Sessiz Köleliğin Eseri: İlahlık Düzeni
Veysi ERKEN
“Vicdan bile duymaz, sesi çıkmazsa bir âhh’ı
Sessiz kölelerdir yaratan bin-bir ilâhı”
Mithat Cemal Kuntay
İnsanlık tarihi boyunca yöneten yönetilen
ilişkisi olmuş ve olmaya devam edecektir. İnsanın fıtratı bunu gerektirir.
Bu ilişki insanları teşkilatlanmaya
götürmüştür. Bilhassa bireylerin tek başına yerine getirmekte zorlandıkları
konularda teşkilatlanmalar daha kalıcı ve etkili olmuştur. Bu teşkilatların
başında “devlet” gelir.
Devlet denilen teşkilatın var olma
sebeplerinin başında “güvenlik” ve
“adalet” gelir. Günümüzün devlet anlayışlarında bu iki alanın dışında kalan
alanlarda bireyin kendi kendine yetmesi esas kabul edilir.
Oligarşik bürokratik yapılanmalarda
yönetimi elinde bulunduran güçler; güçlerini
asla yönetilenlerle paylaşmak istemezler.
Aile yapılanmasından ticari alanlara, eğitimden sanayi kurumlara,
devletten Birleşmiş Milletler denilen teşkilata kadar yapı aynıdır. Oligarşik
güç paylaşmayı sevmez. Her şey benim olsun der. Yapısının dışında kalan her şey
onun ve her insan kölesidir.
ABD’yi ele geçirmiş olan güç-tapınak
şövalyeleri- bugün nasıl BM’i dünya oligarşisinin merkezi haline getirip
kullanmak istemekte ise, dünyanın bütün bölgelerinde oynanan oyun aynı
özelliktedir.
Ülkemize dönecek olursak aynı manzara ile
karşılaşırız. Yönetimi, eğitimi, ticareti, sanayii ele geçirmiş oligarşik
güçler ilahlıklarından asla vazgeçme eğiliminde değillerdir.
Bugün ülkemizde oligarşik bürokrasinin
sahip olduğu dokunulmazlık bir ilahlık göstergesidir. Bürokrasi ve uzantıları
her yerde la yüs’eldir. Kendine soru sorulamaz. Sorgulanamaz. O dokunulmazlığı,
bir başka deyişle ilahlık özelliği ile her şeyi yapar. Hırsızlık, hortumculuk,
hak gaspı, öğrencileri okul kapılarında süründürme, örtüye el uzatma, örtüden
ve inançtan dolayı insanları işsiz, aşsız ve eşsiz bırakma, sokak ortasında
insanları haksızca dipçikleme onun için olağan işlerdir.
Hatta
bunları yaparken devletin âli(!) menfaati kisvesi hazırdır onun için.
Oligarşik yapı bazen kollarını devreye
sokarak halkın gazını alır. Hadi dokunulmazlıkları kaldıralım teraneleri bunun
en belirgin nişanesidir. Genelde bu görev “halka rağmen halk için” teranesini
yaşayan ittihatçıların artıklarına verilir. Onlar bağırıp çağırmada ve bu yolla
efendilerinin emirlerini yerine getirmede mahirdirler.
İş ciddiye binip dokunulmazlıkların
kaldırılması yani ilahlık düzeninin bitirilmesi gündeme geldiğinde ise
oligarşinin top yekun direndiği görülür. Cüppelilerden tutun en tepedeki
bürokrata kadar herkes top yekun
kalkışmada yerini alır. Hatta yolsuzlukla suçlananları savunmak Cumhuriyeti
savunmakla eş değer tutulur oligarşik bürokrasi tarafından.
Bu kalkışmada umulmadık kesimlerin el
birliği içinde oldukları görülür. Milli görüşçüsünden ulusalcısına, solcusundan
sağcısına, cemaatçısından tarikatçısına kadar bütün çete kol kola girmekte beis
görmez.
“Vicdan bile duymaz, sesi çıkmazsa bir âhh’ı,
Sessiz kölelerdir yaratan bin-bir ilâhı”. Bu mısralar ilahlık düzeninin
özetidir. Çünkü bütün kesimlerin sessiz köleleri efendilerine itaat etmek ve
onları kutsamakla meşguldür.
Evet.....
Bu düzende sessiz köleler efendilerinin,
ablalarının, ağabeylerinin, büyüklerinin ve dahi liderlerinin bir bildiği
vardır teranesini bolca terennüm etmekle meşguller.
Yönetilenlerin ekseriyeti “Sessiz köleler”
olarak kaldığı müddetçe ilahlık düzeni devam edecektir. Bürokratik oligarşinin
yönetilenlere dayattığı ilahlık düzeninin bitirilmesi sessiz kölelerin
sessizliği bozmalarıyla mümkündür.
Sessizlik her teşkilatlanmada bitmelidir
ki, hakka ve hukuka dayalı bir şefkat ve merhamet düzeni kurulabilsin.
Zulme rıza zulümdür anlayışı toplumda ma
kes bulmalıdır ki, zalimlerin düzeni bozulsun.
Unutulmamalıdır ki, sessiz kölelerin
ağlamaya, sızlanmaya hakları yoktur.
Oligarşik çeteye karşı sessiz kalan
ezilmeye mahkumdur.
Küresel çete ve yerli görünümlü
uzantılarının ilahlık düzenlerinin bitirilme zamanı gelmiştir demiyorum, çünkü
geçmiştir.
Her yerde ve hukuk zemininde oligarşik
bürokrasiye karşı hak aranılmalı ve her yerde ve her kesimde dokunulmazlık
bitirilmelidir.
Bu
ülkede ve dünyada hiçbir kimse ve hiçbir kurum dokunulmaz olmamalıdır. Herkes
ve her kurum yaptıklarının hesabını vermelidir.
Hakkın ve hukukun yaşandığı bir dünya için
bütün gönüldaşları dokunulmazlıkların ve ilahlıkların son bulması için
mücadeleye davet ediyorum.
Selam ve Sabırla... 09.11.2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?