Dar’ul-Aceze’den Huzur(suz) Evlere
Veydi ERKEN
Zihin dünyamızı oluşturan ve hayat
kaynağımız olan ilkelere kırıma uğratılmıştır dediğimde İslam’ı çok iyi
bildiğini ve yaşadığını iddia eden taife karşı çıkıyor.
Abarttığımı söylüyor.
Hiçbir konuyu abartmamaya
çalışıyorum.
Mübalağa etmiyorum zira hayatı
Kur’an-ı Kerim ve onun uygulayıcısı olan Hz. Peygamber’in yaşayışıyla anlamaya
ve yorumlamaya çalışıyorum.
Hayatı anlamlandırma tarzım budur.
Elbette ki, hata ve kusurlarım olabilir, vardır ve olacaktır.
Zihinlerimizin işgal edildiğine,
hatta soykırıma uğratıldığına dair binlerce misal verilebilir.
Bir misal.
Eskiden hayatımızda “Dar’ul-Aceze”
vardı. Şimdi “Huzur evleri”.
Peki, arada fark var mı?
Görünüşte fark yok denilir.
Gerçekte o kadar fark var ki?
Darülaceze muhtaçları sahiplenme
saikiyle kurulurken, huzur evleri muhtaçları hayatımızdan uzaklaştırmak için
kuruluyor. Bizi yetiştiren ve büyüten büyüklerimizi, bize ihtiyacı olanı
hayatımızdan çıkarmak için kuruluyor.
Bunu abartmıyorum.
Zihnimiz işgal edilmiş. Tafakkuhumuz
yozlaştırılmış, adına felsefe denilmiş. Felsefemizle kuruluşların oluşum sebebini ve
sürecini kavrayamaz hale geldik.
Bakınız Darülaceze kuruluş sebebi ve
süreci şudur.
“Darülaceze’nin
kuruluş süreci 1877 Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar uzanmaktadır. Bu savaşın
ardından, göçler başlamış 1877-79 arasında İstanbul’a dört yüz bine yakın
göçmen gelmiştir. Sokaklarda evsiz, barksız, hasta, kimsesiz çocuk ve
dilenciler artmıştır.
İstanbul’daki
dilencileri, sokaklarda başıboş gezen kimsesiz çocukları, cami avlusunda yatan
kimsesiz muhtaçları bir araya toplayıp ıslah ederek sanat sahibi yapmak,
kimsesizlerin son ömürlerini huzur içinde yaşamalarını sağlamak maksadıyla
zamanın Padişahı II. Abdülhamit Han, bir Darülaceze kurulmasını ferman ile emir
buyurmuştur.” https://www.darulaceze.gov.tr/kurumsal/kurulusamaci
Sadece bu ifadeden
yola çıkış bile ulvi bir gayeye matuf olduğunu göstermeye yeter.
Ya bugünün huzur
evlerinin kuruluş süreci nedir. Hangi saik ve amaçla tesis ediliyor.
Huzur
sağlamak için mi, yoksa büyüklerimizi hayatımızdan çıkarmak için mi?
Etrafınıza
bakın.
Kimler
anasını, babasını huzur evi denilen huzursuz
evlere yerleştiriyor. Postalıyor. Bayramlarda bile ziyaret etmiyor.
Düşünün
ilk önce “aile”mizi tahrip ettiler.
Bizi
doğurup büyütenleri unutturdular. Zahmetle büyütenleri hayatımızdan çektiler.
Rabbulalemin:
“İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını
emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu.
Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır. Nihayet çocuk
olgunluğuna ulaşıp kırk yaşına girince şöyle yakarır: "Rabbim! Bana ve
anne babama lütfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmaya beni
muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle, pişmanlıkla dönüp senin kapına
başvurmaktayım ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim!"
İşte cennetlikler
arasında alan bu kimselerin, yaptıklarının güzelini kabul ederiz, kötülüklerini
de görmezlikten geliriz. Bu kendilerine yapıla gelen gerçek vaaddir. Ahkâf
15-16
Ya
biz nasıl düşündürülüyoruz. Nasıl tefekkür ediyoruz.
Onların
ifadesiyle “büyük aile” olur mu?
Cevap
olmaz. Annemiz, babamız hayatımızda yer almamalı.
“Çekirdek aile” bize yeter.
En
iyi aile imiş çekirdek aile..
Hele
hele imkânının varsa büyükleri hemen terk edip “leblebi aile” olacaksınız. Paranızla büyüklerinizi hayatınızdan
çıkaracaksınız, imkânınız varsa, ayıplanmayacaksanız(!) kargoyla
göndereceksiniz.
Siz
ve eşiniz.
Mutlu
bir “çekirdek aile” olacaksınız.
Mümkünse
çocuk bile olmasın.
Kedi-
Köpek yeter.
Çocuk
olursa onu da “kreş”e postala.
Zihin
dünyamız işgal edilmiş, soy kırıma uğratılmış dediğimde haksız değilim.
Bakınız
Rabbulalemin büyüklerimize nasıl muamele etmemizin gereğini şu şekilde
buyuruyor.
“Rabbin, sadece
kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti.
Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf
bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül âlici güzel sözler söyle.
Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger.
"Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi
sen de onlara merhamet göster, diyerek dua et. İsra 23-24”
Biz böyle mi yaşıyoruz.
Yoksa zihnimiz işgal edilip
zıvanadan çıkmış mıyız?
Gayet açık söylüyorum.
Zıvanadan çıktık ve huzur(suz) evler denilen çukurlara
doğru yuvarlanıyoruz.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?