“Kullanışlı”,
“Müsait”
Veysi ERKEN
Her şey seyrinde giderse
Cumhurbaşkanlığı seçimi 2019 yılında olacak.
Bu durum bilindiği için “kazan”lar erken kaynatılmaya başlandı.
Türkiye “hayır” dedikçe Siyonist
haçlı zihniyetinin kudurukluğu artmaktadır.
Merhum Mehmet Akif “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diye
tarif eder batının anlayışı ve yaşayışını.
Soruna bu bağlamda bakıldığında Siyonist
haçlı zihniyetinin daima “kullanışlı”
ve “müsait” kişilerin iş başına
getirilmesini hedeflediğini görüyoruz.
“Kullanışlı”
ve “müsait” olmayanlar daima hedef seçilmiştir Türkiye’de ve gönül
coğrafyamızda.
Siyonist haçlı zihniyeti 2019 için
seçimleri için “kullanışlı” ve “müsait” aday aranmaktadır.
Siyonist haçlı zihniyeti “kötü”
kabul ettiği yapıyı ortadan kaldırmak için düğmeye bir kere daha basmıştır.
Bazılarına aday olmayacağım
dedirtmekte, bazılarını parlatmakla elemanlarını harekete geçirmekte ve bu
yöntemle sonuç almaya çalışmaktadır.
Şimdiden yazayım.
Tarihe not düşmek için.
Siyonist haçlı zihniyeti biliyor ki,
bütün olumsuzluklara rağmen normal yollarla “kullanışlı “ ve “müsait” elemanları seçilemeyecektir.
Onun içindir ki, daha önce
sahneledikleri tarzı devam ettirmek istemektedirler.
Bir farkla.
Fark şudur.
Özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın
etrafında kümeleştirdikleri “etraf”la
hataları çoğaltmak ve kitlelerin “kullanışlı”
ve “müsait”lerin safına çekmek.
Vergiler, yardımcı doçentlik,
sınavlar, ücretler, maaş zamları vs. konularında yaptırılan hatalarla kitleler
“kullanışlı” ve “müsait” adaylara yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
Bu oyunu bozmak için “etraf”ı değiştirmek gerekir.
Bugünden yazayım ki, meramımız
anlaşılsın oyun bozulsun.
Bakınız bu oyun türüne karşı daha
önce şunları yazmıştım.
“Hayır, Diyebilen İslam
Dünyası
Medya
insanları esir etmiştir. Adeta dünya bir avuç insanın şekillendirmesiyle
dönüyor. Ekranların arkasındaki güçleri deşifre etmedikçe zihinlerin iğfali
bitmez.
Bugün İslam coğrafyası kan revan içindedir.
Bölünmüşlük ve parçalanmışlık had safhadadır.
Özellikle medyadaki şeytanlar efendilerinin emirleri doğrultusunda bu
parçalanmışlığı arttırmanın hesabındalar.
Ülkemizde medyada kalem oynatan veya yorum yapanların tamamına yakını bu
ihanetin içindedir. Benim gözümde İslami kimlikliler daha şerirdir. Zira
diğerlerinin kahpelikleri ortadadır ve bilinmektedir.
İslami kimlikler yazı ve yorumlarıyla Siyonist haçlı çetesine katkı
sağlamaktadır. Bir kısmı aptallıklarında olsa da çoğunun efendilerine ram
olduklarını bilmek gerekir.
İslam coğrafyasını kana bulayan Siyonist haçlı çetesine bu coğrafyada ne işiniz
var denileceğine çetenin haydutluklarını yumuşatma çabasındalar.
Bugün Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı bu zihniyet yalnız bırakmaktadır.
İslam coğrafyasını yönetenler ve medyada yazı yazıp yorum yapanlar Siyonist
haçlı zihniyetine bu coğrafyada yeriniz yok diyebildikleri zaman “felah”
başlar.
Türkiye Sayın Recep Tayyip Erdoğan döneminde “hayır”, “burada işiniz yok” demeye başladığı için haydutlar çetesi
bu kadar kudurmuştur.
Filipinler Devlet Başkanından, Morales`ten, Cavez`den yükselen ses de aynıdır.
Türkiye “hayır demeye başlamıştır. Bu ses dünyada ve özellikle İslam
coğrafyasında yankı bulacaktır inşallah.
Bütün dünya mazlumlarına sesleniyorum.
Geliniz hep birlikte bu Siyonist çeteye dur diyelim. Birlikten kuvvet doğduğunu
unutmayalım.
Daha önce ülkemizin hayır demesi ile ilgili kaleme aldığım yazımı sizlerle tekrar
paylaşayım ki, meramım doğru anlaşılsın.
“Hadiselere
günlük bakmamak gerekir. Günlük bakılırsa olay ve olgular doğru anlaşılmaz.
Türkiye’ye karşı kahpelikler, hainlikler, şerefsizlikler ve saldırılar
artmıştır. Saldıranları bu ifadelerle nitelemek kolaycılıktır.
Elbette ki, bu saldırılar kahpecedir, haincedir, kalleşçedir ve şerefsizcedir.
Önemli olan bu şerefsizliklerin sebeplerini ve müsebbiplerini bilmek ve bunları
yaptıranların ellerini kırmak ve beyinlerini dağıtmaktır.
Aksi takdirde bu hainliklerin önü alınamaz.
Alınamaz diyorum çünkü bu hainlikleri yaptıran güçler maşa ve piyon
kullanmaktadır.
Bu hainliklerin tek sebebi vardır “Hayır Diyebilen Türkiye*”in önünü
kesmektir. Bilinmelidir ki, Tapınakçıların ve Siyonistlerin tek hedefi ve
gayesi vardır.
Bunların hedef ve gayeleri “Türkiye”ye diz çöktürmektir. “Hayır
Diyebilen Türkiye”yi engellemektir.
Osmanlı öncesinden de bu böyledir.
Osmanlı zamanında da bu böyle olmuştur.
Bugün de niyet aynıdır. Tapınakçılar şiddeti arttırmıştır.
Yıllar önce diplomat ve bakan olarak görev almış Kâmran İnan bu gerçeği
kitaplaştırmıştı.
“Hayır Diyebilen Türkiye”.
Sadece şu ifadeler meramımızı anlatmaya yeterdir.
“İnsanımız, Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı…. Dış güçler bu
cesareti, Ankara’nın teslimiyetinden, "EVET EFENDİM"ciliğinden
almaktadır. Milli menfaat sınırı aşıldığı, hatta Devlet onuruna dokunulduğu
hallerde dahi, hükümetler tepkisiz kalmaktadır. HAYIR diyebilenleri az
olmuştur.
Dış güçlerin bazıları, Osmanlı İmparatorluğu son dönemindeki uygulama ve
alışkanlıkları devam ettirmekte, baskı politikası takip etmektedir s.5” Şerefsizliklerin ve
kahpeliklerin haddi yoktur. Hendekler bunun için kazdırılmakta, tuzaklar bunun
için kurulmakta ve saldırılar bunun için yapılmaktadır.
Hayır diyebilen bir Türkiye’nin önünü kesmek için her daim taşeronlar ve
piyonlar kullanılmıştır ve kullanılmaktadır.
Türkiye’de ve İslam coğrafyasının genelindeki örgütlerin adı, sıfatı ve sanı ne
olursa olsun tamamı taşerondur ve piyondur. Örgütler piyon olmasalardı halka
veya Müslüman’a saldırmazdı.
Halka saldıran, Müslüman’ı fakirleştiren ve milleti zaafa uğratan her örgüt
piyondur, taşerondur ve maşadır.
Piyonluk, taşeronluk ve maşalık mebzuldür coğrafyamızda. Gazeteci kılıklı,
akademisyen kimlikli, bürokrat yaftalı, sanayici, tüccar veya başka sıfatla
sıfatlandırılmış olabilir. Eylemlerine, söylemlerine, yazdıklarına veya
yaydıklarına bakınız bunları anlarsınız. Cemadatın, kuşların ve türevleri medya
bunun göstergesidir.
Piyonların, taşeronları ve maşaların tek dertleri efendilerine hizmet etmek ve
“Hayır Diyebilen Türkiye”nin oluşumunu engellemektir.
Saldırılar, kahpelikler ve hainlikler karşısında sus pus olanlar efendileri
olanların sesi olmaya devam ediyor.
Taşeronlar ve piyonlar marifetiyle yedi düvel değil bir”LEŞ”miş (M)illetler
Türkiye’ye savaş açmıştır. Tapınakçı zihniyet piyonlarına “saldır co”
derken oyalama taktiğini de ihmal etmemektedir.
Bombaları masumların üzerine boşaltılırken, kol bacak havada uçuşurken,
topraklar insansızlaştırılırken, insanlar topraksızlaştırılırken tapınakçılar “kına”makla
vakit geçiriyorlar.
Bilinmelidir ki, tapınakçılar masumların, mazlumları ve mağdurların kanları ve
canları üzerinde tepinmekte ve “kına”lanmakla vakit geçirmektedir.
Piyonları ve taşeronları marifetiyle ayağa kalkmaya, ayakları üzerinde durmaya
ve mazlum milletlere önderlik etmeğe çalışan “Hayır Diyebilen Türkiye”nin
önünü kesmeye çalışmaktadırlar.
Türkiye cenabı Allah’ın izni, keremi, lütfü ve merhameti ile bu oyunu
bozacaktır.
“Türkiye ayağa kalkmalıdır. Kalktığı zaman, karşısındakilerin daha uzun
boylu olmadığını görecektir; şimdiye kadar, arka arkaya sıraladığı EVETlerden
üzülecektir; başını dik tuttuğunda HAYIR demenin zor olmadığını görecektir;
ufku genişleyecek, büyük Türk dünyasını görebilecektir, tarihi ile barışacak,
içindeki küllenmiş heyecan dışarıya vuracak, üzerindeki ürkekliği atacak, güven
kazanacaktır.
Türkiye’nin, kendini bulması için şok tedavisine ihtiyaç var. 60 (bugün 80)
milyon olarak, hep beraber, çığlık attığımızda, pek çok çığ başlatacağımızdan
eminim. S.93”
Evet,
Türkiye ayağa kalkacaktır ve tapınakçıların maşası olan bir”LEŞ”miş
(M)illetlere boyun eğdirecektir. Taşeronlarına ve piyonlarına kan kusturacaktır
inşallah.
Yeter ki, “mefkûremiz göklerde dalgalanan bir sancak Allah’ın huzurunda
eğiliriz biz ancak” diyelim.
Biliyorum Türkiye’nin işi kolay değildir. Bilinmelidir ki, biz zaferle değil
seferle memuruz.
Zafer
HAYIR demeyi gerektirir.
“Hayır diyebilmek şahsiyet ve cesaret ister; hoş gelmeyen, işiteni rahatsız
eden bir kelimedir. Menfi bir tutumu ortaya koyar. Güçlülerin duymaya pek
alışkın olmadığı bu kelime, güçsüzlerin adeta günlük gıdasıdır; ilişkileri
zorlaştırır, sahibinin görüntüsünü zedeler. Menfaatin, bazı hallerde onurun
koruyucusudur. HAYIR diyebilmek bir olaydır. Makbul olmasa, menfi bir ruh
halini sergilese dahi, içinde bir cevher, güç vardır. Bilhassa güçlüye karşı
HAYIR diyebilmek herkesin harcı değildir. S.8”
Hayır diyebilmek herkesin harcı olmayabilir.
Bilinmelidir ki, HAYIR diyebilmek Türkiye’nin harcıdır.
“ÖZGÜRLÜK” bedel ister.
ŞEREF ve HAYSİYET bedel ister.
HAYIR diyerek tapınakçılara karşı özgürlüğümüzü, haysiyetimizi,
şerefimizi ve tüm mazlumların hakkını koruyacağız inşallah.
BEDELİ ne olursa olsun.”
Değişen bir şey var mı?
Selam ve Sabırla…
*Kâmran
İnan, HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE, Timaş Yayınları, İstanbul 1996.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?