Edeb Ya Hu
Veysi ERKEN
Zihinlerimiz
işgal edildi diyorum.
Maalesef
içtimaî hayatımızı yabancı kavramlarla anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Zihinlerimiz sadece Türkiye’de değil, tüm İslam ve mazlum coğrafyalarda işgal
edildi. ( Sosyal bilimlerde alternatif
söylemler isimli kitabı tavsiye ederim.
Kendimize ve değerlerimize
yabancılaşmanın en önemli aracı eğitimdir.
Zira biz maarifimizi kaybettik.
Yerine ikame edilen eğitimin zemini kaydı.
Bilindiği üzere düşünme zeminimiz “fıkıh” idi, http://www.midyatgundem.com/fikih-makale,263.html
Yerine “sosyal bilimler” https://www.academia.edu/35265988/F%C4%B1k%C4%B1h_ve_sosyal_bilimler_aras%C4%B1nda_son_d%C3%B6nem_Osmanl%C4%B1_ayd%C4%B1n%C4%B1
İkame edildi. İlim
dalları denilen alanlar birbirinden koparıldı ve ucube bir zemin ortaya çıktı.
“Maarif”imiz
insanı tabir yerindeyse iki kanatlı yetiştirmeyi hedefliyordu.
Talim ve terbiye maarifin iki
kanadıydı.
“Talim”le
insana bilgi, beceri, hüner, maharet kazandırırken, “terbiye” ile anlayış, tutum, tavır ve değer kazandırılıyordu. Bir
başka ifade ile ilmin yerinde kullanımımızı ve ahlakını öğretiyordu. Talim ve
terbiye içi içe işleniyordu. Fert bu iki kanatla uçuyordu. Başkalarına faydalı
oluyordu.
Edebi bütün boyutlarıyla
öğretiyordu.
Celaleddin Rumî:
“İlim
ehli arasında aradım kıldım talep
Her hüner kabul imiş
illa edep, illa edep
Edep bir taç imiş
nur-u Huda’dan
Giy o tacı emin ol bu
beladan”
diyerek edebin önemini hatta ilimden daha ehemmiyetli olduğunu vurguluyordu.
Aynı
anlayışı Yunus Emre’de de görüyoruz.
“Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep,
Dediler ilim geride, illa edep illa edep” dizeleri ile edebin konumunu
bize anlatıyor.
Edeb.
İçtimaî hayatımızda çokça kullandığımız bir
tabir idi. Hem de neye dayandığını ifade ediyorduk.
“Edeb Ya Hu”.
Peki, illa edep, illa edep diyoruz da EDEB
nedir.
Edebi ehl-i hirfet (iş, sanat, zanaat sahibi)
şu şekilde özetleyerek bize intikal ettirdi. Edeb,
Eline,
Diline,
Beline sahip olmaktır.
Üç harfin dizilişi Edebi anlatıyor.
Elinden, Dilinden ve Belinden kimseye zararın
dokunmayacak “Hu” ile irtibatın varsa.
“Hu” bilindiği üzere “Rabbulalemin”i ifade
ediyor. Âlemin terbiyecisi olan Rabbulalemin.
Onun için “Edeb Ya Hu” deniliyor.
Allah’la irtibatın sağlamsa edebli olur ve
kalırsın.
İrtibat zayıflar veya koparsa her türlü
şirretliğe ve şerre yönelirsin.
Toplumumuzun “Hu” ile irtibatını zayıflattılar,
adeta kestiler.
“Hu” ile irtibat zayıflayınca elimizle,
dilimizle ve belimizle verdiğimiz zarar arttı. “Hu” ile irtibatımızı bilhassa “münafık”
taifesi zayıflatıyor, koparıyor.
“Edeb”siz bir topluma ve ferde dönüştürüldük
diyebiliriz.
Her türlü ahlaksızlığı meşru görmeye başladık
diyebiliriz.
Peki, bu durumdan kurtulabilir miyiz?
Halas mümkün mü?
Elbette mümkün.
“Yiğit düştüğü yerde ayağa kalkar” demiş
atalarımız.
Düştüğümüz yer eğitim ise, eğitimimizi “maarifleştirmekle
edebli bir topluma dönüşebiliriz.
“Kökü mazide olan âti” olabiliriz.
Yeter ki kaybettiğimiz tefekkür zeminimiz olan
“fıkha” dayanalım ve insanımızı iki kanatlı yetiştirelim.
O zaman “Edeb Ya Hu” gerçek anlamını
bulur. Her fiilimiz ve eylemimiz Allah’ın rızasını kazanmak için olur.
Dışımızdaki her şey bizden emin olur.
Elimizden, Dilimizden ve Belimizden başkasına
zarar gelmez.
Bilinmelidir ki, “edeb”li olmak sadece
insanla ilgili değildir.
“Edeb” bütün mevcudatı ihata eder, kapsar.
Yeter ki, “Hu” ile irtibatlı olalım.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?