Üç Devirde Bir Adam: Fethi Okyar*
Veysi ERKEN
“Tarih bir hamak değil YAY olmalı” diye hoşuma giden bir söz vardır. Günümüzü anlamak, yorumlamak ve gelecekle ilgili yol haritası çizebilmek için tarihi olay ve olguları, özellikle olay ve olguların içinde ve yönetiminde yer alanların hatıralarını ve yaşanmışlıklarını okumak gerekir.
Ama maalesef ülkemizde ilim adamı dediklerimiz dâhil insanımız kendini okumaktan vareste tutuyor.
Medeniyetimizin “mihenk”i olan Kura’nı Kerim “ikra” derken bizler okumamayı marifet addediyoruz.
Mesela İttihat ve terakki döneminden serbest fırka hadisesine kadarki tarihi süreç içinde yer alan Fethi Okyar’ın hatıratını bırakın ilim adamı dediklerimiz acaba kaç tarihçimiz okumuştur.
Üzülerek söyleyebilirim ki, yok denecek kadar azdır.
Hâlbuki olay ve olguları doğru veya en azından doğruya yakın anlamak için “hatırat” okumak gerekir.
Bu anlayışla Fethi Okyar’ın “Üç Devirde Bir Adam” isimli hatıratını okudum.
Bilhassa ittihat ve terakkinin gizli örgütlenmesi ve 1908’den 1918 yılına, hatta 1920 yılına kadarki faaliyetlerini anlamak için okunması gereken bir hatırat.
Bir tek cümle için bile olsa bu hatıratın okunması gerekir diye düşünüyorum.
Ali Fethi Bey 1908 yılında yönetime el koymalarından itibaren hiçbir hazırlıklarının olmadığını anlar. Ki, kendisi dört kurucudan biridir kendi ifadesiyle.
Ve bunu itiraf eder.
İttihat ve terakkinin ne bir felsefesi ne de bir hazırlığı vardır. Yönetim tecrübesi de yoktur. Sadece Abdulhamid’e karşılar. Bütün sermayeleri bundan ibaret. Bu sebeple eski sadrazamları iş başında tutmaya çalışırlar. Tabii ki, her kafadan ayrı bir ses çıkar ve on yıl içinde devlet dağıtılır.
Balkanlar, Kafkaslar, Yemenden Cezayir’e kadar kaybedilir ve nihayetinde İstanbul işgal edilir.
Acı hem de çok acı bir durum.
İstiklal harbi ve akabinde içte olan çekişmeler.
Maalesef bu ittihatçı entrika zihniyeti günümüze kadar tevarüs etmiş vaziyettedir.
Onların varisleri bugünde hiçbir hazırlıkları yok ve ülkemizin hayrına olabilecek olan her gelişmeye karşı çıkmaktadır.
Dün olduğu gibi bugün de yıkım zihniyeti olarak devam etmekte ve yeni iltisaklıları olmaktadır.
Tabii ki, o yıkım yıllarını anlamak ve ondan ibret almak için sadece bir kitabı okumak yetmez. Başka kitapları da okumak gerekir.
Mesela Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytin Dağı”nı tavsiye ediyorum. Özellikle üç paşadan biri olan Cemal Paşa’nın güney cephesinin dağılmasında ve kaybedilmesindeki rolünü daha bariz bir şekilde anlayabiliriz.
“Unutmak pusu”dur gerçeğinden hareketle diyorum ki, hem tarihi belgeleri hem de o dönemin oluşumunda rol almışların hatıratını okumak gerekir.
Önemli olan okumak, anlamak, yorumlamak ve ders alarak geleceği doğru bir şekilde kurgulamaya çalışmaktır.
Tarihi bir “hamak” olarak kabul edersek biz de tarihe gömülürüz.
Doğru-yanlış, haklı-haksız demekle iş bitmez. Olan olmuş o dönemi geri getiremeyiz ama o dönemin yaşanmışlıklarından ibret alarak geleceğimizi daha iyi kurgulayabiliriz.
Okur musunuz, yoksa uyurgezer misiniz?
Haydi, “üç devirde bir adam: Fethi Okyar”ın hatıratını ve acı tecrübesini okumaya ve ibret almaya.
Selam ve Sabırla…
* Üç Devirde Bir Adam: Fethi Okyar, Yayına hazırlayan Cemal Kutay, Tercüman Yayınları, İstanbul-1980.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?