31 Ağustos 2025 Pazar

Siyonistler BEDEL ödemelidir

Siyonistler BEDEL ödemelidir

Veysi ERKEN Dr.

Siyonist soykırımcılar BEDEL ödemelidir.

Siyonist haçlı katillerine, vahşilerine, işgalcilerine BEDEL ödetilmelidir.

Hak ettikleri cinsten BEDEL ödetilmelidir.

Kısas ise kısas.

Sürgün ise sürgün.

Abluka ise abluka.

Anlayacakları ve hak ettikleri bedel mutlaka ödetilmelidir.

Bu insan olma, ahlaklı kalma ve zalim katillerden hesap sormanın gereğidir.

Sessiz kalanlar, Gazze’ye ve Gazzelilere yardım etmeyenler, bedel ödetmeye çalışmayanlar, kısaca imkânı olup da gayret göstermeyen bütün yöneticiler ve bireyler sorumludur.

 Katillerin ve işgalcilerin ortağıdır.

Dünya Siyonist haçlı sürülerini durdurmak ve kışlaları olan İsrail’i tasfiye etmekle mükelleftir.

Her yol ve yöntemle savaş Siyonistlerin topraklarına taşınmalıdır.

Siyonistlere bedel ödetilmeli ve toprağımız, vatanımız Filistin’den, Aksa’dan, Gazze’den tasfiye edilmelidir, kısas uygulanmalıdır.

Kısasta hayat vardır.

Allah bizleri şu şekilde uyarıyor

 “Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız. Bakara-179”

Verdikleri sözlere sadık kalmayanlara, soykırım ve işgal yapanlara Kısas uygulamak ve BEDEL ödetmek farzdır, şarttır.

“Verdikleri söze nasıl güvenilebilir ki? Şayet size galip gelselerdi, yakınlık bağını da antlaşma hükümlerini de sizin için gözetmezlerdi. Onlar dilleriyle sizi memnun etmeye çalışıyorlar, fakat kalplerinden geçen çok farklı. Zaten onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

Allah’ın âyetlerini basit bir menfaate değiştiler, böylece insanları Allah yolundan engellediler. Bakın, onların yapa geldikleri ne kötü!

Bir mümin hakkında ne yakınlık bağına ne de antlaşma hükümlerine riayet ederler; işte onlar böyle sınır tanımaz kimselerdir.

Ama tövbe ederlerse ve namazlarını kılıp zekâtlarını verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. Bilmek isteyenler için âyetlerimizi ayrıntılarıyla açıklıyoruz.

Şayet antlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozarlar ve dininizi karalamaya kalkışırlarsa, siz de küfrün elebaşçılarıyla vuruşun; çünkü onların yeminleri yok sayılır. (Böyle yaparsanız) belki vazgeçerler.

Yeminlerini bozan, peygamberi sürüp çıkarmaya karar veren ve size karşı saldırıyı ilk başlatan topluluğa karşı savaşmaktan geri mi duracaksınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa asıl çekinmeniz gereken Allah’tır; eğer yürekten inanıyorsanız.

Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, onları rezil rüsvâ etsin, sizi onlara karşı başarılı kılsın, inananların yüreklerine su serpsin, kalplerindeki öfkeyi yatıştırsın. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah bilmekte, hikmetle yönetmektedir.

 

Hâsılı kelam, dünyada, Filistin’de huzuru ve refahı hâkim hale getirmek istiyorsak vahiyle belirlenmiş ilkelere ve zemine dönmek ve Siyonistlere BEDEL ödetmek mecburiyetindeyiz. Kassam her şeye ve yokluğa rağmen Siyonistlere  bedel ödetiyor. “El Kassam tarafından yapılan açıklamada ise Gazze’yi işgal eylemlerinin İsrail’e daha büyük felaketler getireceği hususu vurgulandı. Kassam kanadı ayrıca “Mücahitlerimiz tam teyakkuz hâlinde. Moralimiz yüksek. Hepsi kahramanlık ve fedakârlığın en yüksek seviyesindeler ve düşmana ağır bedeller ödetmeye ant içtiler. Dökülen kanın yegane sorumlusu Netanyahu yönetimidir. Biz düşmanın esirlerini imkânlarımız ölçüsünde korumaya devam edeceğiz. Hepsi mücahitlerimizin yanında ve bizimle aynı ortamı paylaşıyorlar. Herhangi biri ölürse ismini ve resmini paylaşacağız” dedi. https://www.haber7.com/dunya/haber/3559302-isgalci-israil-ordusu-en-buyuk-kaybini-verdi-buyuk-bozgun-yasadi

Rabbulalemin ödettiğinin BEDELLERİ kabul ve makbul eylesin.

Rabbulalemin encamımızı hayretsin ve bizi “kısas”ı anlayarak Siyonistlere BEDEL ödetenlerden eylesin.

Selam ve Sabırla…31.08.2025

30 Ağustos 2025 Cumartesi

Türkiye’de Yerli Görünümlü Gâvurlar Özür Diler mi?

Türkiye’de Yerli Görünümlü Gâvurlar Özür Diler mi?

Veysi ERKEN Dr.

Üniversite yönetimi öğrenciden özür diler mi?

Bu soru Türkiye’deki üniversitelerin yönetimi için geçerli değil. Ülkemizin cari hassasiyetleri(!) sebebiyle ancak “insanı güldürmeyin” denilebilir. Zira bizim ülkemizin kendine has şartları(!) ve dahi hassasiyetleri(!) yüzünden yöneticiler daima haklıdırlar(!). Haksız olduklarında bile haklıdırlar.

Has şartlar ve hassasiyetler olduğu müddetçe yöneticilerin hata yapmaları, öğrencilerden özür dilemeleri ve dahi öğrencilerin özgürlüklerinin tadına varmaları düşünülemez. Maazallah ülke çok zor(!) durumda kalır.

“Ülkenin kendine has şartları ve hassasiyetleri şartları”.

Bu terane ile halk yıllardır uyutulmakta ve ezilmektedir.

Ezilmişlikten elbette öğrenciler de nasibini alacak.

Başka ülkelerde durum nasıldır acaba? İşte Batıcılarımızın hayranı oldukları ama özel hassasiyetler(!) nedeniyle görmezlikten geldikleri Amerika Birleşik Devletlerindeki uygulamalar.

Sıkı durun.

Hadise bir Amerikan Üniversitesinde cereyan ediyor ve yönetim öğrenciden özür diliyor. Ne de olsa kendilerine has şartları ve özel hassasiyetleri yok dimi efendim.

Kendilerine has şartları ve hassasiyetleri olmayan Amerikan üniversitesi yönetimi kendi dini inançlarına mensup olmayan bir başka ifadeyle Müslüman bir öğrenciden özür diliyor.

Haber aynen şöyle: “Amerika Michigan Üniversitesi’ne bağlı Wishtino bölgesindeki Edebiyat Fakültesi’nde Müslüman bir bayan öğrencinin dersini besmele çekerek takdim etmesine engel olan öğretim üyesi ile fakülte yönetimi, yapılan şikâyet üzerine öğrenciden yazılı özür diledi. Müslüman bayan öğrenci, söz konusu fakültede derste bir konuyu takdim ederken besmele çekince, ders hocası öğretim üyesi, öğrenciye ABD’nin bir fakültesinde besmele çekemiyeceğini, Amerikan kültürüne uygun olarak davranmak zorunda olduğunu söyledi. Olayı kişinin inanç hürriyetine baskı şeklinde değerlendiren kız öğrenci, konuyu Amerika İslami İlişkiler Konseyi(CAIR)’ne intikal ettirdi. 4 Ocak günü fakülte yönetimine bir yazı gönderen İslam Konseyi(CAIR), yazıda ABD’nin ‘Din hürriyeti hakkı’ kanununun ön gördüğü, ‘talebeler, imtihan sırasında dua okumalarında hürdürler ve okul yöneticilerinin bu gibi dini faaliyetlere müdahale etmeleri yasaktır’ hükmünü gerekçe göstererek, fakülte yönetiminden, öğretim elemanını kınaması ve idarenin öğrenciden yazılı özür dilemesi talebinde bulundu. Bu dilekçe üzerine Fakülte Dekanı, Müslüman kız öğrenciye, yazılı bir özür belgesi göndererek, öğretim görevlisinin olayı yanlış anladığı açıklamasına yer verdi. Yeni Şafak 25.01.2001.”

Soruyorum Batıcı yöneticilerimize ve medyatörlere. Her fırsatta hayranı olduğunuzu beyan ettiğiniz ülkelerdeki uygulamaları başta üniversitelerimizde olmak üzere bütün kamu hayatında ne zaman uygulayacaksınız ve savunacaksınız.

Sizlerde dinî inancından dolayı örtünen, besmele çeken, namaz kılan öğrencilerden (memurdan, görevlilerden) ve özür dileyecek misiniz?

Tabi ki, bu müspet cevabı olmayan bir soru. Zira zehirleşenlerin düzelme ihtimalleri yoktur. Şöyle diyordu merhum Tahir hocamız “Müslüman tereyağına benzer, bozulunca zehir olur”

İşte ben zehirleşenlerden ve (yerli görünümlü gâvurlardan) bir şey beklemiyorum. Zehirleşenlerin özür beyan etmelerini beklemek ham bir hayaldir.

En doğrusu zehirleşenlerden bir şey beklememek ve onları hayatımızdan çıkarmanın yollarını keşfetmektir.

Selam ve Sabırla... 30.08.2025

Not bu yazı 25.01.2001. tarihinde yayınlanmıştır. Birkaç kelime değişikliği ve ilavesi yapılmıştır.

Yerli Görünümlü Gâvurlar

Yerli Görünümlü Gâvurlar

Veysi ERKEN Dr.

Merhum Kadir Mısıroğu “Bizim yerli gâvurlar, GÂVURDAN daha şedid gâvurdur. Avrupa ile batmaya razıdırlar. İslam ile abad olmaya razı değildirler.” tespitinde bulunmuştu.

Bu tespiti şöyle düzeltmekte fayda vardır diye düşünüyorum.

Yerli görünümlü gâvurlar ve başkalaşıp onlardan olanlar, küfre rücu edenler, münafıklaşanlar daha şedid ve zararlıdırlar.

Gâvurlar ve onlara uyanlar toplaşırlar, toplaştırılırlar ve ülkemize, insanımıza, İslam’a zarar verirler, vermeye çalışırlar.

Yerli görünümlü gâvurlar ve onlara uyanlar toplandıkları ve toplaştırıldıkları yerler bellidir. Partiler, dernekler, sendikalar ve basın-yayın gibi kuruluşlarıdır.

Bunların bir kısmı kötülerin toplandıkları yerler olarak şöhret bulmuştur.

Genel olarak Jön Türk ve İttihatçı zihniyete sahip yerli görünümlü gâvurların toplandıkları yerler ülkemize, milletimize ve İslam’a hep zarar verme yerleri olmuş ve olmaya devam etmektedir.

Üzülerek belirtmeliyim ki, dün ilke ve ülkü sahibi olduğunu düşündüğümüz, zannettiğimiz, bildiğimiz pek çok kişi-ülkücü, akıncı, mücahit,-darül nedve- anlayışına sahip olan günümüzün yerli görünümlü gâvurları Ebucehillere doğru koşmaya ve zehirleşmeye başlamış ve zehire dönüşmüştür.

Geçmişte belki iyi idiler ama günümüze baktığımızda darül nedvenin elemanlarına dönüştüklerini, münafıklaştıklarını, inançlarını terk ettiklerini, zehire dönüşerek etrafı zehirlemeye başladıklarını görüyoruz.

Maalesef Ebucehil denilen Ömer bin Hişam zihniyetinde olanların davetine icabet ettiler, küfre saplandılar, münafıklaştılar.

Metamorfoz, istihale geçirdiler.

Başkalaştılar.

Doğru yoldan çıkarak sapık yollara saptılar. Ülkemizi zehirlemeye başladılar.

Sonuçta dün savunduklarının tersini yapmaya ve yaşamaya başladılar.

Şan, şöhret, makam, mevkii, para, pul veya başka sebeplerle darul nedveye yöneldiler.

Belki yıllardır görevliydiler içimizde.

Belki önceden de münafık idiler.

Kısaca istihale geçirip ilkesiz ve ülküsüzleşenler darül nedvenin çağırıcısı Ebucehil’in zihniyetinin, gayesinin temel savunucuları ve yöntemlerinin esas uygulayıcıları oldular.

Siyonist haçlı zihniyetinin elemanları gibi konuşmaya, yazmaya ve darul nedveyi savunmaya başladılar.

Darul nedvenin iltisaklıları haline dönüşen bu tiplerin kimi baş kimi. ... danışmanı oldu.

Makam veya para için bu kadar başkalaşım fazla değil mi diye soranlara merhum Tahir Silahtaroğlunun öğrettiği darb-ı mesel ile cevap veriyorum.

“Müslüman tereyağı gibidir, bozulursa zehir olur.”

Bunlar zehirleşenlerdir.

Artık toplanma ve istişare yerleri günümüzün dar’un- nedveleridir.

Hatta zehirleşenler, darül nedvenin eskiliği ve pisliğiyle övünmeye başladılar.

Türkiye'nin Darul nedvesini bilenler bilir. Bilmeyenler öğrensin.

10 yılda Osmanlıyı darmadağın eden İttihatçı kafalıların toplandıkları yerler günümüzün Dar’un Nedveleridir.

Niyet kötü olunca akıbet de kötü oluyor.

Düşünceleri, ilkeleri ve eylemleri halka hep yabancıdır ve yıkıcıdır ve yerli görünümlü gâvurcadır.

Siyonist uşağı, Gazze’nin, Gazzelilerin, Uygurların düşmanıdırlar.

Türkiye’ye ve İslam’a muhaliftirler.

Ve onlara katılanlar başkalaşan, onlara uyanlar da Türkiye muhalifi oldular.

Unutulmamalıdır ki, mel’un zihniyete yaklaşanlar onlarla benzer, aynileşir ve şerleşir, GÂVURLAŞIR ve zehire dönüşür.

"Anlayana sivrisinek saz, Anlamayana davul zurna az"

Selâm ve sabırla... 30.08.2025

 

29 Ağustos 2025 Cuma

Manevi Çelik Kubbe’yi İnşa Farzdır

Manevi Çelik Kubbe’yi İnşa Farzdır

Veysi ERKEN Dr.

 

Gök vatan’da “ÇELİK KUBBE” inşa edilmiş ve vatanımız muhafaza altına alınmış.

Bu gelişmelere sevinmeyen, desteklemeyen alçak ve haindir.

Bu ülkemiz ve bütün mazlum coğrafyalar için önemli bir safhadır.

Çelik kubbenin devreye alınması önemlidir ve bunun kadar, hatta daha önemlisi “manevi çelik kubbe”nin inşa edilmesidir.

Bilindiği üzere “şehirler imar edilirken, teknolojiler geliştirilirken nesiller ihmal edilirse, ihmal edilen nesiller imar edilen şehirleri ve teknolojileri imha eder.”

Bunun örnekleri çoktur.

Vecihi Hürkuş, Şakir Zümre, Nuri Killigil, Nuri Demirağ, Necmettin Erbakan’ın geliştirdiklerini yerli ve İslami olarak yetişmeyen, yetiştirilmeye, içimize yerleştirilmişler tarafından imha edildiğini asla unutmamak lazımdır.

Günümüzde de manevi/İslamî anlamda çelik kubbe unsuru olarak yetiştirilmeyenler Selçuk Bayraktarları imhaya çalışıyorlar.

Bunun için diyoruz ki, “manevî/ İslamî Çelik Kubbe”nin inşası farzdır.

Herkesin malumudur.

Ülkemizde zihinler işgal edilmiş, gönüllü kölelik artmıştır. Maalesef her gün çoğaldıkça çoğalmaktadır.

Zihinler işgal edilip kültürel soykırım gerçekleşince Müslüman dediklerimizin ekseriyeti “Allah’a inanıyor, Allah yokmuş gibi yaşıyor” derekesine düşüyor. Tabii ki, bu derekeye düşme sebeplerinden birisi ve en önemlisi “para alan emir alır” kaidesi gereğince yaşayan “kanaat önderleri(!), “satılmış gazeteciler”, “ilim adamı sıfatlı akademisyenler”, “siyasi liderler” vs. gelir.

Hakikatte bunların hepsi toplumun eğitiminde, yönlendirilmesinde ve yönetilmesinde etkili kesimlerdir.

“Okullarda Ana damarı, Aort Damarı, Kılcal Damarları öğretmişler Fakat AR DAMARINI öğretmemişler” diye bir ifade duydum.

Maalesef eğitim sistemimizin AR DAMARI ile ilgili kısmı olan TERBİYE alanında yapılması, öğretilmesi gerekenler değil, tam tersine olan toplumda ahlakı, iffeti, namusu ortadan kaldırıcı fiiller, davranışlar, tutumlar ve tavırlar öğretilmektedir.

MANEVİ ÇELİK KUBBEMİZ yıkılmaktadır.

AR DAMARI terbiyenin konusudur ve MANEVİ ÇELİK KUBBE ile korunmak mecburiyetindedir.

Eğitim sistemi malum üzere iki kanatlıdır.

Terbiye

Talim.

Bu iki kanattan birisi veya ikisi ihmal edilirse yıllar boşa harcanmış olur.

TALİM boyutuna önem verilip TERBİYE boyutu ihmal edilirse canavarlaşmış kişiler yetiştirilebilir. TERBİYE boyutu tek başına esas kabul edilirse BECERİKSİZ, maharetsiz bireyler yetiştirilmiş olur.

Demek ki, sistemde iki kanat işlemelidir ki, eğitim sistemimiz uçuşa geçebilsin.

Bunun için eğitimin talim boyutu terbiye ile manevi çelik kubbe ile korunması şarttır, farzdır.

Maalesef kendilerini sistemin sahibi olarak gören AZGIN AZINLIK sürekli engeller çıkarıyor, manevi çelik kubbemizi çökertiyor, nesiller heba olmaya devam ediyor.

Bu konuda kararlı, cesur ve doğru adımlar atmak şarttır, gereklidir, manevi çelik kubbemizi inşa etmek farzdır.

Doğru adım, manevi çelik kubbenin inşa edilmesi çocuklarımıza İslam ahlak, namus, iffet anlayışını öğretmek, anlatmak ve yaşatmakla mümkündür.

Başka bir seçenek ve tercih yoktur.

Bir asrı geçkin zamandır eğitim sistemi denilen yapıda İSLAM’A yer verilmemiş, nesiller mahvedilmiş, manevi çelik kubbemiz çökertilmiştir.

Doğru olanlar, ülkesini sevenler  “imalat hatası” durumunda olanlardır.

Vatan, millet, İslam, iman aşkı ile yanıp tutuşanlar, ahlaklı, iffetli ve namuslu kalanlar, kalmaya çalışanlar, manevi çelik kubbesini inşa ederler  “imalat hatası” sonucu olanlardır.

Onun içindir ki “Okullarda Ana damarı, Aort Damarı, Kılcal Damarları öğretmişler, fakat AR DAMARINI öğretmemişler” ifadesi doğru bir ifadedir ve gereği yapılmalıdır.

Terbiye ile ar damarı konusu olan nitelikler behemehâl insanımıza, çocuklarımıza, gençlerimize öğretilmeli, anlatılmalı ve yaşatılmalıdır.

Manevi çelik kubbemiz inşa edilmelidir.

Felahımız, kurtuluşumuz ancak bu şekilde gerçekleşir.

Aksi takdirde ülkesini yabancılara, Siyonistlere, ahlaksızlara şikâyet eden, ülkesini satmaya çalışan, hırsızlığı, yolsuzluğu, rüşveti savunan, tecavüze uğrayan ve tecavüz eden tipler çoğalır.

Mevcut yapı da görüldüğü gibidir.

Maalesef yerli, milli ve İslami olanı reddeden, ahlaksızlığını aleni bir şekilde yaşayan, iffetsiz ve namussuzluğu yaşayış tarzı edinenler çoktur.

Ve bunlar toplumu çürütmeye, manevi kubbemizi çökertmeye devam ediyorlar.

Hani derler ya.

“Bir çürük elma sepetteki bütün elmaları çürütür.”

Maalesef bu haldeyiz.

AR DAMARIMIZ çatladı, Manevi çelik kubbemiz tamamen yıkılmak üzeredir.

Tamir ve tadil şarttır.

Aksi takdirde yıkılmak ve yok olmak kaçınılmazdır.

Selam ve Sabırla… 29.09.2025

Olimpos Dağı'nın çocukları

Olimpos Dağı'nın çocukları

Veysi ERKEN Dr.

Merhum Cemil Meriç "Olimpos Dağı'nın çocukları Hira Dağı'nın evlatlarını asla kabul etmeyecektir" diyordu.

Evet.

Olimpos dağının çocukları “Kabil” ruhlu olup şeytanın adımlarını takip edenlerin zihniyetine sahiptir ve asla Hira Dağının evlatlarını kabul etmemektedir.

Şeytanın insan görünümlü halidir olimpos dağının çocukları.

Yakmaktan, sömürmekten, yıkmaktan, soykırımdan, vahşetten, katliamdan başka niyetleri, gayeleri ve hedefleri yoktur.

Bolca uşak devşirirler ve kendilerine benzetirler.

Gazze bunun son misallerinden biridir.

Olimpos dağının çocukları topyekûn imha hareketine girmiş, soykırım ve vahşetlerini sergilemekte ve 2 Milyar Müslüman’ın yaşadığı bir dünyada Gazzelilerin imhası seyredilmektedir.

Dünya olimpos dağının Siyonist haçlılarına köle olmuş vaziyettedir.

Allah “Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? Nisâ-75” buyrulduğu halde 2 Milyar var olduğu söylenen Müslümanlardan, liderlerinden, ordularından ses seda yok.

Köleler gibi sessiz vaziyette.

Bu tablo şunu gösteriyor Gazzeliler diri Vicdanını, ahlakını ve her şeyini kaybetmişler ölü, köle vaziyette.

Hâsılı kelam.

İnsan olan, Müslüman olan şunu idrak ettiği takdirde zafer müyesser olacaktır.

Olimposun Siyonist zihniyetli çocukları asla Hira'nın evlatlarını, insan olanları kabullenmeyeceklerdir.

Tedbirler ve tahkimler buna göre yapılmalı ve insanlara Cihad şuuru kazandırılmalı iyilik konuşunda yardımlaşılmalı ve yarışılmalıdır.

Ayetlerde “Her milletin yöneldiği bir kıblesi vardır. Siz hep hayırlı işler yapmada birbirinizle yarışın! Nerede olursanız olun, Allah hepinizi huzurunda bir araya getirecektir. Çünkü Allah’ın her şeye gücü yeter. Bakara-148”

Ve.

“İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Mâide-2” buyrulur.

Olimpos dağını çocuklarından ancak bu şekilde kurtulmak mümkün olur.

Selam ve Sabırla…29.08.2025

28 Ağustos 2025 Perşembe

Gazze, Filistin Benim Meselem

Gazze, Filistin Benim Meselem

Veysi ERKEN Dr.

Filistin diye bir davam yok diyen Moiz’in torunlarına, milli görüşçü görünümlü sahtekârlara, nurcu maskeli fetöit Siyonist uşaklarına merhum Muhsin Yazıcıoğlu şöyle cevap vermişti. Filistin benim davamdır ve “Nerede bir mazlum varsa bizim yüreğimizin orada atması gerekir." 02.08.2002 https://www.youtube.com/shorts/e1bF1hD7xsQ

Evet.

“Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? Enbiyâ-10” ayetinde belirtildiği gibi Kur’an-ı kerimi hayatımızın ilkeleri olarak kabul ettik ve Gazze’yi, Gazzelileri ve bütün mazlumları dava edindik, edinmeye devam ediyoruz.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşlarının yürekleri, kalpleri, gönülleri nerede bir mazlum varsa orada atmaktadır.

Yolunu şaşırmışlara, Moiz’in torunlarını yoldaş edinenlere, müteahhitliğe evirilenlere, takiye kılıklı fetöitlere rağmen ülkümüz, davamız “İ’layı Kelimetullah için Nizam-ı âlem” olmaya devam edecektir ve bu ülkü doğrultusunda Gazze bizim davamız olmaya devam edecektir biiznillah.

İman etmişler zalimlere meyletmez. İnanıyoruz ki, zulüm zalimlere yönelenleri, mazlumlara sahip çıkmayanları, yardım etmeyenleri de yakar. Ayette Sakın zâlimlere meyletmeyin; yoksa onları saracak ateş size de dokunur. Aslında sizin Allah’tan başka hiçbir dostunuz, yardımcınız ve sizi sahiplenecek hiçbir güç yoktur. Öyleyse O’ndan başka bir dost aramayın; aksi halde O’nun yardımından da mahrum kalırsınız. Hûd-113” buyrulur.

Bizler zalimlere meyletmeyeceğiz ve mazlumları, Gazzelileri davamız olarak görmeye devam edeceğiz, yüreğimiz onlarla beraber atacak ve doğrularla yol arkadaşlığımızı sürdüreceğiz.

Ayette Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve sadıklarla (doğrularla) beraber olun. Tevbe-119 denilir.

Hâsılı kelam.

Gazze, Filistin ve bütün mazlum coğrafyalar bizim meselemizdir.

Selam ve Sabırla… 28.08.2025

 

 

Helak Edilen ve Edilecek Ülkeler

Helak Edilen ve Edilecek Ülkeler

Veysi ERKEN Dr.

Allah bir kişiye veya halka zulmetmez, tezekkür, tefekkür, tedebbür, teakkul etsinler, zikretsinler diye öncelikle kitap indirmiştir. Son kitap Kur’an-ı Kerimdir.

Kitaptan nasibini almayıp kendilerine zulmetmeye başlayan kavimler ülkeleriyle birlikte helak olmayı hak ederler.

Ayetlerde “Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? Biz, halkı zulme sapmış nice ülkeyi yerle bir ettik, arkasından da başka topluluklar vücuda getirdik. Azabımızı hissettiklerinde bakarsın ki yerlerinden kaçıyorlar.  “Kaçmayın! İçinde bulunduğunuz refaha ve yurtlarınıza dönün; herhalde sorgulanacaksınız!” (dendiğinde);  “Vay başımıza gelenlere! Gerçekten biz zalim insanlarmışız!” derler. Biz kendilerini biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu yakınmaları sürüp gider. Enbiyâ, 10-15

Ayetler şu şekilde tefsir edilmektedir. Öğüt” diye çevirdiğimiz zikir kelimesi, “şan, şeref, uyarı, vaad ve tehdit, din konusunda gerekli olan şeylerin açıklaması (Râzî, XXII, 145); kişinin elde ettiği bilgiyi zihinde koruma kabiliyeti, bir şeyin zihinde tutulması, hatırlatıcı, hatırlama, hâtıra, akılda tutulması gereken her şey” anlamlarına da gelmektedir (bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “zkr” md.). İnsanlara indirilen kitaptan maksat da Kur’an’dır. Allah Teâlâ insanların şeref ve şanını koruyup yücelten, onları uyaran, öğüt veren ve dinleri konusunda gerekli açıklamaları yapan bir kitap indirdiğini belirtmiş ve insanların kitabı okuyup akıllarını da kullandıkları takdirde bu nimetlere kavuşacaklarına işaret etmiştir. Âyet aynı zamanda Hz. Peygamber’den mûcize isteyen müşriklere de cevap teşkil etmektedir; yani şöyle denmiş olmaktadır: Peygamber size bu özellikleri taşıyan bir kitap getirmiştir, bu sizin için yeterli değil mi ki başka mûcize istiyorsunuz? Allah Teâlâ, sahip oldukları maddî imkânlara aldanarak şımaran, azgınlaşan ve günahlara boğulan toplumların başlarına gelen felâketleri hatırlatarak Hz. Peygamber’i yalancılık ve sihirbazlıkla itham eden müşrikleri uyarmaya devam etmektedir. ….Yüce Allah, geçmişteki insanların haksızlık ve azgınlıkları sebebiyle helâk edildiklerini, böylece tarih sahnesinden silinip gittiklerini anlatmak suretiyle yeni nesillerin bundan ders almalarını istemektedir. Öncekiler sahip oldukları imkânları kullanarak başlarına gelen felâketlerden kaçıp kurtulmak istedikleri halde nasıl kurtulamamışlar; haksızlıklarını itiraf etmekten, kendilerini kınamaktan başka çare bulamamışlarsa sonrakilerin de haksızlık ve azgınlık göstermeleri halinde aynı sonuçla karşılaşacaklarına işaret edilmektedir. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Enbiy%C3%A2-suresi/2493/10-ayet-tefsiri

Ayetler açıktır.

Azgınlaşmış soykırımcı Siyonist haçlı taifesi ve onun zulmüne sessiz kalanlar, Gaze’ye, Gazzelilere ve gücü yettiği halde mazlumlara yardım etmeyen, onlar için cihad etmeyen topluluklar ülkeleriyle beraber helak olacaklardır. Azabı hissettiklerinde her şeylerini bırakarak kaçmaya çalışacaklar ama kötü akıbetten kurtulamayacaklar.

Hâsılı kelam Siyonist haçlı zihniyetinin uşaklığını yapan zalim topluluklar Siyonistlerle beraber sonlarını hazırlamakla meşguller.

Selam ve Sabırla… 28.08.2025

27 Ağustos 2025 Çarşamba

Yüz DELİK Daha Açıldı

Yüz DELİK Daha Açıldı

Veysi ERKEN Dr.

Sendikalar toplu görüşmelere katılarak az gelirli memur ve emeklinin gelir yelpazesinde yüz DELİK daha açılmasına sebep oldu ve bunu Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kemal-i afiyetle tasdik etti.

Özetle Sendikalar, akademisyenler, işveren konumundaki geliri yüksek olanlar huzur-u kalp ile yeni deliklerin açılmasına, deliklerin çoğalmasına ve gelir makasının katlanarak açılmasına karar verdiler.

Kayıp yıllara 2026 ve 2027 de eklenmiş oldu.

Laf olsun diye sendikalar ile işveren konumunda olan hükümet arasında yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanmadığı için Kamu Görevlileri Hakem Kurulu devreye girmiş ve yüz DELİK daha açmıştır.

Mazeret âl-i menfaat ve ülkenin ekonomik şartlar.

Tabii ki, bürokratlar, zenginler, geliri yüz binlerle, milyonlarla ifade edilenler için ülkenin âl-i menfaati söz konusu olmaz, olmamamıdır.

Sayın Başkan.

Hal ve gidiş iyi değildir.

Bürokrasi ve yönetim kademelerinde yer alanların ekseriyeti halkı küstürmek ve bezdirmekle meşgul.

Halkı küstürerek hem iktidarınıza hem de ülkeye zarar vermekle meşguller.

Son toplu görüşmeler, yapılan artışlar bunun göstergesidir.

Kapılarını sıkıca halka kapatan, sırça köşklerinde yaşayan, makam arabalarında çalım satarak kurulan, israf ve debdebe içinde yaşayan yönetici ve bürokrat artmaktadır.

Kısaca Bürokratların, makam araçlarından inmeyenlerin sayesinde 2026 ve 2027 yıllarında da az gelirlilerin ezilmişliği devam edecek, gelirler arasındaki makas daha da açılacaktır.

Velhasıl “altta kalanın canı çıksın” ilkesini edinen Kapitalist dininin müntesipleri haline dönüşenler, sizin iktidarınızın yıkılmasına çalışanlar bayram etmeye devam edecek ve ülke daha fazla kargaşaya sürüklenebilecektir.

Allah sonumuzu ve encamımızı hayr eylesin diye dua etmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.

Son olarak.

Sayın Başkan biliniz ki âl-i menfaat teraneleri ve ekonomik durum bahanesiyle bürokrasi ve yöneticiler ülkeyi felakete sürüklemekle meşguldür.

Selam ve Sabırla… 27.08.2025

Kılıç Kınından Çıkmalıdır

Kılıç Kınından Çıkmalıdır

Veysi ERKEN Dr.

Erdoğan “Kıblesini şaşıranlar ise kaybedecektir. Kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama yer kalmaz" dedi” https://www.youtube.com/watch?v=7-EZaUm7AI0

Siyonist haçlı zihniyetinin katilleri, vahşileri, soykırımcıları, insan görünümlü şeytanları, uşakları ve işbirlikçileri kıblelerini çoktan şaşırmışlardır.

Vahşetten başka fiilleri ve eylemleri yoktur ve olamaz.

Çünkü bunlar şeytandırlar.

Bunun için “Kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama yer kalmaz” denileceğine kılıç kınından çıkarılmalı, çıktı denilmeli ve gereği yapılmalıdır.

Evet.

İslam’ın kılıçları çıkmaya, sahaya inmeye ve siyonizmi tasfiyeye hazırdır.

Yeter ki, mazlumların, mağdurların yanında SAF tutulmasına karar verilsin, “Düşman seni yemeden, sen düşmanı ye” ilkesinin gereği yapılsın.

Yeter ki kılıçlar kınından çıksın ve ayette “Bilin ki Allah kendi yolunda sağlam örülmüş bir duvar gibi kenetlenmiş saflar halinde çarpışanları sever. Saff-4” belirtildiği gibi davranılsın.

Bilindiği üzere “Düşman seni yemeden, sen düşmanı ye” diye meşhur bir söz vardır. Siyonist haçlı zihniyeti başta Türkiye olmak üzere bütün İslam ve mazlum coğrafyaları parçalayarak, yiyerek yutmak istiyor. Artık planlarını da gizlemiyorlar. Onun için Türkiye yenilmek istemiyorsa düşmanlarını yemek için planlar yapmalıdır. Bunun için kelam ve kaleme gerek kalmadı kılıçlar kınından çıkmalıdır.

Evet, plan budur. Kılıçlar kınından çıkmalı ve engellenmeli, Siyonistler tasfiye edilmelidir.

Esasında Siyonist haçlı zihniyeti tarihi süreç içinde daim olarak insan, insanlık ve Müslüman düşmanı olmuş ve İnsanı, insanlığı yok etmeye çalışmıştır ve çalışmaya devam etmektedir. Bunun için kılıçlar kınından çıkarılmalıdır.

Bu gerçek kabul edildiği ve gereği yapılmaya çalışıldığı, kılıçlar kınından çıkarıldığı takdirde Siyonistlere karşı zafer söz konusu olur. Aksi takdirde sırtlan, köpek, çakal ve kurt mesabesinde olan Siyonist haçlı zihniyeti Kuzu olarak gördüğünü yemeye devam edecektir. Sıranın Türkiye’ye geldiğini söylemeye devam edecektir.

Hani bir fıkra anlatılır. Suyun kaynağından su içmekte olan kurt, suyun gidiş istikametinden su içmeye çalışan Kuzu’ya suyumu bulandırdın diye seslenmiş.

Kuzu Kurt’a yahu sen kaynağından ben ise akış yönünden su içiyorum suyunu nasıl bulandırıyorum diye sorunca, Kurt’un cevabı sus seni yiyeceğim onun için suyumu bulandırıyorsun diyorum.

Aynı hesap.

Siyonist haçlı zihniyeti İslam dünyasını, mazlum coğrafyaları, insanları ve insanlığı yemeye çalıştığı için her yere saldırıyor, Gazzelileri, Filistinlileri boğmaya çalışıyor ve Gazzelilere yardım etmeye çalışanları,  bütün dünyayı yutma gayretini, planlarını sürdürüyor.

Bu planı yapanları tasfiye için KILIÇLAR kınından çıkarılmalıdır.

Bizler cihad şuuruna sahip olur, planlarımızı ona göre yapar ve KILIÇLARI KININDAN çıkarırsak “nasrun minellah ve fethun karib” ayetinin hükmü gerçekleşecek, düşmanımızı, insan düşmanı Siyonist zihniyeti tasfiye edebileceğiz biiznillah.

Yeter ki kelam ve kalem bitmiş KILIÇLAR kınlarından çıkmıştır denilebilsin.

Selam ve Sabırla…27.08.2025

 

26 Ağustos 2025 Salı

Temyiz Kabiliyetine Sahip Olmak Bir İmtiyazdır

Temyiz Kabiliyetine Sahip Olmak Bir İmtiyazdır

Veysi ERKEN Dr.

“Nefs”i düzenleyen, şekil veren, kabiliyetlerle donatan Allah’tır. “Nefse ve ona düzen verene; Ona kötü ve iyi olma yeteneklerini yerleştirene ki, Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere boğan da ziyan etmiştir. Şems, 7-10” izah edildiği gibi insan nefsini kötülüklere boğabilir.

Şeytanların yolundan gidenlerin durumu bellidir. Nefislerini kötülüğe boğarak hem cinsleriyle birlikte her şeyi tahrip etmektedirler.

Tahribe yönelmemek için akıl sahibi olmak ve bunu yerinde kullanabilmek gerekir. Ayette Allah katında canlıların en aşağı derecede olanları, sağır, dilsiz ve akıllarını kullanamayan, düşünemez olanlarıdır. Enfal-22.

Aklı kullanabilme temyiz kabiliyetini gerektirir.

“Ey iman edenler! Allah’a saygıda kusur etmezseniz, takva sahibi olursanız O size bir temyiz kabiliyeti verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir. Enfâl-29”

Ayette ifade edildiği gibi Allah, temyiz kabiliyetini takva sahiplerine verir. Temyiz kabiliyetine haiz olmayanlar şeytanların oyuncağı olur ve canlıların en kötüsü durumuna düşer, münafıklaşır ve cehennemin dibine yuvarlanır.

Ayette “Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar; artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. Nisâ-145” buyrulmaktadır.

Rabbulalemin bizlere TEMYİZ kabiliyetini ihsan eylesin ve bizleri cehennemden muhafaza etsin duasıyla.

Selam ve Sabırla… 26.08.2025

Gazze, Gırnata Olmak Üzeredir

Gazze, Gırnata Olmak Üzeredir

Veysi ERKEN Dr.

Gırnata’yı, Endülüs’ü, İnka’ları, Aztek’leri, Maya’ları, Türkistan’ı hatırlayanımız var mı?

Bunların hepsi Siyonist haçlı zihniyeti ve uşaklarının yıktığı, yaktığı ve yok ettiği medeniyetlerdir, şehirlerdir,  coğrafyalardır.

Tapınak şövalyelerinin oluşumundan beri batı/batıl zihniyet insanlığı yok etmekle, şehirleri yağmalamak, tahrip etmek, insanları katletmek ve soykırımları icra ile meşguldür ve emelleri hiç değişmemiştir.

Günümüzde Gazze bunun örneklerinden biridir ve tamamen yok edilmek üzeredir.

Dar alana sıkıştırılmış mazlumlar tamamen yok edilmek üzeredir, şehir yerle yeksan edilmiştir.

Alpaslanların, Şeyh Şamillerin, Kılıçaslanların, Nureddinlerin, Selahaddinlerin, Fatihlerin, Yavuzların torunları buna müsaade etmemelidir.

Soykırımı durdurmakla mükelleftir.

Söz bitmiştir, bıçak kemiği kesmiştir.

Siyonist haçlı zihniyetini durdurmalı ve tasfiye etmelidir.

Siyonist haçlı zihniyetini ve kışlaları olan İsrail’i tasfiyeye çalışmayan her yönetici sorumludur ve zalimlerin kuklasıdır.

İnsanlığın kurtuluşu, huzuru ve refahı siyonistlerin tasfiyesine bağlıdır.

Gazze'nin, insanlığın felahı ve Gazze’nin Gırnata’ya tamamen dönüşmemesi için harekete geçmek her Müslüman’ın, yöneticinin ve insanın görevidir.

Farzdır.

Biliyoruz Gazze’nin etrafındaki ülkelerin yöneticileri satılmıştır.

Mısır, Ürdün, Filistin, Suudi Arabistan’ın yöneticileri birer satılmış kukladır.

Müslümanlar bu kuklalardan da kurtulmakla mükelleftir.

Türkiye, insanlığın azaldığı, Gazze’nin özgürlüğü için öncü olmak ve İslam birliğine baş olmakla mükelleftir.

Bu İslami ve insani bir sorumluluktur.

Gazze’nin Gırnatalaşmaması için acilen harekete geçmek gerekir, şarttır farzdır.

Allah vazifelerini yapan kavimleri, milletleri, ülkeleri destekler.

Görevini ifa etmeyenlerin yerine başkalarını getirir.

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. Kalplerinde hastalık bulunanların “Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların dostluklarını kazanmaya çalıştıklarını görürsün. Belki de Allah müminlere katından bir fetih veya başka bir başarı getirir de onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar. İman edenler de “Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah’a yemin edenler bunlar mıydı?” derler. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiş, sonuçta hüsrana uğramışlardır. Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir. Mâide 51-54

Bin yıldır görevini yerine getirmeyen kavimlerin yerine milletimiz seçilmiş ve İslam’ın bayraktarlığını, sancaktarlığını yerine getirmiştir.

Bu görevi bugün de ifa etmekle mükelleftir.

Yoksa yerine başkası getirilir.

Milletimiz İslam birliğinin başı olarak Gazze’nin Gırnatalaştırılmasını engellemek, Siyonist haçlı katillerinin cezalarını kesmek ve onları tasfiye etmekle mükelleftir.

Gazze, Filistin, Türkistan, Urumçi, Kaşgar vatanımızdır.

Vatanımıza sahip çıkmak ve korumak vazifemizdir.

Selam ve Sabırla… 26.08.2025

Münafıkları/ Fasıkları/ Müfsitleri Boykot

Münafıkları/ Fasıkları/ Müfsitleri Boykot

Veysi ERKEN Dr.

Cenaze namazını kılmama ve kıldırmama bir cihadtır, boykottur.
İnsanımıza/İslam’a/ Müslümanlara hakaret ve tezyif alabildiğine devam ederken cılız da olsa bir ses geldi.

Falan ahlaksız, edepsiz, şerefsiz, namussuz, İslam ve insan düşmanı “adem”lerin cenaze namazını kılmayacağız ve kıldırmayacağız.

Bu tepkiyi duyunca ne kadar sevindiğimi tahmin edemezsiniz.

Bu tür tepkilerde/boykotta geç kalınmıştır. Umulur ki,  boykot daim olur.
Çölün suya hasreti gibi münafıkları, İslam düşmanlarını boykot etmeye, onlara tepki göstermeye ve fiili dualara hasret kaldık.
Bu ses cılız kalmamalı ve tepki sadece cenaze namazı ile sınırlandırılmamalı.

Boykot her yönü ve şekliyle olmalıdır.

Zira şimdiki mahut ahlaksız zevat geçmişin münafıklarından daha berbatlaşmışlardır.
Bilinen bir hadiseyi tekrarlamakta fayda vardır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde yaşayan Abdullah b. Ubey  Selul ön saflarda namaz kıldığı halde Müslümanları tahkir ve tezyifte ileri giden bir “adem”dir.

Bu zat tıpkı bugün sıkıştıklarında biz de Müslüman’ız diyenler gibi kendisinin Müslüman olduğunu ileri sürmekle beraber Müslümanlara eziyet etmekten ve iftira etmekte geri kalmamakta idi.
Abdullah b. Ubey’in vasiyeti üzerine Hz. Peygamber namazını kıldırır.
Bu hadise üzerine vahyedilen bir ayette bu tip insanların cenaze namazının kılınmaması emredilir.
“Bir daha onlardan ölen kimsenin cenaze namazını asla kılma ve sakın mezar başında da bulunma: Çünkü onlar Allah’ı ve elçisini inkâra yeltendiler ve bu günah içinde öldüler.” Tevbe 84
Ayet gayet açıktır.
Ayet inanan herkesi, her Müslüman’ı ikaz etmektedir.
Müslüman’a eziyet eden, münafık tavır sergileyen herkesin boykot edilmesini emretmektedir.
Hayatımızın tanziminde vahiy esas olmuş olsa bugün bu zillete duçar olmayız.

Siyonistleşmiş münafıkları tasfiye ederiz.
İşte sivil toplum kuruluşu olan bir sendikanın tepkisini bu açıdan anlamlı buluyor ve destekliyorum.
Ümidimiz ve dileğimiz yıllardır muhtelif adlarla sürdürülmekte olan baskı, zulüm, işkencenin bu tür boykotlarla sona erdirilmesidir.
Unutulmamalıdır ki, bu ülkenin asli sahipleri en az kendisini ezmeye çalışan sabatayist çete kadar cesur, kararlı ve inançlı olmak mecburiyetindedir.

Müslüman cesur, kararlı ve cihad ehli olmakla mükelleftir. Bu nitelikler, hasletler olmazsa ezilme ve münafık sabetayistlerin hâkimiyeti devam eder.
Bilinmelidir ki, sabatayist çetenin mantığı siyonistçedir. Yumruğu vurur sonra döner dayak yediğini söyler.
Artık bu mantığı çözmek ve oyunu boykotlarla bozmak gerekir.
Cenaze namazı tepkisi umarım ki, başlangıç olur ve dalga dalga bütün alanlara yayılır.
Ömrüm boyunca yapmakta olduğum bir boykotu gündeme taşıyan sendika yöneticilerini tebrik ediyorum. Temennim bu konunun soğumasını ve gündemden düşmesini engellemeleridir.
Konunun diri tutulması her Müslüman’ın görevidir.
Ey inananlar topluluğu gevşemeyiniz, gevşemezseniz zafer bizimdir. Bu ilahi bir taahhüttür.
Cemadat değil de cemaat iseniz?
Buyurunuz münafıklıkta ve zalimlikte Abdullah b. Ubey’i kat be kat geçen “adem”lerin cenaze namazını kılmamaya.
Sadece cenaze namazlarını, taziyelerini değil her şeylerini boykot etmeye.
Var mısınız?
06.10.2003.
Se
lam ve Sabırla... 26.08.2025 Ufak tefek değişiklik yapılmıştır.