Suriyeliler, Türkistanlılar, Kafkaslılar, Balkanlılar vs.
Meselesi
Veysi ERKEN
Suriyeliler
Cümlesine Suriyeliler diye
başlayanların ekseriyetinin zihni işgal altındadır.
Bunların pek çoğunun cümlelerine
neden böyle başladığından haberleri yok diye düşünüyorum.
Bir kısmının ise art niyetli
olduğundan hiç şüphem yok.
Evet, ülkemize iltica etmek
mecburiyetinde kalan milyonlarca insan var. Ekseriyeti Suriyelidir.
Bu da doğrudur.
Ben ülkemize sığınmış herkesin kardeşimiz
olduğuna inanıyorum. Çünkü bizler “din
kardeşi”yiz.
Çünkü bizler Müslüman’ız.
Bizler Müslüman isek aşımızı ve
işimizi bize sığınanlarla paylaşmakla mükellefiz.
Tıpkı
muhacirlere ensar olanlar gibi.
Hadiseye bu şekilde bakıyorum.
Unutulmamalıdır ki,Türkiye İslam ve
mazlum coğrafyaların “kalbi” ve “beyni” durumundadır. Bu açıdan
sorumluluklarımız ve yükümlülüklerimiz çoktur.
Ülkesinden hicret etmek
mecburiyetinde kalanların iltica etmek istedikleri ilk yer ülkemizdir, Türkiye’dir.
Yakın tarihte 1991’de Irak’tan, 1989’da
Bulgaristan’dan gelenlere kapınızı açtık. Tıpkı bin sekizlerde Balkanlardan,
Kafkaslardan gelenlere açtığımız gibi.
Dolayısıyla tarihi süreç göçün ve
ilticanın hep kalbe ve beyne doğru olduğunu göstermiştir. Hepimizin gelenlere
Çorumlular gibi ensar olmamız gerekir.( Bakınız http://veysierken.blogspot.com/2019/07/corumlunun-yaptgn-kimse-yapamaz.html
)
Bu bizim hem İslami hem de insani vazifemizdir.
Gelelim işin diğer tarafına.
Benim gönlüm ülkemize ilticaen gelenlerin
terk ettikleri topraklarına ve yurtlarına tekrar dönmesinden yanadır. Bu ister
Suriyeli, Arakanlı, ister Türkistanlı, Balkanlı, Kafkaslı veya Afrikalı olsun
fark etmez.
Bu cenabı Allah’ın emridir. “Onları (size karşı savaşanları)
yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Bakara
191” diye bizlere emrediyor.
Bir başka ayette “Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda
savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost
edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir. Mümtehine 9” diye emretmektedir.
Bu emirler ortada iken topraklarını
ve yurtlarını terk etmek mecburiyetinde kalanların yurtlarına ve topraklarına
tekrar dönmeleri için çabalamaları gerekmektedir. Mümin ve muvahhid olan herkes
buna inanır ve kabul eder.
Bizim için bağlayıcı olan budur.
Böyle bir politika güdülürse
Siyonist haçlı zihniyetinin oyunu bozulur. Bilindiği üzere Siyonist haçlı
zihniyetinin felsefesi “topraksız insan,
insansız toprak” anlayışına dayanmaktadır. Bu anlayış bütün coğrafyalar
için geçerlidir. Amerika’daki Kızılderili (onların tabiridir) katliamı ve
Afrika’dan koparılıp Amerika’da köleleştirilen insanlar (onların ifadesi zenci)
hep bu sapık anlayışın tezahürüdür.
Dün sapık zihniyet ne ise bugün de
aynıdır. Değişen bir şey yok.
Önemli olan bizlerin bu tuzağa
düşmememizdir.
Kötü niyetli olanları, haşhaşi
anlayışı benimsemiş sapıkları hiç kale almıyorum. Onlar zaten sapıktırlar.
Siyonist haçlı zihniyetinin taşeronu ve uşağıdırlar.
Önemli olan ümmetin ve bu milletin
sevdalısı olanların uyanıklığıdır. Bizler uyanık olursak içimize sokulmak
istenen fitneyi boşa çıkarır ve böylelikle dünyanın neresinden olursa olsun
bize iltica olanı kardeş bilir ve onlara ensar oluruz.
Selam ve Sabırla…
NOT: Türkiye acil olarak
AB ile imzaladığı geri kabul anlaşmasını feshetmeli ve ülkemize sığınmış
olanları AB ülkelerine salmalıdır. Belki bu zalimlerin huzurunu kaçırır ve
Suriye meselesine kısa sürede çözüm olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?