Çığlık
Veysi ERKEN
“Özgürlük meşaledir. Sönerse her yer karanlık olur”
Çığlıklar, feryatlar, yardım talepleri arşı âlâya yükseliyor. “İyyake nabudu ve iyyake nastain” diyor diller ve gönüller.
Sesleniş vasıta olan insanlaradır.
İnsanlığınızı hatırlayınız.
Bir nefsin haksızca katledilmesine isyan eden
insanlar…
“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede
yer;
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller” biçiminde Akif’in tasvir ettiği
manzarayı görüyor musunuz?
Vicdanınızın sesini duyuyor musunuz? Dininiz, mezhebiniz ve inancınız ne olursa
olsun duyuyor musunuz? Yoksa insanlığınızdan utanıyor musunuz?
Ya
İslam ümmetinin fertleri siz duyuyor musunuz yoksa uyuyor musunuz?
Huuuuu…
Size sesleniyorum. Kendi ifadelerimle değil, size merhum şehit Şeyh Ahmet
Yasin’in duasıyla sesleniyorum. “
Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum! Ben ki kocamış bir
yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek
güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde,
türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim! Tek
isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların
yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar!
Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza
gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah
için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil
teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi
çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden
gelirken! Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış!
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz
şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için
dua etmeye; “Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına
yardım et!” diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor? Yakında bizim büyük
ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: “Bizler
direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!” Ve bizimle birlikte çocuklarımız,
kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön
ümmete yakıt yapacağız! Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi
beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı
onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden
her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!
Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız
bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! “Allah’ım! Sana şikâyette
bulunuyorum…
Sana şikâyette bulunuyorum…
Sana şikâyette bulunuyorum…
Gücümün azlığını,
imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikâyet ediyorum…
Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize
cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı? Allah’ım! Akıtılan kanlar,
dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş
anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına
sana şikâyette bulunuyorum. Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı…
Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı… Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize
yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz”
Size
seslendim Ey insanlar…
Zulme dur demek için fiili ve kavli olarak dua edelim.
Meydanlarda da dua edelim.
Ey Gazze halkı.
Duamız sizinle. Fiili ve kavli şekliyle.
Selam ve Sabırla. 17.01.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?