5 Temmuz 2014 Cumartesi

CEMAAT NE ZAMAN TEFRİKADIR



CEMAAT NE ZAMAN TEFRİKADIR*

Veysi ERKEN

Biraz tembellik edelim de Osman Erenalp dostumuzun “cemaat ne zaman tefrikadır* ” başlıklı yazısını sizlerle paylaşayım. Faydalanacağınızdan hiç şüphem yok.
 “Güdülmeye razıysan güdenin olur. Alışınca da bağımlılık yapar. Güden gütmeyi, güdülen de güdülmeyi ister hep. Onsuz edemez.
 İnsanı diğer canlılardan ayıran akıldır. O sayede eşrefi mahlûk olmuştur. Onu başkasına bırakır “al adıma kullan” derse insanlığından sarf-ı nazar etmiş olur. Kimse hesap gününde başkasının yüzünü ağartmaz.  Herkesin borcunu ödemek kendi boynunun borcudur. Soru Hadis-i Şerifte verilmiştir; Herkesin hesaba çekileceği konu başlıkları da bellidir;
Ömrünü nerede tükettin?
Gençliğini nasıl yaşadın?
Malını nereden kazandın?
Kazancını nereye sarf ettin?
Bilgini ne şekilde nerede kullandın?
Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. (Zilzal-7)
Saçın kesilir önüne düşer.
Hal bu olunca efendisinin himmetine güvenip o güne hazırlanmaktan daha büyük yanılgı olamaz.
Aklı kullanmak birlik olmaya, cemaat olmaya mani değildir. Asıl olan o birliği akılla sağlayabilmek onu başarabilmektir. Değilse bir olmak iri olmak, diri olmak İslam’ın şiarıdır.  Öyle de olmalıdır. O da kolay değildir. Bilgi ister. Şuur ister. Mücadele ister. Mürşitliği kendinden menkuller ortaya çıkar. “Mürşidi olmayanın mürşidi şeytan” der. Ona tabi değilsen şeytandan yanasın. Onu dayatır sana. Tahkiki değil, taklidi imana sahipsen o ağa düşersin. Gözü kapalı o kavganın içine itilirsin.  Orada her işin ulvi gaye, Allah rızası adına olduğuna inandırıldıktan sonra da kopamaz, teslimiyet içine girersin.
***
Bugün maalesef tüm İslâm Alemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takib ederler… Hem de kendisi takib etmez… Amerika John’la takib etmez, Smith’le takib etmez. Kimle takib eder?.. Adı senin benim gibi olan Müslüman insanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takib eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.
… Sahte bir takım organizasyonlar var; topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar!.. Götürüyor, olmadık yere bağlıyor…
Kâfir, emperyalist doğrudan doğruya Türkiye’ye gelip de Mü’minlerle uğraşmaz!.. Nasıl uğraşır?.. 
Onların gelişmemesi için düzenler kurar, öyle uğraşır.
Hizmet ediyorum diyen organizasyonlara körü körüne bağlanmak yok!.. Hizmet ediyorum diyen insanları, hizmet ediyorum diyen organizasyonları, irfan ile irfan teraziniz ile tartın!..
Hür olun, hizmeti kendiniz tesbit edin, yapmaya çalışın!.. Bir başkası engellerse itibar etmeyin! O hizmeti yapmak isteyen öteki insanlarla işbirliği yapın!..
Emperyalistlerin türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hale gelirse, o kimseyi yok ederler!..
 Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. Ellileş milyonu da öldürecek değiller ya…
… diyorlar ki, Tek lider, vazgeçilmez insan…” Öyle şey olur mu? Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi, istediği yere götürüyor!..
Onun için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya götürüyorlar.
Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neli hizmet olmaz…
Bana da tabi olmayın!.. Bana tabi olursanız, beni sıkıştırırlar. Ondan sonra, “Sen bu adamlarına şöyle yap!” derler.
,İslâm’a tabi olun!.. Allah’ın emrine tabi olun!.. Allah’ın dinine hizmet edin!.. Tek başınıza olsanız da, hakla beraber olun!..
Birbirinden haberi olmayan insanları fena aldatırlar. Fena yenerler…
“Düşmanlara karşı, gücünüzün yettiğince silâh hazırlayın!” (En başta bilgi silahı)
Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten kopmuş, ayrılmış olan, yüz binlerce de olsa, milyonlarca da olsa, milyarlarca da olsa tefrikadadır;
Niye, yağmur için dua ediliyor da, İslâm'ın gelişmesi için dua edilmiyor?.. Niye, Fatih Camii'nde, şu Müslümanlık gelişsin diye bir dua edilmemiş şimdiye kadar?.. Ne materyalist ne maddeci insanlarız biz... Yağmur kesilince, onbeşbin kişi Fatih Camii’nde Eyüb Camii'nde toplanıyor; ağlıyorlar, "Yâ Rabbi, yağmur gönder!" diye; İslâm gidiyor ama kimsenin kılı kıpırdamıyor... Giderse gitsin. Çünkü, evinde kendisi Kur'an okuyor, tesbih çekiyor; yetiyor... Olur mu öyle şey?.. Yağmurun umumi yağdığı gibi, İslâm’ın gelmesi için, Müslümanların kurtulması için niye dua yapmıyorsun?.. Yağmuru dua ile yağdırıyor da Allah, İslâm'ı dua ile geliştirmez mi?.. Geliştirir...
Dedim ki, Allah kimin duasını kabul eder?.. Tabii, sevdiği kulun duasını… Üsküdar 5 Mayıs 1990”
Selam ve Sabırla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?