24 Ocak 2015 Cumartesi

Hangi Dinin İlahiyatçısı




Hangi Dinin İlahiyatçısı
Veysi ERKEN

            Son yıllarda iyice deşifre olan derin yapının müptezelleri bugünlerde tekrar İslam’ı kendi kirli emellerine vasıta kılmaya çalıştıklarını görüyoruz.
            Toplum mel’anetleri fark ettikçe İslam’dan daha çok bahseder oldular.
            Ama şu gerçektir ki, artık toplum onlara ve fetvacılarına inanmamaktadır.
            Bu bağlamda günümüzü yansıtan bir yazımı sizlerle paylaşayım.
“Geçenlerde İlahiyat Profesörü olan bir arkadaşla yaşadığımız sıkıntıları ve hak ihlallerini tartışırken sarf ettiği sözler “İslam İlahiyatçısı” kılıklıların hayatımızın zehirleşmesindeki katkılarını gözler önüne bir kere daha serecek nitelikte idi.
Esasında “İslam İlahiyatçısı” geçinen pek çok zevatı kanalizasyonlarda kustukları lağımlardan ve gizli mahfillerin panel- sempozyum, diyalog adı altında düzenlemiş oldukları toplantılardaki zehirli konuşmalardan biliyordum.
Buna rağmen arkadaşla sohbet etmeye devam ettim ve sohbetin bir yerinde o arkadaşa şu soruyu yönelttim. Sizin gizlice malum kurullara, tapınaklara ve merkezlere verdiğiniz fetvalar(!)ınız olmasaydı onlar halka bu kadar zulmedebilirler miydi?
            İnanın dostlar
            İslam ilahiyatçısı kılıklı arkadaş sorum karşısında şoke oldu.
            Evet....!
            Bugünkü ızdırapta “İslam ilahiyatçısı” kılıklıların payı büyüktür. Dekanlık, rektörlük, genel müdürlük, daire başkanlığı gibi küçük bir dünyevî menfaat karşılığında şeytanın tapınaklarına, illuminatilere kölelik ve papazlık yapan yüzlerce “ilahiyatçı” ve “erkek(!)” kılıklı zavallı mevcuttur. Unutulmamalıdır ki, tapınağa yaranmak için başörtüyü furuat sayanlar ve okul kapılarında örtülülere nasihat(!) etmekte olanlar hak ihlallerinin artmasının müsebbipleri arasında yer almaktadır.
İlahiyatçı kılıklı arkadaşa hizmet ettikleri tapınağı Texe Marrs’ın tespitiyle izah etmeğe çalıştım. Umarım ki, o arkadaşla birlikte “erkek(!)lik” taslayan kesim uyanır ve tapınağa hizmet etmekten kurtulur.
Texe Marrs tapınağı şu şekilde tanımlıyor: “Gizlilik içinde buluşup sinsi komplolar hazırlıyorlar. Tanrı’ya ve kullarına karşı kumpas kuruyorlar. Dünyanın her yerinde yaşayan insanları sefilleştirirken, finans piyasalarını yöneterek kendilerini daha da zenginleştiriyorlar. Devrim hareketleri gerçekleştiriyor, siyaset ve din alanında devrimci fikirler üretiyorlar. Bu öğretilerin propagandasını yapmak ve muhalifleri baskı altında tutmak için medyayı kullanıyorlar. Garip tanrılarını memnun edebilmek için tüm toplumlara hastalık ve ölüm taşıyorlar. Ve her şeyin ötesinde, gerçek Tanrı’dan nefret ediyorlar.
            Ailelerine yüksek bilinci miras olarak bırakabilecek üstün bir ırk olduklarına inanıyorlar. Zavallı, bayağı köylüleri yönetmek üzere dünyaya gelen krallar olduklarını düşünüyor, kendilerini büyü, gizli işaretler, selamlaşmalar ve sembollerle eğlendiriyorlar. Siyah localarda ayinler düzenliyor, masum kişilerin kanını kurban ediyorlar. Böylece karanlık prensi Şeytan’a saygı göstermiş oluyorlar.
Onlar, İlluminati Texe Marrs, İlluminati, çev: Ali Çimen, s.256.”
.           Başta ilahiyatçılar olmak üzere Müslüman olduğunu ifade eden herkese tavsiyemiz şudur. Oynanan oyunun farkına varınız. Şeytan tapınağının ülkemizdeki uzantılarını tanıyınız ve onları deşifre ediniz. Bilerek veya bilmeden hizmet etmekten vazgeçiniz.
Unutmayın ki, malum tapınak sizi “uzman” veya “kanaat çobanı” olarak kullanmak ister. Sizler oynanan oyunun farkına varmazsanız size biçilen “uzman”lık veya “kanaat önderliği” rolü ile kitleleri kandırmaya, uyutmaya ve köleleştirmeye devam edersiniz. Kısaca sizler dekan, rektör, genel müdür veya başkan olarak maşa olmaya devam edersiniz.
            Unutmayın ki, şeytan tapınağının merkezinde yer alamlar kendilerini ateşe atmazlar. Onlar ülkelerde oluşturdukları “küçük merkezler” vasıtasıyla “maşalar” kullanırlar.
Ve.
Genel anlamda maşalar farkında olmadan toplumun yakılmasında, soykırımların gerçekleştirilmesinde ve duyguların yok edilmesinde vasıta olmaya devam ederler.
Haydi, uyanmaya ve illuminati papazlığından kurtulmaya...
Selam ve Sabırla…21.04.2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?