Gıda ve Kira Teröristleri
Veysi ERKEN
Türkiye’de “Hayat Pahalılığı” var bir gerçektir.
“Geçim sıkıntısı” had safhadadır.
Bilhassa “gıda” ve “emlak” alanında adeta terör estirilmektedir.
Bir nevi “gıda” ve “kira” teröristleri hâkim olmuş durumda.
Etkili, yetkili ve sorumlular tedbir almıyor.
Bu alanlarda teröristler meydanda, güven ortamını sarsmakta.
Özellikle hem “üretim” hem de “geçim”in temel girdilerindeki zamlar ve artışlar “hayatı” çekilmez hale getirmiştir.
Acil hem de çok acil bu pahalılık ve terörizm durdurulmalıdır ki, toplumdaki güven ortamını ortadan kaldıran algı operasyonları boşa çıksın.
Algı operasyonunu en acımasız şekilde fetöist teröristler yürütmekte, yetkililer ve sorumlular uyumakta ve gıda ve kira alanlarında operasyonlarını sürdürmektedir.
Biliyorlar ki, hayatın çekilmezliğini gösteren en önemli unsur gıda, emlak alımı ve kiralardır.
Bunlara bir de faturaları eklediniz mi vay vatandaşın haline
Artık vatandaş faturalarını ve kirasını ödeyemez bir halde.
Beslenme için gıdayı alamaz durumda.
Ve fetöist teröristler bunlar üzerinde tepinmekte, güven ortamını tahrip etmektedir..
Özetle esnaf nasıl kazansın, nasıl mal satsın.
Vatandaş nasıl satın alsın.
Geçimin yolu ve teröristleri durdurmanın imkânı var mıdır?
Elbette var.
İmkân ve yöntemlerden biri “Narh” sistemini devreye sokmaktır.
Kira ve gıda sektöründe üst sınır denilen “narh”ı uygulamaktır.
Fiyat ve kira artışlarına “üst sınır” getirmektir. Kapitalist uygulamalardan vazgeçmektir. Uymayanlara suçlarına karşılık caydırıcı cezamar uygulamaktır.
Bilinen husus kapitalist ve sosyalist anlayışlar “fakirden alıp zengine verme”ye dayanır. Köleliği arttıran bu sapık anlayışlardan vazgeçmektir.
İslam ise tersini öngörür.
Bunu şu şekilde ifade edebiliriz.
“İslam İktisadı’nın nihai hedefinin insanın maddi eğilimlerine teslim olmamasını sağlamak olduğunu söyleyebiliriz. İktisat çerçevesinde kalan hedefler olarak israfın bertaraf edilmesi, âdil gelir bölüşümü (servet ve mülkiyetin yaygınlaştırılması), iktisadi ve teknolojik bağımsızlığın sağlanması zikredilebilir.
İslâm, iktisadi kutuplaşma ve rekabetin rekabeti öldürmesi gibi iki önemli iktisadi eğilimi giderme yolunda köklü tedbirler getirmiştir. İktisadi mekanizmayı kendi haline bırakırsanız “para parayı çeker” ve “zengin daha zengin, fakir daha fakir” olur.
Oysa İslâm servetin belli bir zenginler zümresi elinde dolaşan bir güç olmaması ilkesinin rehberliğinde gelirin hem oluşum hem de bölüşüm safhasında sisteme müdahale etmiştir. İsraf yasağı, ihtikâr yasağı, riba yasağı, zekât, infakın teşviki gibi politikalarla sosyal adaletin ve âdil gelir dağılımının adeta bir finansman faktörü olarak kullanıldığı bir sistem oluşturmuştur.
Kapitalistleşme vetiresinin “teşvik tedbirleri” yani “ fakirden alıp zengine verme” uygulamaları hem nazari hem de tarihi olarak İslâm iktisadında söz konusu olmamıştır.
Yine tekelci eğilimler mümkün olduğu kadar engellenerek ve anti-enflasyonist para sistemi benimsenerek fiyat mekanizmasının toplum refahını sağlama yönünde çalışması amaçlanmıştır.
İslâm iktisadı ferdiyetçi değil, şahsiyetçi, cemaatçi ve devletçi eğilimlere sahiptir. Kendi çıkarını ön planda tutan insan tipi İslâm’a yabancıdır. Devletçilik ekonominin denetim ve gözetim alanını kapsar. Yoksa ferdi ve özel teşebbüsü engelleyici ve ona rakip değildir. Ahmet Tabakoğlu, İslam ve Ekonomik Hayat, DİB Yayınları, s. 158, Ankara-2020”
Evet, aziz dostlar ve tüm yetkililer.
Hayat pahalılığını ve algı operasyonlarını durdurmanın yollu hayatı yaşanabilir bir hale getirmekten ve “fakirden alıp zengine yedirme” zihniyetinin terkinden geçer.
Gıda ve kira teröristlerine dur demek için gerekirse mal ve mülkleri müsadere edilmelidr.
Çok geç kalındı.
Zararın neresinden dönülürse kârdır hesabıyla hemen şimdi tedbir alınmalıdır.
Ahlaki, insani ve dahi vicdani uygulamalara hemen başlayınız.
Tedbir alınır mı?
“Narh” uygulanır mı?
Zannetmiyorum.
Selam ve Sabırla…03.02.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?