Emine Bacı, Muhacirler ve Mülteciler
Veysi ERKEN
“Allah kimseyi vatansız, evsiz, barksız bırakmasın” diye dua ederiz.
Vatansız kalmanın acısını, yokluğunu ve ızdırabını en iyi bilenler elbette ki, vatanından “cüda” olanlar bilir. Merhum Mehmet Akif,
Kim bu cennet vatanın
uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.” diye özetler.
Yeryüzünde vatanlarından edilenlerin sayısı yüz milyonlarla ifade ediliyor.
Siyonist haçlı anlayışı ve türevleri tarih boyunca ve yeryüzünün her yerinde bu zulmü insanlara reva görmektedir ve reva görmeye devam ediyor.
Türkistan coğrafyasının neredeyse tamamında, Hindistan’da, Arakan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afganistan’da ve dünyanın her yerinde bu zulüm devam ediyor. Türkiye bu zulme uğrayanlara kol kanat olmaya çalışıyor.
Batılı vahşiler insanlara zulmettikçe Türkiye’ye iltica etmeye çalışanlar çoğalıyor. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Zira Türkiye emin bir yer olarak telakki edilmiş tarih boyunca.
Kafkaslardan ve Balkanlardan yüzyıl öncesinin göçlerini ve ilticalarını inceleyin aynı manzara ile karşılaşırsınız.
Geçenlerde Balkanlardan Bulgaristan’dan göçe zorlanan bir hanımefendinin anlatımına şahit oldum ve “nereden nereye savrulduğumuzu veya savurmak istediklerini” bir kere daha tefekkür etmeye çalıştım.
Evet.
Silivri’den Bahçelievler’e dönmek üzere otobüs durağında Hanım durakta bekleyen bir hanımefendiye ineceğimiz durakla ilgili bir soru sorunca, hanımefendi izah ederek bizim hanımla tanışmış oldu.
İkisi Yan yana ben de arka koltuğa oturdum.
Silivri’den Avcılara kadar konuşmalarına şahit oldum.
Meğerse 1989 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç ve iltica etmek mecburiyetinde kalanlardan biriymiş.
Unutmayanlar bilir 1989 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 360 bin kişi iltica etmeye zorlanmış.
Merhum Turgut Özal her zaman sahip olduğumuz “merhamet” ve “şefkat” duygularıyla kapıları açmış idi.
Emine Bacı bunlardan biri ve 28 yaşında iken kocasıyla yanlarına hiçbir şey almadan göçe zorlanmış.
İstanbul’da tanımadıkları bir aile bunlara sahip çıkmış ve Silivri’deki yazlıklarını bir kuruş kira almadan yedi yıl tahsis etmiş.
Emine Bacı’nın kocasına iş ayarlanmış ve tam 33 senedir İstanbul’da hayatlarını devam ettiriyorlarmış.
Çocukları burada doğmuş ve okullarını bitirenler olmuş.
Özetle binlerce Emine bacılarımız var ve sahiplenmeye çalışıyoruz. O yılları ve bugün yaşananları iyi biliyorum.
O günlerde de, bugünlerde de “muhacir” ve “mülteciler”e gücüm yettiğince yardımcı olmaya çalıştığıma inanıyorum.
Ve.
“Ya Rabbi. Elimden gelen budur. Sen kabul eyle” diye dua ediyorum.
Maalesef günümüzde içimizdeki “merhamet” ve şefkat” duygusunu yok etmeye “yabancı” diye insanı ötelemeye çalışan “alçaklar” vardır.
Neredeyse tamamının “İslam”la ilgileri ve alakaları yoktur. Kimliklerinde “İslam” yoktur.
Siyonist haçlı zihniyetinin emri ve talebi ile “yabancı” düşmanlığını körüklüyorlar.
Emine bacılara sahip çıkan insanımızı dönüştürerek kendi derekelerine düşürmeye çalışıyorlar.
Milletimiz Allah’ın izni, lütfü ve keremiyle bu zilleti bertaraf edecek ve Emine bacıları sahiplenmeye, onlara evlerini açmaya ve iş bulmaya çalışacaktır.
Zira bu millet müslüman'dır ve asla “Ensar” olmaktan vazgeçmeyecektir.
Emine bacı iyi ki, yaşadıklarını ve hikâyeni hanıma anlattın ve ben buna vakıf oldum.
Rabbulalemin “Ensar”lığımızı daim eylesin.
Türkiye nizamı âlemi kursun ve insanlar mutlu olsun.
Âmin.
Selam ve Sabırla… 25.06.2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?