6 Mayıs 2020 Çarşamba

Bürokratik Oligarşik Yönetim


Bürokratik Oligarşik Yönetim

      Veysi ERKEN
                                                                                                  
        Devlet, fert ve toplum için çok anlamlı soyut bir kavramdır. Fert açısından meseleye baktığımızda devlet baht, talih, saadet, mutluluk gibi manalara gelir. Devletli insan denildiğinde talihi açık ve mesut fert akla gelir. Fert için olduğu gibi toplum için de devletin bahtiyarlık ve mutluluğu ifade etmesi gerekir. 
        Devlet, “belirli bir ülkesi olup bir hükümet yönetimi altında örgütlenmiş bulunan ve yurt dışı hiç bir denetlemeye bağlı olmayan, benzerleri tarafından tanınmış siyasal ve bağımsız topluluk” biçiminde tanımlanmaktadır. Dolayısıyla topluluk kendi iradesiyle teşkilatlanmış ve oluşturduğu teşkilattan mutluluk duyuyorsa  “devlet”lidir. 
        Devletlerin hayatiyetlerini devam ettirmeleri ve toprakları üzerinde barındırdıkları toplumu mutlu edebilmeleri için yönetim tarzlarını “halkın” arzu ve isteklerine göre şekillendirmeleri gerekir. Aksi takdirde devletler uzun soluklu olamayacakları gibi toplumun mutluluğu da söz konusu olmaz. 
        Yönetim geniş anlamda ortak amaçları gerçekleştirmek için fertlerin ortak eylemleri biçiminde tarif edilebilir.
 Tanımdan anlaşılacağı üzere yönetim olgusunun oluşumu “ortak amaç” ve “ortak faaliyet” gerektirir. Ortak amaç ve faaliyetler toplumun tamamını doğrudan ilgilendiriyor ve etkiliyorsa buna kamu yönetimi denilir. 
        Yönetim söz konusu olunca akla hemen onun niteliyi gelir. Nitelikleri itibarıyla yönetim tarzlarını günümüzde;
Bürokratik,
Toplam Kalite Anlayışı, 
        Demokratik,
        Monarşik,
        Elitist- bürokratik Oligarşik tasnif etmek mümkündür.    
        Toplam Kalite Yönetimi anlayışı “birey”i “müşteri” olarak görür ve bütün faaliyetlerini bireyin “istek, arzu ve İhtiyaçları”na dayandırır. Günümüzün en çok konuşulan yönetim anlayışıdır.
          Demokratik yönetim anlayışı temel hak ve hürriyetlere dayanır. Ferdin hak ve hürriyet alanını genişletmeyi hedefler.
          Monarşik yönetim anlayışı “bir kişi”nin tahakkümüne dayanır. Saltanat, Krallık, Firavunluk veya bir başka biçimde tezahür edebilir.
          Bürokratik yönetim anlayışı günümüzün en yaygın tarzlardan birisidir. Yönetim gücünü elinde bulunduranların vazetmiş oldukları ilke ve kurallar “ferde” ve “halka” rağmen bürokratlar tarafından tatbik edilir. 
Bürokrasi genel anlamda hazırladıkları taslaklarla yönetenleri yönlendirir ve halkı ezer.
          Yönetim tarzlarının en kötülerinin başında “elitist- bürokratik oligarşik” yaklaşım gelir. Kendilerini ülkenin yegâne sahibi ve hâkimi gören ve kabul eden bir “zümre”nin yönetimini ifade eder. 
Elitist-oligarşik yapı varlığını ve menfaatini korumak için her şeyi ve her yolu mubah görür. Toplumun değişik katmanlarından ve kurumlarından oluşan elitist- bürokratik oligarşik yapı bir “aşiret” görünümündedir.
“Aşiret” parayı, ticareti, sanayiyi, eğitimi, medyayı ve buna benzer “güç”leri elinde bulunduranlardan oluşur. Elitist- bürokratik oligarşik aşiret “halka rağmen” yaptıklarını “halk için” gösterme ve kabul ettirme çabasına girer.
 Bu özelliğini kabul ettirebilmek için toplumun ve ferdin bilgi edinme hakkını muhtelif yollarla elinden almaya çalışır. Beceremediği durumlarda ise şirretini arttırır. Gerçekleri saptırarak inandırıcı olmaya çalışır. Bu amaçla her yolu mubah telakki eder.
          Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve dünyanın “Global” bir köye dönüşmüş olması elitist-bürokratik oligarşik yönetim anlayışına sahip olan “aşiret”in mantığını değiştirmesine yol açmaz. Bilakis kitle iletişim araçlarını kendi tekeline alarak “kitle kültürü” ile toplumu uyuşturmaya çalışır. Eğlence ve bohem hayat tarzı en çok kullanılan uyuşturma ilaçları mesabesindedir.
          Elitist-oligarşik aşiret yönetimi bürokratları ve bürokrasiyi yanına aldı mı keyfine diyecek yok. Bir yandan bürokratik yapının ilke ve kuralları ile toplumu ve ferdi hayatından bezdirirken, bir taraftan toplumda korku salar. İnsanın insan olarak doğmasından kaynaklanan vazgeçilmez ve devredilmez hak ve hürriyetleri göz ardı edilmeye çalışılır. Nefsi, nesli, aklı düşünce ve inancı koruma ve yaşama hakları ferdin elinden “âli” menfaatler adına alınmaya çalışılır. 
          Genellikle Elitist- bürokratik oligarşik aşiret, iç ve dış çıkar zümrelerden ile azınlıklardan oluşur. Muhtelif sebeplerle iç ve dış grupların (Küresel haydutların) menfaat ortaklıkları söz konusu ise hemen aşiretlerini teşekkül ettirirler. Aynen uluslararası kuruluşlar ve şirketlerde olduğu gibi. 
          Elitist-bürokratik oligarşik aşiret fert ve toplumu rahatlatacak ve huzurunu arttıracak her türlü yenileşmeye ve yenilenmeye karşı direnirler. Vatan, millet ve memleket sadece ve sadece onların mülkü olduğundan tasarruf hakkına da ancak onlar sahip olurlar. Dolayısıyla bu durumun ebediyen sürmesi için ellerinden gelen her çabayı sarf ederler. Direnirler. Sun’i düşmanlar icat ederler.
        Hele hele “Direnme, kamu adına veya kamu çerçevesinde cereyan ettiğine göre değişmeye ve yenileşmeye olan direncin kırılması da öncelikle kamuya dair tedbirlerin geliştirilmesiyle mümkün olabilecektir. Bunun için ise düşünce ve bilgi konusundaki paradoksların giderilmesi gerekmektedir. Paradoksun kaynağı ise yeni gerçeklerin bilinmemesi yanında yenileşmenin ’toplum ve devletin batması’, değişmeye karşı direnmenin ‘devletin bekası’ ile özdeş hale getirilmesi paranoyasıdır. Bir bakıma bilgisizlik paranoyayı, paranoya ise bilgiye güvensizliği doğurmaktadır. Bilgiye güvensizlik ise her çağda toplumsal değişme-yenileşme (sanayi toplumunun literatürü ile kalkınma) önünde en kritik engeldir” (1).
      Elitist-oligarşik aşiret hiç bir zaman ferdin ve toplumun ufkunu genişletecek, yönetime katılımını kolaylaştıracak tedbirlerin alınmasına ve düzenlemelerin gerçekleşmesine rıza göstermez.
 Aşiret oluşturduğu yapının devamından yana tavır takınır. Bunun için her yola başvurur. Çünkü onun için her yol mubahtır. Ve her yol “Roma”ya çıkar.
Selam ve Sabırla… NOT: Bu yaz,ı 05.06.1998 tarihinde yayınlanmıştır.

1-Kabasakal, Öner: Dönüşüm, Sosyal ve Stratejik Çözümler, Seba Yayınları, Ankara 1998, s.96-97.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?