19 Temmuz 2021 Pazartesi

Yalnız Bırakılmak

 Yalnız Bırakılmak- Güvenilen Dağlara Kar Yağmak

Veysi ERKEN

Her gün yüzlerce kişiyle konuşur ülkemizin durumu ve gidişatını anlamaya çalışırım. Bu konuşmalar bana çok şey kazandırıyor ve ülke gerçeklerini anlamama yardım ediyor.

Diyebilirim ki, konuşmaların ortak paydası “yalnız bırakılmak, terk edilmek ve güvenilen dağlara kar yağmak” biçimindedir. Herkes ve her kesim  güvendikleri tarafından yalnız bırakıldığını, terk edildiğini ve aldatıldığını düşünüyor.

Evet...

Kitlelerde büyük bir moral ve duygu çöküntüsü yaşanmaktadır. Herkesin dillendirdiği şey “yalnız bırakıldık, aldatıldık” cümlesiyle özetlenebilir.

Peki, kimler insanları yalnız bırakmış, aldatmış ve onları terk etmiş.

İşte cevabı.

Siyasi partiler, gençlik teşkilatları, tarikat bööööyükleri. sivil toplum örgütleri ve önderleri(!) kitleleri hep yalnız bırakmış ve en basit bir hadise karşısında ortadan kaybolmuşlardır.

Kitle, kendisini tekkedenler eliyle adeta “tapınak şövalyeleri”nden müteşekkil canavarlara teslim edilmiştir.

İşte ülkemizde yaşanan çöküntünün sonuçları.

 Duygular artık yaralıdır. Kitle kime ve niye güveneceğini bilememektedir. “Yolsuzlukla, haksızlıkla ve yoklukla” mücadele vaadiyle kitleleri peşinde sürükleyen ve “ülkü devleri” zannedilenlerin oyunu ve sırt çevirmesi moral ve duyguda çöküşü hızlandıran bir faktördür.

İnsanları “adil düzen” kavramıyla peşinden sürükleyenlerin “yer yarılmış ve içine girmiş”çesine ortadan kaybolmaları nedeniyle müsebbibi oldukları zulümlerin ve mağduriyetlerin hesabı bilinmez.

 Bu yetmiyormuş gibi “erkek(!)”lik tafrasıyla oluşturulan atmosferle meydana inen kalabalıklar  “inancından, örtüsünden” dolayı bir kere daha mağdur oldular. Hem de ne mağduriyet ve ne zulüm. Tarihte emsali görülmemiş bir zulüm.

Korkaklık mı, beceriksizlik mi, ihanet mi?

Varın bunu siz yorumlayın.

Ama unutulmayan ve asla unutturulamayacak bir gerçek vardır ki, millet bir avuç “dönme” ve “boğazdaki aşiret”ten oluşan “Tapınak Şövalyeleri”ne terk edilmiştir. Tapınak Şövalyeleri iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel haklar bağlamında topluma kan kusturmaya devam etmektedirler. Hem de dünün erkeklerinin payandasıyla.

İşte bu atmosfer kitlelerin yılgınlığına sebep olmuştur. Artık kitleler siyasi partilere, tarikatlara, cemaatlara, gençlik örgütlerine, sivil örgütlere ve onların önderlerine güven duymamaktadır.

Konuştuğumuz insanlar hep aynı şeyleri söylüyor. Yeter artık aldanmak istemiyoruz. Aynı delikten defalarca ısırılmak istemiyoruz. Güvendiğimiz dağlara ve insanlara tekrar tekrar kar yağışını görmek istemiyoruz.

Büyük bunalımdır bu doğrus

Okulunun kapısından örtüsünden dolayı geri çevrilen öğrenci yanında siyasiyi, gençlik örgütünü, sivil kuruluşları ve onların önderlerini göremezse elbette güven bunalımına düşer.

Elbette “aldatılmışlık” duygusu kendisinde yer edinir. Elbette bırakın vatan, millet Sakarya edebiyatını der.

Ekmeyi çalınanlar, işinden kovulanlar, eşinden olanlar elbette “sahip” ararlar. Sahiplik bir himaye değil, yalnız olunmadığının bir göstergesidir.

Güven bunalımı ve yalnız bırakılma duygusu aşılabilir mi?

İşte cevabı hem zor, hem de kolay bir soru.

İktidarı millete hizmet aracı olarak gören hareketler ve önderler varsa gönüller tamir edilebilir. Tam olmazsa bile mağduriyetler giderilebilir ve zulümler ortadan kaldırılabilir. Başka türlü mümkün değildir.

Aksi durumda gelenler de “bizi aldatır ve yalnız bırakır” duygusunun devamı söz konusudur.

Ülkenin birliğini, bütünlüğünü savunan “alp eren”lerin yapması gereken şey kitlelerin, mağdurların, mazlumların yanında durduklarını ve duruşlarının sahte olmadığını göstermeleridir.

Tıpkı halkı için yirmi beş yıl hapiste kalan Mandela ve sivil itaatsizliği uygulayan Gandi gibi.

Selam ve Sabırla...31.03.2001

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?