Sosyal Tesisler Gerçekten Kapatılacak mı?
Veysi ERKEN
Sayın
Başbakanın bir toplantıda kullandığı “Senede bir ay iki ay gidecekler oralarda kamp
yapacaklar, ondan sonra 10 ay buraları çıplak, çürümeye yüz tutacak. Neymiş?
Kamu mensuplarının oralarda yazın tatillerini geçirmesine fırsat vermek. Devlet
böyle bir şey yapacaksa belli otellerle anlaşırsın, oralarda gider o
tatillerini yaparlar, olur biter” http://www.aktifhaber.com/memur-kamplari-kaldiriliyor-mu-721341h.htm ifade ile memur kamplarının kapatılacağı
düşünülüyor.
Tabii ki,
kampların, sosyal tesislerin, lojmanların kapatılmasını, makam araçların
satılmasını ve imtiyazların bitirilmesini istiyorum. Ama bunun gerçekleşeceğini
zannetmiyorum. Zira başbakan her ne kadar bunu ifade etmişse de bürokrasi allem
edip kulem edip saltanatını sürdürüyor. Bununla ilgili “Üç
Beş Lojmanı boşalttırmak Yetmez” yazımı sizinle paylaşayım.
“Dün
“Başbakan Erdoğan belediye
başkanlarına 'Halkın içinde olun. Kendi ilçenizde oturun' talimatı
verdi. Florya'daki deniz manzaralı daireler boşaldı, 11 belediye başkanı artık
kendi mahallesinde yaşıyor... İstanbullu belediye başkanları eve döndü.
Başbakan Erdoğan'ın, 'İlçenizde oturun' talimatının
ardından Florya'daki 'başkan lojmanları' bir bir
boşaldı... ” ifadesini okudum ama
sevinemedim.
Bilindiği üzere Sayın Başbakan
3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra da vekillere lojmanda oturmamalarını salık
vermiş ve lojmanlar satılmıştı. O zaman sevinmiştik gerisi gelir diye.
Boşuna bekledik oligarşik
devletin temel niteliği olan imtiyazlardan vazgeçilmedi. Bilakis lojman, makam
aracı, ek tazminatlar, sosyal tesisler arttırıldı.
Bürokrasi muhkemleştirildi.
Başbakan gerçekten halkı
düşünüyorsa başta bütün üst bürokratların (ayırım yapılmadan generaller, hâkimler,
savcılar, genel müdürler, müsteşarlar vs.) olmak üzere herkesin kullandığı
lojmanı, makam aracını ve sosyal tesisini boşalttırmalıdır.
Bilinmelidir ki imtiyazların
olduğu yerde oligarşik yapı vardır.
Seçime az kaldı. İmtiyazların
ve saltanatların kaldırılmasını bekliyoruz.
Daha önce oligarşık devletin
niteliğini şu şekilde ifade etmiştik. “Her zaman tartışma konusu olan ve olmaya
devam edecek iki kavram “siyaset” ve “devletin Niteliği”dir. Tanımlamaları zor ve tartışmalı kabul edilse
bile bireyin ve toplumun hayatını doğrudan etkileyen kavramlardır.
Zorluklara
rağmen “siyaset bir ülkede maddi ve manevi kaynakların
nasıl dağıtılacağına ilişkin süreç ve bu süreçle ilgili kararları etkilemedir”
biçiminde tanımlanabilir. Bu tanımdan hareketle denilebilir ki, eğer toplum
ülkedeki kaynakların dağıtılmasında etkili ve güçlü değilse siyasetten değil
despotizmden bahsedilir.
Devlet
ve siyaset ilişkisine bu bağlamda yaklaşıldığında devletin niteliğini güçler
ilişkisinin belirlediğini görürüz.
Karar
almada birey ve toplum etkili ise o devlet demokratik ve milli sayılır. Aksi
takdirde devlet güç odaklarının devletine dönüşür. Bugün yaşadığımız süreç
devletlerin güç odaklarının ve şirketlerin devletlerine dönüştüğünü
göstermektedir.” ifadeleriyle başlamıştım.
Tespitim
oligarşik çete tarafından doğrulandı.
Oligarşik
çetenin hâkimiyeti “Lojman”, “Makam aracı” .
“Dokunulmazlık” ve bunların türevlerinde devam etmektedir. Oligarşik
çete bu alanlardaki hâkimiyetini ve tasallutunu kaybetmek istememekte ve
siyasetin belirleyici olmasını kabullenememektedir.
Suiistimal, yolsuzluk, hortumlama ve fişleme
zanlısının tutukluluğuna yapılan itiraz, gösterilen dayanışma ve siyasete
yapılan taarruzlar oligarşik çetenin varlığına ve hâkimiyetine bir delildir.
Bunun
yanında makam araçları ve lojman saltanatının devamı ayrı bir delildir. Kuşatma
el parası ve emirleriyle muhtelif şekillerde devam ettirilmektedir. Elin
parasıyla ahtapotun kolları faaliyete devam etmekte ve nice baharlar feda
edilmektedir.
Millet
artık el parasıyla ve emirleriyle hareket eden ve kendisini satan her türlü
yapıyı reddetmelidir. Başka bir çıkış ve kurtuluş yolu yoktur.
Çıkış
yolunu gerçekten Allah rızası için hareket edenler gösterebilir. Yol gösterme
kavramının içinde şan, şöhret, makam, mevki ve liderlik istekleri varsa biliniz
ki, sahtekârlık mevcuttur.
Peygamberler
nasıl ki, insanlara yol gösterdiklerinde bir şey talep etmedilerse, günümüzün
yol göstericileri de böyle olmak zorundadır.
Kurtuluş
“Boğazdaki Aşiret” ve “Sabatayist”lerden oluşan derin aileyi
faş etmekle mümkündür. Bu aile faş edilmedikçe muhtelif görünümlü maşaların
faaliyetleri durdurulamaz.
Derin
aile hem kendi hem de el parasını rahatlıkla maşalarına dağıtabilmekte ve
onları millete karşı kullanabilmektedir.
Hemen
hemen her kesimde ve teşkilatta habis ailenin maşası yer almaktadır. Ailenin
görünen fertlerinden söz ettiğinizde onları savunan maşalarla karşılaşırsınız.
Âlî menfaat ile başlayan nutuklar vatanseverlikle sürdürülmekte ve efendilerin
istekleri doğrultusunda yorumlarda bulunulmaktadır.
Medyanın
şeytanlarının köşeleri ve teşkilat yöneticilerinin ifadeleri bu habis ailenin
isteklerinin sıralanmasından başka bir şey değildir.
Derin
aile kurduğu ağlar ve uşaklarına sunduğu lojman, makam aracı ve dokunulmazlıkla
varlığını gizleyebilmekte ve fucuratına devam edebilmektedir.
Siyaseti
gerçekten millet için yapma iddiasında olanların uyanması ve güç odaklarının
oyuncağı olmaktan kurtulmaları gerekir. Bunun yolu dokunulmazlık ve saltanatın
bitirilmesinden geçer.
Unutulmamalıdır
ki, niteliğini halkın belirlediği devletlerde hiçbir kimse ve kurum “la yüs’el” değildir ve olamaz.
Oligarşik
yapıyı ve derin ailenin tasallutunu çözmek isteyen siyasilerimiz halkı karar
alma sürecine katacak formülleri sunmak mecburiyetindedir.”
Netice olarak Sayın başbakana sesleniyorum. Üç beş lojman yetmez.
Hazır siz kirada oturuyorken hemen ve acilen lojman, makam aracı,
tazminat ve sosyal tesis imtiyazına ve saltanatına son veriniz.
Selam
ve Sabırla...................................................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?