Huzur İslam’dadır
Veysi ERKEN
İnsanlar “huzur” ve “mutluluk”
arıyor.
Peki, bulabiliyorlar mı?
Bu soruyu cevaplandırmak kolay
değildir.
Zira insanların fıtratlarında “Habil”lik ve “Kabil”lik vardır.
Şakileleri buna göre oluşur.
İnsanın huzur bulması inanma ve
inandığını yaşamasına bağlıdır.
Tabii ki, burada kastedilen “İslam”dır.
Vahyedilendir.
Eğer Müslüman'ım diyenler dinlerini
asli ve yegâne kaynak olan “kitap”
ve onun uygulaması olan “sünnet”e
göre yaşarlarsa iki cihanda da huzuru ve mutluluğu bulurlar.
Cenabı Allah “Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler
olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti.
İşte bu dosdoğru dindir. Beyyine 5” vahyini insanlara tebliğ ve beyan
ederken, Müslüman’ım diyenlerin ekseriyeti “din”i
cenabı Allah’a has kılmıyor.
Has kılmadığı gibi yorum yaparken İslam’ı
direk suçluyor.
Esasında her Müslüman dinini Kur’an'dan öğrenmek durumundadır. Zira Kur’an
bilinsin, anlaşılsın ve yaşansın diye vahyedilmiştir.
Huzuru bulamayanlar bilerek veya bilmeyerek
İslam’ı başka yerde arayanlardır.
İslami anlamda mümin hayatını cenabı
Allah’ın vahyi ile şekillendirmeye çalışır ve kalbi onun zikriyle titrer ve
huzur bulur. “Müminler ancak o
kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun ayetleri
kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece
Rablerine tevekkül ederler. Enfal-2” Kurbandan bihaber İslam’ı yaşamak
isteyenlerin kalpleri ürpermediği gibi “tevekkül”ü başkalarına nispet ederler.
Bu durumda olanların ekseriyeti
yaptıklarının farkında değillerdir. Dini Allah’a has kılmadıkları için
inançlarını “beşer”in davranışlarına
göre şekillendirirler.
Hâlbuki “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp
bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize
düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti
sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında
idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık
bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Ali İmran 103” ayetinde belirtildiği
gibi sımsıkı sarılacağımız “Kur’an”dır.
Hayatımızı vahyedilen doğrultusunda
tanzimle mükellefiz. Falanın uygulaması, feşmekanın görüşü bizi mutlak anlamda
bağlamaz.
Âlimden ve ilimden istifade
etmeyecek miyiz?
Elbette istifade etmemiz gerekir.
Ama unutulmamalıdır ki, söylenilen
her söz ve icraata konulan her uygulama “Ku’an”ın
süzgecinden geçirilmesi gerekir.
Art niyetli olanları bir kenara
bırakacak olursak insanlar yanılır diyebiliriz. Yanılan Âlim olsa bile
yanılgılarına ittiba edilmez. Dolayısıyla her ifade, söz, davranış veya icraat “Kur’an” mihenginden geçirilmelidir.
Bu anlayış “Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar,
kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık
yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki
Allah hesabı çok çabuk görendir. Ali İmran 19” ayetinin gereğidir.
Bu şekilde davranmayanlar
başkalarının davranış ve sözlerini din edinmiş olurlar. İşte huzursuzluğun
kaynağı budur.
Hâsılı kelam “huzur İslamda”dır.
Huzursuzluk İslam’ın ana kaynağı
olan Kur’an’ın okunup, bilinip ve yaşayışımıza geçirmeyişimizdir.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?