yavaş yavaş ısıtılırsa başarısızlık mukadder olur. Bu durumda kurbağa yavaş yavaş haşlanır ve ölür.

İşte başarılı organizasyonların muhalifleri genelde “etraf”ı kullanarak teşkilatları yok cihetine gider. Böylece kendi karanlık düzenlerini ortadan kaldırabilecek muhalif teşkilatları uşakları vasıtasıyla içten çökertmiş olur.

Özellikle karanlık ve gizli güç odakları adamlarını muhalif teşkilatlara yerleştirerek ve onları lider için “etraf” haline getirerek teşkilatları var eden ilkeleri ve hedefleri anlamsız, yaşanmaz ve savunulmaz hale getirmeye çalışırlar.

Bunu fark edemeyen liderler kendi elleriyle teşkilatlarını kurbağa misali yok ederler.

Günümüzün Türkiye’sinde hemen hemen her alanda olduğu gibi “liderlik” konusunda da kısır bir vasat oluşmuştur. Bunu durumu tahlil ettiğimizde karşımıza bir kaç sebep ortaya çıkar. Bunlardan birisi ve en önemlisi topluma yol gösterme konumunda olmaları gereken muhalif insanların liderlik vasıflarından mahrum oluşları ve teşkilatlarının dönüştürülmesinin farkında olmamalarıdır.

“Ön ayak nereye giderse arka ayak da oraya gider” gerçeği bu tespitimizi doğrular niteliktedir. Dolayısıyla kılavuzluk eden “lider ve etraf” olay ve olguları yönlendiremezlerse teşkilatın ve toplumun nereye varacağı belli olsa gerek.

Ön ayak olmak yani liderlik etmek zor zanaattır şark toplumlarında. Zira şark toplumları hak aramayı bilmez, liderlerinin her şeyi halledeceğini düşünür.

Esasında bir insanın liderlik konumuna gelmesi ve liderliğinin devamı için muhtelif şartların oluşması gerekir. Fertler lider konumuna gelebilir; hatta getirilebilir. Ancak lider olmak ve lider kalmak kolay değil bir toplumda. Kendinden önce toplumu düşünmek var liderliğin özünde. Bu haslet kaç kişiye nasip olur, bilinmez ama tespitlerimize göre bir insanın liderliğinden bahsedilebilmesi için en az beş vasfın aynı anda zatında mevcut olması gerekir. Bunlar;

İnanç,

Feraset,

Bilgi,

Kararlılık,

Cesarettir

Bu vasıflar liderde aynı anda ve kesintisiz olmalıdır. Liderde başka güzel vasıflar olursa aliyulâlâ.

Her halükârda değişmezliği kabul edilen değerler ve ilkeler manzumesi inancın yegâne göstergesidir. İnanç, liderlik vizyonunun ışık kaynağıdır. Liderliğin olmazsa olmazlarındandır.

İnanç ferasetle tamamlanır. Leb demeden leblebiyi anlayacak kadar kıvrak bir zekâ, bir zihin açıklığı ferasetin ifadesi olup liderliğin mihenk taşlarından birisidir. Ferasetsiz kişiler “etraf”ını iyi seçemeyeceğinden kitlelere ancak azap verir.

Liderliğin mütemmim cüzlerinden olan bilgi, önderlik edenin önünü aydınlatır. Sağlıklı kararlar vermesine yardım eder. Müşaverelerde yanılmasını engelleyici olur. Lider her şeyi bilir diye bir kaide yoktur ama lider bilgiyi ve bilgiye ulaşma yollarını keşfetme bilgisine sahip olmalıdır. Bu en asgari bilgi seviyesidir.

Kararlılık, doğruluğundan emin olunan konularla ilgili sebatı ifade eder. Sebatsız kişiler rüzgârın yönüne göre şekil alır. Hadiselerin yönlendiricisi değil, hadiselere göre yönlenen olur. Kararlılık vazgeçilmez bir niteliktir liderlik için.

Bahsi geçen niteliklerin tamamlayıcısı cesarettir. Her türlü konuda olayların üzerinde gözü pek bir şekilde gitmek cesaretin belirtisidir. Atalarımız “gözünü budaktan esirgememek” özdeyişiyle bunu formüle etmişlerdir. Mandela gibi mahpusluğu ve ölümü, Cevher Dudayev gibi şahadeti, Şeyh Şamil gibi esareti ve sürgünü göz önüne almak bir cesaret göstergesidir. Cesaret her liderim diyenin ayrılmaz niteliklerindendir. Cesaret olumsuzluklara karşı “risk” almayı ifade eder. Cesaret yolların sonunu düşünmemeyi hatırlatır lidere. Cesareti olmayanın, yarının endişesini duyanların ve yolların sonunu düşünenlerin liderliği sadece kâğıt üzerinde kalır.

Despotik ve oligarşik yönetimlere karşı halkın özgürlüğü ancak liderlerin öncülüğünde gerçekleşir. Lidersiz hareketlerin başarı şansları yoktur.

“Etraf”sız liderliğin de başarı şansı yoktur.

Etraf

Teşkilatlarda “etraf” liderin en yakın çalışma arkadaşlarını, bazı hallerde sırdaşlarını ve danışmanlarını ifade eder. En yakın çalışma arkadaşları hareketin ve teşkilatın görünümünü, danışmanlar vizyon ve misyonunu yansıtır. Teşkilatların övülmesi veya yerilmesi vitrindeki “etraf”la başlar.

Şu ifadeleri her zaman ve zeminde duymak mümkündür. Teşkilatın lideri iyi, ancak etrafındakiler yetersiz veya kötü. Böyle bir değerlendirilmeye zemin hazırlamak liderin kusurudur. Teşkilatın zayıflamasının ve başarısızlığının temel göstergesidir.

Ulvî amaç ve hedefler peşinde olduğunu söyleyen liderlerin inandırıcılığının göstergelerinden biri “etraf” olduğuna göre başarı için dikkatli olmak burada başlar. Teşkilatın amaç, ilke ve hedeflerini şahsında, yaşayışında ve söylemlerinde yansıtamayanların “etraf”ı oluşturması teşkilata ve başarıya darbedir.”

Bakalım etraftan kimler kaldı.

Ünlüler görünecek mi Tacettin Dergâhındaki kabir başında.

Seni ve yol arkadaşlarını bütün şehitlerle birlikte rahmetle yâd ediyorum.

Mekânın Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ravzasıdır inşallah.

Selam ve Sabırla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?