24 Mayıs 2016 Salı

22 Mayıs 2016 Kongresinin Sonucu: Başkan Yardımcısı Ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı



22 Mayıs 2016 Kongresinin Sonucu: Başkan Yardımcısı Ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı

Veysi Erken

            22 Mayıs 2016 tarihinde yapılan kongre bir durumun tescilidir. Ağustos 2014’te gerçekleşen ve fiili olarak başkanlığa yol açan seçimin tasdikidir.
            Esasında Ağustos 2014’te başlayan bir sürecin geldiği yerdir 22 Mayıs kongresi.
            Ağustos 2014 seçimi öncesinde adaylardan biri olan Recep Tayyip Erdoğan seçildiğim takdirde bütün yetkilerimi kullanacağım diye deklere ediyordu.
            Oligarşik yapı hemen homurdanmaya başladı.
            Direniş bu açıklama ile had safhaya ulaştı.
            Oligarşik yapı bütün elemanlarını ve birimlerini harekete geçirdi.
            Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında değişime karşı ittifaklar kurduruldu. Bir araya gelemeyecekler “bir el” tarafından bir araya getirildi.
            Millet buna prim vermedi ve %52 oyla değişime “evet” dedi. “El”in planı ve senaryosu gerçekleşmedi.
            Kendini bu ülkenin yegâne sahibi gören bürokratik ve oligarşik çete %52’lik oya rağmen faaliyetlerinden vazgeçmedi ve vazgeçmeyecek de.
            Seçim sonrası Başbakan olan Sayın Ahmet Davutoğlu ile değişim engellenmeye çalışıldı. Oligarşik çete biliyordu ki, Ahmet Davutoğlu lider kapasiteli bir stratejist. Bunu kullanmak istedi çete.
            Tespitlerime göre Sayın Davutoğlu başarılı bir döneme damgasını vurdu.
            Tarih bunun gerçekliğini yazacak.
            Başbakan Davutoğlu başarısız olduğu için değil, uyum sorunu yaşandığı için ayrılmak zorunda kaldı.
            Sayın Davutoğlu bu durumu hem 4 Mayısta hem de kongredeki konuşmasında ifade etti.
            Başarılı bir dönem uyum sorunu yüzünden geride kaldı. Oligarşik çete “uyumsuz”luğu derinleştirme çabasındaydı. Davutoğlu bu tuzağa düşmedi ve dönemini lekesiz bir şekilde kapatmaya çalıştı.
            Başka bir şekil olabilir miydi?
            Biraz zor. Çünkü Ağustos 2014 öncesinde bütün yetkilerin kullanılacağı deklere edilmişti Recep Tayyip Erdoğan tarafından.
            Bunun için Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yeni birimler ihdas ediliyordu. Bir tarafta Başbakanlık öte tarafta Cumhurbaşkanlığı bünyesinde benzer teşkilatlanmalar.
            Uyumsuzluk gittikçe artıyordu.
            Kongre bu uyumsuzluğu kaldırmak için yapılmıştır diye düşünüyorum.
            Kongrede “Başkan yardımcısı” ya da “Cumhurbaşkanı yardımcısı” seçilmiştir. Bu gerçeği herkes kabul etmelidir.
            Belki bundan sonra kabine toplantılarının tamamı “Külliye”de yapılacak. Ki, doğrusu budur. Belki “külliye”nin adı “Başkanlık Külliyesi” olarak ifade edilecek.
            Bilinmelidir ki, böyle bir yaklaşım ve toplanma mevcut Anayasa’ya da aykırı değildir.
            Mevcut Anayasanın 104. maddesi buna açıkça cevaz veriyor.
            Hukukçu diye geçinenlerin bilerek veya bilmeyerek çarpıtmalarına rağmen yetki ve sorumluluk açıktır.
            Bakanlar kurulu açıklandığı ve ilk toplantının “külliye”de yapılacağı ifade edildiğine göre ilk yapılması gereken şey kanuni düzenlemeleri hayata geçirmek ve fiili durumu onaylamaktır.
            Ülkemizi ve insanımızı düşünen herkese, özellikle vekillere ve partililere sesleniyorum.
            Ağustos 2014 seçimlerinden sonra kanuni düzenleme yapılmadığı için Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı bünyesinde benzer birim, kurum ve kuruluşlar oluşmuştur. Bu birimler israfı, tekrarı ve bürokrasiyi arttırmıştır.
            Geliniz bu israfı, tekrarı ve bürokrasiyi elbirliği ile ortadan kaldıralım.
            Ülkemizin imkânlarını ve enerjisini israf etmeyelim.
            Bilinmelidir ki, 22 Mayıs kongresi “Başkanlık Sistemi”nin onayından başka bir şey değildir.
            Sonuç itibarıyla Binali Yıldırım ya Başkan Yardımcısı veya Cumhurbaşkanı yardımcısı olmuştur.
            Nasıl adlandırırsanız adlandırabilirsiniz sonuç değişmez.
            Gerisi teferruattır.
            Selam ve Sabırla…
           

1 yorum:

  1. Muhterem Hocam oligarşik çetenin var olduğu fikrine yüzde yüz katılıyorum. Peki bunlar kim? Dinci mi, dinsiz mi, sağcı mı, solcu mu?
    Ben 28 Şubatı yaşadım.Bugünü de yaşıyorum. Fark göremiyorum. Zihniyet aynı,yöntem değişik.Biri milletin değerlerini karşısına alarak yapıyordu, diğeri ise "inşallah,maşallah" diyerek yapıyor. Yüce Allah bu yüzden "menfaatini kıble edinen" insanlara rahmet göndermiyor. Selam ve saygılarımla...

    YanıtlaSil

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?