4 Temmuz 2021 Pazar

Toplumsal huzur ve barış için: Evet; Kısasta hayat vardır

 Toplumsal huzur ve barış için: Evet; Kısasta hayat vardır

Veysi Erken

Şiddetin Tecavüzün Öldürmenin ve Aile facialarının bitirilmesi için: Evet Kısasta hayat vardır diyorum. Diyorum, çünkü tefekkür ve ilkeli beşeri ilişkiler geliştirme zeminimizi kaybettiğimizden/ kaybettirildiğinden beri içtimai(sosyal) hayatımız sıhhatini ve anlamını kaybetti. Bizi başka zemine kaydırdılar.

Artık, “kalıp/beden, şekil” olarak Müslüman, “ruh ve ilkeler” bakımından şaşkın bir ademiyete dönüştük.

“Yiğit düştüğü yerde ayağa kalkar” misali huzurlu bir hayatı ve toplumsal ilişkileri istiyorsak asli zeminimize uygun tefekkür etmek ve ilkelerle yaşamak mecburiyetindeyiz.

Aksi takdirde yüz, yüz elli yıldır devam eden tartışmalardan ve geliştirilmeye çalışılan ilkelerden fayda sağlayamadığımız gibi bundan sonra da sağlayamayız.

Onun için ayette belirtildiği gibi “kısasta hayat vardır” diyorum.“Sözlükte “ardından gitmek, iz sürmek, yaptığı işte birinin yolunu takip etmek; kesmek, eşitlemek ve misilleme yapmak” manalarında masdar olan kısas isim olarak “mutlak eşitlik, bir şeyin iki tarafının birbirine denk olması; işlenen fiile ona denk bir fiille mukabele edilmesi” anlamlarına gelir.  https://islamansiklopedisi.org.tr/kisas

Tariften anlaşılacağı üzere “Kısas ilkesi temelde bir şahsın işlediği suça eş değer şekilde cezalandırılması esasına dayanır.” https://www.google.com.tr/search?q=K%C4%B1sasa+k%C4%B1sas+Kanunu&sa=X&ved=2ahUKEwjQ8IXvosbxAhVKgv0HHT_cBWcQ1QIwEXoECBAQAQ&biw=1366&bih=615

Suça eş değer ceza verme veya işlenen fiile ona denk bir fiille mukabele edilmesi suçun caydırıcılığı için çok çok önemlidir.

Bilindiği üzere ülkemizde huzursuzluk ve buna bağlı olarak işlenen suçlar artmaktadır. Bu gerçeği hiç kimse inkâr edemiyor. Hukukçu, filozof, sosyolog, psikolog veya âlim olduğunu iddia edenlerin tamamı huzursuzluğun, cinayetlerin, tecavüzlerin kısaca her alanda ilişkilerin kötüleştiğini kabul ve ikrar ediyorlar.

Peki, çözüm nedir. Çözüm kendi inanç ilkelerimize göre tefekkür etmek, kurallarımızı geliştirmek ve onları hayata geçirmektir. Bir başka ifadeyle ikircikli tutumdan uzaklaşmaktır. Hani şair Ömer Hayyam diyor ya, "Bir elde kadeh, bir elde kuran; bir helaldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada ne tam kâfiriz, ne tam Müslüman."

Evet, ikircikli bir yaşayıştan kurtulmak durumunda olmak mecburiyetindeyiz. Bize Hz. Muhammed Mustafa’nın s.a.v.tebliğ ettiği vahiy bunu emrediyor.

Allah’ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacak! Onlar için elem verici bir azap vardır.  Onlar, doğru yol karşılığında sapkınlığı, mağfiret karşılığında azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklılarmış! Bakara 174-175.”

Biz toplum olarak bir azabın içindeyiz. Tefrika, cinayetlerin, boşanmaların artması, evliliğin azalması, meşru olmayan ilişkilerin çoğalması, zengin fakir arasındaki mesafenin uçuruma dönüşmesi kısaca toplumsal hayatımızın cennete değil cinnete dönüşmesi ikircikli tavrın ve yaşayışın sonucudur. Allah “bu azabın sebebi, Allah’ın, kitabı hak olarak indirmiş olması ve kitap hakkında aykırı görüşlere sapanların derin bir ayrılıkçılık içine düşmüş bulunmalarıdır. Bakara-176”

Anlıyoruz ki, toplumsal cinnetin hayatın cehenneme dönüşümün temel sebebi kitaba aykırı, Kur’an-ı Kerim’e aykırı görüşlere ve yaşayışa sapmadır. Peki, bunu yolu ve yöntemi nedir. Yolunu Rabbulalemin “Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takva sahipleri bunlardır. Bakara-177” biçiminde tavsiye ediyor ve bize kısas yolunu gösteriyor. “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında kısas size gerekli kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ancak her kime, kardeşi tarafından bir şey bağışlanırsa artık ona hakkaniyetle uymalı ve diyeti ona güzellikle ödemelidir. Bu, rabbinizden bir hafifletme, bir rahmettir. Bundan sonra kim haddi aşarsa ona elem verici bir azap vardır. Bakara-178”

Tabii ki, art niyetli ahlaksızlar, gayrı Müslimler veya Müslüman görünümlü gayr-ı Müslimler her şeyi saptırdığı gibi “ kısas” kavramını saptırıp öldürmeye irca ediyorlar.

Tefekkür “zemin”i kaydırıldığından “zihinler” bulanmış, bulanık suya ve bataklığa dönüşmüş ve bulanıklık içinde çözüm arar duruma düşürüldük. Hâlbuki Rabbulalemin  “Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız. Bakara-179” https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Bakara-suresi/181/174-175-ayet-tefsiri (174-179 ayetler)

Hâsılı kelam, toplumsal hayatımızı huzurlu ve müreffeh hale getirmek istiyorsak vahiyle belirlenmiş ilkelere ve zemine dönmek mecburiyetindeyiz.

Batı/batıldan ithal ve ikame ilkelerle huzuru sağlamak mümkün değildir. Bilinmelidir ki, ithal veya ikame ilkeler hayatı parçalıyor ve toplumsal huzuru huzursuzluğa çeviriyor.

Bilindiği üzere bize parçalayıcı bir zihin inşa edilmiştir. Misal bizler cinayete, şiddete, hırsızlığa, namussuzluğa bile farklı ve ikame ilkelerle bakıyoruz. Kadın cinayetinden, şiddetinden, namussuzluğundan vs. fiillerden bahsediyoruz. Cinsiyetçi bakış diye bize dayatılan bir ayırımla sorunlarımızı çözmeye ve huzurumuzu sağlamaya çalışıyoruz. Bu da mümkün olmuyor.

Bilinmelidir ki, cinayet cinayettir, şiddet şiddettir, namussuzluk namussuzluktur, hırsızlık hırsızlıktır. Kısaca haksız fiil ve eylemde ayrım yapılmamalıdır. Haksız fiil ve eylemde bulunan kişiye, gruba eylemi ve fiilinin niteliğine göre “karşılık/ ceza” verilmelidir ki, huzur sağlansın.

Bunun için “düşünme ve eylem zemini”mizi kendi inanç (İslam) ilkelerimizin üzerine inşa etmemiz kaçınılmaz zorunluluktur.

Bu yapılmadıkça toplumsal huzur sağlanamaz, bataklıkta çırpınmaya ve çırpındıkça batmaya mahkûm olmaktan kurtulamayız ve oluşan yıkımı engelleyemeyiz, gideremeyiz.

Her gün kadın cinayetinden, şiddetten, aldatmalardan, evden uzaklaştırmalardan, hırsızlıktan, meşru olmayan kazançlardan, zimmete geçirilen servetten, şehvetten, eğitim yoluyla oluşan çözülmelerden bahseder dururuz.

Rabbulalemin encamımızı hayretsin ve bizi “kısas”ı anlayarak toplumsal ilkelere dönüştürerek yaşayanlardan eylesin.

Selam ve Sabırla…

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?