Maaş mı? “Mâ Aş” mı?
Veysi ERKEN
Maaş “bir şahsa yaptığı işin, sarf ettiği emeğin karşılığı olarak, düzenli olarak ödenen para, geçinilecek şey, yaşayış, aylık ücret” anlamında kullanılır. “Ma aş” ise “lem ye’iş” yaşamadı veya yaşama için yeterli geliri olmayan biçiminde “ma aşe” şeklinde kullanıldığı vakidir.
Bu anlamına baktığımızda ülkemizde bazıları “maaş” hatta “maaşlar” alırken ücretlilerin ekseriyeti “ma AŞ” alıyorlar. Yani geçimini sağlayacak bir gelire sahip değil, maişetini temin edemeyen, adeta yaşamayan konumundadır.
Bu durumu doksanlı yıllardan beri defalarca yazdım. Özellikle toplu sözleşme veya toplu görüşme denilen toplantıların yapıldığı zamanlarda daha çok gündeme getirdim ve getiriyorum.
Bugüne gelecek olursak. Temmuz maaş artışları diye gündeme gelen komik bir artış zamanındayız. Ücretlilerin büyük ekseriyetine “ma aş” artışı yapılıyor.
Gelecek iki sene için önümüzdeki ay “toplu görüşme”ler yapılacak.
Şimdiden yazayım. Görüşmelere katılacak taraflar sadece “maaş”lıları düşünecek “ma aş”lıları kale almayacak sadece âlîmenfaatları(!) anlatacaklar.
Şimdiden bilginiz olsun.
Ne sendikacılara, ne hükümet temsilcilerine ne de hakemlik yapacaklara güvenmeyin. Kendilerine yüksek geliri” hak” düşük geliri geniş kesime “müstahak” görür bunlar. Bu tavır yeni değil, yetmişli yıllardan beri, ilk işe girdiğimden beri sürüyor.
Bu tavır yeni değil ve değişeceğine dair bir de ümidim yok. Kapitalist anlayışın sonucu budur.
Birazcık İslâmi tavır olsaydı Hz. Peygamber’in sav. tutumunu örnek alırlardı ve çalışanlara da kendi yediklerinden yedirir, giydiklerinden giydirir, çocuklarına tahsis ettiklerinden çocuklara tahsis imkânı sağlardı.
Neyse maziye dönelim “Üst yöneticilerin maaşı hariç ne zaman maaşlardaki artış gündeme gelse iktidar sahipler hemen “âli menfaat” teranesine başlarlar.
Sayın Başbakan da bu kervana katıldı. Daha birkaç ay önce eşit işe eşit ücret adı altında üst yönetime aşırı zam yapmışken Sayın Başbakanın maaş artışları konusunda Yunanistan’a döneriz ifadesi anlaşılır değildir.
Üstelik milletvekillerine yaptıkları kıyak hafızalarda taze iken.
Biliyorsunuz ki, aziz dostlar vekillerimizin ekseriyetinin hem emekli hem de vekillik maaşı tıkır tıkır işlemektedir. Bazılarının emeklilik maaşı 900 tl’den 6000 binler seviyesine ceffelkalem yükseltildi.
Sosyal konularda “ustalık dönemi” Sayın Başbakan’a yaramadı.
Hatalar yine hatalar
Hatalar bir birini kovalar misali
Bu dönemdeki hatalar saymakla bitmez.
Vatandaş bizar oldu.
Anlaşılmaz bir tavırla geniş kitleler mağdur edilmekte.
Mağrurlar kıs kıs gülmekte.
Mağrur olanların sonu bellidir.
Umarım ki, Sayın Başbakan kendini yanıltanları fark eder.
Zorbaların oyununa düşmez.
Halk adamı olur.
Tıpkı kendi ifadesiyle “çıraklık dönemi”nde olduğu gibi.
Bu devran böyle gitmez.
“Üç artı üçler”le hayat sürmez.
Adam gibi geçimin yolu adam gibi iaşe ve ibate için gelir ve maaştır.
Başbakan’a “İsar”ı hatırlatırım. Hani empati diyorlar ya.
Biraz İsar, biraz empati.
Maaş yoksa “Mâ aş” vardır.
“Mâ aş”ı Sayın Başbakan iyi bilir.
Birde dostlar bilsin istedim.
“Mâ aş” yaşamadı demektir.
Onun için iktidar sahipleri “Mâ aş”lıları pek sever.
Vatandaş “mâ aş”lı olmak istemiyor.
Maaşlı olmak istiyor.
İaşe ve ibate sahibi olmak istiyor.
Sayın Başbakan bilirsiniz ki, hatadan ve kusurdan vazgeçmek bir fazilettir. İslami ve insani bir davranıştır.
Gelin birliğimizi ve dirliğimizi güçlendirecek adımları atalım.
Bir avuç insanın yanıltmalarını boşa çıkaralım.
Ülkemiz hukuk devletine sahip olsun.
Kanun devleti değil.
Hukukla kanun devleti farklıdır.
Kanunla insanları “mâ aş”lı yapabilirsiniz.
Ama bu hukuk değildir.
Hulasa-i kelâm.
Zulümle âbâd olunmaz. Zulümle âbâd olmak isteyenin sonu berbattır.
Selam ve Sabırla… 20.05.2012. Değişen bir şey var mı? Bence yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?