Çocuğunu Satılığa Çıkaran Baba (CHP zihniyetinin iktidar dönemi- 1998 yılı)
Veysi ERKEN Dr.
“Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah’ın diledikleri hariç, yine de inanacak değillerdi, fakat çokları bunu bilmezler. Biz böylece, her peygambere İNSAN ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler Rabb’ın dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile baş başa bırak. En’am Sûresi,111-112.”
“Kızılay meydanında çocuğunu satılığa çıkardı”
“Samsun Belediyesinin dağıttığı üç milyon için halk birbirini ezdi”
“Fakirliğin simgesi olan yeşil kart çığ gibi artıyor”.
Medyada manşet olan bu üç haber güzel ülkemin içine düşürüldüğü zelil durumu göstermeye kâfidir diye düşünüyorum.
Hangi insaf sahibi çaresizlikten çocuğunu satılığa çıkarır da yıkılmaz. Eminim ki, bu soruya vereceğiniz cevap bellidir. Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insan, çocuğunu satılığa çıkarıyorsa biliniz ki, o, nâçâr kalmıştır. Onu çaresizliğe ve açlığa mahkûm edenler utansın.
Kim bu sefaletin, açlığın ve yoksulluğun müsebbipleri. Belli mi? Muhakkak ki, belli. Hem de içimizde. Biliniz ki, iktidarlarını “sosyal çatışma” yoluyla devam ettirmek ve muhkemleştirmek isteyenler yokluğun, açlığın ve huzursuzluğun yegâne kaynağıdır. Onlar karşımıza başörtü, inanç ve vatansever düşmanı olarak çıkarlar. Onlar işledikleri mel’anetleri âli menfaatlere(!) dayandırmaya çalışırlar.
Ah... Şu âli menfaatler. Aspirin gibi bize yutturulan ve yutturulmaya çalışılan mel’anetler.
Çocuğunu satılığa çıkarma zilletine düşürülen babayı işsiz bırakan, vatandaşı üç milyon için birbirine ezdiren ve yeşil kartlıları çoğaltan zihniyet, yaptıklarını yaldızlayarak anlatırken hep “âli menfaat”leri ileri sürer. Âli menfaatler asla bitmez...
Ne hikmetse, zevkinden, eğlencesinden, işretliğinden ve yüksek rantından vazgeçmeyen, vazgeçmeyi akıllarından bile geçirmeyenler yaptıkları bütün mel’anetleri âli menfaatler adı altında bize sunmakta ve bunlara katlanmamızı talep etmektedirler.
İnsanımız bütün mel’anetlerin kaynağı durumunda olan bu “İNSAN ŞEYTANLARINI” teşhis, tefrik ve tahkik etmekle mükelleftir.
İnsan şeytanları, toplumun içine kin, nefret ve fitne gibi duyguları yayarak ve toplumu yoksullaştırarak düşmanlıkları arttırırlar. Sosyal çatışma ortamı oluştuktan sonra onlar iktidarlarını kolayca sürdürürler.
İnsan şeytanları iffetin ve namusun düşmanıdır. İffet ve namus simgesi olan her şeyi bertaraf etmek çabasındadırlar. Yaptıklarının halk için olduğunu utanmadan ileri sürmekten de geri durmazlar.
İnsan şeytanları değişik şekillerde toplumun huzurunu bozar. Toplumu ideolojik kamplara bölerek birbirine düşürür. Vatandaşı fakirleştirerek onu düşünemez hale getirir. Ferdin ve toplumun iradesini hiçe sayarak yönetici dayatır.
Kısaca, insan şeytanları enva-i çeşit yolla huzursuzluğun kaynağı oldukları halde, yaldızlı sözlerle ahmakları kandırarak aşiretlerini devam ettirirler. Ahmaklar onları alkışlamaya ve saygı değer görmeye devam eder. Tıpkı “Hayvan Çiftliği” isimli romandaki boxer gibi.
“İnsan şeytanları” ülkelerin şişman kedileridir. Yedikçe semirirler. Semirdikçe sömürürler. Sömürülerini devam ettirmek için her yol ve her şey mubahtır onlara göre.
Vatandaşın çocuğunu satılığa çıkarması, inancından dolayı okuldan uzaklaştırılması veya yeşil karta muhtaç duruma düşmesi onlar için bir anlam ifade etmez. Halk onlara ancak hizmet için gereklidir. Kapılarında hizmetçilik ve sefih hayatlarının devamı için halk gereklidir. Bunun dışında halkın sürünmesi onlar için ancak bir neşe kaynağıdır.
Zira zihnen ve bedenen batılılara ve batıllara satılmış olan şişman kedilerin temel ilkelerinden bazıları “yaşasın halksız demokrasi” ve “ devam etsin halkın sefaleti” anlayışına istinat etmektedir.
Vesselam. 26.12.1998.
Not: Türkiye o günlere dönmemeli, döndürülmemelidir. Allah muhafaza etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?