Ayıların Adaletine Güvenenler İflah
Olmaz
Veysi ERKEN
Yüz yılı, belki iki yüz yılı aşkın
İslam coğrafyasını yönetenlerin kendi aralarında anlaşacaklarına adaletin
tesisini Siyonist haçlı zihniyetinden beklediklerini görüyoruz.
Bu konuda hal-u pürmelâlimizi
anlatan bir fıkrayı sizlerle paylaşayım.
Adaleti ayıdan bekleyen “peynir bulan iki tilki”nin hikâyesi ve
çıkarılan hissedir nakledeceğim fıkra.
“İki tilki yan yana yarenlik ederek
bir yola devam ediyorlarmış. Tilkinin biri biraz ilerde büyük bir peynir topağı görmüş ve arkadaşına
dönüp;
Peynire bak! Demiş. Arkadaşı ise hemen
koşarak peyniri kapmış. Bu defa aralarında bir münakaşadır başlamış:
- İyi
ama önce ben gördüm, bu peynir benim hakkımdır.
- Hayır,
ne münasebet! Önce ben kaptım, o halde benim hakkım olmalıdır. Derken münakaşa
uzamış. Nihayet tilkinin biri, ötekine teklif etmiş:
- Haydi,
gidelim dağların hâkimi ayıya bu işi hallettirelim, bu işi ancak o çözümler.
Öbürü de teklifi kabul etmiş ve peynir yanlarında, ayının önüne gitmişler. Durumu
anlatmışlar.
- Biz
yan yana yolda yürürken birimiz bir peynir topağı gördü, birimiz de önce kaptı.
Şimdi aramızda uyuşamadık. Arkadaş ben önce gördüm diyor, ben de ben önce
kaptım diyorum. Fakat hiç birimiz haklı olduğumuzu ispat edip hakkımızı
alamadık. Bu davayı çözmek için huzuruna geldik, bu davamıza bakıver.
Bunları dinleyen dağlar hâkimi böbürlenerek:
Şu yanda duran teraziyi getirip
önüme koyun. Zira ikiniz de dinlediğime göre aynı derecede haklısınız. Biriniz
önce gördüğü için peynirin yarısı onun hakkı, biriniz de önce kaptığı için
yarısı onun hakkıdır. Bunu adaletle bölmem için bana verin!
Tilkiler de peynir topağını,
bölüştürsün diye, ona vermişler. O da uzun tırnaklarını batırarak peyniri ikiye
bölmüş, terazinin iki kefesine koymuş, ancak bir taraf ağır basmış.
Denkleştirsin diye ağır basan taraftan bir parça koparıp ağzına atmış, bu defa
diğer tarafı ağır basmış. Denkleştirmek için o taraftan koparıp ağzına atmış,
bu defa diğer taraf ağır basmış. Bu şekilde denkleştirmeye çalışırken, tilkiler
bakmışlar ki peynir bitiyor:
Aman efendim! Biz aramızda
uyuşur, bölüşürüz. Siz bu işi burada
bırakın, demeye başlamışlar.
Fakat dağlar hâkimi ayı:
Hayır, ben üzerime aldığım bir işi
yarıda bırakmam! Demiş ve denkleştirmeye çalışarak iki kefedeki peynirleri
tamamen yemiş bitirmiş.
KISSADAN HİSSE
Zamanımızın
bazı Müslümanları ve İslam devletleri bu tilkilere benziyorlar. Aralarında
halletmeleri gereken en basit şeyleri bile Avrupa devletlerine, Amerika’ya,
Birleşmiş milletlere götürüp;
Aman
beyefendiler! Aramızdaki şu anlaşmazlığı giderin, derdimize bir çare bulun.
Filan İslam devleti filan İslam devletiyle anlaşamıyor! Diyorlar. Onlar da
böbürlenerek:
Tabii!
Biz her zaman sizin yanınızdayız! Her zaman her meselenizi çözümlemeye hazırız!
Yeter ki siz bizim menfaatlerimizi zedeleyecek işler yapmayın, daima dikkatli
olun, emrimizden sakın çıkmayın! Yollu sözler söyleyerek güya meseleyi hallediyor
yahut halledecek gibi oluyorlar. Fakat dikkat edilirse ortada ne peynirler
kaybolup gidiyor. O derecelerde ki kurtarma imkânı dahi olamıyor. (1) “
Evet, sevgili dostlar ve
gönüldaşlar.
Yerli zannettiğimiz tilkilerin
eliyle coğrafyamız parça parça yutulmaya devam ediliyor. Kurdurulan örgütlere
karşı yaptığımız şey seyretmekten başka bir şey değildir. Umulur ki, bir gün
uyanır, Siyonist haçlı zihniyetinin farkına varır, ayı zihniyetinin kurdurduğu
taşeron, uşak ve katil örgütleri bir görüp peynirimizi yedirmeyiz.
Aksi takdirde “barışa son veren barış(!)”ları, cetvelle bölüştürülmüş
coğrafyalarda yaşamaya ve Siyonist haçlı zihniyetinin köleliliğine devam deriz.
Peki, felah mümkün değil mi?
Bizce mümkün.
Felah ayıların adaletine sığınmayıp,
el ve gönül birliğini oluşturarak imkânları birleştirerek, Cenabı Allah’ın
vahyi doğrultusunda ayılara meydan okumak, onlarla mücadele etmek ve hâkimiyetlerini
kırmakla mümkündür.
Selam ve Sabırla…
*En
Öne Geçen Merkep, Enver Baytan, Fıkralar 2, Mevsim
Yayıncılık, İstanbul 1992, s. 80-82.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?