Zalime Öfkeni Diri Tut: Alışma ve Unutma
Veysi ERKEN Dr.
Bilindiği üzere toplumu oluşturan fertlerin davranışları, inançları ve yaşayışları birbirinden etkilenerek, görerek ve yaşayışa dönüştürerek gelişir.
Ayette “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve sadıklarla (doğrularla) beraber olun. Tevbe-119) denilir.
Bireyi kuşatan çevre önemlidir ve çevrede gerçekleşen iyi veya kötü fiiller sâridir (bulaşıcı). Kötülüğün sirayeti kolay, iyiliğin sirayeti güçtür. Zira “nefis” emarelik yönüyle kötülüğe ve zulme meyletme özelliğine sahiptir. Nefs kötülüğü emreder, ortam cazipse kötülüğün bulaşıcılığı hızlanır.
Bilhassa “zalim”lerin Zulmü”ne sessiz kalmak, unutmak zulmün ve soykırımın artmasına ve devamına vesile olur.
Merhum Aliya’nın tarihe mal olmuş bir sözü vardır. “Unutulan soykırım tekrarlanır”
Evet.
Zalime öfkemizi diri tutmazsak zalim fırsat ve imkân buldukça zulmüne, soykırımına, işgaline ve katliamına devam eder.
“Sözlükte “bir şeyi ona ait olmayan yere koymak” anlamındaki zulüm (zulm) din, ahlâk, hukuk gibi alanlarda terim olarak “belirlenmiş sınırları çiğneme, haktan bâtıla sapma, kendi hak alanının dışına çıkıp başkasını zarara sokma, rızasını almadan birinin mülkü üzerinde tasarrufta bulunma, zorbalık”, özellikle de “güç ve otorite sahiplerinin sergilediği haksız ve adaletsiz uygulama” gibi anlamlarda kullanılır
Adl/adâlet, kıst ve insaf kavramları zulmün karşıtı, cevr, bağy, tuğyân, fısk, udvân/taaddî/i‘tidâ kavramları da zulmün eş anlamlısı veya yakın anlamlısı olarak kullanılır. https://islamansiklopedisi.org.tr/zulumşılacağı
Tariften de anlaşılacağı üzere günümüzde GAZZE’DE ve DOĞU TÜRKİSTAN’DA çok büyük zulümler ve katliamlar işlenmektedir.
Şehirler yerle yeksan edilmiş “enkaz-ı beşer” tepe tepe olmuştur.
Ve insanlar sessiz. Öfkesiz.
İnsan olan bu zulme sessiz kalamaz, bir şeyler yapmalıdır, elinden bir şey gelmiyorsa hiç olmazsa zalimlere karşı öfkesini diri tutmalı ve unutmamalıdır.
Zulme rıza göstermemelidir. Zulme rıza zalimin yanında mazluma karşı olmaktır.
Zalime karşı öfkeli olmak, mallarını ve yaşayışlarını boykot etmek her insanın görevidir, Müslüman için farzdır.
Emr-i bilmaruf ve nehyi anilmunker emri bunu gerektirir. “Peygamber Efendimizin gönderiliş gayesi ise tebliğdir. Tebliğin özü de, “emri bi’l-maruf, nehyi ani’l-münker”dir. İyiliği emredip kötülükten vazgeçirme, her Müslüman’ın yapması gerekli olan bir vazifedir. İyiliği emredip yaymak, kötülüğe karşı koyup onu engellemek, İslâm’ın Müslümanlara yüklediği en önemli görevlerden biridir. Hatta İslâm toplumunun en belirgin vasfı iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymaktır, dense mübalağa edilmiş olmaz. Zira bizzat Allah Kur’an-ı Kerim’de Müslümanların bu özellikte bir toplum oluşturmasını onlardan istemekte ve şöyle buyurmaktadır” https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/unutulan-farz-emri-bil-maruf-nehyi-anil-munker-iyiligi-emretmek-kotulukten-men-etmek-2-2593.html
“Emri bi’l-maruf, nehyi ani’l-münker” ile ilgili ayetler fazladır ve gereği yapılmalıdır ki, zulüm ve kötülük toplumda zemin bulmasın ve normalleşmesin.
Zalimler korksun.
Zalimlerin korkması mazlum ve insan olanların zalimlere karşı duydukları öfkeleriyle mümkündür.
Zalimlere olan öfkemiz bizi diri tutar ve zalimlere karşı direncimizi arttırır.
Şimdi zalim Siyonist haçlı zihniyetine, zalimlerine öfkemizi diri tutma, zulme alışmama, unutmama ve zafere erme zamanıdır.
“Nasrun minellah ve fethun karib”
Selam ve Sabırla… 26.02.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?