Pahalılık, Çifte Maaş ve Gelir Dağılımı
Veysi ERKEN
Türkiye’de “Hayat Pahalılığı” var bir gerçektir. Acilen durdurulmalıdır. Kapitalist anlayış toplumun zihin ve inanç dünyasını allak bullak etmiştir. Hem maddi hem de manevi sıkıntı toplumu cinnet noktasına getirmiştir. Uygulanan sistem toplumun azınlık bir kesimini (%5 civarında) zenginleştirirken toplumun geri kalanını ezmektedir. Artık “geçim sıkıntısı” had safhadadır. Makul sebeplerle izah edilecek durum yoktur.
Özellikle hem üretim “üretim” hem de “geçim”in temel girdilerindeki zamlar ve artışlar “hayatı” çekilmez hale getirmiştir.
Acil hem de çok acil bu pahalılık durdurulmalıdır ki, algı operasyonları boşa çıksın. Algı operasyonlarının boşa çıkarılabilmesi için alınması gereken tedbirler vardır.
Bunları maddeler halinde sayabiliriz.
1- Birden fazla maaş uygulamasına son verilmelidir. Birden fazla maaş alan sadece bürokratlar değildir. Vekillerin çoğu iki maaş almaktadır. Hem milletvekili hem de emekli milletvekili maaşı.
2- Bürokraside bir kişiye birden fazla görev verilmemelidir. Zorunluluk varsa ayrı maaş ve huzur hakkı adı altında kesinlikle ödeme yapılmamalıdır.
3- Ücret makası daraltılmalı, yüzdelik hesaplamalardan ve 3600 gösterge kandırmacasından vazgeçilmelidir. Daha önce misal vermiştim. 100 lira maaş alan biri ile 1000 lira maaş alan diğerinin ikisine yüzde elli zam yaptığınızda birinin maaşı 150 lira diğerinin 1500 liraya çıkıyor. Başka bir ifade ile ücret makası artıyor. 3600 göstergesinin düzenlenmesinde de maalesef aynı yöntem kullanılmış ve geliri az olan ücretli aldatılmıştır.
4- Özellikle dolaylı vergiler geliri az olan toplum kesimlerini çok ezmektedir. Mesela aylık geliri 1 Milyon lira olan birisinden iletişim vergisi aynı oranda geliri bin lira olandan da alınmaktadır. Bütün dolaylı vergiler için durum aynıdır.
5- Asgari geçim mutlak olarak aile bireylerinin tamamı dikkate alınarak hesaplanmalı ve geliri bunun altında kalanlar desteklenmelidir.
6- Önümüzdeki öğretim dönemi için “barınma” sorunu yaşanmaması için yükseköğretim kurumu olan her yerde şimdiden tedbir alınmalıdır. İlgili bakanlığın koordinatörlüğünde yüksek öğretim kurumları, valilikler ve kaymakamlıklar marifetiyle yurtlar kurulmalıdır.
7- Elektrik, doğalgaz, su, ulaşım gibi temel giderler gelirlerin yüzde 20’sini geçmeyecek şekilde düzenlenmelidir. Belediyelerin bir kısmının karşılaması sağlanmalıdır.
Kısaca çözüm yolu var mıdır?
Vardır.
Kapitalist uygulamalardan vazgeçmek en kestirme yoldur. Bilinen husus kapitalist, sosyalist vs. anlayışlar “fakirden alıp zengine verme”ye dayanır. Toplumu fakirleştirmek ve bu şekilde köleleştirmek kapitalist anlayışın vazgeçilmezidir. Vahşi kapitalizm liberalizm adı altında uygulanmaya devam ediliyor.
Tarihimiz bizim geçmişte böyle olmadığımızı gösteriyor. Köklerimize dönmeliyiz ki kurtulalım.
Medeniyetimiz dayanışma ve bölüşüme dayalıydı. Teraküm ve sermayenin tek ellerde toplanmasına değil. İslam dayanışmayı öngörür.
Bunu şu şekilde ifade edebiliriz.
“İslam İktisadı’nın nihai hedefinin insanın maddi eğilimlerine teslim olmamasını sağlamak olduğunu söyleyebiliriz. İktisat çerçevesinde kalan hedefler olarak israfın bertaraf edilmesi, âdil gelir bölüşümü (servet ve mülkiyetin yaygınlaştırılması), iktisadi ve teknolojik bağımsızlığın sağlanması zikredilebilir.
İslâm, iktisadi kutuplaşma ve rekabetin rekabeti öldürmesi gibi iki önemli iktisadi eğilimi giderme yolunda köklü tedbirler getirmiştir. İktisadi mekanizmayı kendi haline bırakırsanız “para parayı çeker” ve “zengin daha zengin, fakir daha fakir” olur.
Oysa İslâm servetin belli bir zenginler zümresi elinde dolaşan bir güç olmaması ilkesinin rehberliğinde gelirin hem oluşum hem de bölüşüm safhasında sisteme müdahale etmiştir. İsraf yasağı, ihtikâr yasağı, riba yasağı, zekât, infakın teşviki gibi politikalarla sosyal adaletin ve âdil gelir dağılımının adeta bir finansman faktörü olarak kullanıldığı bir sistem oluşturmuştur.
Kapitalistleşme vetiresinin “teşvik tedbirleri” yani “ fakirden alıp zengine verme” uygulamaları hem nazari hem de tarihi olarak İslâm iktisadında söz konusu olmamıştır.
Yine tekelci eğilimler mümkün olduğu kadar engellenerek ve anti-enflasyonist para sistemi benimsenerek fiyat mekanizmasının toplum refahını sağlama yönünde çalışması amaçlanmıştır.
İslâm iktisadı ferdiyetçi değil, şahsiyetçi, cemaatçi ve devletçi eğilimlere sahiptir. Kendi çıkarını ön planda tutan insan tipi İslâm’a yabancıdır. Devletçilik ekonominin denetim ve gözetim alanını kapsar. Yoksa ferdi ve özel teşebbüsü engelleyici ve ona rakip değildir. Ahmet Tabakoğlu, İslam ve Ekonomik Hayat, DİB Yayınları, s. 158, Ankara-2020”
Evet, aziz dostlar ve tüm yetkililer.
Hayat pahalılığını ve algı operasyonlarını durdurmanın yollarından biri hayatı yaşanabilir bir hale getirmekten ve “fakirden alıp zengine yedirme” zihniyetinin terkinden geçer. Yukarıda maddeler halinde sıraladım.
Geçe kalınmadan hemen şimdi tedbir alınmalıdır.
Ahlaki, insani ve dahi vicdani uygulamalara başlayınız.
Kur’anı anlayalım, yaşayalım, yaşatalım ve bütün şerirlerin şerlerini def etmeye cehd edelim.
Ve böylelikle düşmanlarımızı üzelim, kalkınalım, dayanışma ve birliğimizi pekiştirelim.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?