S. Ahmet Arvasi
Veysi Erken
Bugün merhum s. Ahmet hocanın dar-ı bekaya irtihal edişinin yıl dönümü. 31. Aralık 1988 yılı. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen sadaka-i cariye ile irşadına devam ediyor.
Onunla ilgili daha önce benimle yapılmış bir röportajı paylaşıyorum. Ruhuna el Fatiha...
S.Ahmet Arvasi ismi size neyi hatırlatıyor?
Seyit Ahmet Arvasi ismi bana çok boyutlu bir dünyayı hatırlatıyor. Birincisi güzel insanları hatırlatıyor. Güzel insanlar hayatlarını boşa harcamazlar. İşte merhum hocamız da hayatını boşa harcamamış iki gününü farklı kılmış ve günü dünden daha güzel yaşamaya çalışmış güzel bir insandı. Birincisi Güzel insanların güzeli Hz. Muhammed Mustafa’yı hatırlatıyor. İkincisi Seyit Ahmet Arvasi "usvetun hasenetun" kavramını hatırlatıyor. O kendi ifadesiyle şanlı peygamberin izinde olan, sünnetini kâmilen uygulamaya çalışan bir numune-i timsal olan bir şahsiyetti. Bu kavramı, “örnek insan”ı hatırlatıyor. Üçüncüsü tefekkürü hatırlatıyor. O çağımızın mütefekkirlerinden biriydi ve yazdıkları günümüzde de canlılığını ve geçerliğini koruyor. Geleceğe damgasını vurabilenler mütefekkir kabul edilir. Arvasi tefekkürü ve taakkulu hatırlatıyor. Dördüncüsü Arvasi medrese-i yusufiye’nin önemini hatırlatıyor. İlm-i hal yazacak kadar mektepleştirilen ve sevimlileştirilen alanı hatırlatıyor. Beşincisi Arvasi mücadele etmenin gerekliliğini ve azmi hatırlatıyor. O bir cehd adamıydı. Kısaca Arvasi “adam”lığı hatırlatıyor, zira o adam gibi adamdı.
Türk-İslâm Ülküsü Nedir?
Türk İslam ülküsü, İslamî ilke ve kuralların âlemde neşvu nema bulması, bir başka deyişle İlayı kelimetullah vizyonunda nizam-ı âlemin Türklerin marifetiyle gerçekleştirilme arzusudur. Türk İslam ülküsü fert vasıtasıyla toplumların İslam’la ihyası çabasıdır. Türk İslam ülküsü “Çağrımız İslam’da dirilişedir” ilkesinin ülküsüdür.
Irkçılığa karşı çıkan Arvasi, İçtimai Irk Gerçeğini sosyolojinin konusu olarak nasıl ele almaktadır?
İnsan yetiştiği ortamın şeklini, kokusunu ve rengini alır. Tıpkı su misali. Suyu hangi kaba doldurursanız onun şeklini alır. İnsan da hangi cemiyette ve cemaatte yetişir veya yetiştirilirse onun şeklini alır. İçtimai ırk gerçeği bunu ifade eder.
Merhum Arvasi hocamız bu gerçeği sistematize etmiştir. Mevlevilikle ilgili araştırmalarıyla şöhret bulmuş İtalyan Anna Masala ismini duymuşsunuzdur. Kendisiyle yapılan bir röportajda “Türk dostu musunuz?” sorusuna “hayır, çünkü ben Türk’üm” der. İşte yıllarını Konya’da geçirmiş birisinin kısa tarzlı içtimai ırk gerçeğinin ifade ediş tarzı.
Sosyoloji toplum ve topluluklarda olanı biteni incelediğinden, doğumları, ölümleri, evlilikleri, göçleri, komşuluk münasebetlerini kısaca hukuka ve hayata taalluk eden her şeyi ve değişimi konu edinir. Aynı coğrafyayı paylaşan farklı etnik unsurlara mensup olanların karışımları da sosyolojinin konusudur. Bu yapı içtimai ırkı gündeme getirir. Türk’ün Kürt veya Arap'la evlenmesi, Türk musikisinin bir başka namelerden etkilenmesi Kürdili hicaz makamlarının oluşması içtimai yapının gereği olup sosyolojinin veya içtimai ırkın konusudur.
Merhum Arvasi hoca bütün bu yapıları İslami bir perspektifle ele almış ve sosyolojik terimlere yeni bir boyut kazandırmıştır.
Ahmet Arvasi Hoca, neden eserlerinde Türk Milletine çok önem veriyor ve ‘Anadolu Türklüğü güçlü ise İslâm dünyası da güçlüdür, Anadolu Türklüğü zayıf düşerse İslâm dünyası da zayıf duruma düşer” görüşünü ısrarla savunuyor?
Arvasi hoca tarihi seyir içinde Türk milletinin İslam tarihi içindeki rolünü çok iyi kavradığından Türk Milletine önem veriyor. Güney doğu Asya’yı İslam’la şereflendiren Gazneli'lerden Babür’lerden, Batıya yönelişte rol oynayan Karahanlı’lardan, Selçuklu’lara, Artuklu’lardan Osmanlı’lara kadar dünyayı İslam’la şereflendirme çabasını en çok ve en açık bir şekilde yapan milletin Türk milleti olduğunun farkındadır Arvasi hoca. Bunun için Türk milletine önem veriyor.
Türk milletinin İslam’la şerefyâb olup Anadolu’ya yönelmesi tarihin seyrini değiştirmiş ve İslam’ın batıdaki fethini kolaylaştırmıştır. Gerçekten de Anadolu Türklüğü İslam’la meşbu olduğu müddetçe İslam coğrafyası güçlü ve huzurlu olmuş, zayıfladığında ise İslam coğrafyası zayıflamıştır. Dün olduğu gibi bugünün dünyasında da bu geçerlidir.
Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Amerika’ya kadar bütün İslam topluluklarının gözü ve gönlü Anadolu’dadır. Bunu yakın zamanda Priştine’de, Prizren’de, Üsküp’te ve Kalkandelen’de gözlemleme imkânı buldum.
Bu bağlamda bakıldığında merhum Arvasi hocanın “Anadolu Türklüğü güçlü ise İslâm dünyası da güçlüdür, Anadolu Türklüğü zayıf düşerse İslâm dünyası da zayıf duruma düşer” görüşü tam isabetli olup dünün ve günümüzün gerçeğini yansıtmaktadır.
Arvasi, Türk kelimesinden korkan ve ürken çevrelere niçin hayret ediyor. Bu çevrelerin derdi nedir?
Arvasi hoca Türk kelimesinde ürken çevrelerin farkındadır. Esasında hayret etmiyor. Bilakis niyetlerini biliyor. Genelde Türk kelimesinden ürkenlerin İslam’la bir sorunu var. Direk olarak İslam’a saldıramadıklarından İslam’la meşbu olan Türk kavramına saldırıyor, ürküyor ve insanları ürkütmeye çalışıyor. Balkan coğrafyasını gezen herkes bilir ki, Türk denilince İslam akla geliyor. İşte “Türk”le sorunu olan çevrelerin asıl derdi budur.
Merhum Arvasi hoca bu gerçeği genç nesillere anlatmaya çalışmış ve İslam’la sorunu olan çevreleri deşifre etmeyi başarmıştır.
Arvasi Hoca’yı nasıl tanıdınız? Onunla ilgili bir hatıranız var mı?
Merhum Arvasi hocayı ilk önce Yaygın Eğitim olarak adlandırılan alan için hazırlamış olduğu Sosyoloji kitabıyla tanıdım. Bir başka deyişle tanışıklık eserden müellife doğru olmuştur. Akabinde gazete yazıları ve en sonunda Ülkücü Memurlar Derneği Genel Merkezini ziyaretiyle şahsen tanımış oldum.
Aynı ülkü için çabalayan bir siyasi parti ve dernek. Biri siyasi parti idareciliğine yeni seçilmiş bir mütefekkir öteki henüz öğrenci olan dernek yöneticisi. Yüz yüze tanışma faslından sonraki en önemli hatıram ve tespitim şu olmuştur merhum Arvasi hoca ile.
Bir dakikalık zamanın bile boşa harcanmasını istemeyen bir yapı ve bu yönüyle gençliğe “üsve” oluşu. Yaklaşık dört saatlik sohbet İslam’ın gönüllere nasıl nakşedilebileceği konusunda oldu. Eğiticilik onun en önemli vasıflarındandı ve onun bu vasfını bu kısa sohbetimizde de gördüm. İkinci hatıram Ankara’da toplanan “şura” nedeniyle karşılaşmamızla ilgiliydi. O şura’da doğruluğuna inandıklarını ifade etmiş ve bunun ızdırabını yaşamıştır. Hem de beklemediği insanlar tarafından ızdıraba duçar edilmiş idi. Kısa bir şekilde geçmişi yâdla birlikte “şura”da cereyan eden menfilikleri kırıcı olmayan üslubu ile izah etti. Çok müteessir olmuştum.Merhumla ilgili ortak hatıralarım bundan ibarettir.
Mekânı cennet olsun inşallah.