“İslam Ülkeleri Olarak Birlik Olursak”*
Veysi ERKEN
Zalime
meydan okuyan seslere, fiillere ve icraatlara ne kadar muhtacız.
Yıllardır
milletimize zilleti meziyet olarak yutturdular.
“Bizden adam olmaz”, “biz bir şeyi
beceremeyiz”, “gücümüz batılılara yetmez” teranelerini yıllardır
dinliyoruz.
Bizler
bu zillete karşı yıllardır mücadele ettik ve etmekteyiz.
“Mefkuremiz göklerde dalgalanan bir sancak,
Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak” diye haykıran bir nesiliz.
Gereğini
gücümüz yettiği kadar ifa etmeye çalıştık.
Doğrusu
şu konuşmayı dinleyince duygulandım.
Bu
çıkışlara ne kadar çok ihtiyacımız var.
*“İslam
Ülkeleri Olarak Birlik Olursak, Bölgemizdeki Sorunları Başka Hiçbir Güce
İhtiyaç Duymadan Kendimiz Çözeriz”
Evet, birlik olursak coğrafyamızın ve gönül
coğrafyamızın sorunlarını çözeriz. Buna inanıyorum.
Sayın
cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN bu gerçeği dillendiriyor.
Evet
inananlar kardeştir ve gereğini yapmalıdırlar ki, zilletten ve esaretten
kurtulalım.
Bu
duygularla bu çıkışın ilgili bölümünü tarihe not düşme babında paylaşayım
istedim.
İşte
o bölüm.
“İNANANLAR
KARDEŞTİR DİYORUZ, AMA NE YAZIK Kİ KARDEŞLİĞİMİZİN GEREĞİNİ YERİNE
GETİRMİYORUZ”
İİT
gündeminde yer alan temel meselelerin çözümü için mutlaka yakın iş birliği
içinde olunması ve ortak hareket edilmesi gerektiğini belerten Cumhurbaşkanı
Erdoğan, “Zira İslam âleminin içinde
bulunduğu en büyük sıkıntı, Rabbimizin emri istikametinde değil de ne yazık ki
–tersi demek istemiyorum, o da bize yakışmaz- ona uzak bir tavır içerisinde
yaşamamızdan kaynaklanıyor. ‘İnananlar kardeştir’ diyoruz; ama ne yazık ki
kardeşliğimizin gereğini yerine getirmiyoruz. ‘Hepiniz toptan sımsıkı Allah’ın
ipine sarılın’ hükm-ü ilahisi mevcut; ama toptan sımsıkı Allah’ın ipine değil,
başka yerlere sarılanlar var. Bu şekilde dağınıklık içinde olan bir İslam
dünyası var” değerlendirmelerinde bulundu.
Filistin
meselesi başta olmak üzere, uzun zamandır İslam dünyasının gündeminde olan
sorunlar henüz çözülememişken, önüne sürekli yeni ve daha büyük sınamalar
çıktığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgemizde ve dünyanın her köşesinde dökülen kanlara, yitirilen
canlara, uygulanan zulümlere, yaşanan mağduriyetlere baktığımızda sıkıntıyı hep
Müslümanların çektiğini görüyoruz. Daha acısı, dökülen Müslüman kanlarının
büyük bölümünün faillerinin de yine Müslümanlar olmasıdır. Müslümanların
yaşadıkları coğrafyaların imkânları ve zenginlikleri başkaları tarafından
kullanılıyor, ama yitirilen canlar hep bizden oluyor. Bu çarpıklığın daha fazla
devam etmesine izin veremeyiz” diye konuştu.
“COĞRAFYAMIZDA
BİR ASIRDIR OYNANAN BU KİRLİ OYUNA DAHA NE KADAR TAHAMMÜL EDECEĞİZ?”
“Bugün Irak’ta,
Suriye’de, Afganistan’da ve daha pek çok yerde ortaya çıkan meselelere,
Müslümanlar kendileri niçin çözüm bulamıyor? Etnik ve mezhebi ayrışmalara
dayalı çatışmalar daha ne kadar sürecek? Müslümanların erkekleri katledilir;
kadınları, çocukları, yaşlıları her türlü zillete maruz bırakılırken, İslam
dünyası tek bir anını dahi nasıl huzurlu geçirebilir? Dışarıdan aranan kurtarıcıların zaten sorunların sebepleri olduğunu
görmek için daha ne kadar acı çekmemiz gerekiyor? Coğrafyamızda bir asırdır
oynanan bu kirli oyuna daha ne kadar tahammül edeceğiz?” diyen
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sorulara
samimi cevaplar aramayan bir Müslüman, kalbiyle ve zihniyle esarete teslim
olmuş demektir. İslam ise, kalbi ve zihni özgür olanların dinidir, bunu böyle
bilmemiz lazım. Çünkü iradesini başka bir güce ram eden Rabbine sırtını dönmüş
demektir. Hiçbir Müslüman böyle bir duruma düşmez, düşemez” şeklinde
konuştu.
MÜSLÜMANLARIN
MESELELERİNİ ÇÖZMEK İÇİN SAMİMİ BİR ÇALIŞMA ORTAYA KOYMALIYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan
şunları söyledi: “Açık konuşacağım: Ben,
diğer tüm sıfatlarımdan ari şekilde, Türkiyeli bir Müslüman olarak, Suriye’de
yaşananlardan hicap duyuyorum. Irak’ta yaşananlardan hicap duyuyorum. Afganistan’da
yaşananlardan hicap duyuyorum. Somali’de, Yemen’de, Libya’da yaşananlardan
hicap duyuyorum. Akdeniz’de, Ege’de derme-çatma deniz araçlarıyla, sınır
kapılarında itilip kakılma pahasına Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan
Müslümanları gördükçe utanıyorum, hicap duyuyorum. Ama bir taraftan da hırsım
artıyor, kinim artıyor. Dergilerinin kapağına Aylan bebeğin resmini basmak
suretiyle ondan bir şeyler kotarmaya çalışanları gördükçe kinim artıyor, hırsım
artıyor. Çünkü dürüst değiller, samimi değiller. Aylan bebeği acaba oralara
atan, iten sebepler ne, nasıl oldu bunlar, oraya nasıl geldi? Ümran bebeğin
resmini kalkıp da ekranlara getirmek, dergilerin kapağına basmak iş değil.
Onları o hale getirenler kim? Önce bunun hesabını verelim, bunu soralım. Botların
içinde 70 kişi, 100 kişi; botu şişlemek suretiyle batıran o batı zihniyetini
biz acaba ne zaman zihinlerimizde batıracağız, bunu soralım. Müslümanların
içine düştüğü, düşürüldüğü bu zillete isyan etmeyenin, bırakın imanını,
insanlığından şüphe ederim. İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, eğer
dünyadaki Müslümanların tüm bu meselelerinin çözümü için samimi ve kararlı bir
çalışma ortaya koyamazsak, bu ismi, bu temsili hak etmemiş oluruz.”
Bilinmelidir ki, inanır, gereğini
sabır ve sebatla yaparsak zafer bizimdir.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?