Kafayı mı yedim?
Veysi ERKEN Dr.
“Kafayı mı yedim?
Evet.
Kenan Tufanı ve Eylül fırtınasına maruz kalan bir arkadaşla yıllar sonra telefonla görüştük.
Meğerse aynı watsApp grubundaymışız.
İfadesi şu oldu.
Gazze ve Kudüs ile ilgili ne kadar yazıyorsun, sen kafayı yemişsin herhalde?
Ne diyeyim.
Senin tabirinle kafayı yemişimdir.
Doğrudur.
Allah’a şükürler olsun ki senin gibi hislerimi, heyecanımı, dava şuurumu kaybetmedim dedim.
Hatırlar mısın?
Bir zamanlar “Kanımız aksa da zafer İslam’ın”, “Çağrımız İslam’da dirilişedir”, “Rehber Kur’an hedef turan” diye haykırıyor, cehd ediyorduk.
Doğrudur ben bunları savunmaya ve yaşamaya çalışıyorum onun için senin tabirinle “kafayı yemişim”
Senin gibi hissiyatımı, heyecanımı, davamı, dava şuurumu kaybetmedim onun için kafayı yemişim.
Ben kafayı yemişim de sen hangi zokayı yuttun ve yedin.
Dünyayı mı yuttun.
Dünyanın esiri ve kölesi mi oldun?
Siyonistlerin mallarıyla mı mideni doldurdun.
Ayetlerde “Ey iman edenler! Sizi, elem verici azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altından ırmaklar akan cennetlere, adn cennetleri içindeki güzel köşklere koyar. İşte büyük kurtuluş budur. Hoşunuza gidecek bir şey daha var: Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi, müminleri müjdele. Saff-10-13” buyrulmuyor mu?
Ben kafayı yedim sen ise inancını kaybettin, dünyevîleştin her halde dedim kendisine.
Maalesef azmini, heyecanını, davasını, ahlakını kaybeden, münafıklaşan, boş kütüklere dönüşenler olmuştur.
Ayetlerde Münafıklar sana geldiklerinde, “Tanıklık ederiz ki sen gerçekten Allah’ın elçisisin” derler. Senin hiç kuşkusuz kendi elçisi olduğunu Allah elbette biliyor; ama Allah tanıklık eder ki münafıklar (inandık derken) kesinlikle yalan söylemektedirler. Onlar yeminlerini kalkan edinip Allah yolundan yan çizmişlerdir. Onların yaptıkları ne kadar çirkin! Şöyle ki, onlar sözde inandılar ama gerçekte inkâr ettiler; bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir; artık anlayıp kavrayamazlar. Onlara şöyle bir baktığında dış görünüşleri sana iyi bir izlenim verir; konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Ama onlar sanki bir yere dayanmış kütükler gibidir (böyle güvendeymiş gibi görünürler). Her gürültüyü kendilerine yönelik sanırlar. Asıl düşman onlardır, onlardan korun! Allah kahretsin onları! Nasıl da haktan yüz çeviriyorlar! Münâfikun 1-4
Merhum Mehmet Akif münafıklaşan, azmini, kaybedenleri şöyle tanımlıyor.
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?”
Hâsılı kelam.
Rabbulalemin bizleri heyecanını, hissini, davasını kaybedenlerden eylemezsin, şerlerinden muhafaza etsin.
İyi ki kafayı yemişim.
Selam ve Sabırla… 02.01.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?