İslam Asimilasyonu Reddeder*
Veysi
ERKEN
Eğer
inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını
düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna
dönünceye
kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın
emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara)
adaletli
davranın. Çünkü
Allah, âdaletli davrananları sever.
Hucurat-9
Ülkemizi bölüp parçalamaya çalışan İslam
düşmanı olan iç ve dış mihraklar “farklılıklar” üzerinde
ideolojik duruşların çoğalmasını teşvik eder ve insanları birbirine kırdırır.
Özellikle geleceği planlamaya çalışan kurum ve kuruluşlar bu yönteme sık sık başvurur.
60’lı yıllardan beri başta ülkemizde olmak üzere dünyanın dört bucağında cirit
atan ABD’nin “barış gönüllüleri(!)” bunun en
tipik örneğidir.
Özellikle toplumların “ortak payda”sı olacak unsurların yerine “farklılıklar”ı ikame etmeğe çalışan şer odaklar kendilerini
milliyetçi olarak nitelendiren bütün grupları daha kolay bir şekilde tuzağa
düşürebilmektedir.
Buradan şunu ifade etmek zorunluluğu
doğuyor ve kendilerini benim gibi milliyetçi olarak nitelendiren bütün gruplara
sesleniyorum. Eğer din olarak İslam’ı benimsemişsek –ki bundan şüphem yok. İslam’ı
bilmek ve yaşamak mecburiyetindeyiz.
İslam’ı bilip yaşar isek tefrikaya ve
oyuna düşmez, farklılıklarımız bir kumaşın desenleri gibi zenginliğimiz olur. Cenabı-ı
Allah: « Siz, kendilerine apaçık deliller, ayetler
geldikten sonra parçalanıp ayrılanlar, ihtilâfa düşenler gibi olmayın. İşte
onlar (in hâli) : En büyük azap onlarındır». Bu bağlamda Merhum Akif’in beyti ne
kadar güzeldir: Girmeden bir millete tefrika, düşman
giremez; Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.
Evet…
İslam “vela
teferreku” derken toplumdaki farklılıkları yok etmez bilakis muhafaza
eder. Hiçbir bireyi veya grubu renginden, dilinden,
coğrafyasından, cinsiyetinden veya konumundan dolayı toplumdan dışlamaz, baskı
altına almaz. Üstünlük veya aşağılama nitelikleri ile nitelemez.
Asimilasyona tabi tutmaz. İslam tebliği
esas alır. Bireyler için özgür iradeyi esas kabul eder.
Allah kuluna zorla din dayatmayı
kabul etmez. Kafirun suresindeki“ 1-De ki: “Ey Kâfirler!” 2-“Ben sizin kulluk
ettiklerinize kulluk etmem.” 3-“Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek
değilsiniz.”4-“Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.”5-Siz de
benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.”6-“Sizin
dininiz size, benim dinim de banadır.” ayetler
bunun apaçık delilidir.
Cenab-ı Allah kul olarak yarattığı İnsanları
ve grupları “tevhid”
anlayışıyla birliğe ve birleşmeye çağırırken, yaratışındaki renklerini,
dillerini, aşiretlerini ve kavimlerini yok etmez. “Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı
olması da onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda
bilenler için elbette ibretler vardır. Rum-22” ayeti farklılıkların
varlığını ifade eder. Aynı şekilde “İnsanlardan,
(yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle
çeşitli renklerde olanlar vardır. Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim
olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok
bağışlayandır. Fatır-28” ayeti bu gerçeğe vurgu yapar.
İslam
“kesrette vahdet”i sağlar. Bu niteliği ile asimilasyonun
aracı olan her türlü soy kırımını reddeder. Soykırım dilde, dinde, renkte,
cinsiyette olabilir. Allah yönetimlerden ve yöneticilerden yönetilenlere/halka “farklılıkları”nı ortadan kaldırılmasını değil,
müşfik ve adil davranılmasını emreder.“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara
karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin
etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan
bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip
azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah,
tevekkül edenleri sever. 3/159
Cenab-ı Allah ihtilafı körüklemek ve
“farklılıklar” üzerinde toplumu kargaşaya
sürüklemek isteyenleri “Şüphesiz Allah katında din İslam’dır. Kitap verilmiş
olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve
aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse,
bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. 3/19” ayetiyle uyarır. Dolayısıyla
biz Müslümanlar için ortak payda İslam’dır ve öyle kalmak mecburiyetindeyiz.
Biz kardeşiz. Kardeşliğimizi hiçbir şer güç bozamamalıdır. Zira Cenab-ı Allah “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin
arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.
Hucurat- 10”
Birbirimizi yok saymamalıyız, alaya
ve hafife almamalıyız ve farklılığımızı zenginliğimiz olarak kabul etmeliyiz
ki, “ Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya
almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları
alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi
karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık
ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
Hucurat -11” ayetiyle emredilen budur.
Biz ”Ey
insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve
birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en
değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah
hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.
Hucurat-13” ayeti ışığında boylarımızın, soylarımızın,
aşiretlerimizin, kabilelerimizin, milletlerimizin İslam toplumunun
zenginliklerini oluşturduğuna inanıyoruz.
Hasılı kelam milliyetçiler
kendileriyle, benimsedikleriyle ve yaşadıklarıyla hesaplaşmak durumundadır.
Kendilerine benimsetilen, zihinlerini bulandıran hususları deşifre etmek
mecburiyetindedirler.
Ve
Milliyetçiler, milliyet anlayışlarını
İslam’la bir başka deyişle Kur’an'la bütünlemek durumundadırlar. Ulusalcı
kisvesiyle tefrikayı had safhaya tırmandırmaya çalışan çetenin söylemiyle
değil, Kerkük’te ve dünyanın diğer yerlerinde Türklere sahip çıkıldığı kadar
diğer unsurlara da sahip çıkılma eylem ve söylemini geliştirebilmelidir. Bunu
başaramazlarsa “İslam karşıtlığı” ortak
paydasında birleşen ajanların ve bölücülerin tuzağına düşüp milletin tevhidinin
bozulmasına katkı sağlayacaklardır.
Şimdi buna hayır demenin ve “kesrette
birliğin” esasını İslam’dan öğrenme, birlik ve beraberliği sağlamanın
zamanıdır.
Netice: Kin ve nefretin
körüklüyecileri bugün milliyetçilerin bilgisizliğini ve cehaletini fazlasıyla
kullanmaktadır. Vurun, kırın, dağıtın, yakın, yıkın nidaları ayyuka çıkmış, iç
ve dış şer odakları el birliği ve gönül birliği ile kaynağı İslam olmayan
duyguları harekete geçirmekle meşgul.
Bu oyunu bozmanın tam zamanı.
Oyun ancak bilgiyle, iyilikle ve
İslamlaşmakla bozulur. Çünkü Cenabı-ı Allah: İyilikle kötülük
bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle
arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.
Fussilet-34” buyurmaktadır.
Selam ve Sabırla… 06.11.2007
*Değerli dostlar bu yazı 06.11 2007 ve bundan sonra
yayınlanacak “Hiçbir Sorun “İslâm”sız
Çözülemez” başlıklı yazım 07.01.2008
tarihinde yayınlanmıştır. Birbiriyle
ilgili olan yazılar birlikte değerlendirilmelidir. İnsanımıza yaşatılan
savrukluğa dikkat çekmek üzere yakın ahbabın talebi doğrultusunda tekrar
yayınlanmaktadır. Sözü olan herkesin tenkidine ve istifadesine açıktır.
Vesselam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?