1 Haziran 2020 Pazartesi

Edeb Ya Hu


Edeb Ya Hu

Veysi ERKEN

Zihinlerimiz işgal edildi diyorum.
Maalesef içtimaî hayatımızı yabancı kavramlarla anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Zihinlerimiz sadece Türkiye’de değil, tüm İslam ve mazlum coğrafyalarda işgal edildi. ( Sosyal bilimlerde alternatif söylemler isimli kitabı tavsiye ederim.

            Kendimize ve değerlerimize yabancılaşmanın en önemli aracı eğitimdir.
            Zira biz maarifimizi kaybettik. Yerine ikame edilen eğitimin zemini kaydı.
İkame edildi. İlim dalları denilen alanlar birbirinden koparıldı ve ucube bir zemin ortaya çıktı.
            “Maarif”imiz insanı tabir yerindeyse iki kanatlı yetiştirmeyi hedefliyordu.
            Talim ve terbiye maarifin iki kanadıydı.
            “Talim”le insana bilgi, beceri, hüner, maharet kazandırırken, “terbiye” ile anlayış, tutum, tavır ve değer kazandırılıyordu. Bir başka ifade ile ilmin yerinde kullanımımızı ve ahlakını öğretiyordu. Talim ve terbiye içi içe işleniyordu. Fert bu iki kanatla uçuyordu. Başkalarına faydalı oluyordu.
            Edebi bütün boyutlarıyla öğretiyordu.
 Celaleddin Rumî:
            “İlim ehli arasında aradım kıldım talep
Her hüner kabul imiş illa edep, illa edep
Edep bir taç imiş nur-u Huda’dan
Giy o tacı emin ol bu beladan” diyerek edebin önemini hatta ilimden daha ehemmiyetli olduğunu vurguluyordu.
Aynı anlayışı Yunus Emre’de de görüyoruz.
“Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep,
Dediler ilim geride, illa edep illa edep”  dizeleri ile edebin konumunu bize anlatıyor.
Edeb.
İçtimaî hayatımızda çokça kullandığımız bir tabir idi. Hem de neye dayandığını ifade ediyorduk.
“Edeb Ya Hu”.
Peki, illa edep, illa edep diyoruz da EDEB nedir.
Edebi ehl-i hirfet (iş, sanat, zanaat sahibi) şu şekilde özetleyerek bize intikal ettirdi. Edeb,
Eline,
Diline,
Beline sahip olmaktır.
Üç harfin dizilişi Edebi anlatıyor.
Elinden, Dilinden ve Belinden kimseye zararın dokunmayacak “Hu” ile irtibatın varsa.
“Hu” bilindiği üzere “Rabbulalemin”i ifade ediyor. Âlemin terbiyecisi olan Rabbulalemin.
Onun için “Edeb Ya Hu” deniliyor.
Allah’la irtibatın sağlamsa edebli olur ve kalırsın.
İrtibat zayıflar veya koparsa her türlü şirretliğe ve şerre yönelirsin.
Toplumumuzun “Hu” ile irtibatını zayıflattılar, adeta kestiler.
“Hu” ile irtibat zayıflayınca elimizle, dilimizle ve belimizle verdiğimiz zarar arttı. “Hu” ile irtibatımızı bilhassa “münafık” taifesi zayıflatıyor, koparıyor.
“Edeb”siz bir topluma ve ferde dönüştürüldük diyebiliriz.
Her türlü ahlaksızlığı meşru görmeye başladık diyebiliriz.
Peki, bu durumdan kurtulabilir miyiz?
Halas mümkün mü?
Elbette mümkün.
“Yiğit düştüğü yerde ayağa kalkar” demiş atalarımız.
Düştüğümüz yer eğitim ise, eğitimimizi “maarifleştirmekle edebli bir topluma dönüşebiliriz.
“Kökü mazide olan âti” olabiliriz.
Yeter ki kaybettiğimiz tefekkür zeminimiz olan “fıkha” dayanalım ve insanımızı iki kanatlı yetiştirelim.
O zaman “Edeb Ya Hu” gerçek anlamını bulur. Her fiilimiz ve eylemimiz Allah’ın rızasını kazanmak için olur.
Dışımızdaki her şey bizden emin olur.
Elimizden, Dilimizden ve Belimizden başkasına zarar gelmez.
Bilinmelidir ki, “edeb”li olmak sadece insanla ilgili değildir.
“Edeb” bütün mevcudatı ihata eder, kapsar.
Yeter ki, “Hu” ile irtibatlı olalım.
Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?